Pazar, Haziran 27, 2021

LATİF ÇELEBİ – 2

 

Latif Çelebi dostumuzun kaybı sonrası kendisini anmak adına birlikte oynadığımız, yaptığımız, konuştuğumuz ve gözlemlediğimiz şeyler üstüne yazmaya devam…  

Latif’in tüm iyi yaptıkları yanında en iyi yaptığı işlerden biri de balık avı için serpme kullanması idi, gerçekten müthiş serpme kullanırdı… Gerçi baba büyük usta balıkçı Rasim Abi ile usta – çırak ilişkisi içinde maharet ve beceri depoluyor, bu az bir şey değil. Hani benim babam da iyi bir olta balıkçısı idi lakin bana herhangi bir şey intikal etmemiş. Gerçi her ikisinin de olta balıkçılığı konusunda bağlılık ve başarı manasında son derece iyi olduğunu söylemek gerekir. Adliye Binasının Çeşme Sahilinde olduğu dönemde, Rasim Abinin mutlaka birkaç oltası denizdedir, öyle hatırlıyorum. Latif ise tatillerde ve emeklilikten sonra bu konuda daha da ileri gitmiş durumda idi.

Çeşme’de “Parafani” diye adlandırdığımız ve Ekim Kasım aylarında “Ayın Karanlık” olduğu 15 günün gecelerinde yani Ay karanlığında, sığ sulara beslenmek ya da dinlenmek ya da temizlenmek için gelen geçit yapan balıkların, lüks lamba ışığı ile hareketsizleştirme ve serpme vasıtası ile bir avlanma faaliyeti vardır. Belki aynı faaliyet Canım Yurdumun başka yerlerinde de belki aynı adla belki farklı adla yürütülmektedir, bilmiyorum. Parafani ekibi 3 kişiden oluşan bir ekip olup biri ki ekibin en önemli parçasıdır ve serpme atma işinde mahir olmak durumundadır, ikincisi ise ışık taşıyan elemandır ki o da görece iyi olmak durumundadır ki balık hareketlenmesin, kaçmasın gibi değerlendirme yapacak olabilmelidir, üçüncüsü ise hamal niteliğinde olması yeterli olan olup sadece yakalanan balıkları taşıma görevi vardır ki bu ekip içinde balık taşıma işi hep benim olmuştur.

“Parafani” kelimesinin etimolojisi için araştırma yaptığımda ne yazık ki, herhangi bir şey bulamadım. Bileşik bir kelime olması kesin, Türkçe olmadığı bir daha kesin lakin görünen o ki çok fazla söylene değişe günümüze gelmiş. Rumca kökenli olduğu da kesin lakin böylesine Türkçeleşince de iz takibi çok zor. Edebiyat, Genel kültür ve Dil konusunda başarılı Kaya Erdal Çapan ve Hüsnü Karaman dostlarım aracılığı ile bir şeyler öğrenebilir miyim diye baktım, ne yazık ki, henüz bir gelişme kat edemedik… Hatta bu konuda Yunanistan’daki tanıdıklarına bile yazdı Erdal, sonuç şimdilik yok… Çok muhtemel ki, “para” kelimesinin her ne kadar da “çok” manasında olduğu bilinse de, bazı yerlerde “dışarı, dışarıda” manasında kullanıldığı da görülmektedir, “fani” ise yine “fenari-fanari” kelimelerinden türetilmiş ve günümüze hem Türkçeleşerek hem de değişe dönüşe, “dışarıda fener kullanımı” gibi gelmiş olabilir. Belki de değil, bilemiyorum.

Latif bizim ekibin 1 numarası ve serpme uzmanı, takım kaptanı, şimdi adını anmak istemediğim arkadaşımız fenerci ve bendeniz ekibin nitelik gerektirmeyen tek işi hamallık yaparak, Çeşme’de ay karanlığı olan gecelerde çok balık yakaladık. Zaten; Çeşme’nin bu işe uygun yerleri, en azından bize göre en uygun, Ilıca Plajı, Boyalık Plajı ve Çiftlik Pırlanta plajı idi. En azından konunun büyük ustaları Hafız Ahmet’in Cemal (Işık) ve Rasim Çelebi abilerimizden fikri mirasımız bu idi. Burada bir haksızlık oluşmaması için, bir başka iyi serpmeci arkadaşımızdan da bahsedeyim, Nail Barutçuoğlu, birlikte hiç parafani yapmamamıza rağmen aldığı sonuçlar itibari ile konunun bir diğer iyisidir. Gerçi bizim ekip hatırladığım kadarı ile Ilıca Plajını hiç kullanmamış idi, bizim iştigal ve ihtisas alanımız Pırlanta Plajı ve Boyalık Plajı idi. Boyalık Plajını ikiye bölen, denizin makul derinliğine kadar dikenli tel çit oluşturarak bölen dönemim ünlü iş adamı Durmuş Yaşar’ın villasının önündeki engel dışında mezkûr faaliyete uygun bir alandı. “Atila Polat Sitesinin” oradan girip, diz boyu derinlikte, taaaa Altın Yunus Oteline kadar su içinden, ışıkçı ve serpmeci koordinasyonu altında ve en arkada da taşıyıcı olmak esası ile yürür, süreci tamamlar idik, geriye dönüş ise karadan görece daha hızlı olurdu. Şimdilerde bu faaliyet için ne hukuki durum ne de fiili yapılaşma durumu uygundur. Denizlerde büyük çaplı balıkçılık yapanlar bilmem kaç bin volta uygun lambalar kullanarak balık avlamaya hakkına ve hukukuna sahip lakin kıyıdan, diz boyu suda “lüks lambası” ile balık avlamak yasak. Trol tekneleri yanılmıyorsam 10.000 volta (yazı ile onbin volt) kadar ışıklandırma ile balığı topluyorlar, sorun olmuyor lakin sen kıyıda en fazla 70 ya da 80 voltluk bir lamba ışığı ile balık avla, “yasssakkk hemşerim” ... Yasa koyucu ya da yönetmelik tanzim edici kendine göre bir yol tutturmuş gidiyor işte… Tam; Neyzen Tevfik’lik bir vaka, lakin nesine ve neresine laf edeceksin… Oysa Kuzeyden Güneye balık geçit yaparken, kâh beslenmek kâh dinlenmek kâh üzerindeki parazitleri defetmek için kumlara sürünmek maksadı ile diz boyu derinlikteki kumsal alana gelir, burada zinhar yumurtlama ya da yuva yapma gibi bir maksat yok ve de olamaz… Yasaktan murat nedir bilinmez ama her türlü yasal engele rağmen artık denize kadar girmiş evlerinin önünde kimseyi rahatsız edici bir şart kalmamıştır. Oysaki, parafani mevsimi itibari ile, yazlıkçılar artık kışlıklarına dönmüşlerdir, ama ne gam ne keder…

7 İğdelerden (Atila Polat Sitesi yanı) başlayan tüm “Boyalık” plajını ya da Pırlanta Plajını boydan boya geçerek Ekim Kasım ayı boyunca sadece “ay karanlığında” yaptığımız “parafani” avcılığı faaliyetimizin kaptanı Latif Çelebi, faaliyetin en zahmetli görevini üstlenmesine hatta “aslan payı” hak etmesine rağmen yakalanan balığın paylaşımında son derece mütevazi davranan bir arkadaşımız idi ona göre öncelik biz tali görevleri yapanlarda idi, tam ve mütekamil kaptan. Bir kez, Pırlanta Plajında, ilerler iken, hafif dalgalı olan deniz ve tam uygun ışık da olmamasından ötürü olsa gerek hemen önümüzde bir hayli “uzun kara kara oduna” benzer şeyler görünce aman serpmeye dikkat önde odun var dedi içimizden biri… Meğerse onlar bayağı büyük bir grup sarı kulak kefal değil miymiş, birden Latif Usta salladı serpmeyi, her biri kocaman dal zannedilen kefalleri topladık… Havada, hem mevsim itibari hem de gecenin doğallığı içinde bir hayli soğuk ve üşütücü olup üstüne üstlük traktör ile yapılan seyahatin de arttırıcı faktörü ile bir hayli titremiştik… İnanılmaz güzel bir serüven, Parafani artık yapılamıyor, artık denizlerimizi layıkı ile koruyabiliyoruz demek ki… Bu vesile ile tekrardan ve bir kez daha, muhtemelen şu anda cennet ırmaklarından en güzel balıkları yakalayan arkadaşım Latif Çelebi’yi saygı ve sevgi ile anıyorum… Latif ile anlatacağım birkaç şey daha var lakin yer kalmadı, bir dahaki sefere…





1 yorum:

Unknown dedi ki...

Güzel arkadaşım latif çok olta balıkçılığı yaptık nurlar içinde uyu Mekanın cennet olsun