7 Tİ li etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
7 Tİ li etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazartesi, Ekim 17, 2011

BAHÇELİEVLER KATLİAMI

2011 Temmuz seçimleri öncesi; 12 Eylül Faşist cuntacıları tarafından idam infazı gerçekleştirilen Erdal Eren ve yine idam infazı gerçekleştirilen Mustafa Pehlivanoğlu’nun gerek yaşam öykülerini anlatırken gerekse de ailelerine yazdıkları mektupları okurken gözyaşlarına engel olamayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan; eğer geçmişin aydınlatılmasına yönelik iddiaları ile hepimizin katıldığı acıları yansıtan ruh hali gerçek ise, kendisine hemen bir çağrımız olacaktır, bu acıları dindirmek adına. Yakın tarihimizin yüz karası olan ve tarihe “7 TİP’linin katli” olarak geçen olayın; tetiği çekenlerinin kim olduğu bilinmekle birlikte, olayın 12 Eylül Faşist darbesine zemin hazırlamakta nasıl bir km taşı olduğu konusunda aydınlanma sağlayacak perde arkası güçlerin açığa çıkartılması için, ister mecliste ister mahkemeler nezdinde gerekli çalışmaların yapılması için girişiminde bulunması, karanlığın aydınlığa erişmesinde ayrı bir km taşı olacaktır kanısındayız.
Katlin asli faillerinden olan kişinin gerçek anlamda cezalandırılamaması, devamlı yakalanmasına rağmen yanlışlıkla serbest bırakılması, o dönemin mezkûr parti yöneticilerinin nerde ise tamamının ismi geçmesine rağmen hiçbiri hakkında işlem yapılamamış olması, bir adli kusurlar silsilesi mi idi ki acaba da hiçbir işlem ilerletilemedi. Acaba birileri ne olursa olsun, mahkeme kararlarıyla tescilli katil bile olsalar işlerini bir şekilde yürütebiliyorlar acaba bunlar içimizdeki Amerikalılar mı? Acaba “memleket için kurşun atan”lardan olunca bu katiller, tarihin kara lekeleri beyaza mı boyanmış oluyor? Örneğin Susurluk davasının sonuçlandırılmamış olması da bu soruların cevapları içinde midir?
Peki, ne olmuştu da neden gerçekleştirildi bu eylem?
Acaba; Ülkemizi hızlı bir biçimde “Our boys”ların faşist darbesine getirmek için, hazırlanan binbir tezgâhtan birisimidir bu eylemde? Belki de “şartların olgunlaşmasını” bekleyen muhteşem beşlinin bilgisi dâhilinde olan eylemlerden birisidir kim bilir?
Tarih, 9 Ekim 1978, yani 33 yıl önce, yer Ankara Bahçelievler, 15. sokak 56 numaralı apartmanın 2 numaralı dairesi, 7 masum insan, 7 Türkiye İşçi Partili masum insan vahşice, telle boğularak ve kurşunlanarak katledildiler. Evi basıp katliamı gerçekleştiren ekip tarafından, evde silah olmaması üzerine “siz nasıl devrimcisiniz lan evinizde bir silah bile yok" denmiş olması bile masumiyetin ve fikir mücadelesinin ne kadar ön planda olduğunun göstergesi olduğunu söylemeye gerek olmasa…
İşte o gün katledilen 7 TİP üyesi;
ODTÜ Elektrik Bölümü öğrencisi Serdar Alten,
Ankara Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi öğrencisi Hürcan Gürses,
AİTİA Gazetecilik öğrencisi Efraim Ezgin,
HÜ İstatislik Bölümü öğrencisi Latif Can,
HÜ İstatislik Bölümü öğrencisi Osman Nuri Uzunlar,
TİP Üyesi Faruk Erzan
TİP Üyesi Salih Gevence
"kapı açılır açılmaz içeri girdik. Hepsini yere yatırdık. Ne yapacağımız konusunda talimat almak için Abdullah’a birini gönderdik. Abdullah eter ve pamuk vermiş, “hepsini tek tek bayıltıp öldürelim” demiş. Dışarı çıkıp arabada bekleyen Abdullah’la konuştum. Evde öldürmek zor olacak. “İkişer ikişer götürüp öldürelim” dedim. “Olur” dedi. İki kişiyi büyük reis'in arabasına bindirip Eskişehir yoluna götürdük. Müsait bir yer bulup ikisini de yere yatırıp kafalarına ateş ettik. Geri döndük. Böyle zor olacağını anlayınca Abdullah, “tek tek boğalım bunları” dedi. Bir tanesini askı teliyle zorla boğdum. Diğer dördünü de bu şekilde öldürmek zor olacaktı. Arkadaşları gönderdim. Sonra da sedirin üzerinde bulunan dört kişiye yakın mesafeden ateş ederek mermilerin hepsini boşalttım. Silahı da götürüp Abdullah'a verdim"
Eylemin başkahramanının; 17 Kasım 1980 günü Ankara Sıkıyönetim Savcılığı’na verdiği ifadesinden, gazetelerde ve kitaplarda yer aldığı şekliyle olayın gerçekleştirildiği beyan edilmektedir.
Olayın nasıl vahşet olduğunu anlatmaya kelimeler yetmez, Amerikan Emperyalizminin yarattığı paramiliter güçler tarafından örneklerinin sıkça tekrarlandığı Güney Amerika ülkelerindeki vahşet operasyonlarının benzerleri olduğu ise herkesin malumudur ama arkanızda NATO’nun gizli ordusu “Stay Behind” olunca, kolaylıkla silahları bulabiliyorsunuz, lojistik destek alıyorsunuz, güpegündüz kahveleri silahla tarayabiliyorsunuz, elinizi kolunuzu sallayarak olay yerinden uzaklaşabiliyorsunuz, uzaklaşamadınız diyelim, yakalandınız ama olayla irtibatınız kurulamıyor, kurulsa bile suçunuz ispatlanamıyor, suçunuz ispatlansa ceza almıyorsunuz, ceza alsanız bile cezaevinde yatıramıyorlar, ya yanlışlıkla tahliye ediyorlar ya da uygun bir şekilde kaçırılıyorsunuz vs. vs. 
Tüm bunların üzerine bir dolu önemli zevat tarafından da “kurşun atan şereflidir” ezberine uygun olarak üstün vatan sevginiz takdir edilirse, kimse size katil diyemezse, her gittiğiniz yerde “Türkiye sizinle gurur duyuyor” sloganları ile karşılanırsanız, arkanıza ABD ve NATO gizli ordusu “Stay Behind” ı da alırsanız, şaaşalı bir hayat beklentisi içindeyseniz ve necip milletimizin maceraperest ruhuna da sahipseniz ve ilaveten aklınızı da kullanmıyorsanız, eee sizden daha uygun aday olamaz, bu katliamlar için, ayrıca bu coğrafyada bu kabil insanlar için mümbit toprakla dolu, daha ne olsun…

Gerçekleştirilen bu vahşet dolu eylemde yer alanların isimlerini yazmadık, bu konuda detaylı bilgi edinmek isteyenlere, şiddetle tavsiye edebileceğim Saygı Öztürk’ün, “5-6-2 tamam reis” adlı kitabında bu katliam tüm detayları ile anlatılmakta olup, benzer yaşanan olayların canım yurdumu 12 Eylül Faşist Darbesine nasıl getirmiştir, bugün soğukkanlılıkla değerlendirebileceğimiz ibret alınacak öyküler.