Nihayet sevgili arkadaşım ve sosyolog Engin Önen’in “Alaçatı” adını verdiği kitabını okuyabildim. Bilgilendim, arttım, güncellendim, geçmişe gittim, anılarım tazelendi, duygulandım. Artık Alaçatı’ya yönelik söyleyebileceğim daha fazla bilgim ve kelamım olacak. İlave daha ne olsun. Teşekkürler, Sevgili Engin…
Çeşme, Alaçatı ve bağlı köylerinin nüfusları Osmanlı Salnamelerine dayanılarak yıllar içinde karşılaştırmalı verilen kitapta bu bilgileri tevsik edecek şekilde başka bir tarihi vaka ya da yatırım öyküsüne yer vermektedir. “Eritre hattı olarak adlandırılan, İzmir Çeşme arasındaki tramvay projesi için, 1893 yılında hazırlanan raporda, bu hat üzerindeki yerleşim yerlerinin nüfuslarına yer verilmektedir. O dönemin Osmanlı Bankası, İzmir Şubesinin istatistiklerine dayanarak hazırlanan bu bilgilere göre, o dönemde Alaçatı 10.000 ve ona bağlı olan Agrilya 300 kişilik nüfusa sahip olduğu gözükmektedir. Buna karşılık, Çeşme merkez 12.000 ve Ovacık, Çeşme Köyü, Agia Paraskevi (Dalyan) ve Kato Panagia (Çiftlik) köylerinin toplam nüfusu da 6750 olarak verilmektedir.” Demek ki mezkûr tarihte Çeşme İzmir ulaşımı için raylı sistem düşünülmüş, düşünülmüş olması bile başlı başına önemlidir bence, ilaveten kredilendirme saiki ile bir banka değerlendirme raporu haline dönüşmüş ise, muhteşem ötesi önemlidir. Ben de hatırlıyorum böyle bir projeden söz edildiğini 70’li yılların sonuna doğru, Ecevit Hükümeti döneminde olmuş idi ama sonra çok muhtemel ki yeterince sosyal olsa bile ekonomik bulunmamıştır. Belki de bir sonraki değerlendirme neticesinde gerçekleşir diyelim…
Alaçatı’nın, 17. Yüzyıldan itibaren başlayan 19. Yüzyılda ise son derece yoğunlaşan Ege Adalarından Rum nüfusun göçü ve buralara çiftçilik amaçlı yerleşimleri, çeşitli kaynaklar referans gösterilerek karşılaştırılmalı verilmiş, daha önceleri ve özellikle de Çeşme Belediyesi tarafından 1995 ve 1997 tarihleri arasında düzenlenen “Çeşme Tarih ve Kültürü” sempozyumları çerçevesinde yine Belediye tarafından hazırlanan sempozyum bildirileri kitaplarında da teyit ve karşılıkları olan bilgiler detaylı olarak verilmiştir. Çeşme ve Alaçatı kent kültürü oluşumu ve belgelenmesi babında kütüphanelerde yerini alacaktır mezkûr kitap, bir referans belgesi olarak. Yeri gelmiş iken bir kez daha söyleyeyim; bir kez daha çağrı yapayım, Yerel Yöneticilerimize, başta Belediye Başkanı Ekrem Oran’a, devam ettirin şu tarih ve kültür araştırma çalışmalarını, hep beraber nasiplenelim oluşacak bilgi ve belge yağmurundan… Diğer taraftan Çeşme ve Alaçatı’ya yönelik azalsın bilinmezlikler…
Kitabın bana göre en etkileyici bölümü ise, daha önce benim de ele aldığım “Paftos meselesi”… https://sosyalyasamdaalternatif.blogspot.com/2011/02/ilk-yap-islet-devret-cesmede-paftos.html adresinde 05.02.2011tarihinde yayınlamış idim, tarihi cinlik ve hinlik manasındaki ilk “yap işlet ve devret” konseptli çalışmanın, nasıl yapılıp, nasıl işletilip ve nasıl devretmeden devam edildiğine dair ilgili yazımı… Diğer taraftan 1919 tarihinde İngiltere teknik direktörlüğünde Anadolu’nun işgaline girişen Yunanistan sayesinde yerli Rumlar için Paftos meselesi diye bir mesele kalmamış iken 1922 de de yerli Türkler açısından bu mesele külliyen çözüme kavuşmuştur.
Kitap, göçer Türklerden yerleştikleri Alaçatı’da az da olsa geriye kalanlar ile göçer Rumlardan bir hayli fazla kalanlardan bahisle ilerliyor, antropolojik, demografik, sosyolojik, tarihi ve kültürel bir mihver üstünde tamamlanıyor. Türkmenlerden Romanlara etnik yapılar, Türkçeden Smirnika’ya (adalarda konuşulan farklı bir Yunanca) filolojik tespit, Kopanisti’den zeytinyağına ve oradan ot festivaline gastronomi, Rumlardan Türklere Belediyede idari yapılanma, vs gibi konulara illiyetleri açısından oldukça geniş ve çeşitli yaklaşım gösterilmiş bu kitapta. Kentsel dönüşüm, soylulaştırma, kent hakkı, kentsel direniş gibi fiziki değişimler ve direnişlere değinilirken özellikle 70’li yıllarda devrimci sempatinin empatiye evrilmesi ve Alaçatı halkı nezdinde sosyal kültürel yansımaları ve maalesef yaşanan Mine Bademci ve Salih Bademci’nin katledilmeleri ve yine maalesef oluşan yeni orta sınıf ve bağlı yeni hayatın Alaçatı’ya bahşettikleri ya da dayattıkları da kitabın resmigeçidi içinde yerini almaktadır.
Kitaba yönelik yazımı, kitapta bulunan ve Milliyet Gazetesinde Reşat Kutucular tarafından 15.10.2010 tarihinde yayınlanan yazıdan küçük bir alıntı ile bitireyim; “Bu akış içinde Alaçatı kimine göre uçmakta, kimine göre ise çökmekte. Ne gördüğünüz, köye hangi gözle baktığınızla ilgili. Sizin beklentilerinize göre yeni Alaçatı sizi memnun da edebilir, hüsrana da uğratabilir”
Oysa
ki; başka bir Alaçatı mümkün idi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder