Bir dönemin etkili siyaset yapma araçlarından “Radyo”nun, siyasal rejimlerin uygulama
yoğunlukları üstünde inanılmaz etkili olduğu dönemler vardır bilindiği üzere. Peki
sadece siyasi hayatı tanzim için mi aracılık etti radyo, şüphesiz ki hayır,
hayatın her alanında muktedirlerin düşündükleri nizamın tesis edilmesine
erketelik görevi de üstlenmiştir. Radyonun icadı ile başlayan, haber verme,
eğitim, mal ve hizmet tanıtımı, eğlendirme, inanç yayma, kitleleri
hareketlendirme gibi görev ve misyon tarifi günün şartlarına uygun olarak sürekli
güncellenerek devam etmekte olup bir yerde demokrasi mücadelesi aracı, diğer
yerde faşizmin ihdası ve ihyası aracı olurken, diğer yanda sosyal, ekonomik ya
da eğitim aracı olmaya da devam etmiştir. Almanya’nın karanlık dönemi Hitler
faşizminin ölüm saçtığı dönemde, mobil radyo yayınları ile verilen mücadelenin
muhteşemliğini Mario Simmel’in romanlarında bulurken, Bulgaristan’ın iyice
kaosa sokulma döneminde de Türkiye’den kalkan uçaklarla havadan yayın yapma
çalışmaları, Vietnam’da ABD Emperyalizmine karşı yürütülen mücadele karşılıklı
yayınlar, unutulmazlarıdır bu sürecin. Kolaylıkla anlaşılacağı üzere, radyonun çok
sesliliğe ve demokratik, sosyal gelenek oluşturmaya uygun ortam yaratılmasına
bu kadar yakın iken bu kadar uzak tutulması anlaşılabilir de değil açıkçası. Radyoların
kullanılmaya başladığı yıllar ve bugünkü fonksiyonları karşılaştırıldığında
birbirlerinden oldukça farklı tariflerin yapılması mümkündür haliyle… Zaman
içinde değişen koşullar, radyonun işlevlerinde de önemli değişikliklerin oluşmasına
neden olur. Dünyanın sıcak ve soğuk savaşı yaşadığı yıllarda radyo en güçlü
propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Radyo, günümüzdeki yaygın kullanılma şekillerinin
haricinde daha zengin ve demokratik hedefleri olan amaçlarla kullanılmaya uygun
bir araç olup, demokratik ve gerçek çoksesliliği sağlayabilecek avantaja, kolaylığa,
yeteneğe ve potansiyele sahiptir.
Radyonun icadını müteakip ABD’nin Jersey
kentinde 2 Temmuz 1921’de ilk canlı yayın gerçekleştirilir ve bir ABD klasiği ağır
sıklet boks maçı, Atlantik kıyısındaki 200 noktadan dinlenir haldedir. 1922’de
Lenin, radyonun gücünü fark eder etmez, telsiz telgraf tekniklerinin devrimin
başarısı için arttırılması adına girişimleri arttırır ve 1922 de Moskova’da
radyo yayınını başlatır ve 1924 yılında da Lenin henüz hayatta iken gösterdiği
çabaların sonuçlarını da görür ve dünyada ilk kısa dalga radyo yayını Rusya’nın
başkenti Moskova’dan yapılır. Bilindiği üzere 2.3-30 Mhz arası frekanstan yayın
yapan kısa dalga radyo sinyallerinin çok uzak mesafelere gönderilmesi
kabiliyetine haiz olup, sınırlar ötesi yayın yapılmasına uygun olmakla birlikte
konumundan ötürü de yayını yapanın amaçlarının ve propagandasının olabildiğince
uzaklardan dinlenilmesine de fırsat yaratmaktadır. Takip eden dönemde; Moskova
Radyosu diplomasi alanında da yoğun bir biçimde devrimin hizmetindedir, 1929
yılında 4 dilde yayın yapar iken yakalanan başarının hızlı ve etkili
arttırılmasına yönelik 11 dille yayın yapar hale gelir.
Radyonun çok etkin kullanıldığını gerek
okuduklarımızdan gerekse de izlediğimiz filmlerden bildiğimiz yıllar, II. Dünya
Savaşı yıllarıdır ve bu anlamda sadece saldırgan ve işgalci ülkelerin
propagandaları için değil, işgal edilen ülkelerin halklarının direniş ruhunu
canlı tutmak, moralini yükseltmek için de kullanılmıştır. 1941’de, ABD’nin
fiilen II. Dünya savaşına daveti sayılan, Japonya’nın Pearl Harbour’a düzenlediği
hava saldırısı, ABD’nin de bir resmi radyosu olması sonucunu doğurur ve 1942 de
ABD Savaş ve Enformasyon Ofisi kurulur ve ofisin ilk işi de VOA (Amerikanın
sesi radyosu) adı ile halen yayın yapan bir radyo kurulur. Halen yaklaşık 45
dilde yayın yapan bu Radyo, ABD Emperyalizminin çıkarlarının korunması adına,
zehirin tatlandırıcılar ile kaplanarak sunulması çalışmalarına devam
etmektedir. Özellikle sosyalizmin kalesi olarak tespit edilen Sovyetler
Birliğinin yıkılması için, batılı emperyalistlerin ve avenelerinin büyük
ekonomik destekleri ile kurulan ve Balkanlar, Sovyetler Birliği, Kafkasya, İran
ve Orta Asya’yı hedef tutan, 1951 yılında Münih’te yayın hayatına başlayan Radio Free Europe (RFE) ve Radio Liberty (RL) “gerçeklere dayanan
bilgi ve görüşleri yayarak demokratik değerleri ve kurumları geliştirmek” gibi
yalana, riyaya ve dolana dayalı çalışmaları ile kara propaganda radyolarının izlerini
her türlü ansiklopedi ve anı kitaplarında ziyadesi ile görmekteyiz.
Osmanlı topraklarında ise, ilk radyo yayını bir
müzik programı olup İstanbul önlerinde işgalcilere ait bir Fransız savaş
gemisinden 1921 yılında yapılır ve ziyadesi ile de başarılıdır. 1923’te canım
Yurdumda Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte ilk radyo yayını Öğretmen Okulu’nun
bodrumunda, küçük bir davetli grubu ve basın huzurunda gerçekleştirilir. 1925’te, “Telsiz Tesisi Hakkında Kanun” başlıklı
bir kanun yayınlanarak, okuma yazması olmayan Anadolu Halkına Cumhuriyetin ve
devrimlerin anlam ve önemini, yeni rejimin hedeflerini ve başarılarını
anlatmada etkili olduğu iyi bilinen radyodan yararlanmak için yurt sathına yayılan
telsiz şebekesi kurulması için gerekli hazırlıkların başlatılmasını arzu edilir.
Yurdumuzda ilk radyo yayını 6 Mayıs 1927 tarihinde İstanbul Sirkeci’de Büyük
Postanenin stüdyoya dönüştürülen üst katından gerçekleştirilmiş olup ondan bir
yıl sonra kurulan Ankara radyosunun, nüfusu 13 milyon civarında olan
Türkiye’de, 2000 dolayında radyo ile sesini duyurmaya çalıştığı kayıtlarda
bulunmaktadır. Yazılı basına göre ulaşımdaki kolaylığı Radyoyu bu anlamda çok
önemli kılmış ve cumhuriyet ve demokrasi kavramları konusunda halkın bilinçlendirmesi
ve bu düşüncenin yaygınlaştırması adına bir hayli etkili yapmıştır.
1950li yıllar radyoculuğun kara yüzüdür canım
yurdumda, “partizan radyo”
uygulamasına geçilir adeta, muhalefet yok sayılır, sadece DP iktidarı vardır,
radyo DP’nin sesi gibi yayın yapar, DP’nin Kore savaşına ABD’nin menfaatleri
doğrultusunda asker göndermesinin meşruiyeti adına kullanılır, DP’yi seçenlerin
adları tek tek yayınlanır, vs vs… Yani elinde bulunduranın, “kimin arabasına
binersen onun düdüğünü öttürürsün” diye mızıkçılık yaptığı platformdur radyo… Daha
ne olsun işte…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder