Ancak; zaman zaman haklı ve doğru açıklamaları bulunsa dahi;
halkın dilinde üçkağıtçı ve sürekli olarak çalan çırpan ve genel olarak ta en
çok kazanan mesleklerin başında gelen bir meslektir. Bir dönem Karadenizliler
ile özdeşleşmişse de; 1980 ve de özellikle de Turgut Özal’dan sonra Doğu ve
Güneydoğuluların en fazla rağbet edip ve o ölçüde de başarılı oldukları bir iş
koludur. Ayrıca erbapları tarafından “elin taşı ile elin kuşunu vurmak” ya da
“derenin taşı ile derenin kuşunu vurmak” gibi veciz sözlerle tariflenir bu
faaliyetler ve herkese uygun ve açık bir alan gibi görünse ve herhangi bir
eğitim, bilgi, birikim, deneyim sürecinden geçmesine gerek duyulmayan özellikle
bilek, atış ve ateş gücü yüksekliğine dayalı olduğundan mezkur bölgenin
yetiştirdikleri alanın en meşhurlarıdır bu günlerde.
Bir kişiye ne işle iştigal ettiği sorulduğunda mühendisim
diyorsa görmüş olduğu öğretimi hemen bilir ve anlarız. Berber, tamirci çırağı
bile çıraklık eğitim merkezlerinde öğretim görerek, berber ve tamirci sıfatını
ancak alabilirken, hemen hemen her meslek sahibi belli bir eğitim ve
öğretimden, bu anlamda bir süreçten geçerek mesleğin sıfatını kazanır ancak
müteahhitlik babadan oğula geçen bir meslek olup, müteahhitlik gibi belirli
özelliği, eğitimi olmayıp yapılabilen başkaca meslekler de vardır, kolayca
anlaşılacağı üzere ama yinede acemilik sürecinin iyi pişme ve eğitilme süreci
olarak değerlendirilmesi kaydıyla. Genellikle insanların gözünde; iki gözü fer
fecir edip gözleri yerinde durmayan, daha çok para nasıl kazanılırın yolunu
arayan, bir keçi’den birden fazla deri çıkarmaya çalışan, ama sonuçta da bunu
şartlar ne olursa olsun mutlaka başaran kişidir, dünyanın en eski mesleğinin
dışında bir zamanlar karnesi de olup, tarihe ikinci karneli meslek erbabı
olarak altın harflerle yazdırmıştır kendini, Müteahhit. Bu konuda kendilerine
en büyük destek ve bir anlamda da ortak, maalesef öğretim ve eğitim görmüş,
mürekkep yalamış Mimar, inşaat, makine, elektrik, elektronik ve harita Mühendisi,
jeolog, içmimar gibi meslek erbapları olup, her türlü teknik ve yasal kılıf
bulunarak ve hatta yaratılarak kendilerine bu konuda derin ve eşsiz olanaklar
sunmaktadırlar.
Hülasa; kelimenin sonundaki iki harf durumun en anlamlı ve
önemli safhası oluşturmaktadır; MüteahhİT.
Mezkur meslek erbaplarının en mahir, en yetenekli,
ellerinin-kollarının en uzun olduğu, en cesur, en korkusuz temsilcilerinin yine
en iyi becerebildiği konu ise, insanı hayrete düşürecek ölçüde, devletin
yetkili ve ilgili kurumlarının ihalelerini kimlerin kazanacaklarını, ağırlıklı
olarak ihale gününden bir ya da birkaç gün önceden tespit edebilmeleridir. Bu
uğurda gerekli olan her türlü; organizasyon, örgütlenme ve mobilize olma hak ve
yetkisi kendilerinden menkul olup, düzenlenen seferberlik adına gerekli atış ve
ateş gücüne bağlı olarak ta başarı liginde sıralanmaktadırlar. Hele ihalesi
yapılan bu taahhüt konusu işler sözleşme sonrası bir de avans bahşediyorsa
kazananlarına siz seyreyleyin çümbüşü, bu uğurda elden, ayaktan, cüzdandan ve
kabzadan hiçbir şey eksik edilmez, ama illaki de karar vericiler kutlamaların
asıl oğlanıdırlar.
İşin gerçekleştirilme aşamalarında da bu meslek erbaplarının
yapabilecekleri sınırlı olmayıp, akıllara ziyan, şeytana pabucunu ters
giydirecek uygulamalara sahne olur yine bu faaliyet alanı. Mesafe tutanakları
mı dersiniz, yeni birim fiyat zabıtları mı dersiniz, özellikle yaratılan
yıllara sarih işlerde oluşan fiyat farkları mı dersiniz, ne derseniz deyin ama
mutlaka kadayıfın altı da üstü de kaymaklı hale getirilir. Mezkur meslek
erbaplarının, yukarıda sayılan mürekkep yalamış işbirlikçilerinden biri olarak;
meslek hayatım boyunca duyduğum en önemli söz : “müteahhit yaptığı işten değil,
yapmadığı işten para kazanır” olmuştur, vardır herhalde bir kıymet-i harbiyesi
ya da hikmet-i harbiyesi. Hele bu meslek erbaplarının konut sektöründe faaliyet
yürütenleri; imar kurallarına ve kanunlarına uygun hazırlanmış imar planlarını
asla ve kata sevmezler, bu uygulamalara karşı çıkanlar olursa da gerekirse
bizzat politikaya atılarak saf dışı ederler ve imar rantının nasıl
yaratılacağını da uygulamalı olarak göstermekten geri durmazlar, Bina yapmayı
pek iyi bilmezler ama ne gam ne keder… Buna itiraz edenlerinize her depremden
sonra hasar gören binalardaki sayısal fazlalığı ve ölen vatandaşlarımızı örnek
verebilirim, ayrıca 1999 yılı depremi sonrası oscar’ı son anda kaçırmışlardır
maalesef. Çimentosuz betonarme icadı konusunda uzunca bir mesafe katettikleri
ve pek yakında konu ile ilgili uygulamalara başlayacakları konusunda ciddi
ciddi haberler yayılmaktadır. Kendilerine başarılar dileyelim.
Peki ben bu herkes tarafından çok iyi bir şekilde bilinen
konuları neden mi yazdım.
Son 20
yılda kendi mesleki faaliyetlerindeki başarılarını (!!!) spor alanları ve
klüplerine de taşımış olmaları idi benim asıl derdim ama giriş o kadar uzadı ki
detayları bir başka yazının konusu olmayı gerçekten çok hak etti. Spor klüpleri
konusundaki en önemli ve görkemli örneği Fenerbahçe teşkil etmekte olup, bildim
bileli mezkur klübü müteahhitler yönetmektedirler. Peki acaba; ihaleleri
gününden önce ve yeterli karlılıkta sonuçlandırabilme kabiliyeti ve meziyeti
mi, yoksa bu faaliyetler sayesinde edindikleri diplomasi becerileri mi, mezkur
meslek erbaplarının, gerek Futbol Federasyonu nezdinde ve bünyesinde bulunan
“Merkez Hakem Komitesi” nezdinde bu çaplı başarılı olmaların doğurmaktadır?
Ancak, ister öyle ister böyle Türkiye’nin güzide klübü Fenerbahçe bu konuyla da
ilgili olarak, liderliğini sürdürmekte olup, gerekli övgüyü yeterince almakta
ve her şeyin “en” ini oluşturmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder