Pazartesi, Eylül 06, 2010

İSKİLİP’TEN İKİ PORTRE

İSMAİL BEŞİKÇİ ve MEHMET ATIF HOCA

Ne demiş Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ''Millet olarak Çorum'la, Çorum'un yiğitliğiyle, mertliğiyle, gözü pekliğiyle her zaman gurur duyduk, nasıl ki Çorum bu topraklardan yetişmiş Akşemsettin Hazretleriyle, Ebusuud Efendi'yle, Koyunbaba'yla, İskilipli Atıf Hoca'yla gurur duyuyorsa, bizler de Çorum'la gurur duyuyoruz. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.''

Peki, kim bu İskilipli Mehmet Atıf hoca; bugünün iktidar sahiplerine göre bir kahraman, o günün iktidar sahiplerine göre bir vatan haini…

İskilipli Atıf Hoca kafası örümcek tutmuş yobaz bir din adamı aslında. Tarihte 31 Mart vakası olarak bilinen; özellikle başta İngiliz yönetimi için çalışan Kıbrıslı Nakşibendî tarikatına mensup Derviş Vahdeti’nin gazetesi Volkan ve gazetenin yazarlarından Said-i Nursî ile birlikte İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti olayında ön saflarda rol oynadı, askeri mahkemede yargılandı ve suçlu bulundu 5 yıl hapis cezası alan atıf, cezasını Sinop Cezaevi'nde tamamlayıp çıktı.

Milli mücadele döneminde bastırdığı broşürlerde yunan ordusu lehine, Kuvayı Milliye aleyhine ifadelerde bulundu ve gıyabında yargılanıp idam cezası aldı. Ancak; 3 Mart 1924 tarihli af yasasından yararlanıp kurtuldu. “Şapka kanunu” çıkarıldığında, debreşen dış bağımlılığı ve yobazlığı rahat durmasını engelliyor ve “frenk mukallitliği”, yani “gavur taklitçiliği” adlı bir broşür hazırlayıp “şapka gavur icadıdır, şapka giyeni vurun” görüşünü öne çıkararak cemaet ül müslimi ayaklanmaya çağırdı. Gerçekten de, bu çalışmaların etkisiyle şapka kanununun kabul edilmesiyle Türkiye’nin çeşitli yerlerinde küçük çaplı isyanlar çıktı. Rize, Malatya, Erzurum, Giresun vb. şehirlerde yobazlar hükümet konaklarını basıp görevlileri öldürdü, hükümet konaklarını yağmaladı ve dağıttılar. Bu kalkışmaların başını çeken insan olması hasebiyle Erzurum’da divan-ı harp kuruldu, aralarında İskilipli Atıf olmak üzere sekiz isyancı idam edildi. Bugün geriye dönüp bakıldığında hukuk gelişiminin geldiği nokta itibariyle idamların karşı çıkılması kaçınılmazdır çünkü muhtemel yargılama hatalarının telafi olanağı kalmamaktadır.

Bakmayın siz; gazetelerinin ya da TV’lerinin manşetlerinde her Allahın günü “Allah, Peygamber” diye yayın yapan şeriatçı basının çarşaf çarşaf yayınlanan yalanlarına, tüm bu iddiaların aksine aslında; İskilipli Atıf, sadece yazdığı “frenk mukallitliği“ ve “şapka risalesi” makaleleri nedeniyle yargılanmadığı, esasen kurtuluş savaşı sırasında Kuvayı Milliye karşıtı makaleler yayınladığı ve bu makalelerin Yunan uçakları tarafından Anadolu’ya atıldığı kendi ifadelerinden de anlaşılmaktadır, hatta daha da ileriye giderek bizzat Yunan makamları ile anlaştığını, bu anlaşmalar sonucunda da bir taraftan Yunan casusluğu yaparken diğer taraftan isyan ve ayaklanmalara taammüden önderlik faaliyetleri yürüttüğü için yargılanmıştır. Aynı yargılamalar içerisinde Tahir-ül Mevlevi de bulunmasına rağmen kendisi idam edilmemiş olup, bugünkü ardıl yobazlar tarafından bu bilerek ıska geçilmektedir. Ama amaç üzüm yemek olmayınca, durmak olmuyor tabii ki yola devam etmek gerekir. Öncülleri gibi sürekli padişahtan yana olmuş ardılları gibi Sünni İslam dışındakilerin yakılmasında bile beis görmemiş buna benzer çıkışları olumlamış bu yobaz taifesinden başka bir şey de beklenmez zaten.

Şimdi bu ahvalde Çorumlular İskilipli Atıf ile gurur duyuyorlarsa tabii ki onların bileceği iş, ama bu ülkenin Başbakan’ı da gurur duyuyorsa işte orada samimiyet ile ilgili çok ciddi sıkıntılar vardır, diğer İskilipli portre konusunda “gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar” iddiasında gibi üç maymunu oynuyorsa eğer bu samimiyeti sorgulamak da kaçınılmazdır.

İSMAİL BEŞİKÇİ
İskilipli İsmail Beşikçi Hoca; Kürtler, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ve Türkiye'de tek partili dönemine ait eserleriyle tanınan Türk toplumbilimci ve yazardır. İsmail Beşikçi hoca, sekiz kez cezaevine atılır ve yaşamının 17 yılını cezaevinde geçirir, 12 Eylül askeri darbesinden önce 1979'da cezaevine atılır ve 1987'de serbest bırakılır ama hakkında açılmış davalar bir türlü sonlanmaz ve bu davalardan verilen hükümlerle 1999'a kadar tutsaklığı devam etmiştir. 1999 yılında yapılan kısmi af sayılacak sınırlı yasal düzenleme neticesinde tahliye edildiğinde hakkında ne yazık ki toplam 100 yıl hapis ve 10 milyar lira para cezası verilmiştir. İsmail Beşikçi'nin yayımlanan 36 kitabından 32'si Türkiye'de yasaklanmış olup, Kürtlerin Türkler tarafından asimile edildiğini, Kürtlere karşı ırkçı, şovenist politikalar uygulandığını öne süren ve Kürt olmayan nadir aydınlardan biridir.

Uluslararası sosyoloji çevrelerince tanınan ve olabildiğince fazla değer verilen İsmail Beşikçi; siyasi görüşleri, analizleri ve saptamaları nedeniyle bilimsel başarıları sürekli yok sayılmış ama aynı zamanda varlığı bir güven abidesi olmuş, tavrından ve tutarlılığından zerre kadar ödün vermemiş ve Ülkemizde sosyolojiyi temsil eden ender kişilerdendir.

Aydın olmanın her türlü sonucuna katlanmış, aykırı düşünme ve yazma karşılığında “anasından emdiği burnundan getirilmiş” ama yılmadan üretmiş hocanın gurur duyulacak bir insan olması gerekmektedir ama aydınlamanın temsilcisi olması maalesef hep olduğu üzere buna engel olmuştur.

Hocam ne yapalım sizinle de gurur duymak bize düşüyor, lütfen kabul buyurun…

Hiç yorum yok: