Cumartesi, Şubat 19, 2022

KAYMAKAM

 Ben ilk kaymakam sözünü ve etkisini ilkokula başlayınca öğrenip hissetmiş idim. Çeşme Kaymakam’ının kızı sınıf arkadaşım idi tam da bu nedenle derinlemesine olmasa bile görünürde etkisi etkileyici idi malum nedenlerle… Gerçi haksızlık etmemek adına söylemeliyim ki, öğretmenimizin bizlere tutumu konusunda bir ayrıcalık göze çarpmazdı ya da vardı da şimdilerde ben hatırlamıyorum ya da bu ayrıcalıklar doğal idi bu nedenle de göze çarpmazdı lakin sonuç olarak hatırladığım derslerinin ve notlarının hepsinin iyi olması gerçeği idi. 

Sonraları derslerde Mustafa Kemal Atatürk için “kaymakam” rütbesi ile görev yaptığının bahsi geçince o günün kavrama kabiliyeti ile çalışan kafamız hemen karıştı. Kaymakamlık askeri bir rütbe mi yoksa idari bir makam mı? Şüphesiz sonraları anladık konunun tam tamına ne olduğunu, öğrenmek böyle bir süreç işte. Kaymakam; Arapça “kaim makam” sözünden üretilmiş ve “birinin yerinde duran” ya da “makam sahibi” anlamlarına gelen Osmanlı döneminde de kaza yöneticisi olarak “Mutasarrıf” olarak kullanılmış bir sözcüktür. Yer yer bazı kaynaklarda ise “vekil” ya da “naip” olarak da karşılık bulmuştur. Askeri rütbe olarak ise, Osmanlı Devleti’nin son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında kullanılan miralay ile binbaşı rütbeleri arasında olan ve günümüz rütbelerinden yarbay'a denktir.

Anılarını; arkadaşım Taner Morova’nın “bu az bulunan bir kitap senin kütüphanene çok yakışır” diyerek hediye ettiği “HATIRALARIM” adlı kitabından okuduğum 1914-1918 arası Çeşme’de Kaymakamlık yapmış Hilmi Uran ise müthiş anılar biriktirmiş… Paftos meselesi, Rum muhacereti, Çeşme’nin piresi başta olmak üzere birçok başlık altında yazmış. Gerçi Hilmi Uran sonradan aldığı diğer görevler ile de ilgili uzun uzun yazmış, iyi de etmiş, onun gözü ile onun değerlendirme ölçüleri ile bakıyoruz Canım Yurduma… Zaman, mekân ve teknik terakki ölçüleriyle…

Ne kaymakamlar geldi Çeşmemize… Kimler geldi, kimler geçti faslından… 

Sonradan CHP Denizli milletvekili olarak da bir dönem görev yapan Ömer İhsan Paköz, Denizli Bölgesinde Kuvayı Milliye örgütleyicilerinin oğlu olarak, intikal eden mirasa uygun kamu görevleri icra etmiş olarak bilinirdi hatırladığım. Vatandaşa olabildiğince uygun, makul ve dengeli mesafelerde bulunarak kamu görevi icra ettiği bilinmektedir. Hatta bir defasında Edirne Öğretmen Okulu öğrencilerinin başta da Aydın Korkmaz olduğu halde çıkardıkları “Devrim” isimli gazete için kendisine röportaj müracaatında bulunulunca “ne işim var çoluk çocukla” demeksizin onları yeterince ve layığınca ciddiye alarak, röportaj gerçekleştirmiş ve gazetenin isminin gereğini sorduğunda “biz devrimci öğrencileriz” diye cevap alınca, “biz devrimi yaptık, zaten”, diye cevaplamış olması da alicenaplığının tezahürü olarak akıllarda kalmıştır.

Salih Şarman da bu ilçede kaymakamlık yapmış ve bilahare de valilik görevinde de yaşadığı ve yaşattığı vahim olaylar ile tarihteki yerini almıştır. Kendisi hakkında makama münasip davranışlar dışında kalanlar için söylenecek çok bir şey olmadığı da sarihtir.

Cafer Sarılı; Bankada işlem kuyruğunda görünce şaşırdım, bankacı arkadaşlara sorduğumda da “o her özel işleminde böyledir, sıraya girer ve bekler, sırası gelince de işlemini yaptırır” demişlerdi. Şaşırdım demek ki sıraya girip beklemeye katlanabilen kaymakamlarda oluyormuş. Sadece bu yönü bile takdire şayandır, bence…

Atilla Dinçer; kaymakamlık ataması gerçekleşince Çeşme’ye kimseye haber vermeden tebdili kıyafet gelir göreve başlama öncesi izlenim edinmeye çalışır. Esnafın, kahvehanelerde eğleşen vatandaşların, şoförlerin, gazetecilerin yanlarına uğrar muhabbet eder ve kendince topladığı tüm bilgilere göre göreve resmen başlar. Görevi süresince görev tanımı uyarınca başarılı olduğu akıllarda kalmıştır.

Ahmet Macunluoğlu; halen Çeşme’de emeklilik hayatı sürdüren, bir ara CHP’den belediye başkan aday adaylığını açıklayan ve şimdilerde zaman zaman görüştüğümüz ve memleket meseleleri üzerine muhabbet ettiğimiz için güncel durumda bir ilişkimiz devam etmektedir. Sonradan Vali yardımcılığı görevi de ifa etmiş, oldukça mütevazi ve sıradan bir hayat sürdürür hali ile akıllarda kalmaktadır.

Mustafa Erkayıran; atamasını takiben kente bisiklet ile geliyor, sıradan bir gezgin gibi dolaşıyor, kendince durum ve ihtiyaç ve de öncelikler tespiti yapıyor, yüzmeye, sualtı dalgıçlığı başta olmak üzere spora destek ve ilgi gösteriyor. Tüm sosyal ve siyasal çevrelerle mesafeli ilişkiler oluşturarak sempati topluyor lakin görev süresi fazlaca uzun olamıyor.

Sonra; kaymakam olarak atanıp, Altın Yunus Tatil Köyünü bilmeyip, “orası nedir”, Selçuk Yaşar’ı tanımayıp, “o da kim” edası ve bilgisi ile Çeşme’nin en eski ve en büyük turistik tesisinin sahibini bilmeyerek, kente, kentliye, kentin siyasal ve ekonomik yapısına yönelik ne kadar da hazırlıksız olduğunu gösteren muhteremlere de rastlanmıştır. Şimdi, Çeşme turizmi deyince “Altın Yunus Tesislerini” ve sahiplerini bilmeden nasıl olacak bu iş, nasıl bir hazırlıksızlık, nasıl böylesine bir bilgi edinme noksanlığı yaşanır, akıllara zarar…

Ünal Çakıcı; gazeteye geliyor, “Urfa’ya Paşa geldi, halkı temaşa geldi” tadında… Gündemde olan, akıllarda bulunan hemen hemen her konu, yer yer ironik yaklaşımlar yer yer son derece ciddi konular derinlemesine konuşuluyor. Kaymakam gecikmeli de olsa gayet uzun bir zaman ayırıyor, bize ve özelde de yerel basının sorunlarını dinlemeye… Çare olur mu bilmem lakin dinliyor, kendince ve görev tarifi uyarınca görüşler, öneriler ve uyarılar sıralıyor. Ama hepsinden önemlisi, son derece samimi ve sempatik bir ziyaret idi… Son olarak; gazetemizi ziyaret ederek uzunca ve çok çeşitli konularda karşılıklı görüşler paylaştığımız Çeşme Kaymakamı Ünal Çakıcı’ya bu nazik ziyareti için teşekkür ederek bitireyim.

 

Hiç yorum yok: