Çarşamba, Eylül 01, 2010

REFERANDUM SATHI MAHALİ

İlkeli insan olmanın, halktan yana olmanın, dürüstlüğün ve namusuyla çalışmanın maalesef ayağa düşürüldüğü bunların yerine gözlerini para, makam, mevki, istikbal ve köşe dönme hayallerinin ve hırsının bürüdüğü insanların yetiştirildiği son 60 yıla damgasını vuran sağ iktidarlar zaman zaman kendi yaptıklarından direk şikâyetçi olmaktan korktukları için, sürekli farklı isimler altında partileşerek bu ülkeyi yönettiler, anlayacağınız kendileri çaldı kendileri oynadılar ama gelin görün ki kendi yarattıkları ucubelerin karşısında ürkerek sürekli de karşılarındakileri suçlar oldular.
Emperyalizmin ihtiyaçları doğrultusunda 20 YY.da geliştirilen Yeni Sömürgecilik 21. YY daki yenilenmiş hali ile yeni ataklar yapmaya devam ederken para ve din belirleyici araç olmaya devam ediyor ne yazık ki. Aklın yerini biat, bağımsızlığın yerini bağımlılık, demokrasinin yerini teokrasi almaya başladı dünyada ve tarikat liderleri de bu yelkene rüzgâr taşıyan ana figürler olarak baş tacı edilmektedir.
AKP’nin genelde uluslararası güçlerin başta da ABD ve AB nin çıkarları, özelde de kendi çıkarları doğrultusunda iktidarını yıkılmaz hale getirmeye hazırlandığı ve bu uğurda da halkın noterliğine başvurarak dayattığı anayasa değişiklik paketi 12 Eylül‘de referandum ile oylanacak. Bu konuda; yasal bir dolu engeller nedeniyle çok tatmin edici çalışmalar yapamadığı açık olan, meslek örgütümüz TMMOB’nin tavrı üstünden sürdürülen ve politika yapıldığı suçlamasıyla “hayır” cılık mahkum edilmeye çalışılmaktadır.
Politika yapmak yanlış mıdır?
Asıl 12 Eylül’e karşı çıkmak istiyorsanız, “herkes kendi işine baksın, mühendis mühendislik, doktor doktorluk yapsın politikayı da politikacılar yapsın” anlayışına karşı çıkarsınız. Çünkü topluma bu deli gömleğini bu tavır giydirmiş ve tüm politika kanallarını kapatarak, memur, öğretmen, Üniversite öğretim görevlisini politikadan uzak tutarak politika yapmayı bugünkü hale düşürmüş ve politika irtifa yitirmiştir. Hayatın bizatihi kendisi olan politikadan soyutlanmış meslek hayatının sosyal olamayacağı da çok açık olup tam da bu yüzden politika herkesin içinde olması gereken bir faaliyettir, çünkü politika demek örgütlenme hakkı demektir, örgütlenme demek güçlü toplum demektir, güçlü topluma bir şeyleri kolay kabul ettirmek mümkün değildir, haliyle… Politik ve ideolojik tutum takınmak bu kadar tukaka hale gelmişse bizatihi 12 eylül mantığı ve dayatmasıdır.
Herkes politika yaparken TMMOB susmalı mı?
Peki; suyu özelleştirenler politika yaparken sesiniz çıkmıyor su konusunda uzman mühendisler politika yapınca yaygara, tarımı özelleştirenler politika yapıyor da tarımın mühendisleri politika yapınca yaygara, imar alanlarını politikacı belirliyor ve yapıyor sesiniz çıkmıyor ama tarım alanlarının imara açılmasına karşı çıkan TMMOB politika yapınca yaygara, çevreyi kirletmede en fazla rol alan bir Belediyeyi TMMOB açıklasa, eğer Belediye AKP’li ise politika yapılıyor yaygara koparılır, AKP’li değilse de gereği yapılır, ama politika yapılmasına karşı çıkan bugünün “evetçi” meslektaşlarımın kılı kıpırdamaz, tipik mart kedisi tavrı (biliyorum biraz ağır kaçtı ama durumu izaha en muktedir laf budur maalesef)
Peki, bu zihniyetin zirve yaptığı şahıs Melih Gökçek Ankara’nın içini otobana çevirirken dolmuş şoförleri ile dayanışma içinde mecburen her minibüsün arkasına “Mühendisler siz işinize bakın köprülü kavşak bizim işimizdir” yazan afişleri asmak suretiyle bizim mesleğin onurunu ayaklar altına alırken sesi çıkmayan meslektaşlarımızın, TMMOB’nin tavır açıklamasına bu kadar celalleşmesini tabii ki anlıyoruz, ama onların tavır belirleme konusunda Pensilvanya dolaylarından gelen talimatlar doğrultusunda feryat-figan, feveran etmeleri en hafifinden mesleki etik açısından da çok manidardır açıkçası, şimdilik bu kadarla yetinelim…
Demokrat hukukçular lehte konuşsun normal YARSAV konuşsun ihsası rey sevsinler sizi ve demokratlığınızı …
TMMOB meslek örgütüdür üyelerinin çıkarlarını koruyamıyor yaygarası nedir?
TMMOB’u insan aklına inat edercesine çıkardıkları yasalarla elini kolunu bağlayarak üyelerinin hakkına sahip çıkamaz hale kim getirmiştir diye baktığınızda ne yazık ki; bugünkü “evetçi” meslektaşlarımın politikalarına destek verdikleri ve yer yer bindirilmiş kıtaları durumunda ki yakın zaman itibariyle sırasıyla ANAVATAN, DOĞRUYOL ve SAADET ve light devamı AKP hükümetleri olduğu görülecektir. Tüm bu zihniyete sahip iktidarların belediyeleri tarafından projelerde meslek odası onayı ya da denetimi gereği yoktur kararı alınmıştır ne yazık ki, bilmeyen ve merak edenler üyesi oldukları odaya müracaat ederek detaylı bilgileri alabilirler. Buradan anlaşılacağı üzere “TMMOB” üyelerinin hakkını koruyamıyor iddiaları laf-ı güzaftır ve külliyen yalandır.
Peki, TMMOB’nin politika yapmasından kim ya da kimler rahatsız oluyor?
Kendileri yargılarken cici, yargılanırken kaka diyen tüm güruh ve muhalefette iken cici hükümet olunca kaka diyen taife tüm bu hayırcıların çalışmalarından rahatsız ve ellerinden gelse onları bir kaşık suda boğacaklar… Nazlı Ilıcak ağzıyla konuşanlar sevsinler sizi, vallahi…
Evet diyen kuruluş ve kurumlar politika yapmıyor ama hayır diyen kuruluş ve kurumlar politika yapıyor bravo vallahi, buna manken tavrı denir sokak ağzıyla; hergün bir erkekle yakalanır ve sadece biz arkadaşız derler ya, işte öyle bir şey…
İnşaat Platformunda politik tercih açıklanamaz mı?
Meslektaşlarımızın, ama tamamının evetçi ve hayırcı ayrımı yapılmaksızın bir dolu alanda sorunu, bilgiyi ve çözümü paylaştığı inşaat platformunda politik tercihlerini açıklanması ve paylaşması sakıncalı ve kınanacak bir durum mudur ki cemaat biat kültürü takipçileri bundan rahatsız olurlar. Sn. M. Cem Kafadar bu konuda mahalle baskısına aldırmadan genelde hayatın bizatihi kendisi olan politikayı ve özelde de geleceğimizi karatmayı hedefleyen bu anayasa değişikliği dayatmasını, herhangi bir komplekse kapılmaksızın ve taraf olmadan, özellikle de herhangi bir kısıtlamaya yer vermeksizin yayınladığınız için ayrıca bir demokrasi örneği vermenizden ötürü de teşekkürü haketmektesiniz. Bu konuda olduğu üzere bundan sonra da hayatımızı etkileyecek her konuda yayınların görüş paylaşımlarının da yayınlanmasında çevresine ve ülkesine ilgisi olan bizleri memnun edecektir. Varsın çevresine ilgisizler bundan rahatsız olsun.
Anayasa referandumu bir güven oylamasına dönüşür mü?
Evet, dönüşür hatta mutlaka dönüşmelidir de, neredeyse tam anlamıyla AKP Hükümetinin denetiminde görünen Anayasa Mahkemesi ne karar aldı peki? Haşim Kılıç’a rağmen, Osman Can’a rağmen “Gericiliğin ve laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmuştur” kararı alınmadı mı AKP için? Peki, neden dönüşmelidir güven oylamasına;
• Ali Dibo projelerinin mimarları Bakan olsa bile hesabını vermesi için,
• YÖK ele geçirildikten sonra AKP nin YÖK sorunu kalmadığı için,
• Trilyonluk davadan dokunulmazlık sayesinde Cumhurbaşkanlığına gidiş olmaması için,
• Çocuklar burslu okurken büyük servetler yönetir hale gelmişse bunun ne kadar helal olduğunun sorgulanabilmesi için,
• İnternet erişimini yasaklanmasının önüne geçmek için,
• Tüm Türkiye’nin dinlenir hale getirilmesinin önüne geçilmesi için,
• Irakta ölen yaklaşık 1.500.000 insana ses çıkarmayan aksine Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanı olmakla övünmekte olanların bunun gerekçelerinin açıklaması için,
• Allanoi, Hasankeyf vs. vs. katliamlarının devamını engellemek için,
• Tükürürüm böyle sanatın içine (bugün de devam ediyor çevre orman bakanı vasıtasıyla) denmesinin önüne geçilmesi için,
• 13.000.000 ( 13 milyon) işsize nasıl gelindiğinin izah edilmesi için,
• 12 Eylül faşist anayasasının mirası %10 barajının neden kaldırılmak istenmediğinin açıklanabilmesi için,
• Tezkereye hayır diyenler yarın Memur maaşlarının nasıl ödeneceğini hesap etsin kıskacına yakalanmamak için,
Vs. vs. daha kocaman bir liste yapabilirim ama gerek yok, herkes biliyor aslında sorunların kocamanlığını…
Bu değerlendirmeler sonucunda referandumda tercih ne olmalıdır?
Sürekli olarak Hükümetin “PKK eylemlerinin artışını referandumdan hayır çıkmasını isteyenler destekliyor” savını öne sürenlere acaba birileri de çıkıp “belki siz haklı olduğunuzu göstermek için bu durumu kaşıyorsunuz” dese ne yapacaksınız?
Cemaat kültürüne, biat kültürüne dâhilseniz ya da yandaşsanız yani demokrasi yerine doğmadan yanaysanız hülasa fikri hür ve vicdanı hür değilseniz ki asla ve kata olamazsınız bu yüzden bir mahfilden gelen talimatı uygularsınız ancak, evet dediğiniz zaman bu anayasa ucubesine…
Bunların bu anayasa düzenlemesi için en geniş katılım dediği ile İbrahim Tatlıses’in “kardeşim artık 40 adet keman ile sahneye çıkıyorum bu da mı çok sesli müzik değil” demesi kadar abestir.
Halkı çok düşünüyorsanız bizi kandırmak için bizim paramızla bize propaganda yapmak anlamı taşıyan partilere hazineden yardımı kaldırın da samimiyetinizi görelim.
12 Eylül 1980 de alayınız darbeye alkış çalacaksınız hatta darbecilerle birlikte olacaksınız (yok diyenler buna itiraz edenler, Aydınlar ocağı, MTTB gibi kuruluşların 12 Eylül öncesi tavrını hatırlamalıdır) sonra yani şimdi istismar süper vallahi, buldunuz köpeksiz köyü gezin değneksiz… Arzu edenler 12 Eylül’de gözaltına alınan Abdullah Gül’ün kimler tarafından ne şekilde ilişki kurularak dışarı çıkartıldığını araştırabilirler…
Hele o şantiye şefi ve proje müdürlüğü yapıp ta patronların her istediğine imza attık diyen kardeşime istifa gibi bir onurlu davranışın hiç aklına gelmemiş olması tuhaftır, manidardır demek istiyorum, hem yapacaksın hem de sonradan şikâyet edeceksin, tam her dönemim adamı misali, ohh ne ala, ne diyeyim Allah akıl ve fikir ihsan eylesin.
Sizin; Anayasa Mahkemesi başkanlığı görevini yürüten kişinin İBDA-C üyesi olduğu iddiası ile görev yaparken, yasa ve hukuk tanımazlığınızın en bariz ve hakiki misali Anayasa mahkemesi yedek üyeliğine atanan Alparslan Altan’dır. Bunlar hepsi normal bu muhteremler için, güldürmeyin bizi lütfen…
Şimdi yine biri çıkar bizi densizlikle suçlayabilir ama bilin ki bunlar asla ve kata kendi akıllarına saygısı olmayan ve bunun yerine kendisi için düşünen tarikat postnişinini kıble edinenlerdir, bunlara gülün geçin ve büyük usta Neyzen Tevfik’in “siz ite kuduz deyin geçin bir öldüren bulunur” dediğini de unutmayın.
Tüm bu kısaca özetlediğim gerekçelerle bu Anayasa düzenlemesi dayatmasına “HAYIR” demek gerekmektedir. Ayrıca; “Hayır” demek CHP ve MHP ye “evet” demek değildir.
“Tarafsızlık ta taraflılıktır” önermesinden hareketle tarafsız kalarak boykot edenlere de bir şeyler demek gerek ama ne diyeyim bilemiyorum ilk aklıma geleni söylesem kesin suç olur, kesin…

Asla unutulmamalıdır ki;
Kanun denetlenmezse ferman olur,
Başbakan denetlenmezse sadrazam olur,
Cumhurbaşkanı denetlenmezse padişah olur,
Hakim denetlenmezse kadı olur,
Polis denetlenmezse mafia olur,
Ordu denetlenmezse gladio, jitem olur,
İktidar denetlenmezse despotizm, diktatörlük olur,
Vs. vs.

“Allahtan başka kimseye hesap vermem” diyen zihniyet iktidarına devam ediyor uyuşturucu olarak kullandığı kömür ile… Durmak yok yola devam…
Özellikle “evetçi” meslektaşlarıma genelde de herkese Texas Üniversitesi, inşaat Mühendisliği Bölümü hocalarından Profesör Phil M. FERGUSON’un hayatını bir ibret örneği olarak okumalarını hassaten tavsiye ederim.

SON SÖZ:
Ne demiş propagandanın üstadı Faşist Göebbels “Yalan ne kadar büyükse inanan o kadar çok olur”

Hiç yorum yok: