Anayurdunun
Mısır olduğu bilinen, 1300’lü yıllardan itibaren de Anadolu’da ziraatı yapılan yıllık
bir bitki olup yeşilimsi, tatlı ve aroması yüksek olan tohumlarının, hamur
işlerinde, simit ve çöreklerde, rakı üretiminde yaygın olarak kullanıldığı
bilinmektedir. Yurt dışında özellikle de Avrupa’da bazı alkollü içeceklerde
kullanılmasının yanında direk likör imalatında da kullanıldığına rastlanılmaktadır.
Hazmı kolaylaştırması, iştahsızlığı önlemesi, antiseptik, spazm çözücü, göğüs
yumuşatıcı, anne sütünün salgılanmasının arttırılması, sindirim düzensizlikleri,
şişkinlik, kabızlık, solunum yolu enfeksiyonları ve bağlı öksürükler, mide ve
bağırsak gazlarının oluşmasının önlenmesi, gaz söktürücü, idrara arttırıcı, kusmayı
ve ishali durdurması gibi özellikleri ile de farmakoloji biliminin ilgi alanına
girmiştir. Hatta çocukluğumuzda, her çocukta sıkça rastlanılan diş çürümesi ve
ağrılarına karşı anason tanelerinin ezilerek çürük dişin üstüne konması istenirdi
aile büyüklerimiz tarafından…
Anason
dikimi, bakımı, hasadı sırası ile, işlenen toprakta ailemin yaptığı şekli, ilkel
serpme yöntemi ile tohum serpilir, sonradan tırmık ve sürgü yöntemi ile
tohumları gömmek, 3-5 hafta sonra tohumların bitkiye dönüşüp toprak üstüne
çıkması ile birlikte kâh çapa, kâh ot testeresi ile ot temizliği ve köklere
toprak desteği yapmak, hasat ise köklerin tamamen sökülmesi, kuruması için,
desteler halinde yığılması, kuruyunca da temiz bir alanda tokmak ya da
sopalarla kurumuş anason tohumlarının köklerden ayrılması için dövülmesi,
savrularak ve kalburlayarak araya giren sap parçaları tohumlardan ayrılır,
bilahare de depolanmak üzere keten çuvallar içerisinde nem oranlarının normal
kabul edildiği depolarda satışa kadar bekletilmek üzere depolanırlardı. Genellikle
30-50 cm yüksekliğinde, çiçekleri beyaz açan şemsiye biçiminde, ta kökünden
başlayarak çok dallı ve şemsiyeyi andıran görüntüsü ile anason çiftçinin sezon
itibari ile erken paraya kavuştuğu bir bitkidir. Yolunması (toplanması)
demetler şeklinde olur, kurumaya bırakılır, kuruyan demetlerin altında güneşten
korunmak isteyen, örümcekten akrebe çok çeşitli börtü böcek olurdu.
Çocukluğumuzda akrep sokmalarına sıkça rastlanırdı. Tarımı susuz yapıldığı için
su fakiri olan Çeşme’nin önemli tarım ürünlerindendir. Aslında Osmanlı
döneminde de çok etkilidir anason üretimi ancak 1. Dünya savaşı öncesi anason yağının
etken maddesi anetol ithalatı serbest bırakılırsa da sonra Cumhuriyet döneminde
bazı kaynaklarda 1924, bazı kaynaklarda 1927 de, ithalat yasaklanır ve Tekel
İdaresi bünyesinde çiftçi destek ve ürün alımı bölümleri kurularak “millileştirilir”.
Bugün
ülkemizde ve dünyada birçok yerde anason ziraatı yapılmaktadır, sahip olduğumuz
bilgiler üzerinden konuşacak olursak, Çeşme ve de özellikle Çiftlik anasonunun kalitesini geçen
hatta bulan yoktur. Çeşme’nin özellikle de Çiftlik’in, dünyada bir eşinin
sadece ABD de Kaliforniya yakınlarındaki bir bölgede olduğu söylenen,
mikroklimatik ortamının Rakının önemli katkılarından anason için çok uygun bir
ortam oluşturduğu bilinmektedir. Zaten biraz literatür karıştırıldığı,
özellikle “Büyük Larousse” ilgili
maddesine bakıldığı zaman da Çeşme Anasonunun kıymetli bir ürün olduğu ortaya
çıkmaktadır. Çeşme’nin yerlilerinden büyüğümüz Coşkun Vural tarafından Meydan Laousse ansiklopedisi kaynak
gösterilerek, rakı yapımında Çeşme anasonunun kalitesini ve diğerlerinden farkını
şöyle açıklanmış, “100 lt alkole 4 – 4,5 kg Çeşme anasonu, 9 – 10 kg Denizli
anasonu, 10 - 12 kg Tefenni anasonu katılması gerekiyor”. Şu ana kadar
elimizdeki en değerli bilgi budur, Çeşme ve Çiftlik anasonun kalitesini
belirtmek adına.
“Çeşme
Yerel Gündem 21 yayınları ANASON” başlıklı çalışmayı tekrar gözden geçiriyorum,
anason başlıklı yazıma katkı sunacak bölümler bulmak için… İlgili çalışmadan
enteresan bir bölüm; “1881 yılında Çeşme’ye gelen iki ecnebi hanım muhtemelen
veba dolayısı ile karantinada kalmaktadır. Sözünü ettiğimiz bu hanımlar Çeşme
Kazasına ziyarete geliyorlar ve “şu Müslümanlık ne tuhaf bir din” diyorlar.
Bunu söylemelerinin nedeni ise: Müslümanlıkta şarap içmek haram olduğu halde,
kumandan ve askerlere, padişahın emri ile her gün kumanya olarak iki bardak
rakı verilmekte olması idi. Bu durum anasonun o yıllarda bile sosyal bünyemizde
mevcut olduğunu gösteriyor”. Bu vaka doğru mudur, yanlış mıdır, bilemem ama mezkûr
çalışmada böyle deniliyor ve bende çok değişik bir vaka olduğu için aynen
aktarıyorum.
Çeşme
eskiden 12 ay boyunca değişik kokuların egemen olduğu bir kasaba idi, nisan,
mayıs portakal ve limon çiçeği, haziran temmuz anason, temmuz ağustos kavun gibi
ama sürekli iyot dolusu bir deniz kokusu… Şimdilerde özellikle de rüzgârsız
havalarda kışın kömür ama sürekli ağır bir kanalizasyon kokusu hâkim… Bunda
yanlış imar politikalarının etkisi olduğu kadar yanlış iş yapmalar ve yanlış
yönetimler çok etkili olmuştur. Şimdilerde ise uğraşın durun gayri, yanlışı
düzeltmek, doğru bir iş gerçekleştirmekten daha zordur, kolayca bilineceği
üzere…
Evet,
Çeşme’nin eski kokularına dönüşmesi artık bir hayal gibi ama ne yapalım biz o
günleri özlüyoruz ve hep özleyeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder