Perşembe, Mart 09, 2023

SOSYAL DEVLET ve SOSYAL KONUT

Sosyal devlet, kapitalist düzen ile eşzamanlı seslendirilmeye başlanmış esasen de yine artı-değer yaratılması ve aktarılmasına erketelik delaleti ile nizamın devamı tesis edilmiş lakin ortaya çıkan ve büyük toplumsal tepkilere neden olmuş kötü sonuçları yumuşatmak, makyajlamak, muhataplarına şirin göstermek adına süreç içinde ihtiyaca binaen miktar ve şekil tayini ile organize edilmiş bir olgudur. Bu konudaki makyajlama çabaları özellikle kapitalizmin alternatifi sosyalizmin de vücut bulması ile de daha hız, seviye ve yoğunluk kazanmıştır. Ülkelerin kapitalistleşme seviyelerine mütenasip bir şekilde toplumlar bu sosyalleşme çabaları ve karşılıklarını kademeli olarak görmüşlerdir. Bu manada İsveç ile İspanya aynı miktarda sosyalleşememiştir mesela, kapitalistleşme seviyeleri başat etki olmakla birlikte, dinden başlayıp toplumsal tercih ve seçimlere kadar çok çeşitli gerekçeleri var bu yaşanılanların arkasında şüphesiz. Bu olgunun detaylı analiz ve sonuçlarının tespit edilmesini ben konunun uzmanlarına bırakarak ilerlemek istiyorum.

Kapitalizmin, “sosyal devlet” anlayışı özellikle de 2. paylaşım savaşı (2. Dünya savaşı) sonrası daha sık konuşulur ve nerdeyse her ülkede anayasal ve yasal düzenlemelere tabi tutulur. Model ve düzenlemeler hatta güzellemeler korkunun tezahürüne binaen tesis edilmiştir. Korku büyüktür, kendi sistemleri dâhilinde huzursuzluk gizliden ya da açıktan “düşman” sisteme davettir adeta, işte bu yüzden iyileştirmeler, kolaylaştırmalar ve nemalandırmalar devam açısından kaçınılmazdır. Bakın şimdilerde “sosyal devletin” şahı görünümündeki özellikle kuzey ülkelerindeki sosyal devlet adına kısıtlamalara, sınırlamalara hatta iptal ve değişiklere, ne oldu da değiştiriyorlar çünkü “tehdit” ortadan kalkmıştır kendilerince. Esasen “sosyal devlet” deyim yerinde ise toplumun “en alttakiler” açısından şikâyet edilir, hedef gösterilir konumdan uzaklaştırılması adına görece ve suni bir refah tevzi makamıdır, bu tezlere ve savunucularına göre. Bunlara göre “sosyal devlet” nizam ve tanzim adına müdahale, teşebbüs ve müvezzi vazifesi ile tesis ve teçhiz edilmiştir. Tüm bu teçhizat da nizamın bekası adına icra edilir. Peki, sebep nedir acaba? Bir sosyal sınıfın diğer sosyal sınıf üstündeki tahakkümünün mükemmel dengesinin selametidir galiba…

“Sosyal devletin” hayatımızdaki tezahürü nedir, yani muhtaçlara temas nasıl olacaktır? Yurttaşlara asgari bir gelir elde edebilecekleri bir işte çalışma garantisi verilmesi, asgari ihtiyaçların karşılanmasının tespitinin standartize edilmesi, herkesin yeterli sağlık hizmetine kolayca erişebilmesi, herkesin eşit eğitim imkânlarına sahip olması, adalet karşısında mutlak eşitlik, barınma ve çevre hakkından eşit faydalanma, sosyal güvenlik ve güvence, sosyal adaletinin tesisi, sosyal koruma temini, temel hak özgürlüklerin sosyal, ekonomik ve siyasi hak ve özgürlüklerle güçlendirme vs gibi başlıklar başta olmak üzere insanca yaşayabilmenin şartlarının temin ve tesis edilmesi ile değil mi?

Bunların her birinin birer yazı başlığı yaparak incelemek mümkün… Her başlık altında kitaplar dolusu yazılar yazılmış, kitaplar yayınlanmıştır da… Lakin bunların tamamının mütekâmilen temin edilmesinin yegâne şartı “tedarikçilerin” ekonomik, sosyal ve siyasi ehven şartlara haiz olmalarıdır. Yine kolayca anlaşılacağı üzere “sosyal devlet” uygulamalarının kantite ve kalitesi tamamen muktedirlerin kese bolluğu ile ve siyasi huzurları ile direk ilgilidir. Yani ve hülasa “ne kadar ekmek o kadar köfte” dir. Mesela; bu başlıklar altında dünyada sürekli “mühim numune” olarak gösterilen İskandinav Ülkelerinin, SSCB’nin var olduğu dönem ile yok olduğu dönem arasındaki fahiş farklı davranışlarına bakılırsa bir önceki cümlenin gerçek manası anlaşılacaktır. Mesela SSCB hayatta iken mezkûr ülkelerdeki “işsizlik maaş” miktar ve ödeme süreleri ile SSCB sonrası ile kıyaslanınca artık ihtiyacının eskisi kadar olmadığını görürüz.

Kapitalistleşme düzeyi ve onun mali göstergesi sermaye temerküzü “sosyal devlet” olmanın şekli üstünde de direk etkilidir. Yani kapitalistleşme düzeyi üst seviyede olan ülkelerde yoksulluk, yoksunluk görünürde de olsa artık “yaşanmasın” diye bir çaba söz konusu iken alt düzeydekilerde de pansuman tedbir kabilinden yoksulu ve yoksunu biate zorlayan iaşe ve ibate tevzi ve tanzimi söz konusudur. Bu da olsa olsa kapitalizmin has yüzüdür işte… Özünde de, özenme ve öykünme def olursa eğer, tanzim ve tevzi de böyle olur işte…

Şimdi elimize alacağız sosyal devlet seviye tespit taşını yani mihenk taşını bakacağız ülkelerdeki sosyalleşme seviyelerine… Deprem nedeni ile yakından ilgili yeniden yoğun şekilde konuşulmaya başlayan, konut sorununa bu bakımdan bakalım bir de… Sosyal konut işini TOKİ’ye bırakıp ev yapıp ucuz satıyoruz faaliyetlerine… Kooperatifler ile sosyal devletin sosyalliğinin karıştırılması ise bir başka garabet.  

Şimdi; mademki “sosyal devletsin”, mademki yurttaşının konut fiyat ve kira bedelleri üstünden vicdansız ev sahipleri tarafından sömürüldüğüne kanisin yapılacak iş çok basittir, her konuda çekinmeden kopyaladığın “gelişmiş ülke” uygulamalarını behemehâl tatbike başla… Ekonomiden futboluna her şeyi öykünerek gururla taklit ediyorsun ya… De haydi yap bu işleri de, alkışımı al… Mesela, behemehâl her kentte ne kadar kiralık ev ihtiyacı olduğunu bilgilerine ziyadesiyle güvenilen istatistik kurumuna sor. Aldığın cevaba istinaden her kentte mezkûr miktar kadar yaşanabilir konut stoku oluştur… İhtiyaç sahiplerine, ihtiyaçlarına binaen hem de yardım niyetine ve ilgilinin bütçesine münasip gerekirse de meccanen, kimsenin ahını almadan, kimsenin hakkını gasp etmeden, kimseye hotzot etmeden maliyetlerini de “bey’tül mal’dan” karşılamak kaydıyla istenilen süreler için tahsisler yapılabilir ve buna da “sosyal devlet” denirse emin olun alkışlarım. İlaveten de bu “sömürücü ev sahiplerine” mütekamilen dersini vermiş, gariban kiracıların yanında aslanlar gibi yer almış olursun, fena mı olur… Lakin kurumların envanterlerindeki lojman stoklarını eritenlerden bunların beklenmesi de nasıl bir şey olacaksa, gayri. Yani eski sosyali tasfiye edip yeni sosyali ihdas ediyorum haline de inanmamı kimse beklemesin.  

Bir de sosyal devlet kavramı esasen yangın önleme ve söndürme konusunda uzmanlık icraatıdır ki, yangın çıkma ihtimalini azaltan yönetim anlayışıdır yoksa çıkan yangını söndürme olursa maazallah tuzluk elinde, elimde hıyar var diyene koşar durursunuz ortalıkta. Lakin hastalık önleme yerine hastalık tımarı tercihini cilalar sosyal diye ortalığa salar dururuz, yine maazallah… Pansuman tedbirler pansuman…

  

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ruhi usta hakli olmak yetmez esas dogru ama ayni zamanda ifadenin de duzgun olması lazim meselâ beytülmal kavramsal olarak islam devletin SADECE muslumanlardan alinan vergiden olusan devlet hazinesi anlaminda kullanılır bu devlet tarif ettiginiz ve yasadigimiz ülkeyi ifade etmez.her ne kadar osmanlı hayranlığı ve şeriat talepleri var olsa bile
Murat Umay selamlar