Pazar, Eylül 12, 2021

BÖRKLÜCE İNSANLARI

 

Yazar, Şair, Araştırmacı, Gazeteci Yaşar Aksoy’un son kitabı “Bizim Köy Balıklıova” yı bir solukta okudum, müthiş gönendim. Temelde Karaburun Yarımadası ahalisini özelde de Balıklıova ahalisini “Börklüce İnsanları” diye tanımlıyor, bence de çok isabetli bir iş yapıyor. Hatta bu kapsamda değişik zamanlarda çekmiş olduğu fotoğraflar ile İstanbul, Çeşme ve İzmir’de “Börklüce İnsanları” isimli fotoğraf sergileri de düzenlemiştir. Yani bir manada Osmanlıdan bakiye insanların varlığını zımnen ilan etmektedir. Esasen bende öyle düşünmekteyim, bakın tarihteki hiçbir kıyımdan kıyıcılar bakiyesiz sıyrılamamışlardır, mutlaka ve de mutlaka gizlenen, kaçabilen, kurtulabilen ya da sözde ihtida edenler olmuştur.

Malum olunduğu üzere; Şeyh Bedreddin ve kethüdaları, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal; “yârin yanağından gayri her şey ortak” şiarıyla yola çıkarlar… Şüphesiz yola çıkış umdeleri üzerine yazılacak çok şey var, bu işin uzmanları yeterince de incelemiş ve yazmış zaten… Meraklısına okumak ve öğrenmek düşer, istemeyene ise iğne ilaç kâr etmez… İlaveten, her inceleyen ve okuyan da mürit olmaz haliyle… Öğrenmenin erdemi ve kutsiyeti içinde namusu dairesince; anlamalı, yorumlamalı insan bence… 

Yola çıkanlar; Radiy Fiş’in yazdığı, “Ben de halimce Beddeddinem” kitabında çok değerli olduğu aşikâr birçok söylev ve eylem önerisinde bulunmaktadırlar… Lakin; etnik ve dini yapısı farklı bir şehirde, ekseriyetin mevcudiyeti ile aşağıda alıntıladığım söylev beni ziyadesiyle etkilemiştir.

“İnsanlar hak eşitliğine değil, çıkara dayalı bir yaşam sürüyorlar. Dirlik düzenlik değil zorbalık var bu yaşamda. Ve çıkarcılarla zorbalar, dünya nimetlerinden daha az pay alanlar değil, tam tersine bütün zenginlikleri ellerinde tutanlardır. Ey, her şeylerini kaybetmiş olanlar, silkin üzerinizdeki ölü toprağını ve ayağa kalkın. Çünkü artık hakikat zamanı gelmiştir. O hakikat ki, bugüne dek, zindanlara kapatılanların dillerinde köylülerin feryatlarında, cellat kütüklerinde kan ve gözyaşıyla yükseliyordu sesi. Öğrencilerimiz Börklüce Mustafa’yla Kemal Torlak’ı, insanlara doğru yolu, hak yolunu göstermeleri için Aydın ve Manisa vilayetlerine gönderdik. Beylerin topraklarını ellerinden alıp halkın ortak malı yaptı bu kardeşlerimiz. Sultanın ordusunu doğruluğun, hakkın gücü ile tepelediler… Biz, bilim gücümüzle, evrenin birliğinin gizlerini bilişimizle dinlerin ve halkların sahte yasalarını değiştireceğiz, boş yasakları kaldıracağız, dünyayı yalanın utancından temizleyeceğiz. Toprağı olmayanlar toprak sahibi, iktidarda olmayanlar iktidar sahibi olacaklar. Hakikat bayrağının altında toplanın, saflarımızda yer tutun!”

“Ateşe zıkkım tozu serpilmiş gibi tutuşturuvermişti bu sözler köylü yüreklerini. Bu çok da Rus demirci Aleksey’i etkilemişti. Çünkü o, töreleri ve dilleri birbirinden ne kadar farklı olursa olsun, dünyanın üzerine inip kalkan sopalarla, kızgın demirle dağlanan teniyle bilen bir insandı. Dünyanın hiçbir ülkesinde hakbilir, dürüst bir sultan, çar, voyvoda, bey yoktu. Az zalim görmemişti şu dar ömründe Aleksey.”

Evet; Sultanın egemenliğinin temini, beylerin toprağının iadesi uğruna mezkûr alanda yürütülen asude ve ortak hayata hücum kaçınılmazdı. Civar Beylerin ve Valilerin küçük küçük orduları karşısında zaferler kazanılarak yeni ve önerilen nizam tahkim edilse de Beyazıd Paşa’nın son ve kanlı saldırısı yeni nizam önerenlerin yenilgisi ile nihayetlendirir. Ülkemizin yüz akı, Dünyaca ünlü şairimiz Nazım Hikmet “Şeyh Bedreddin destanı” adlı şiirinde ise son sahneyi böyle duygusallaştırır ve ölümsüzleştirir.

Mübalâğa cenk olundu.

Aydının Türk köylüleri,

         Sakızlı Rum gemiciler,

                              Yahudi esnafları,

On bin mülhid yoldaşı Börklüce Mustafanın

Düşman ormanına on bin balta gibi daldı.

Bayrakları al, yeşil,

    Kalkanları kakma, tolgası tunç

                                            Saflar

Pâre pâre edildi ama,

Boşanan yağmur içinde gün inerken akşama

On binler iki bin kaldı.

Hep bir ağızdan türkü söyleyip

Hep beraber sulardan çekmek ağı,

Demiri oya gibi işleyip hep beraber,

Hep beraber sürebilmek toprağı,

Ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,

Yârin yanağından gayrı her şeyde

                                         Her yerde

                                                       Hep beraber!

                                          Diyebilmek

                                            Için

On binler verdi sekiz binini.

Yenildiler.

Sonra Manisa üstüne akın eylendi, orada da Torlak Kemal ve müritleri aynı muameleye tabi tutuldu… Artık dirlik ve düzenlik yeniden temin edildi, topraklar köylülerden alındı ve beylere “tımar” edildi.

Ve; “Börklüce İnsanlarından” bakiye kimlerdir şimdilerde… Nerelere saklandılar, nerelere göç eylediler… Evet benim düşüncem hatta iddiam o ki; tarih ve şiirler tamamının katline ferman eylenmiş olduğuna dair görüşler belirtse de hayatın doğal akışı içinde bunun böyle olamayacağı akla daha yakındır. Zaten bazı kaynaklarda yenilgi ortaya çıkınca başta kadın, yaşlı ve çocuklardan oluşan köylü takipçilerin Sakızlı Gemicilerce karşı adalara taşındığı yazılmaktadır.


Hiç yorum yok: