Perşembe, Mart 02, 2023

MUSTAFA SADIÇ

Kayıplar maalesef devam ediyor ve sanki görünen o ki sıklaştı ya da biz yaşımız gereği “kulağımız kirişte” yaşamaya başladık esasen de daha gerçekçi yaklaşımla iletişim imkânları ziyadesiyle gelişti… Çocukluk arkadaşım, ilkokul arkadaşım, lise arkadaşım Mustafa Sadıç’ı da yitirdik… Son dönemde sık görüşememekle birlikte yaklaşık 60 yıllık bir arkadaşlığımız söz konusudur. 

Baba Ali Sadıç, bizim sokağın kravatlı iki kişisinden biri idi, diğeri ise yakınlarda kaybettiğimiz Fevzi Ergun büyüğümüzdü. Bidayette dönemin en önemli işlerinden “arzuhalcilik” ile başlayan çalışma hayatı Çeşme’de bir anda gözde iş haline gelen “emlak” sektörüne geçiş ile devam eden babanın çocukları olarak kararsız piyasanın dayattığı iyi ve kötü günlerin yaşanması ile geçen güzel ve manalı bir hayat tanıklığıdır bizim için komşumuz Mustafa Sadıç’ınki… Yine kaybettiğimiz ve sokağımızın değerli büyüğü Şerif Soma’nın evinde geçen uzun kiracılık dönemi, Ali Sadıç, Havva Sadıç ve çocukları Sevim, Zihniye, Mustafa ve Adem ailesi adına… Akranım olan Mustafa ile aynı yıl İlkokula başladık, şimdilerde yıkım kampanyasından nasibini alan, ilk önce Namık Kemal İlkokulu ve bilahare 16 Eylül ilkokulundaki ilk yıllar nerdeyse her anımız birlikte geçmiştir. Ali Sadıç, benzetme yerinde olacak ise dönemin Yeşilçam filmlerindeki önemli ve zengin aile reisi rolündeki Hulusi Kentmen idi en azından benim için… Sevimli, güler yüzlü, sevecen, babacan lakin Kentmen’in bıyıksız hali gibi biri idi benim için, düzenli ve disiplinli giyim ve kuşam ve de sinekkaydı traşı ve hep hatırlarım, nurlarda olsun… Mesleği ile ilgili çok çeşitli tevatürler üretilmiş ve yayılmış olmakla birlikte Çeşme’nin ilk emlakçısı olarak ve gerek davranış gerekse de yaşayış üzerinden “mister”e ulaşmış lakabı ile çok uzun yıllar faaliyetine devam etmiştir. Piyasanın kararsızlığı ve çalkantıları ailenin de hayatına direk yansımış ve dışarıdan da gözlemlenmiştir.   

Meslek ve bağlı yerleşim uzaklıkları nedeniyle Mustafa ile uzun yıllar yollarımız kesişmemiş olmakla birlikte birbirimizi uzaktan da olsa takip etmiş idik ve yıllar sonra Çeşme’de karşılaşmaya başlamış ve uyarına geldiğinde “Kilise önü” muhabbetlerinde zaman zaman eskileri yâd eder olmuştuk. Zinde, kendine güvenli ve bakımlı hali ile hatırladığım Mustafa’nın vefat haberinin paylaşımını görünce gözlerime inanamadım, bu işleri büyük duyarlılık ve disiplin ile yürüten arkadaşımız Fahrettinpaşa Mahallesi Muhtarı Rasim Özgül’ü telefon ile arayıp bilgiyi teyit ettim ve maalesef… Çok üzüldüm…

Şimdilerde en az beş apartmanın olduğu evlerimizin karşısındaki tarlada oyunlarımız, okula birlikte gidiş gelişlerimiz, top oynamalarımız, çocukluk hallerinden gelecek ve geleceği şekillendirme muhabbetlerine kadar çok şeyler gözümün önünden geçti. Babadan bakiye beyefendi, nezaket timsali, centilmen, güleç yüzlü arkadaşımı artık ışıklara uğurlamış bulunuyoruz. Yapacak bir şey yok… Varsa da zaten kâmilen ve külliyen yapılmıştır. Yaz aylarında babaanne ziyaretine gelen yakınlarda yitirdiğimiz Tayfun Öztin ve Bahadır Öztin gibi arkadaşların da katılımı ile genişleyen arkadaş kadrosu daima Nadir Ergun ve Danış Sağırbay ve Mustafa ile sokak arkadaşlığı şeklinde sürerdi.

Mustafa Sadıç ile 16 Eylül ilkokuluna da birlikte okula gittik geldik aynı sınıflarda bulunduk. Neşe öğretmen ile başlayan Huriye öğretmen ile devam eden ilkokul hayatı… Dönem itibari ile hem aileler, hem Okul yönetimi, hem de biz öğrenciler için “milli bayramlarda” resmigeçit törenlerine katılmak ziyadesiyle önemsenen bir olaydır. Her okulun bir bando takımı vardır müzik ve enstrüman çalma kabiliyeti olan öğrenciler bu takımda bulunur ve okullarını mezkur resmigeçitlerde temsil ederlerdi, hele bir de “bando majörü” iseniz havanızın seviyesine diyecek yoktur. Bir de okul flaması ya da bayrak taşınması gibi prestijli bir ödev daha yapılırdı, Mustafa’nın birkaç kez bayrak taşıdığını hatırlıyorum ve de ona bir arkadaşım olarak gıpta ile baktığımı da dün gibi hatırlıyorum. Güzel anılar idi tüm bunlar…

Sonradan İzmir’de aynı liseye gittik, ben yatılı o ise gündüzcüydü, aynı sınıfta olmamakla birlikte sürekli bir muhabbet bağımız vardı. Dönem itibariyle okulda “sigara içilmemesi” için yoğun disiplin uygulanır deyim yerinde ise tüm kurum ve kuralları ile istibdat vardır ve istibdatın başı ise müdür muavini Özkan Hocadır. Özkan Hocadan yatakhanede sigara içmekten yakalandığım bir akşam “eşek sudan gelene kadar yediğim dayağı” asla unutmadım ve de unutmayacağım. Hatta yakalanma vakası tam 1. sömestri sonuna doğru olduğu için bu okula devam etmek istemediğimi tatilde duyan babamın benim haberim olmaksızın okula gidip Özkan’a gereğini yapınca babamın ısrarı üzerine devam etmiştim. Bu öğretmen postuna bürünmüş işkenceci öğretmene sigara içtiğimi babamın da bildiğini hatta izin verdiğini söylememe rağmen yaşanmış idi bu trajedi. İşte bu istibdatın karanlığı içinde gündüzcü arkadaşım Mustafa Sadıç’ın dayanışma içinde bana günlük sigara ihtiyacımı dışarıdan tek tek getirerek çözmüş olmasını da asla ve kat’a unutamam. O dönemde hafta sonları okula gelirken bir hafta yetecek kadar sigarayı getirip dolabımızın zulasında tutar iken zula patlayınca ve de yeni bir zula oluşturamadığım için ihtiyacı günlük karşılamamda böyle bir yöntem tercih etmiştim. Kendisi sigara içmemesine rağmen bu kadar baskı nedeniyle yakalanması halinde başı belaya girmesi kaçınılmaz iken derdi aşmak adına büyük riski göze almış idi bu güzel arkadaşım…

Mustafa Sadıç sayesinde hayatımda ilk kez “Mercedes” marka ve hatırladığım kadarı ile de “manda kasa” bir otomobile binmiştim. Vay be, o güne kadar Almancı arkadaşlarım sayesinde değişik marka ve model otomobillere binmiş idim ama Mercedes ilk kez… Hatırladığım kadarıyla “bal rengi” bir otomobil idi ve ben de yine hatırladığım kadarı ile Altın Yunus’tan Çeşme’ye kadar ya da tam tersi bir güzergâhta otomobilin önünde hem de “konsolos” edasıyla oturduğumu hatırlıyorum.

Ali Sadıç ve eşi Havva Sadıç büyüklerimizi ve oğulları Mustafa Sadıç’ı saygı ve özlemle anar iken yine hatırladığım artık aramızda olamayan Şerif Soma büyüğümüzü ve diğer arkadaşım Tayfun Öztin’i de aynı duygularla anmak istiyorum. Yattıkları yer nur, anıları daim olsun.


Hiç yorum yok: