Çarşamba, Kasım 19, 2025

PLASTİK POŞET

 Bilindiği üzere çevre kirliliğinin önlenmesi, vatandaşta çevre bilinci ve duyarlılığı adına farkındalık oluşturmak maksadıyla marketlerde poşetlerin sınırsız kullanımına sınırlama getirildi. Bir vadedir, artık poşetler paralı, bedeli mukabili kullanıma açık, sözde kullanım sınırlandı… Bazı mahfillerde tasarrufun pozitif sonuçlar verdiğinden bahisle bizlerin akıllarını karıştırarak büyük tesir altında bırakabilecek ve bravo nidaları ile kahvehane köşelerinde havalara fırlatacak rakamlar servis ediliyor. Şimdi bunlara inanmıyoruz diyerek itiraz edecek halimiz yok, elimizde bilgi yok ki karşı çıkalım… Doğru kabulü ile tasarruf sahiplerini bu müthiş hamleyi yaptıkları için kutlamaktan başka çaremiz yoktur…  

Yine de anlayamadığımız ya da başka bir ifade ile ancak bu kadarını anlayabiliyoruz gayri edasıyla, pazarda poşet bedava, fırında bedava, hatta fırında ekmek poşette olacak mecburiyeti mucibince poşet savrukluğuna mana veremiyoruz… Pazarda ne yapıyoruz, 1 domates alıp 1 poşete koyuyoruz, hani derdimiz fiyat yüksekliğinden domatesi fazlaca alamıyoruz tebarüzü değil, maksat poşet savurganlığı… Yahu sahi, pazarda ve fırında beleş olan poşet markette neden paralı… Ben bu halimle anlayabilmiş değilim… Şüphesiz ilahi ve ilmi bir izahı vardır ya da olmalıdır da ben hangi sebeple bilemiyorum… Problem bende galiba ve dahi anlaşılan… Benim maalesef böyle bir dûn yanım var…

“Poşetlerin ücretlendirilmesi” ile ilgili kanunumuz var, “Poşet Fiyat Belirleme Komitesi” diye bir kurulumuz bile var. Bu komite değerli vakitlerini ayırıp mutat zamanlarda bir araya gelip, fiyat ayarlama ve belirleme vazifeleri ifa ediyorlar… Takdire şayan bu çalışmalar, zaman zaman vatandaş lehine, zaman zaman petrol tekelleri ve “beytü’l mal” lehine tezahür etmektedir ki, çok şükür fiyat değişiklikleri memur maaş artışı gibi altı ayda bir yapılmıyor. Hatta sene devriyesinde bile bir kahvehanede televizyonda haberleri izleyen vatandaşlarımızın, bir yetkilimizin  “poşete bu senede zam yapılmayacak” demesine havalara zıplayarak sevinmeleri sosyal medyada uzun süre trendtopik olmuş idi…

Plastik su şişeleri ve meşrubat şişeleri hayatın her alanına girmiş, ne yazık ki çevre kirliliğinin en önemli malzemesi olmuştur lakin ona yönelik muhafazakâr bir tedbir hala yok. Günümüzün modası haline gelmiş, internet üzerinden yemek siparişleri ve mezkûr sunumun araçları, köpük tabaklar, plastik çatal, kaşıklar abartılı şekilde kullanılmakta iken kimse de dert etmez… Peki, bu konudaki yüksek hassasiyet, aslında “plastik kirlenmesinin” ana sebebini oluşturan plastik şişelerin geri dönüşümü konusunda neden gösterilmemektedir, anlamak kolay olmasa gerek. Hani iddialı davranıp, yasaklanması gerek bile diyemiyorum… Yasaklanmalı dersem, aşağıdaki gerekçeleri sıralarım ve bu hal hepimizi ziyadesiyle üzer…

Bilindiği üzere, pet şişeler zamanla çevresel etkiler nedeniyle parçalanır. Bu parçalar mikroplastik adı verilen çok küçük plastik parçacıklarına dönüşebilir. Bu mikroplastikler hem su kaynaklarına yayılır hem de besin zincirine girebilir, sonuç olarak insan sağlığına ve ekosistemlere zarar verir. Çok yaygın biçimde yürütülen çalışmalar neticesinde, denizlerimizdeki balıklarda ve deniz canlılarında ve dahi onlarla beslenen başta insan olmak üzere tüm diğer canlılarda direk ya da endirek olumsuz etkileri üstüne devamlı raporlar yayınlanmaktadır. Bu raporlar, küçük bir çevreci grup dışında kimin ilgi alanına giriyor bilmiyorum. Bu raporlara itibar edersek ki etmeliyiz, her yıl yaklaşık tabiata 500 milyon metrik ton plastik atılmaktadır. Peki, tabiata atılınca ya da gözlerden ırak noktalara def edilince ve biz görmüyoruz diye olumsuz tesirler ortadan kalkıyor mu? Zinhar… Tabiatta yok olma süresinin, plastik çeşitlerine ve parçalarına göre yaklaşık 100 ve 500 seneye ulaşacağı yapılan hızlandırılmış testlerle neredeyse ispatlanmıştır. Esasen kişisel olarak bile denizlerde ve karadaki plastik atıkların çok çok büyük çoğunluğunu plastik şişeler, kapakları ve poşetlerin oluşturduğuna şahit olmaktayız. Peki, doğada yok olma süresi derken mezkûr malzemelerin tamamen yok olduğu mu anlatılmak istenmektedir? Zinhar… Güneş, yağmur, rüzgâr, bakteriler vasıtasıyla parçalanma ve çözünme, çamur, akıntı ve döküntüler sebebiyle çözünen plastik atıklar farklı renk, şekil ve boyutta karşımıza besin zincirine dâhil olmuş vaziyette çıkmaktadır. Bakın mezkûr raporlardan küçük bir özet; her insan ortalama haftada 5 – 10 gram mikroplastik tüketiyor, denizlerde 5,5 trilyon mikroplastik parçası bulunmakta, insan midesinden alınan örneklemeler neticesinde ortalama 10 çeşit mikroplastik tespiti yapılmıştır, vs. vs… Ben zaman zaman bu kabil raporlara göz atıyorum, herkese şiddetle öneririm okumalarını, güzel dünyamızın nasıl bir bela ile karşı karşıya olduğunu anlamaları için… Bu oluşan mikroplastiklerin, musluk sularından tutun da tuz dâhil pek çok gıda maddesinde ve içecekte yaygın biçimde görülmeye başladığının haberi yaygın verilmektedir.

Peki, taammüden gıda seçimi yapan insanoğlunun aldığı miktar bu iken, önüne geleni ayırmaksızın yiyen tabiattaki diğer canlıların durumu nedir varın siz düşünün. Bu mikroplastiklerin, kanserojen etkilerinin yanında inanılmaz toksik etkilerinin olduğunu söylemeye gerek yoktur. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki, uzun vadede ortaya çıkan neticelerinden, başta gen bozulmaları olmak üzere, sinir ve bağışıklık sistemi bozulmaları, üreme ve gelişim bozuklukları da maalesef ihtimal dâhilindedir… 

Mesela şehir şebekeleri yeterince kaliteli tesis edilse şişeleme, nakliye ve satışa münasip hale getirme sebebiyle tüketilen enerji “cepte kalmaz mı?” Peki, siz bir avuç iş adamı sınırsız paralar kazansın diye, adam gibi içilebilen su servisi yap(a)madığınız için, dünya ölüyor, evet ciddi miktarda kirlenme tam da bu sebeple yaşanıyor… Son tahlilde; hedef sağlıklı arıtılmış şebeke suyuna behemehâl dönüş yapılmalıdır. Bütçe mi, savaşma, savaşa yatırım yapma, savaşları kışkırtma, vs. vs… Daha uzun kelama ne hacet… Hele “pet şişe” adı ile takdimi yapılan petrol türevi bu şişelerin üretim faslında, harcanan enerji, hammadde ve ortaya çıkan olumsuz sonuçların sıralanmasına bile hacet yoktur.

Avrupa duyarlı bir azınlık dahi olsa “çevrecilerin” feryadına, “pansuman tedbir” kabilinden büyük marketlerde iade alma otomatları marifetiyle “deposit return system” adı ile karşılık verilmiş olsa da bunun çevre duyarlılığı olan vatandaşların gazını alma operasyonu olmaktan öteye gidememiştir. Basit olan “Allahın suyunu” beleş olarak sağlıklı bir şekilde “Allahın kuluna” ulaştırmaktır. Efendim “kaynak nerede” gibi abuk subuk savunmaların da yapılıyor olması ve bu savunmalarında en yaman savunuculuğunu da biz fakirlerin yapması anlaşılır gibi değildir. 

Hiç yorum yok: