Cuma, Şubat 04, 2022

BİR GÜZEL ADAM CELİL

Bir güzel adam, bir gülen adam, bir neşeli adam, Celil Altan arkadaşımızı bir süre önce korona virüse karşı savaşta kaybettik. Evet, Celil güzel kasabamızın güzel ve gülen bir siması idi. Celil bir dönem Çeşme Belediye Meclis Üyeliği de yaptı o dönemde Belediye Başkan Yrd’sı Şakir Karadede’nin ya da Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç’ın yanında sık sık bir araya gelir Çeşme ve ülke üstüne muhabbet eder idik. O dönem belediye sık uğradığımız bir yer idi, belki faaliyetlerimiz gereği sık gidiyorduk, belki mezkûr yönetim halkın içinde yani halkla birlikte yani bizimle daha iç içe idi ya da biz öyle zannediyorduk belki de tamamı çok yakın arkadaşlarımız idiler, bilemiyorum artık nasıl izah etmeli… Belediye şimdilerde fazlaca uğradığımız bir yer olmaktan uzak biraz, bu belki bizim belki onların tercihi. Ama Celil Altan sık sık muhabbet ettiğimiz ve üzerine tefekkür ettiğimiz tüm ciddi meselelere müthiş bir ironik yaklaşım gösterir zaman zaman ben de bunu onun büyük hoşgörüsünün tezahürü kabul ederdim. Hakikaten kendisine “letafet kralı” desek hiç de sırıtmayacak bu dostumuz maalesef artık bizimle değil. Evet çok zamansız bir kayıptır bizim açımızdan, her yönü ile…

Babadan kalma lakabını da devam ettiren ender arkadaşlarımızdandır. Fanti Hüseyin’in oğlu Fanti Celil artık aramızda değil, Çeşme onsuzluğa alışacak mecburen. Celil’in babasının lakabı da fanti idi kendisine yadigâr lakin bir farkla… Kendisi “ispati fanti” idi… Şimdi ismini vermenin çok uygun olmayacağını düşündüğüm bir başka çocukluk arkadaşımız vardı ve maalesef mesleğinde çok iyi olmakla birlikte, yeme içme konusunda da bir hayli ilerleme kat etmiş idi. Yeme içme dediğime bakmayın asıl 2. sinde bir hayli önde idi. Bir gün öyle ileriye ilerlemiş idi ki, eve gidecek durumu kalmamış ve çocukluk arkadaşı Celil’in yardımı ile eve vasıl oluyor. Eve refakatle geldiğini gören anne refakatçiye teşekkür etmek ister lakin kim olduğunu da merak etmektedir. Oğlum seni eve getiren bu arkadaşın kim diye sorar. Cevap şüphesiz “fanti” dir, fanti diye isim mi olur, nasıl fanti diye daha derin bir soru gelince de “ispati fanti” der. Fantilikte ihtisas o gün bugün kalıcı hale gelir.

Şimdi hayatta olmayan Çelebi Kabadayı ve Celil’in, Çeşme’ye önce yazlık tesisleri bilahare de banka şubesi ile gelen “Emlak Kredi Bankası” şubesinde çalıştıkları dönemde salt bu nedenle mezkûr banka, işimiz olsun olmasın sıklıkla uğradığımız bir yer olmuş idi. İnancım o ki, sadece bu iki arkadaşımız bile bankanın faaliyetlerinin önemli bir kısmını sadece kişisel pozisyonlarından ötürü katlamışlardır. Emlak Kredi Bankası şimdiki LCW mağazasının bulunduğu binanın zemin katında idi esasen mezkûr bina Mehmet Gören büyüğümüz ve bilahare de Oğlu Ali Gören işlettiği kıraathane olup üst katı da Çeşme’nin ilk otel-pansiyon benzeri mekânı idi. Bir dönem, biz de şimdi ismini anmak istemediğim bir arkadaşımla birlikte orayı kıraathaneden turistik eşya satılan bir mekâna çevirmek için şimdilerde hayatta olmayan Ali Gören ile epey bir muhabbet etmiş idik. Bu vesile ile hem Ali’yi hem de babasını da saygı ile anmış olalım.

Benim Celil ile muhabbet konularım çok ve çeşitlidir lakin hayata bakışımızı da gösterecek biçimi ile olan birkaç tanesini anlatarak sonuçlandırmak istiyorum ki, bu güzel insanı bu tarafı ile de anmanın mutluluğunu yaşayalım. Çok değişik konularda anı biriktirmek ve onları kendine has üslup içinde anlatmak konusunda da bir mahir insandır aynı zamanda Celil. Kendisi ile özdeşleştiğini rahatlıkla söyleyebileceğimiz bir şapka tutkusu vardı. Hele ki bunlar içinde hasır olan “Panama Şapkası” vardır ki, öyküsü ve tercihi bile başlı başına konu edilecek bir şeydir. Bir gün kendisine neden bu hasır şapkayı sürekli kullanıyorsun diye sormuştum, “hasır şapka” diyerek küçümseme lütfen demişti ve Panama şapkasının öyküsünü ve kendisininkinin de el yapımı ve orijinal olduğunu belirterek, şapkanın 1900 yıllar başında Panama Kanalının yapımı sırasında Ekvador'lu bir tüccar tarafından imal ettirilerek kanal inşaatında çalışan başta mühendislere bilahare herkese satıldığını özet olarak anlatınca, Celil ihtisaslarına bu işi de eklemişsin dediğimde de epey gülüşmüş idik. Evet, şapka deyip geçmeyelim hakikatten özel hasırdan imal edildiğini bildiğimiz bu ürünün bu nedenle son derece hafif ve hava geçirgenliğinin yüksek olması hasebi ile de tüm dünyada öne çıkmıştır. Bizde kendisini bu farikası ile hep hatırlayacağız.

Bir başka hoş hikayesi de; biraz özel lakin bilinen bir hikayedir. Şimdilerde artık aramızda olmayan komşu oğlumuz Akın Onur ile Celil, deyim yerinde ise yedikleri içtikleri bir olan iki arkadaşlar yani bizlere göre samimiyet ve muhabbet kıyaslamaz elbette. Dönem itibari ile her ikisi de Çeşme’nin civanmert delikanlıları olup aralarından su sızmaz idi nerdeyse… Gel zaman, git zaman Celil’in kapısına izdivaç sinyalleri ulaşır. Faslı uzun anlatmaya gerek yok düğün dernek kurulur artık her şey bitmiş evlerine çekilmiş yeni evliler. Kiralanan evi, bilmeyenler için anlatayım, Çiftlik Köyü (şimdilerde Mahalle) eski yolunun köye gidiş istikametinde sağ tarafında kalmakta olup, dönem itibari ile yolun kotu evin çatı kotunun hemen hemen üstünde bir şekildedir ve ev direk deniz kenarındaki kayalara adeta kondurulmuş idi. Liman şimdiki gibi abuk subuk bir dolgu işlemine maruz bırakılmamış, şimdiki sahil yolu yok yani, Çiftlik Köye ulaşım tek bu yoldan yapılıyor. Mezkûr ev ve etrafındaki evlerin tamamı da sahil boyunca tek sıra ve adeta bir gerdanlık gibi deniz kenarını çevrelemekte idi. Evet biz tekrar dönelim yeni evlilerin düğün dernek sonrası evlerine çekilmesi ve sonrasına. Başta Akın Onur olmak üzere birkaç arkadaşı daha ellerine aldıkları, süt, bisküvi, tatlı vb. gibi yiyecek ve içecekler ile evin kapısına gelirler. Gelenler tek tek, 10 ya da 15 er dakikalık aralarda ve sıra ile zile basar ve ellerinde getirmiş olduklarını verir ve mutluluk dileklerini iletir giderler. Mezkûr fasıl uzayınca Celil bunları “yeter artık lan” diye kovar. Peki buna karşılık muhteremler muziplikten vaz geçer mi? nerde… Bu sefer de ellerine aldıkları küçük küçük taşları, çatının da yol kotuna yakın olmasından istifade ile başlarlar kiremit çatıya savurmaya… Dostumuz Celil, dışarıya çıkar bunları kovar ama gece de böylesine bir muziplik ile nihayetlenmek üzeredir. Bu arada geçirdiği elim bir trafik kaza sonrası kaybettiğimiz komşu oğlu ve arkadaşım Akın Onur’u büyük bir saygı ile anayım.

Aslında Celil’in de içinde bulunduğu hatta yaratıcı ve nüktedan kişiliği ile de genellikle başrol üstlendiği “Urla Lisesi” ve “Özel Yurt” hikayelerini de yazmak gerekir ama yer ve yen darlığı nedeni ile bir başka yazıya konu olacaklar.

Çeşme’ye önce Bankacılık, sonra Otelcilik ve de Belediye Meclis Üyeliği ile katkı sunan, ihtiyaç sahibini her zaman koruyan ve kollayan, Ali-cenap, nüktedan bir arkadaşımızı daha yitirmenin acısını hala dün gibi hissediyorum. Evet, doğulan ve havası solunan bu topraklara düşüncede ve uygulamada bıraktığımız izlerle anılacağız ya, işte Celil’i de böyle ve etkilerine dair her şeyi ile anmaya devam edeceğiz. 
 

Hiç yorum yok: