Emperyalist
dünyanın kifayetsiz liderleri ve onların geri bıraktırılmış dünya temsilcisi aveneleri,
toplumlarını gelecekte petrol savaşları akabinde “su savaşlarına”
hazırlamakta ne kadar kararlı olduklarını her fırsatta her hamleleri ile
kanıtlamaktadırlar. Bugün nasıl ki petrol kaynakları olan ülkeler hedef ise
yarın da su kaynakları olan ülkeler bu kadar açıktan hedef olacaktır, bunun tam
tamına nasıl gelişeceği ve sonuçlanacağı ne yazık ki bir takım karanlık mahfillerde
planlanıyor, sanal ortamlarda simülasyonlar üstünden gerçekleştiriliyor, sanal
savaşlar projekte ediliyor. Dünyanın bu manada hızlı bir şekilde bir tarafı ile
kaygısızlar tarafından gerek global ısınma, gerekse hızlı ve gereksiz kirletme,
gerekse de temizlememe ya da arıtmama davranışları, diğer tarafı ile de tüketim
çılgınlığının sebep olduğu kaynak israfı fahiş artışları ile tehlike çanları
yavaştan çalmaya başlamış görünmektedir. İnsanlar ne yazık ki bu tüketim
çılgınlığı içinde bil(e)memek, öğrenme çabası göstermemek ve nihayetinde kendi
tercihleri de olan kifayetsiz muhterislerin dolmuşuna da binmek gibi bir gaflet
ve dalalet içinde fakr-u zarurete tam gaz ilerliyorlar. Gelecek feci sonuçları
görebilen, hesaplayabilen bilim insanlarının sesi ne yazık ki kifayetsiz
muhterislerin debdebeli propagandaları ve haykırışları yanında hiç
duyulamamaktadır.
Halen
ve esasen insani kullanımlar, yani direk ya da reel kullanımlar yani içme, banyo,
tuvalet ve mutfak amaçlı kullanımlar kaynakları tehdit ediyor görünmemektedir,
en azından benim okumalarım böyle gösteriyor, ancak dolaylı kullanım ya da
genel manada kabul edildiği biçimi ile sanal kullanım ya da tüketim inanılır
gibi değildir. Diğer taraftan dünyada ortalama tüketilen suyun %70’i tarımsal
amaçlı, %20’si endüstriyel amaçlı, %10’u evsel amaçlı kullanılıyor olduğu
tespiti ile değerlendirme yaparsak en fazla tarıma odaklanmak gerektiği
aşikardır.
İnsan
vücudunun %70’nin su olması hasebiyle bir kişinin sindirim, solunum, dışkı, idrar,
terleme gibi insanı faaliyetler sonucunda günlük harcadığı su miktarını en az 2,5
ya da 3 litre olduğu bilinmekte ve diğer kullanımlar için, yani banyo, tuvalet,
mutfak vs gibi, ortalama günlük yaklaşık 200 litre su kullanıldığı kabul
edilmektedir. Bu miktar gelişmiş ülkelerde tüketim alışkanlıkları mucibince 700
lt’lere kadar çıkar iken fakir ülkelerde 60 lt’lere kadar düşmektedir.
Ancak
yine de bu gereksinim istatistiklerine bakılınca su sıkıntısının esasen en
büyük sebebi tarımsal amaçlı kullanılan ve üretimde ihtiyaç duyulan su
miktarıdır. Üretimdeki kullanılan suyu sadece tarımsal amaçlı düşünmeyelim.
Örneğin süt ve et elde edilmesi; bir ineğin süt verebilmesi için onun
beslenmesi, ot yemesi gerekiyor ve bu ineğin yediği otun ve ineğin suya ihtiyacı
vardır. İnekten elde edilen sütün paketlenmesi için de su kullanıldığı düşünülürse
tüm bu zincirlerin hepsinde su tüketiliyor ve en son bize et ve süt olarak
dönüş sağlıyor. Üretim süreçlerindeki su tüketimleri de öyle zannedildiği kadar
az olmadığından ciddi manada dikkat gerektirmektedir. Dolaylı ya da sanal su
tüketimi denilince hemen örnekleyelim ki müşahhas olsun ve kastımızın önemi, ciddiyeti
ve büyüklüğü anlaşılabilsin. Örneğin, 1 adet domatesin soframıza gelene kadar
yaklaşık 13 lt su tükettiğini, 1 bardak sütün (200 ml) 200 lt, 1 fincan
kahvenin (7 gram) 140 lt, 1 kg buğdayın 1.300 lt, 1 kg pirincin 3.400 lt, 1 kg
soğanın 1.400 lt, 1 kg peynirin 5.000 lt, 1 kg bifteğin 15.500 lt, 1 adet
yumurtanın 200 lt, 1 kg çayın 9.200 lt, 1 tshirtün 2.700 lt, 1 adet kot
pantolonun 10.800 lt, su tükettiğini biliyoruz, bu örnekleri çok uzatmak mümkün
ama merak edenlerin internet ortamında bu bilgilerin tamamına çok kolayca
ulaşabileceği de aşikardır. Görüldüğü üzere suyu doğrudan değil dolaylı (sanal)
olarak ciddi manada fazla tüketiyoruz. Bir ürünün veya hizmetin üretimi için
kullanılan su kaynaklarının toplam miktarı suyun tüketim göstergesi olup bu manada
tüketilen suya da gizli tüketim ya da sanal tüketim denilmektedir.
Üretimde
kullanılan su miktarları, hammaddelerin nereden geldiğiyle de ilgili olup ürünün
hangi şartlarda üretildiği ile doğrudan bağlantılıdır. Esasen yağışı bol olan
bir ülkede yetişen bir ürün diğer kurak bir ülkeye ithal edildiğinde aslında
sanal su da ithal edilmiş olur. Buna en güzel örnek pamuktur, bilindiği üzere pamuk
üretimi çok fazla suya ihtiyaç duyar. Pamuk işlenerek tişört, pantolon gibi çok
çeşitli tekstil ürününe dönüşür, sonuçta da boya vs gibi yine su ihtiyacı olan
işlemlerden geçirilmektedir. Kullanılan su tişörtün rafta satışa hazır olması
ile de bitmemektedir. Tişört üretimi tamamlanıp bizlere ulaştığında her
giydiğimizde temizlenmesi için sürekli olarak yıkamaktayız. Günümüzde tüketim
çılgınlığı arttıkça su kaynakları da bilinçsiz ve kontrolsüz kullanmaya başlandı,
ne yazık ki, işte tam da bu nedenle dikkatimizi en fazla bu alana teksif etmeliyiz.
20.
Yüzyılda dünya nüfusu 3 kat artmasına karşın tüketilen su miktarı 7 kat artış
göstermiştir. Tüm bu değerler ve sonuçlar su kaynaklarını bilinçli ve etkin
kullanmaya yönelik önlemler almamız gerektiğinin en önemli gerekçesini
oluşturmalıdır. Suyun plansız, verimsiz ve aşırı kullanılması, su kirlenmesi ve
su kaçakları en büyük sorundur. Tarımsal sulamanın kontrolsüz olması, tüketim çılgınlığı
ve insanların su tüketim alışkanlıkları su kaynaklarının tüketilmesinin
nedenidir. Su kaynaklarının korunması için öncelikle insanların su hakkında
bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Elektrikli aletlerde bulunan enerji tüketimi bilgisi gibi yiyecek ve
giyeceklerde su tüketim bilgisi verilebilir.
Tüm
bu yazılan ve söylenenlere rağmen, devamlı şekilde fazla su kullanmayın, şebekelerden
evlerimize gelen suları verimli ve tutumlu kullanın, tarımda çağdaş teknikler
ile az su ile çok verim alınacak yöntemlere itibar edin, az tüketin ya da
kontrollü tüketin, ihtiyaç kadar tüketin, ikazları tüketilen suyun miktarları
görülünce belki anlamlı olacaktır.
Kifayetsiz
muktedirlerin savaşlarına destek vermemek adına bu konuda yazmaya devam…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder