Su, insanın olmazsa olmazı olup, beynimizin %85’i, kanımızın %80’i, kaslarımızın %70’i su içermektedir, bilindiği üzere. Normal koşullarda bir insanın günlük ve sıradan faaliyetleri çerçevesinde, idrar, nefes, dışkı ve terleme vs gibi nedenlerle yaklaşık 2.5 ya da 3 lt su kaybettiği de bilinmektedir, tam da bu hesapla benzer miktarda su alınması hayatiyetin devamı adına kaçınılmazdır. Eğer günlük düzenli spor, egzersiz ya da yoğun terleme sonucu doğuran faaliyetlerde bulunuyorsak, günlük ihtiyaç duyulan su miktarı da aynı oranda artacaktır. Suyun insan vücudundaki hayati fonksiyonlar açısından görevleri ve faydaları sayılamaz durumda olup; başta, böbrek taşlarının oluşumuna engel olur, kolon kanserine yakalanma riskini azaltır, yenilen gıdaların çözünerek sindirilmesi ve emilimini temin eder, vücut ısısının ayarını yapar, toksin ve diğer atık maddelerin vücuttan atılmasını temin eder, hücrelere ihtiyaç duyulan emilmiş gıdaları taşır, kan dolaşımı için uygun ortam hazırlar, vücutta bazı kritik organların korunmasına aracılık yapar, kanda besin ve hormon nakliyesine yardımcı olur, yeterince içilmesi halinde de metabolizmanın çalışma düzenini korur, cildin sağlıklı ve esnek olmasına katkı yapar vs. vs. Diğerlerini ve detaylarını da konunun uzmanlarına bırakalım.
Görüldüğü
üzere su “hayattır” ve hayati önemi olan ve doğada serbest ve yenilenebilir
şekilde bulunan bu suya ademoğlunun yaptıklarına bakın. “Akan su kir tutmaz” abukluğu içinde sınırsız ve sorumsuz
kirletmeye devam eder. Temiz kalmış tarafını da büyük propagandalar ve reklam
kampanyaları mucibince yaratılan korku ikliminde büyük paralar karşılığında
içme suyu diye satan kapitalizme de alkış çalar. Şişelenmiş suyu satamaz ise su
filtresi satar, satar da satar. Yaygın satışı yapılan damacana su, olabilecek
en basit ve ucuz bir şişeleme endüstriyel tesisi ile bize iteleniyor, bir 19 lt
damacana su kaç lira, yaklaşık 25 TL peki 1 m3 su kaç damacana 52,5 peki 52,5
damacana su kaç TL, 25x52,5=1.312.5 TL. Yani hammadde (su) beleş ama şişeleme,
sabit yatırımlar, nakliye, bayi karı vs diye bulunan rakama bakar mısınız,
beleş nerde 1.312.5 nerde… Kapitalizm böyle bir şey işte… Hindistan’a bile
Fransız Evian suyunu şişeleyerek satarlar… Ben ilk kez yıllar önce orada görmüş
idim şimdilerde şükürler olsun Canım Yurduma da getirip büyük bir eksikliği de
giderdiler…
Bu su ve kullanımı şüphesiz ki insanın direk ya da konutlarda ve diğer yaşam alanlarında diğer amaçlarla kullandıkları miktar toplam kullanılan suyun yaklaşık %16 sı gibidir. Yine olmazsa olmazımız “gıda üretimi” yani tarımsal faaliyetler için yaklaşık ihtiyaç ya da kullanım %73 ve geri kalan miktar da sanayi amaçlıdır. Anlaşılacağı üzere en fazla su tarımsal faaliyetler için kullanılmaktadır lakin %11 gibi miktarsal olarak en az suyu kullanan sanayi ise de en fazla kirleten de odur ve ne yazık ki bu kirliliğin tüm su stoklarını da tehdidi aşikârdır. Diğer taraftan tarımsal faaliyet kapsamında suyu ıslah edilemez hale getiren zirai ilaçlar ve gübreler konusuna giremedik bile…
İnsanın zati ihtiyaçları ve gıda üretimi için hayati öneme haiz su her birimde de hovardaca kullanılmakta ya da sorumsuzca kirletilmektedir. Şehirlerin atık suyu ne yazık ki uydurulan derin deşarj abukluğu mucibince devasa fosseptik muamelesine tabi tutulan denizlere akıtılmaktadır. Sonra da ortaya çıkan müsilaj sorununu çözelim diye sınırsız çaba, para harca ve yine muhterem ve muteber zevatın cebine mali transfer… Mütekâmilen düşünülmemiş ya da düşünülerek belki de bilerek ve isteyerek bu haliyle planlanmış düzenek devam edecekse hepimiz bileceğiz ki, bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete… Su sorunu sorun olmaktan bir faciaya dönüşmeden, dünya hızlı ve isabetli çözümler üretebilmelidir. Hiçbir ülke kendisini bu sorundan etkilenmeyecek diye değerlendiremez ve değerlendirmemelidir de.
Okuyanlara
ve özellikle de ilk emrin “oku” olduğunu söyleyenlere; 2012 yılında “Ankara
Tabip Odası, ASKİ-SUKADER, Çevre Mühendisleri Odası, Gıda Mühendisleri Odası,
Halkevleri, İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Jeoloji Mühendisleri
Odası, Kimya Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Tüketici Dernekleri Federasyonu,
Tüketici Hakları Derneği, Ziraat Mühendisleri Odası” tarafından hazırlanmış “Su ve yaşam” adlı rapordan küçücük bir
bölüm… “Dünyada herkes için
sağlıklı ve güvenli su sağlandığında küresel düzeyde hastalık ve ölümlerde
önemli ölçüde gerileme olasıdır. Küresel düzeyde yaklaşık her on hastalıktan
birisinin;
· Güvenli içme suyuna ulaşım arttığında,
· Sanitasyon koşulları sağlandığında,
· Su kaynaklı hastalıklar önlendiğinde,
· Suda boğulmaların önüne geçildiğinde önlenmesi beklenmektedir.
Güvenli su sağlandığında her
yıl;
· Çocukluk döneminde 1.400.000,
· Sıtmaya bağlı 500.000,
· Malnütrisyona bağlı 860.000,
· Boğulma nedenli 280.000 ölümün
önlenebileceği bilinmektedir.
Güvenli suya ulaşımın sağlanması ayrıca, beş milyon kişinin önlenebilir bir körlük nedeni olan trahom ve beş milyon kişinin de lenfatik filariazis hastalığına yakalanmasını önleyecektir.”
Diğer taraftan; su gıda güvenliğinin en temel girdisidir ve tarımın olmazsa olmazı olup tüketilen gıdanın 2/3 ü sulu tarım ürünüdür. Görüleceği üzere gıda güvenliği ve su güvenliği mütemmim cüzdür. Sadece bitkisel üretim açısından bakılmamalı aynı zamanda hayvansal ürünler ve gıdalar içinde büyük önem taşır ve hayvanların beslenmesi açısından da hayati öneme haizdir, vs vs…
Emperyalist
dünyanın kifayetsiz liderleri ve onların geri bıraktırılmış dünya temsilcisi
aveneleri, toplumlarını gelecekte petrol savaşları akabinde “su savaşlarına”
hazırlamakta ne kadar kararlı olduklarını her fırsatta her hamleleri ile
kanıtlamaktadırlar. Bugün nasıl ki petrol kaynakları olan ülkeler hedef ise
yarın da su kaynakları olan ülkeler bu kadar açıktan hedef olacaktır, bunun tam
tamına nasıl gelişeceği ve sonuçlanacağı ne yazık ki bir takım karanlık
mahfillerde planlanıyor, sanal ortamlarda simülasyonlar üstünden
gerçekleştiriliyor, sanal savaşlar projekte ediliyor. Dünyanın bu manada hızlı
bir şekilde bir tarafı ile kaygısızlar tarafından gerek global ısınma, gerekse
hızlı ve gereksiz kirletme, gerekse de temizlememe ya da arıtmama davranışları,
diğer tarafı ile de tüketim çılgınlığının sebep olduğu kaynak israfı fahiş
artışları ile tehlike çanları yavaştan (esasen bir hayli hızlı) çalmaya
başlamış görünmektedir. İnsanlar ne yazık ki bu tüketim çılgınlığı içinde
bil(e)memek, öğrenme çabası göstermemek ve nihayetinde kendi tercihleri de olan
kifayetsiz muhterislerin dolmuşuna da binmek gibi bir gaflet ve dalalet içinde
fakr-u zarurete tam gaz ilerliyorlar. Gelecek feci sonuçları görebilen,
hesaplayabilen bilim insanlarının sesi ne yazık ki kifayetsiz muhterislerin
debdebeli propagandaları ve haykırışları yanında hiç duyulamamaktadır. Çıkan
problemi iyi çözenlerin değil problem oluşmasının önüne geçebilecek
yöneticilerin hasreti ile… Aksi takdirde elimizde tuzluk hıyarı olanın hıyarına
tuz taşımaya devam edeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder