Cuma, Aralık 23, 2022

ÇOK YAŞA MUTLAK BARIŞ


Başta; hedef kaynakların beleşe ele geçirilmesi, muktedirlere endüstriyel manada yeni pazarlar açılması ya da elde edilebilmesi, ucuz iş gücü temini olmak üzere daha birçok haksız ve ahlaksız neden ile yine başta ABD ve avenelerinin yarattığı savaşların ve sonuç itibari ile de insan kıyımının unutulmaması için dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paralarla Japonya Devleti tarafından ürettirilen ve her yıl Eylül ayında ABD’nin adeta bir kurumu haline gelmiş Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda çalınan çanın üzerinde, “Çok Yaşa Mutlak Barış” yazısı bulunmaktadır. Neden böyle yazar da, her üye de çan çalınırken saygı ile durur da, yine bu ahlaksız yöntemi sürekli sıcak tutarlar, geniş manada kendi dışındakilere ve dar manada da kendi içlerinde lakin kendilerinden olmayanlara karşı sürekli bu savaş halini anlamak olanaksız. Şüphesiz temsil ettikleri rejimler ve manzumeleri açısından yapılan analizler ile konuyu anlaşılır kılmak mümkündür objektif olarak lakin konunun duygusal açıdan anlaşılır tarafı yoktur. Esasen savaşların nedenleri anlaşılsa bile kabul edilir tarafı da katlanılabilir tarafı da yoktur.


Dünya kaynaklarının sömürülmesini amaçlayan başta ABD ve AB tarafından üretilen ve yürütülen politikaların acımasızlığı ve kaynak daralmasına paralel acımasızlığın daha da artmasına tepki olarak sömürüye ve baskıya direnen unsurların artmasının yarattığı ortamlarda savaş, katliam ve soykırımlar ne yazık ki yaşanmaktadır. Emperyalizmin ve yeni sömürgeciliğin yarattığı bu talan ortamının varlığı göz ardı edilerek, talep edilen barış ve demokrasinin de anlamı kalmamaktadır, anlaşılamamaktadır. Uyuşmazlıklara, sömürüye karşı duruşlara, emperyalizmin kendi ekonomik gerçeklerinden ötürü adaletli olması ya da en azından hoşgörülü olması, anlaşmazlıklara barışçıl ve adil çözümler araması gibi bir şık hiç olamamaktadır ve de bu düzen sürdüğü sürece de olamayacaktır. Emperyalizm ve jandarması ABD’nin başta olmak üzere tüm uluslararası ve ulusal ortakları, uyuşmazlıklara, anlaşmazlıklara, adaletli ve barışçı çözüm taleplerine karşı, tüm dünyada silahlı güce dayalı baskı, şiddet, savaş ve yok etme yöntemlerine, sömürünün devam edebilmesi adına devam edecektir. Salt bu yüzden; barış, demokrasi, eşit ve adil paylaşım, sömürüye karşı durma, insan hakları söylemi; Emperyalizm ve jandarması ABD’nin başta olmak üzere tüm uluslararası ve ulusal ortakları tarafından hoş görülmeyecek ve yok edilecektir.


Ekonominin askerileştirilmesinin hızla tırmandığı dünyada, başta Ortadoğu, Asya, Afrika ve Güney Amerika olmak üzere önemli bir bölümünde ve hem de ülkemizde çeşitli biçimleri ile savaş ve çatışmalar ne yazık ki devam etmektedir. Savaşa, şiddete ve silahlı güce dayalı bu vahşi politikalara itiraz ederek, Dünya Halkları için Barış ve demokrasi, insan hakları talep ve söylemi ise, ne yazık ki bu toz duman savaş çığırtkanlığı içinde muktedirler tarafından sürekli en sert şekilde bastırılmaya devam edilmektedir. Savaşların ve sömürünün faturası dünyanın yoksul halklarına kesilirken, her yıl yüzbinlerce ölüm yaşanırken, yüzbinlerce insan sakat kalırken, milyonlarca insan yerini, yurdunu, köyünü terk ederek mülteci konumuna düşerken, Kadın ve çocuklar tecavüze uğrarken, açlıkla mücadeleden ötürü yüzbinlerce insan ölürken; başta ABD olmak üzere emperyalistler konforlarını arttırmakta ve yerel ortakları arasından her yıl onlarca dolar milyarderleri mevcutlarına ilave olmaktadır. Savaşa yapılan yatırımlara bakarak, dünyamızın barıştan ne kadar uzak olduğunu söylemek çok kolaydır, bu anlamda başta ABD’nin askeri üretimlerine ve bu üretimlerin alıcılarına bakarak dehşeti görmek mümkündür. Dünya ülkelerinin toplam savaş giderleri, askeri harcamalar bazında yaklaşık 2 trilyon dolar olarak açıklanmakta olup, bunun 600 milyar doları savaş makinesi ABD’ye ait olsun, hadi gelin bu ortamda barıştan bahsedin de göreyim sizi. ABD eğitimine 65 milyar dolar, sosyal güvenliğine 10 milyar dolar tahsis ederken, jandarmalık görevi için bu rakamın yaklaşık 10 katını harcıyor da, Rusya, Çin ve Hindistan onlardan aşağı kalıyor mu, kocaman bir hayır.


Bugünlerde; içi ve anlamı boşaltılarak, hani yurtta sürekli iç düşman yaratma fobisinden ötürü asla tesis edilemedi, ama cihanda bugüne kadar lafta da olsa sahiplenilen tarafını; “suya sabuna karışmama” denilerek önemli ölçüde değer kaybına neden olundu ya, işte bu kelamın gereği olmak üzere “yurtta sulh, cihanda sulh” politikasının gerçek anlamı ile şiar edinilmesinin, etkin kılınmasının önündeki tüm engellerin kaldırılması için ne gerekiyorsa tüm samimiyetle yapılması gerekmektedir. Denilebilir ki Atatürk bu lafı bu manada, şu manada söyledi, yahu bi durun Allahaşkına, de ki sizin dediğiniz gibi, de haydi siz barışı mutlak kılın… Ama eleştirideki maksat savaşı savunabilmenin ahlaksız vasatını oluşturmak olunca, her türlü bükülebiliyor kelamlar. Evet, bugünün anlamına uygun düşmesi adına; dünyanın her neresinde olursa olsun, yürütülen savaş, baskı ve saldırıları insanların şiddetle kınamaları gerekmektedir ki, aymaz muktedirler yavaş yavaş kendilerine ve politikalarına çeki düzen versinler. Başta, ABD’nin Irak’ta, Libya’da yürüttüğü işgal ve savaşlar olmak üzere, tüm dünyadaki saldırı ve savaşların bir an önce durdurulmasını, ama demeden, şu tarafı da gözden kaçırılmamalıdır demeden, kayıtsız şartsız talep etmelidir insanlar, yoksa savaşla eşanlamlı hale gelmiş eşbaşkanlıklarıyla gurur duyanları destekleyerek barıştan yanayım denilmesine kargaların bile gülmesi kaçınılmazdır. Tarih boyunca savaş çözüm olarak en son sırada yer alırken, 21. yüz yılda, aferist (işbirlikçi), oportinist (fırsatçı), egoist (bencil), popülist (kendi çıkarları için halktan yana görünen) siyasetçilerin yönetime gelmesi ile savaş ilk seçenek olmuştur. Dünya artık, bilge adamların çözümlerini değil, ayakkabısının arkasına basan mahalle kabadayılarının yumruklarının hüküm sürdüğü, korkunun egemen olduğu bir gezegene dönüşmüştür.


Evet, içinde bulunduğumuz zaman itibari ile “inanılmaz şekilde barış ihtiyacı” bulunmaktadır. Peki, barışa bu kadar ihtiyaç var iken neden bu kadar savaşsever ekipler tarafından yönetilir dünya, inanılır gibi değil… Hem de savaş kadar büyük yatırımlara, büyük kıyımlara, büyük yıkımlara hülasa her şeyin kaybedilmesi uğruna savaş tercih edilir, son derece kolay ve ucuz erişilebilen “barış” söz konusu iken… Savaş kutsayıcılardan, kin ve nefret üretenlerden, kendi ve benzerlerinden ziyade kim varsa beğenmeyen, eleştiren, dışlayan ve ötekileştiren muhteremlerden behemehâl kurtarılmalıdır Dünya… “Barış zamanında savaşa hazır olunmalıdır” umdesini öne süren zavallılar kendi çocuklarının ve torunlarının geleceğini karartmaktadır ama maalesef ki farkında değillerdir.


İnönü’nün güzel bir anısı ile bitirelim. Hani meşhurdur anlatılır ya, kendisine sitemde bulunan çocuğun savaş döneminde kendilerini aç bıraktığını söylediğinde “evet haklısın ama babasız bırakmadım” cevabı önemsenmelidir. İnönü ve küçük çocuk böyle bir diyalog kurmuşlar mıdır? Bu birilerinin uydurması mıdır? Bilemem lakin çok güzel ve anlamlı bulduğum bir diyalogdur.


Hiç yorum yok: