Cumartesi, Nisan 27, 2024

HASAN FEHMİ GÜNEŞ

Döneminde kendisine benzer ciddi manada, dürüst, bilgili, ilgili, çalışkan, namuslu ve etkili çok sayıda siyasetçinin ve bürokratın bulunduğu tarafımızca da iyi bilinen birisidir, Hasan Fehmi Güneş… Kimler diyeceksiniz, bakın aklıma gelenleri hemen sayayım, Cevat Yurdakul, Aydemir Ceylan, Mehmet Can, Muzaffer Özbayrak başta olmak üzere ki kendileri ile kısaca da olsa tanışıklıklarımız söz konusudur. Mesela; Hasan Fehmi Güneş ile ilk karşılaşmamız 2000’li yılların başında tesadüfen bir merdivende ayaküstü olmuş ve muhabbetimiz bayağı uzun sürmüş idi… Kendisini basından tanıyordum, kendisine yapılanlara ve tüm bu olumsuz muameleye rağmen ne kadar vakur, onurlu ve ahlaklı bir senatör ve bakanımız var diye de düşünüyordum. Sonraları da; Atatürk Bulvarı üzerindeki bir apartmanın ofis katındaki arkadaşını ziyaretlerinde benim de bir başka ofisteki arkadaşlarımı ziyaretlerimdeki denk gelişlerde mezkûr merdiven muhabbetlerimiz sürmüştür. Müthiş çelebi, bilgili, saygılı ve mütevazı biri olmayı başarmış bir insan olmanın buram buram yansıdığı yüzü ve dili ile ve dahi tüm sevecenliği ve içtenliğiyle sohbetlerimizin aktif tarafı olmuştur. Merak ederek sorduklarımın bir kısmına cevap vermiş bir kısmını ise muhtemelen anlatmayı uygun bulmaması sebebiyle de cevapsız geçmeyi tercih etmiştir. Yine bu fasıldan, öğrenciliğimiz döneminde Adana Valisi Aydemir Ceylan’ı dertlerimizi dinlemek üzere bizi bir kabulünde gördüğümüz mütevazı, sevecen ve ilgili ve dahi bilgili vali nasıl olunurmuş hali, sonradan hatıralarını çok detaylı yazdığı “Bir ihtilal bir darbe arasında 20 yıl” adlı kitabını okurken bir kez daha gözümün önünde canlanmıştır. Fikri ve zati tarafı olurken kamu yöneticisi olmanın nasıl bir tarafsız davranış gerektirdiğine yaşım itibari ile de ilk kez orada şahit olmuş idim. Keza emniyet müdürü Cevat Yurdakul’u da nasıl tarafsız ve yansız görev yapılacağının bir abidesi olarak hatırlıyorum. Bir de hani; Kasım 1979 ayında Parlamento’da bir AP senatörünün elindeki bond çanta ile CHP Senatörü Hasan Fehmi Güneş’e vurması neticesi ortaya saçılan evraklardaki yazılanların mahremiyetinin hiçe sayılarak bir senatörün eline nasıl geçerin yaşanmışlığı var ya… Oradaki evraklar esasen “bir emniyettekiler” raporu idi, kimin hazırladığı hiçbir zaman açıklanmayacak lakin kimin taltif, takdir ve terfi, kimin tekdir ve tehdit, kimin tasfiye ve tecziye edileceğinin yazılı olması enteresandır. Peki, sonuçta ne olmuştur, yıllar içerisinde taaa bugünlere kadar vaat edilen her terfi ve tasfiye gerçekleşmiştir. Bakın mesela, Muzaffer Özbayrak tasfiye ve tecziye edilirken meşhur ve meşum ordu Valisi Reşat Akkaya takdir ve terfi ettirilmiştir. Meraklılarına o günlerin gazeteleri tafsilatlı bilgi, belge ve yorumları ile arşivlerinde tetkike amadedir. Adlarını zikrettiğim tüm bu muhteremler benim gözümde Hasan Fehmi Güneş dönemine denk gelen, kendisiyle birlikte bu ülkenin yetiştirdiği yüz akı yetkililerdir. Hatalar ve eksikler insani boyutta olup taammüt ve hendese dâhilinde değildirler.   

Neyse konuyu biz tekrar değerli senatörümüz ve bakanımıza getirelim, öyle bir dönemde bakan olur ki, ABD’nin ezeli düşman ilan ettiği SSCB’yi “Yeşil Kuşak” projesi mucibince kuşatma uğruna cümbür cemaat Ortadoğu’yu boydan boya kana bulama senaryosu yürütülmektedir. İran’da çaktırmadan ve gri alanlarda da alenen İslamcı despotizme destek olurken, canım Yurdumu da 12 Eylül’ün karanlığına hazırlamakta idi… Yerli müttefik ve muhatapları da mezkûr senaryoya muvafık erkete ve müzaheret görevlerini bihakkın deruhte etmektedirler. Oyun ve plan büyük olunca namuslu bürokrat öğütme çarkı haline gelmiş erkte politikacıların rolleri daha net oluyor haliyle… Bizimkiler ve onlarınkiler… Seçimler vasıtası ile de her daim maalesef onlarınkiler başarı kazanıyorlar…

Peki, Hasan Fehmi Güneş’in tasnif ve arşiv edilen günahları ne idi, şüphesiz ben tüm detayları bilemem lakin o dönemin lehte ya da aleyhte basına yansıyanlarını bilebilirim. Canım Yurdumu iç savaş koşullarına sürükleyen her gün yüzlerce insanın öldürülüp ya da yaralandığı olaylar karşısında namuslu her insan gibi bu değerli bakan da, ABD destekli İsrail’in Ortadoğu’da terör estirmesine göz ve kulak kapatamazdı elbette… Kimsenin tercih ve tasdiki olmamasına rağmen, tüm dünyanın muktedirleri tarafından bırakın lanetlemeyi adeta cesaret ve destek olma sırasına girilen bu İsrail terör eylemleri yanında meşhur “Camp David” antlaşması ile Mısır’ın da saf değiştirmesini protesto maksadı ile FKÖ gerillalarından bir grubun Ankara’daki Mısır Büyükelçiliğine baskın yapıp onlarca rehine alması sürecini benim hatırladığım kadarı ile muhteşem yönetmiş idi Değerli Bakan Hasan Fehmi Güneş… Rehineleri kaybedebiliriz lakin bunları da helak edelim gibi Amerikancı “devlet taviz vermez” şeklinde bir davranış yerine insani yöntemleri tercih etmesi esasen sonun başlangıcı oldu aynı zamanda… ABD güdümlü ve Demirel destekli basının o günkü hali hala aklımda “İçişleri Bakanı Gerillalarla görüştü” diye tahkirat ve tezvirat sırasına girmişlerdi… Sözde “Filistin davasının sadık savunucusu” Necmettin Erbakan bile Filistinli gerillalara gösterilen bu insani tutumdan rahatsız oldu, veryansın etti durdu bu değerli bakana… Gerçek destekçiler böylesi günlerde ortaya çıkar, samimi olanlar ile samimiyetsizler için turnusol testidir mezkûr vakalar… Sağcı tarafın tamamında dün de bugün de şöylesine haksız ve hadsiz sığ bir yaklaşım hâkimdir, “bu Araplar Osmanlı’yı arkadan vurdular” dolayısıyla diller ne söylerse söylesin, fiiller hep ABD ve İsrail desteğinden ibarettir. Kimlerine göre Cennet mekân Abdülhamit han hazretleri dedikleri muhteremin durumuna düşmekten de kurtulamazlar, hani iddia edilir ya İsrail temsilcilerini huzurundan kovdu diye yahu bu nasıl kovmak direk ya da endirekt 7 yıldan fazla müzakere yürütüyorsun, sayısız görüşme yapıyorsun, adama derler ne müzakeresi bunlar kovdu isen, tekrar neden kabul ediyorsun, değil mi? Hem İsrail’i ısrarla destekle, hem de Filistin için sürekli ağla, bu tutum takdir ve taltif görüyor mu sevgili milletimizden, maalesef evet… Daha ne o zaman… Günümüzde değişen bir şey var mı? Olmaz mı, şüphesiz var… Nemi diye kimse sormasın…

Bir röportajında Hasan Fehmi Güneş 1978’deki Kahramanmaraş katliamı başta olmak üzere yaptığı genel değerlendirme üzerinden bir anısını şöyle anlatıyor; “Ben istihbarat örgütünün oradaki cinayetlere, oradaki katliama katkı yaptığını düşünüyorum. Engel olmayı bırakın, MİT bizzat katkı yaptı. Bakanlık görevim boyunca MİT'ten bilgi alamadım. Başbakanımız Bülent Ecevit, bana güvenirdi, benimle bu konuları konuşurdu. Ben MİT'e yönelik şikâyetlerimi ona söylediğim de o da bana dert yanardı. Bir keresinde şöyle bir olay anlatmıştı: "Çok iyi yetişmiş birini MİT'te görevlendirtmek istedim. O kişiyi MİT'e almadılar." Başbakan'ın istediği kişiyi MİT'e almamışlar! Bunun üzerine ben de "Ne yapacağız bu MİT'i? Lağvedelim o zaman. Yerine yenisini kuralım."  dedim. Sayın Başbakanı'mız güldü ve bunu benim gençliğime verdi.” dedi. İlave ne denilebilir ki?

Sen misin; CIA odaklı yerli mümessilleri vasıtaları ile geniş manada Yeşil kuşak planı ve dar anlamda da Canım Yurdumda sahneye konan destabilizasyon politikalarına karşı çıkan… Sen misin; “MİT bize istihbarat vermiyor, kapatıp yerine yeni bir istihbarat kuruluşu tanzim edelim” diyen… Sen misin; FKÖ’nün canım yurdumda temsilcilik açmasının alt yapısını hazırlayan… Sen misin; bakanlığın döneminde ABD’nin kayıtsız şartsız Ortadoğu erketeliğini yapanlardan Mısır’ın Ankara Büyükelçiliğini basan FKÖ gerillalarıyla görüşüp fotoğraf çektiren… Daha sıralanacak çok günahları var tabii ki bu değerli Bakanımızın lakin belki ileride başka vesileler ile eksik bıraktıklarımı aktarırım. Netice itibariyle, behemehâl malum iyi saatte olsun güçleri devreye sokulur, kendilerince suyu yeterince ısınmış olan bakanın değiştirilmesi kaçınılmaz olmuştur gayri… Zaaflar, açıklar ve defetme yöntemleri aranır taranır ve en müsait yöntemin, adı her daim mezkûr güçler ile irtibat ve iltisak halindeki malum, meşhur ve meşum kadın vasıtası ile operasyon kararı alınır. Yıllar sonra bu olayı değerlendirirken, “Aptallık yaparsan böyle olur, başka izahı yok. Bu besbelli ki bir tuzak... Tuzağa müsait duruma düşmeyeceksin.” Olay sonrası davranışı da, olay sonrası kendisini savunurken izlediği metot da, seçtiği kelimeler de bugünlere ışık tutar diye bakıyor, lakin nerdeeee…

Hiç yorum yok: