Cuma, Şubat 28, 2025

SEVSİNLER SİZİN YEŞİLLİĞİNİZİ


Almanya bugünlerde yeniden bir seçime hazırlanıyor, politik iddialar ve vaatler gırla… Anketlere bakıyorum “Yeşiller Partisi” 4. Parti gibi görünüyor, 3. Parti ise SPD (Sosyal Demokrat Parti)… İktidarı paylaşan 2 parti el ele iktidarı sağa teslim ediyor, ne kadar öğünseler az vallahi… Anketlere göre AfD 2. durumda, kimdir bu partidekiler ve neyi hedefliyorlar diye bakıldığında, tam bir “Allah muhafaza” dedirtecek durumdalar… Genel olarak demokrasiden yana şikâyetleri yokmuş gibi propaganda yapıyorlar lakin örtülü bir nazi artığı pozisyonunda olduklarını da fazlaca gizleyemiyorlar… Evet, işte başta “Yeşiller” olmak üzere “Sosyal Demokratların” tutarsız, umarsız, sorumsuz ve söylediklerinin tam tersini gerçekleştiren kötü politikaları neticesinde Almanya’nın başta gençleri olmak üzere orta sınıf denilen yoğun kesimlerini bu ne idüğü iyi bilinen nazi mahfillerine yönelmektedirler… Başta bizim Almancıların söylediği kelamlara zinhar bakılmasın Almanya’da toplum hiç de öyle zannedildiği gibi dünyaya duyarlı bir tavır sergilemez, “üç maymun” teorisinin en flaş örneğidirler esasen. Bu hem de yeni ortaya çıkmış “yeni sağ” akımının rüzgârı ile oluşmamıştır, her daim böyledir ve maalesef de gelişmelere bakılınca böyle de kalacak gibi görünmektedir.

Şimdi şu meşhur “Yeşiller Hareketine” kısaca bir göz atalım bakalım. Büyük ölçüde sol, sosyal demokrat görüşlü kitlelerin oluşturduğu bir tabandan oluşan Yeşiller ve onların destekçisi kitleler,  çevrebilim, çevre koruma, çevrecilik, anti militarist, savaş karşıtı, barış yanlısı olunması, cinsel ve dinsel ayrımcılığa karşı duruş sergilediğini beyan etmesi gerekçesiyle oy verirler, sivil haklar, sosyal adalet, sosyal ilerleme ve pasif direniş tercihlerini desteklerler. Bunların tamamen koca bir palavra olduğunu, seçim öncesi söylediklerini iktidar ortağı olduklarında külliyen ret etmiş olmalarından herkes kolayca anlayabilir. Peki, anlıyorlar mı, görünen o ki anlamıyorlar… Bunları da adeta tüm toplumun gözünün içine sokarak yaparken hep hoşgörü talep etmişlerdir. Peki, toplum da bu hoşgörüyü göstermekte midir, ne yazık evet… Sonuç ne oluyor o zaman tek ihtimalli misali, sürekli mağlubiyet…

Almanya’daki koalisyon hükümetinin Dış İşleri Bakanlığını Yeşiller Partisi lideri Annalena Charlotte Alma Baerbock üstlenir. Şiddetten kaçınan, çevreciliğinin vites yükselteceğini uman, antimilitarist tutumların öne geçeceğini bekleyen, savaş karşıtlığının artık önemli bir tutum olacağını hedefleyen kitleler sonuçtan büyük bir hayal kırıklığı yaşamaktadırlar bana göre… Yaşamıyorlarsa da bu ayıp onlara yeter…

Düşünsenize, sizi temsil eden ve esasen de mesaj olarak gayet düzgün mesaj veren politikacıların standart tavırları yok, duruma göre şarta göre vs vs farklı yorumları olsun, ne yaparsınız… Ukrayna Rusya savaşı gündeme geldiğinde, barış önceleyen politikacıdan ne beklenir, behemehâl taraflara uhuvvet ve suhulet tavsiyesi yapsın, tarafsız tutum takınılarak problemlerin tespit ve çözümüne yönelik hakkaniyetli davransın, değil mi? Peki şimdi bu muhteremin serencamına bakalım bu dönemde dünyayı büyük savaş ihtimaline sürükleyen 2 olay karşısındaki tutumunu kıyaslayalım…

Baerbock; Rusya Ukrayna savaşı başlayınca ne oluyor, hanımefendi hemen uçağa atlayıp Kiev’e gidiyor… Biz de zannediyoruz ki, aman etmeyin eylemeyin, hele bir durun, biraz daha konuşalım, bakın şimdi buradan derhal Moskova’ya gideceğim onlara da itidal önereceğim, felan gibi laflar edecek… Nerde, tam tersi, hanımefendi, hemen miğfer ve çelik yelek kuşanıp Kiev caddelerinde boy gösteriyor… Ziyaretiniz Kiev yönetimine destek için de olabilir, hani ben doğru bulmasam da, siz bulabilirsiniz nezaketi içinde sesimiz çıkmaz, lakin savaşın en önemli sembollerinden miğfer ve çelik yelek giyilince maskeler düşüyor… Hani, kendilerinden önceki şansölye Merkel’in dediği hemen akla geliyor, “biz Rusya’yı oyalamak, Ukrayna’ya zaman kazandırmak için Minsk antlaşmalarını kullandık” diyor ya… Hani Merkel savaş yanlısı siz de savaş karşıtı görünüyorsunuz ya… Oysa biz biliyoruz tabii ki, siz birbirinizin devamı, siz birbirinizin kaskat ve mütemmim cüzüsünüz… Hanımefendi sonuç olarak Rusya tarafı ile hiç görüşme lüzumu bile duymadığını ifade etti. Dünyanın o güne kadar görmediği kadar hacimli ve sıkı yaptırımların en ateşli planlayıcısı ve savunucusu olmaktan da geri durmadılar… İfrat ve tefrit o boyuta geldi ki tam bir ikiyüzlü Avrupalı tutumu, Dünya Edebiyatının en önemli kişilerinden ve savaştan çok uzun yıllar önce yaşamış Rus yazarlar Dostoyevski ve Gogol gibilerin kitaplarını bile kütüphanelerden kaldırdılar… İşte bunlar demokrat ve savaş karşıtı cepheyi temsil ederlerse, Trumph gibiler hiç utanmadan ve çekinmeden Grönland, Kanada ve Panama bizim olmalıdır, Gazze de bizim olacaktır deme hakkını kendine bulup tüm dünyanın gözünün içine baka baka tekrar tekrar söyleme cesareti bulabilmektedir. Sonra birileri de durumu normalleştirmek adına “yahu bunlar delidir” diyerek durumu geçiştirmeye çalışmaktadırlar… Hani biz aynı filmi Hitler’e de deli diyenlerde seyretmiş idik…

Gelelim bu yeşil hanımefendinin İsrail ve Filistin konusundaki tutumuna, hem de aynı kelimelerden müteşekkil cümlelerden hareketle kıyaslamaya beyanatlarını… Ne diyordu, Kiev sokaklarını arşınlarken, “Rusya, korkunç bir terör uygulayarak, Ukraynalı sivillerin ve sivil kurumların yok olmasına yol açmaktadır”… Gazze’de yaşanan tam bir rezalet durum karşısındaki, hem de Rusya için iddia ettiklerinin yüzlerce katı yaşanırken, tavrına bakıyoruz hanımefendinin, suspus vaziyette hatta yer yer İsrail zulümünü destekler vaziyette… Yahu taraf tutulur da, bu kadarı olmaz dedirten bu tavır tam bir rezalet lakin anlayana…

Ama gelişmeler ve sonuçları her ne olursa olsun, sağlıklı ve demokratik bir toplum için vatandaşların bireysel olarak güçlenmiş ve her türlü ırksal, etnik, cinsiyetçi, dini baskıdan azade ve sosyal ayrımcılıktan kendilerini soyutlamış olmaları gerektiği iddiasındaki “Yeşillerin”, takip ettikleri güncel pratik politikanın mezkûr iddiaları ile çelişkilerinin behemehâl terk edilmesi gerektiği talebini ısrarla tekrarlamalı taraftarları… Belki de bu açıdan yeşil siyasetin sorunlara ve çözümlerine yönelik önerilerinin samimi bir şiddet karşıtı duruş olduğu konusunda hedef kitlesinin ikna edilmesi mümkün olabilir, aksi takdirde yandı gülüm keten helva…

Bu yazı Almanya seçimlerinden hemen önce yazıldı… Seçim sonuçları gelince gördük ki, “Yeşiller” mosmor… Şüphesiz bu sevinilecek bir vaziyet değildir… Şüphesiz başta Yeşillerin yönetiminde bulunanlar aşağıdan söylemlerine mütenasip tavır almaya zorlanmalı sonra da diğerleri… Aşağıdakiler zaten son seçimlerde bu abuklukları desteklemeyeceklerini yaklaşık %50 oy kaybıyla gösterdiler…


1 yorum:

Adsız dedi ki...

Avrupada tüm sol guruplar,beceriksiz.Bir duruş,bir ilke,bir sempati,bir icraat yok.Dış kapının mandalı gibi.