“Şimdi güzel ablam için atlüyrüm” demesiyle kendini boşluğa bırakması bir oluyor. Asma Köprünün üzerinden, hemen yanlarından geçen genç kıza çapkınca bir bakış fırlatıyor sesin sahibi çocuk. “Atlüyrüm” kelimesi tek başına bile muhteşem bir ifade sayılsa bile esasen bu kelimenin destekçisi yazarın da “çapkın bakış” dediği bakıştır ve Adanalı delikanlıya özgü ve özeldir, tıpkı “Clark bakışı” gibi bu da Adanalı bakışıdır… Bu bakışın bazen de sağ elin kalp üstüne gelip parmaklarla göz işareti yapılarak şiddetli desteklendiği anlar vardır… Evet, okumaktan inanılmaz keyf aldığım Adana “Abidinpaşa Caddesi” kitabından aktarıyorum…
“Genç kızın “deli mi ne?”
deyişine karışıyor, güvenlik görevlisinin çaldığı düdüğün sesi.
“kaç kere söyleyeceğim ulan
size, hadi evlerinize”
Güvenlikçi köprünün üzerine,
çocuklar o anda toplu halde hop Seyhan Nehrine.
Kıkırdıyor çocuklar,
içlerinden biri “yakalasana sıkıysa” diyor güvenlikçinin öfkesini hepten
körüklemek adına.
“yakalasana, öyle mi?”
Nehirde gezinen sandallardan
birine “gel” anlamında el kaldırıyor güvenlikçi. Çocuklar şimdi yandı işte.
Yok, kimsenin ne yandığı ne
yanacağı var. Sandal güvenlikçiden tarafa yönlirken çocuklar nehrin karşı
tarafını çoktan buldu bile.
“Biz küçükken polis, kıyafetlerimizi toplardı,” diyor Adanalı şair Levent Uğur. “Bir daha kanalda yüzmeyelim diye
giyeceklerimizi alır, götürürdü.”
Sonuç?
“Artık elbiselerimizi naylon torbaya katıyorduk. Polis arabasının geldiğini görünce torbamızı kanalın diğer yanına fırlatıp, başlıyorduk o tarafa doğru yüzmeye. O günlerde sulama kanalları üzerinde bu kadar çok köprü de yoktu. Polis, aracıyla karşıya geçecek de bizi yakalayacak da…”
Sulama
kanalları çok sayıda ölümle sonuçlanan yüzme girişimlerine sahne oluyor lakin
bir türlü önlenemeyen bir cazibe olmaya da devam ediyor. Seyhan Nehri ve bağlı
sulama kanalları ve Seyhan Barajı Regülâtörü (Eski Baraj) yüzme sporu adına
modern havuzlardan farksız birer idman alanıdır adeta… Adana’nın gavur sıcağını
etkisiz kılma adına nehrin ve kanalların buz gibi sularına girmek bir serinleme
ve eğlence aracıdır kimilerine göre, kimilerine göre de su sporları için derya
deniz bulunmaz bir alandır… Biz yaşananların şahitliğine nail olamamışsak dahi
efsane hale gelmiş, Adana Demirspor Su Takımı ile mezkûr kanallardan çıkan
rekortmenlerin hikâyeleri artık dillere destandır…
Adana’nın kara yağız ve kavruk delikanlıları, bir adım mesafedeki ulaşım derdi olmayan sulama kanallarının buz gibi akıntılı suyunda gönüllerince eğleniyor, serinliyor ve yüzüyorlardı artık. Adana şivesiyle “ganel” denilen bu yüzme alanlarında kara donlarıyla yüzme işini son derece geliştiren bu gençlerin, bir disiplin dâhilinde yüzme sporuna kazandırılması halinde unutulmaz sporcuların çıkabileceğini düşünen Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü, yapımı Atatürk dönemine uzanan “Adana Atatürk Yüzme Havuzunu” Bölge ve Türkiye şampiyonlukları, tramplen atlama yarışları düzenleyerek adeta bir sporcu fabrikasına dönüştürmüştür. Adana’ya geldiğim ilk dönemde mezkûr havuzun ne şaşaalı bir alan olduğunu fark etmiş ve hayatımda da yakından gördüğüm ilk trampleni ve oradan yapılan atlamaları da büyük bir hayranlık ile izlemiş idim. Bu gelişmeler, havuz ve yüzme spor disiplini ile tanışan Adanalı gençlerin Türkiye çapında arka arkaya büyük başarıları gerçekleştirmesine vesile olmuştur. Adanalı gençleri büyük başarılara imza atması, bu başarıların Türkiye genelinde gazete ve radyolarda haber olarak yer bulması, yeni ve daha çok, yetenekli gencin mezkûr spora yönelmesine, sporcu olamayanların da iyi birer izleyici ve takipçi olmasına zemin hazırlamıştır. Yetenekli gençlerin varlığı ve keşfi su sporları konusunda imkanların geliştirilmesine, daha da yetenekli antrenör ve hocaların Adana’ya gelmesine bu ise sporun ve sporcuların hem nicelik hem de nitelik olarak gelişmesine yol açmaktadır. Adana’ya gelmeden önce takip ettiğim “Fotospor Dergisinden” isimlerini öğrendiğim Faruk Morkal ve Erdal Acet, bu sporcular arasında bir hayli ünlü olmuş ve hatta ünleri ülkemiz sınırlarını da aşmış idi… Adana’ya geldikten sonra arkadaşım ünlü kaleci Malik Geçalp’in başarı ile oynadığı Adanaspor yerine Adana Demirspor’u tutuyor olmamın en önemli nedeni bir işçi takımı olmasının yanında pek çok alanda olduğu gibi “yüzme ve sutopunda” tesadüfi olmayan başarıların yaratılmış olmasındandır. Gerçi Çukurova’da genellikle Galatasaraylılar Demirspor’u, Fenerbahçeliler de Adanaspor’u tutarlar, ben de bir Galatasaraylı olarak Adanaspor’u tutamazdım. Ayrıca, Demirspor’un, Adana’nın iklimini, suyunu ve yetenekli gençlerini bu manada dibine kadar değerlendirmiş olması da takdire değer bir durumdur…
Evet,
büyük keyif aldığım kitaptan devam edeyim istiyorum; “Bundan altmış sene önce Adana gençleriyle
Seyhan Nehri’ni birbirinden ayırmak mümkün değildi” diye anlatıyor Selahattin
Canka. Seyhan’ın
serin sularında çimmeyen bir gence
rastlanamazdı. Yüzme sporu Seyhan’da başlardı. Acemiler, ergenlerin nezaretinde
haftalarca ders gördükten sonra “köpekleme” ile karşıya geçerken, büyük alkış
alırdı. Şimdi yerinde yeller esen “İt Adası” tabii bir merkezdi gençler için.
Bu adayla kara arası sınav sahasıydı”.
Dedim ya; kitap müthiş hatırlatmalarla dolu benim için, neredeyse tamamına bihakkın şahidim tüm bu yazılanların… Bazılarımıza cazip ve heyecanlı gelmeyebilir lakin benim için “fevkaladenin fevkinde” tadında… İlaveten, biz devrimci öğrenciler arasında Erdal Acet’in ben şahsen tanımıyor olsam da prestiji çok fazla idi… Faruk Morkal ise hem Demirspor kökenli hem de sonradan Galatasaray’a geçmiş olması hasebiyle çok daha yakından takip ettiğimiz birisi olup önceleri Olimpiyatlarda yarışmış olmasından da ayrı bir gurur duymaktaydık. Bir defasında Türkiye çapında her yıl seçilen “Yılın Sporcusu” oylamasında muhtemelen Erdal Acet lehine imza bile topladığımızı hatırlıyorum…
Bilahare,
ünlü müzik üstadı Fuat Saka; Erdal Acet üzerine bir de söz ve müziği kendisine
ait bir parça yapıyor, öneririm eski günlerin yüzü suyu hürmetine…
Hatırlarım
daha dün gibi kanaldaki günü
O
eski dostları arıyor şimdi gözlerim birer birer
Yaşama
teşekkürler bize güzel günler bahşetti
O
eski dostları arıyor şimdi gözlerim birer birer
Gözlerim birer birer
Hülasa, Adana, benim bulunduğum dönemin çok öncesinden başlayan, spor, sanat, edebiyat üstüne müthiş işlerin yapıldığı yer ya da bu müthiş işleri kotaran ve yapan insanların yetiştiği bir şehir olup benim açımdan da adeta tüm bunlara yönelik adeta bir “film setidir”…