Cumartesi, Şubat 23, 2019

ÇİFTLİK KİLİSE ve MAŞATLIK


Çiftlik köy kilisesi ve hemen yanındaki “maşatlık” dahi, bir dönemi yok edici diye tanımlayanlar tarafından maalesef yok edilmiş kültürel miras listemize dahil edilmiştir. Kilisenin yerinde artık yeller estiğinden sadece Maşatlık Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç tarafından diğer birkaç kültürel mirasta olduğu üzere yeniden ayağa kaldırılmış bulunmaktadır. Kilisenin yerinde yeller esiyor dememe rağmen sadece bahçesindeki “kotarina” taşlarından zemin kaplamasının minik bir tarafı bulunmaktadır. Mezkûr kaplama Çiftlik 69. Sokak üzerinde yer alan parkın hemen güney-batı tarafında görülebilir durumdadır. Ne yazık ki elimizde konuya yönelik yazılı bir eser yok, varsa da ben bilmiyor olabilirim, şu ana kadar edindiğim tüm eserlerde ne yazık ki bu kiliseden hiç bahsedilmez. Şu ana kadar edindiğim ve Çeşme İlçesindeki Kiliseleri konu alan en derli toplu eser, “Bizans sanatı doktora seminer çalışması” alt başlıklı, danışmanlığını Doç. Dr. Zeynep Mercangöz’ün yaptığı ve Yüksek Arkeolog Aytekin Erdoğan tarafından kaleme alınan “Çeşme İlçesi sınırları içerisinde bulunan kiliseler” adlı çalışmadır. Ne yazık ki burada da Çiftlik Köy’de bulunan hiçbir kilise olmadığı gibi sanki Çiftlik Köy de hiç olmamış gibi davranılmış durumdadır. Mezkûr eserde kayıt altına alınmış, Çeşme içi, Dalyan, Ildırı, Germiyan köylerindeki kiliselerin yapım tarihlerine bakınca 18. Ve 19. Yüzyıllar olduğunu görmekteyiz. “Katopanaya” adı ile maruf alttaki fotoğraflardan ne müthiş bir kilise olduğu kolaylıkla anlaşılacak yapının envantere girememiş olması inanılmazdır. Diğer taraftan Çiftlik Köyün, sadece yörenin 10. ya da 11. büyük ve önemli kilisesi diye bahsedilen “Katopanaya”nın dışında da birçok kiliseye ev sahipliği yaptığı, bugün bile kısa bir arazi ziyareti ile anlaşılabilir. Ayrıca Altınkum’a gider iken denizin ilk göründüğü yerde yani TEDAŞ’a ait trafonun hemen ardındaki tepenin bile “Kum kilise” mevkii diye anılması bile söylediklerimin bir kanıtı olsa gerektir. İlaveten özellikle Pırlanta Plajından sonraki Karaabdullah Mevkiine giden yol üstünde bile hala şapel kalıntılarına rastlanmaktadır. Aşağıdaki fotoğraflarda “Katopanaya” Kilisesinin çok uzaktan, Değirmen Dağı yönünden çekilmiş bir fotoğrafından anladığımız kadarı ile yukarıda verdiğim lokasyon doğru görünmektedir. Bugün tam orada tescilli 2 adet muhteşem taş bina bulunmaktadır ki, çok muhtemeldir kilise yetkililerinin ikamet ettiği binalardır. Bir diğer fotoğraftan anladığımız kadarı ile
bir ayin sonrası ya da öncesi kalabalığın yerel olma ihtimali düşüktür bu da Pazar ayinleri için mezkûr kilisenin adalardan ziyaretçileri olduğu söylentileri olup fotoğraf karesinde bulunanların fotoğrafın çekildiği yöne bakıyor olmaları da bu durumun teyididir diye düşünüyorum. Madem ki iddia o ki; tarlalarda ve çiftliklerde çalıştırılmak üzere adalardan çalışkan ve iş ihtiyacı olan Rum kökenliler buralara getirilmiş, neden acaba “Melek Paşa Çiftliği” diye bilinen bu topraklarda olmasınlar. Diğer taraftan bir dönem nüfusu yaklaşık 4.000 civarında olan, hatta Çeşme’nin 2 nahiyesinden biri olan ve dahi “Belediye” olarak sokaklarında gece aydınlatması için gaz lambaları olan bu yerleşimde kiliseler olmasın, olmaması akla aykırı. Yine fotoğraftan hareket ile; 2 katlı ve bir hayli geniş ve dikdörtgen kesitinde ve beyaz mermer kaplı, çan kulesi dahi görkemli olsun bu büyük bina sadece gösteriş için yapılmış olsun, mümkün değil. Beyaz mermer kaplı olması bilgisi tabii ki fotoğraftan anlaşılmıyor, sözlü tarih kapsamında kayıt altına alınmamış olsa bile, mübadele ile gelen atalarımızın anlatımlarından biliyoruz, ilaveten bugün hala balıkçı barınağının orada, sahipsiz atık vaziyetteki sütunlarından kalan parçalar ile Çiftlik Köy meydandaki Atatürk heykelinin kaidesi içine yerleştirilmiş olan “Çeşme fasadlarından” anlıyoruz.

Bilindiği üzere; Çeşme Belediyesi, Çeşme'nin tarihi değerlerine sahip çıkma iddiasıyla, Çeşme merkezindeki tarihi hamam ve Çiftlik Mahallesi'ndeki eski Hıristiyan mezarlığı ile Kemik Odası'nı restore etti. Ama aynı Belediye, yukarıda detaylarını verdiğimiz kilise artıklarına aynı ilgiyi göstermedi, mutlaka bilmediğimiz başka haklı gerekçeleri vardır… Yıkmak veya sahiplenmemek kısa vadede maliyetsiz bir davranış olmakla birlikte uzun vadede nasıl bir maliyeti olduğunu görüyoruz, ve dahi göreceğiz… Mesela mezkur kiliseyi yıkıp taşlarından parti binası inşaatı yapmak ile sahip çıkmamak şüphesiz aynı şey değil ama lütfen ilgi… Efendim sorumluluk filan kurumlarda denilerek aradan sıyrılmak kolay olsa bile doğru değildir ve kabul görmeyecektir ve de görmedi de…

Diğer taraftan; hemen şu anda yerinde yarım yamalak bir parkın bulunduğu kilisenin güney-doğusunda ve Çiftlik Köy mezarlığının tam karşısında kalan Rum mezarlığı “maşatlık” ve kemik odasının restorasyonu önemli bir çalışma idi, emeği geçenler hep hatırlanacaktır. Kemik odasının kitabesinden yapım tarihinin 1876 yılı olduğu anlaşılmaktadır. Mezarlıkta yer açmak adına eski mezarlardan kemikler toplanıyor, kemik odasına konuluyor ise ve Rum nüfus belirttiğimiz düzeyde ise demek ki kilise en az bundan 100 yıl önce inşaa edilmiştir demek akla pek aykırı gelmez. Çocukluğumdan itibaren maşatlık olarak bildiğimiz bu yer; Türkçe Etimoloji sözlüğüne göre Arapça “Maşhad” kelimesinden türetilen “şehitlik” anlamında zaman ve mekân ismi olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır da maşatlığın neden şehitlik olduğunu biz bir türlü anlayamamaktayız. Mezar taşlarından günümüze ne yazık ki bir şeyin intikal etmediği mezarlığın dış duvarları tamamen eski haline getirilmiş olmakla birlikte mezarlık giriş kapısı konusunda ne eskiden günümüze bir bakiye var ne de bir çalışma. Kemik odası mezarlığın güney-doğu köşesinde yer alır ve tonoz yapılı bir taş bina olup içinde kemiklerin toplandığı bir kemik kuyusu bulunmaktadır.

Hiç yorum yok: