Cuma, Mart 14, 2008

ÖRTÜNME ÜZERİNE TEZLER - 1

Dinler derinlemesine bakıldığında; yeterince aydınlatılmamış yada karanlıklarda konuşlanarak, aydınlık ortamlardan bilgilenerek yine bu aydınlatılmamış ortamlara çoğunlukla da uyduruk yorumlarla göndermeler yaparak konuşlandığı karanlıklardan beslenir. Dinler; en önemli ve vazgeçilmez araçlar olarakta yarattıkları korkuları ve tehditleri inanılmaz bir baskı kaynağı olarak kullanmaktadırlar. Dünyayı yönetenler ve dünyaya yön verenler; toplumlar bilgi ve akli yöntemlerini kullanmaktan da uzaklaştıkça, dinler tarafından yaratılmış olan bu korku ve tehditler ile toplumları etkileme ve de giderek kontrol etme ve katıksız yönetimleri altına almak ve hatta kendilerine biat etmeleri için, her türlü yolu ve yöntemi mübah sayarlar. Oluşturulan bu katıksız biat kompartmanları sayesinde de zaten gücün egemenliğine tapan kitlelerin sömürülmesi ve ezilmesi daha bir katmerleşmekte iken, sömürülenlerin ve ezilenlerin ayrıca kendi içlerinde özellikle ve konumuz gereği de erkeklerin kadınlar üzerinde; sanki kendi ezilmişliklerin intikamını alırcasına ve sanki mağduriyetlerin nedeni kadınlarmışcasına ve tüm kötülüklerin ve günahların kaynağımışcasına, sonuç olarakta kendi cinsel bakışlarının metası haline getirilmişlikten ötürü, şiddet ve baskı uygulamaktadır. Erkek beyninin yarattığı cinsel metayı da sadece ve sadece kendi beyinlerindeki kodlama ve tanımlamadan ötürü, yine kendi kötü bakışlarından gizlemek için ve de temelde toplumun yaklaşık yarısını yok saymak adına, uygulamanın tamda mağduru olmasına rağmen; kadını, suçlu ve günahkar muamelesi çekerek yapılan sayısız haksızlıklardan biri olarak da, türbanın altına hapsetmeyi uygun görmektedirler.
Kadını türbanın içine hapseden bu çağdışı zihniyet ve kafa; kadının toplumsal fonksiyonlarını yok ederek, hemde tüm bunları tanrı adına yaparak, toplumun yaklaşık yarısının yok sayılmasının önünü açarak, toplumun olası itirazlarını yarıya indirerek kolay yönetilmesinin yolunu bulan erkekler, “türban bir özgürlük sorunudur” aldatmacası ve uydurmacası ile de kadınları bu dayatmanın, “tanrının koyduğu yasağı insanlar uygulamak zorundadır ve kaldıramaz” kılıfı ile de özgürleştiklerine inandırmaktadırlar.
Diğer taraftan da bu erkeklerin başı muhterem başerkek daha da ileri giderek; "Varsayalım ki türban bir siyasal sembol olarak takılıyor, suç mu?" diye sorarak, hukuku yok sayma pahasına suç işlemekte olup bunu da; “nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan ülkemde insanlar dininin gereğini yerine getiremiyor, biz bunu engelleyenlerin ardındaki zihniyeti biliyoruz" teraneleri ile de sokak kabadayısı ağzı ile, kendisine biat etmeyenleri tehdit ediyor.
Bütün bu yaşanan sürecinin sonunda, 22 temmuz seçim sonuçları ile “tüy dikme ritüelini” demokrasinin zaferi sayan; başta II. Cumhuriyetçiler, sahte Atatürkçüler ve demokrasinin maalesef ne olduğunu anlayamayan yada bedeli mukabili demokratmış gibisine konuşan ve yazan sahte demokratlar ile İran’dan ders alamamış solcuların ve kadının türban takmasını gerçekten özgürlük diye içselleştiren sosyalistlerin; aynı başerkek’in neden önceki 5 yıllık süreçte bu konuyu yasallaştırmak adına cihat eylemediğini; iyi yönetilemeyeceğinin bütün işaretleri bulunan ve davul çalarak gelen ekonomik krize giydirilen türban olduğunu görünce ne diyeceklerini çok merak etmekteyim; açıkçası...

Hiç yorum yok: