Cumartesi, Haziran 11, 2022

BİR ÖMÜR ÇEŞME – NURİ ERTAN

 

Çeşme’nin kaderinin çizildiği dönemin en önemli kişilerinden eski Belediye Başkanlarından Kelami Ertan’ın oğlu Nuri Ertan babasından sonra farklı dönemlerde 2 kez Belediye Başkanlığı yapmış ve bir Çeşmeli olarak yaşadıklarını, öğrendiklerini, bildiklerini, yaptıklarını, yapamadıklarını, pişmanlıklarını doğal olarak kendi cephesinden ve meşrebine uygun biçimde yazmış… Ben; doğduğum, yaşadığım, anılarımın olduğu kenti 2 farklı dönemde yönetmiş ve gözümüzde ve gönlümüzdeki “abi”  tahtını işgal eden Nuri Ertan’ın kitabını hızlı bir şekilde okumuş ve üstüne bir de haftalık yazı yazmış idim. Daha önce de yazdığım üzere bolca not aldım, yazdıkları, yazmadıkları, yazamadıkları, dikkat çektikleri, görmezden geldikleri, sevdikleri ve kızdıkları üstüne… Yeri ve zamanı geldikçe bunlara değineceğimi beyan etmiştim. Mezkûr yazıda; konunun uzmanı olmamama rağmen şekil ve içerik açısından eksikliklere özellikle de gereksiz, anlamsız ve fazlaca tekrarlar açısından, eğer olursa 2. baskısı için, detaylı ve verimli bir profesyonel edit ihtiyacından bahsetmiş idim.


Gelelim kitaba. Şekil açısından konunun uzmanı olmamama rağmen gereksiz, anlamsız ve bir hayli fazla tekrar söz konusu… Uzman değilim dedim ya; belki de bunda da bilemediğimiz anlayamadığımız bir muradı ve hikmeti söz konusu olabilir. Mesela; “bir şey ne kadar çok ve sık tekrarlanır ise akılda o kadar fazla kalır” gibi klasik politikacı yaklaşımı olabilir, bilemedim… Sanki biraz da plan harici, “aklıma geldikçe” ya da her güneş doğduğunda hatırladıklarım tarzı olmuş gibi… Lakin her şeye rağmen Çeşme’nin Kent Tarihine büyük katkıları olacağına inandığımdan ötürü çok kıymetli buluyorum bu çalışmayı, kalemine ve aklına sağlık diyorum, Nuri Abimizin…

Nuri Abimizin kitabının arka sayfasında görüş bildiren insanların yazdıkları açıktan güzelleme olmuş gibi lakin birini hariç tutuyorum, Yaşar Aksoy’un değerlendirmesini, Yaşar Abimiz değerlendirmesinde “Çeşme Tarihi’ni dirilten kişidir, Nuri Ertan” diyor. Bu şüphesiz çok değerli ve önemli bir tespit lakin hayatta ne kadar karşılığı var ben tartamam. Yaşar Abimiz; Nuri Ertan’ın 2. dönem Belediye Başkanlığında düzenlemiş olduğu “Çeşme Tarihi Araştırması” isimli 2 ayrı yılda düzenlenmiş sempozyumları kast ediyorsa, tereddütsüz katılıyorum bu görüşe… Esasen de, bu çalışmaların belli periyotlarda farklı farklı katılımcılarla devam etmesi gerektiğine halen yürekten katılıyorum. Bana göre hala üzerinde konuşulması gereken henüz hiç değinilmemiş konular vardır ve de üzerinde konuşulmuş lakin eksik kaldığına ya da tarihin başka okumalarında teyit görmemiş ya da mutabakat temin edilememiş konuların mevcudiyeti söz konusudur. Evet, bu bir gereksinmedir. Nuri Ertan’dan sonraki Belediye Başkanları bunu ıskalamışlar diyelim haydi bunu da onların lehine olmak üzere daha önemli meşguliyetlerine bağlayalım.

Şimdi dönelim kitapta, kent gelişimi açısından vaka tespitleri üstüne kayıt düşmelere…

Nuri Abi; sayfa 121 de; “Biz MDP olarak Çeşme’de birinci parti olmuştuk. 1984 yerel seçimlerinde Çeşme Belediye Başkanlığı için MDP olarak adayımız Faik Tütüncüoğlu idi. 25 Mart 1984 yerel seçimleri için Faik Tütüncüoğlu’nun MDP İlçe yönetimine adaylık başvurusunda bulunmasını bekledik”, diyerek, bizim daha önceleri de çok farklı kaynaklardan da öğrendiğimiz ve esasen de Faik Tütüncüoğlu’nun gönlünde yatan aslanın MDP olduğunun teyidini yapmaktadır. Sonra ne mi oluyor? Oluyor olanlar işte herkesin malumu veçhiyle… Faik Tütüncüoğlu önce SODEP’e katılır, bilahare de SHP derken CHP ve 4 dönem belediye başkanlığı… Hem de CHP’nin efsane Çeşme Belediye Başkanı olarak tarihteki yerini alıyor… Ne diyelim, diyecek çok şey var da söyleyip zayi etmenin faydası yok…

Nuri Abi; sayfa 125’te ise; “Bu yolu tamamladığı için başkan Faik Tütüncüoğlu’na teşekkürlerimi sunuyorum. Ancak, yirmi sene Çeşme Belediyesini yönetmiş bir başkana, onlarca, yüzlerce daha teşekkür edebilmeyi arzu ederdim. Ama Kutludağ-Tekke Plajı Yolu dışında kalıcı, geleceğe yönelik pek fazla icraat saymakta maalesef zorlanıyorum. 16 Eylül Mahallesi Tekke bölümünün siluetini bozduğundan ötürü kendisine üzüntülerimi ifade etmek mecburiyetindeyim. İki katlı Rum evleri tarzındaki Tekke Mahallesinin, inşa ettiği kendi evi ardından, maalesef boydan boya apartmanlarla dolmuş olması üzüntü vericidir.” şeklinde müthiş ve doğru bir tespit yapmaktadır. Evet, bana da kalırsa o bölge apartmanlarla dolmamalı idi. Fahiş yanlış lakin bir o kadar da büyük değer artışı… Yalnız sevgili Nuri Abimiz bunu doğru tespit etmiş iken asıl siluetin bozulmasının ilk balyozunu ya da kazmasını kendilerinin vurduğunu ya unutuyor ya bizim hafızamızın zayıflığına güveniyor ya da önemsemiyor ya da ben yaparsan muvafıktır buyuruyor. Başka bir izahı varsa ve bizi aydınlatırsa çok seviniriz. Sadece “efendim o değişiklik 1973 yılında yapılmıştır” gibi zamanın arkasına sığınarak bir izahın izah olmayacağını şimdiden söyleyelim. Çünkü bozulmalar ve bozmalar ne yazık ki müruru zaman faslından azade olup “sui misal” oluşturmaya devam eder. Yani sen o tarihte “turizm teşvik” faslından 5 katlı bina yaparsan hem de belediyeyi yönetir iken… Sonra birileri de senden aldığı cesaretle, “bak gördünüz mü, yapanın yanına kar kalıyor” edası ile vites arttırabilir. Esasen, şu anda Ertan Otel’in bulunduğu yerde 2 katlı çok güzel bir bina vardı ve o bina halen duruyor olsa idi eminim ki maddi karşılığı bugünkü otel kadar olurdu.

Peki, bu işler ben yaptım oldu ile nihayete eriyor mu? Nerde… Faik Abi ile bir gün muhabbet ediyoruz, konu nasıl oldu ise Tekke Bölgesinin apartmanlara teslim olmasından yakınma aşamasına gelir… Faik Abi; “Ruhi, gördün mü, benim önümdeki binayı 5 katlı yapıyorlar, bu kadar da olmaz” diye hayıflanmaya başladı. Ben de kendisine “sen 3 kat yapılabilir yerde 4 kat yaparsan bir mahir çıkar o da imara 40 takla attırır 5 katlısını yapar” deyince, ama o başka demeye başlamış idi… Bu işlerin böyle olduğunu, bozma ve bozulmanın bu kabil uygulamalar ile içselleştiğini söyleyince kızanlar, bir vade sonra kendilerinin de kızma haklarının olmayacağını bilecekler. Ben bu konuyu daha önce imar işlerinden sorumlu kişilerle konuştuğumda, gabari, ortalama arazi kotu, ihdas edilmiş yoldan kot almak, kot farkı, üstten kot almak, alttan kot almak, su basmanı gibi kelamları kullanarak adeta bul karayı kap parayı edası ile “gabari sabit, kat hareketli” gibi büyüklere masallar dinlemiştim… İnsanlar bir bilebilse bu fani dünyanın etme bulma dünyası olduğunu, bugün bana yarın sana düsturunun katıksız ve tavizsiz çalıştığını…

Evet; “Bir Ömür Çeşme” kitabından notlarımızla devam edeceğiz… Görülenlere, göz ardı edilenlere, görülmek istenmeyenlere, parmağın kör gözüne misali uygulamaların altını çizmeye…

Hiç yorum yok: