Cuma, Ağustos 31, 2012

İÇİMİZDEKİ SUUDİLER

Tarih 4 Eylül 1999 Türkiye ile İrlanda milli futbol takımları arasında oynanan “2000 Avrupa Şampiyonası” finallerine katılma yolunda büyük öneme sahip olan baraj eleme maçı öncesi yapılan yoğun ve maksadını da bir hayli aşan ve Hıncal Uluç başta olmak üzere bir kısım gazetecinin eleştirilere hedef olan dönemin Milli takım teknik direktörü Mustafa Denizli; maç sonrası finallere katılma hakkı elde edilince, rakip İrlanda’nın yanında “içimizdeki Irlandalılar” diye mezkur gazetecileri hedefe koymuştur. Oysa maç öncesi yapılan bu ölçüsüz eleştirilere cevap vermesi Mustafa Denizli’nin meşrebine uygun olmasına rağmen tüm eleştiriler karşısında sessiz kalmayı tercih etmiş ve adeta ben size maç sonunda sorarım der gibi beklemiş ve sonra da “İrlanda’yı yendik ama önemli olan içimizdeki İrlandalıları yenmek” diyerek sessizliğini bozmuştur. Nerden bilecekti Milli takım teknik direktörü Mustafa Denizli o gün sarf ettiği; “içimizdeki İrlandalılar” sözünün bilahare, sanattan, spora siyasetten ekonomiye kadar tüm alanlarda bireylerin ya da kurumların ihanetini tanımlamak, halk arasında nifak ve huzursuzluk çıkaran, sağ gösterip sol vuranları işaretlemek için kullanılacak adeta da atasözü gibi bir söz olacağını. Oysaki bu sert eleştirilerin hemen arifesine kadar, sosyetenin, hadi sosyal hayatın diyelim, iki önemli ismi olan Hıncal Uluç ve Mustafa Denizli’nin arasından su sızmamakta idi, Hıncal Uluç Mustafa Denizli’yi sahip olduğu olanaklar çerçevesinde parlatmaktadır, parlattığı sürece sorun yok tabii, ama eleştiri olursa hele de bu fazlaca ağır olursa, tukaka, maazallah olursun İrlandalı. Ama Allahı var Hıncal’ın ertesi gün kendisine soru sorulduğunda hemen “içimizdeki İrlandalı” olduğunu kabul etmiş, hazmetmiş ve içselleştirmiştir. Diğer taraftan Mustafa Denizli’ye Türk edebiyatına kazandırmış olduğu bu harika söz için teşekkür ederken, neden İ harfi yerine I harfi sesi vererek İrlandalı yerine Irlandalı dediği de ısrarla sorulmalıdır görüşündeyim, acaba Çeşme şivesi mi, İngilizce bilgisi mi, yoksa dili mi sürçtü, yoksa çok fazla sinirli olmasına mı bağlıydı? Bilemiyoruz gayri…
 
Peki; bu topraklar içimizdeki başkaları ile ilk defa, Mustafa Denizli’nin bu sözü söylediği dönemde mi tanışmıştır, acaba içimizde sürekli bizden olmayanların bir köşe başı tutmuşluğu varmıydı? Tarih bilgi derinliğim çerçevesinde açıkça söyleyebilirim ki, bu tür adamlardan bu coğrafyada kurulmuş olan her devletin içinde bol miktarda olmuştur ve ne yazık ki olmaya da devam etmektedir, görünen o ki toprağın mümbit olması nedeniyle de bundan sonra da hep olacaktır.
 
Kurtuluş savaşı veren Anadolu sürekli İstanbul merkezli içimizdeki Avrupalılar tarafından taciz ve tehdit edilmişlerdir. Kim unutabilir ki; Sadrazam Damat Ferit Paşa ve Molla Sait gibilerin başını çektiği “İngiliz Muhipleri Cemiyetini” ve fakru zaruret içerisinde onurları ile Kurtuluş Mücadelesi örgütlemeye çalışan kadroları çeşitli yöntemlerle karalamaları, yetmeyince hararetli şekilde kurtuluş savaşını engellemek adına iç karışıklıklara ve ayaklanmalara destek verenleri nasıl unuturuz. İngilizlere bilgi aktarmayı önemli görev addetmiş İngiliz Muhipler Cemiyeti üyelerinin, İngiliz ajanı Frew’in talimatlarıyla, neler yaptıklarını tarih kayıt altına almıştır, merak edenler açar okurlar. Ayrıca, bu o dönemin “içimizdeki İngilizler” vasıtasıyla örgütlenen ve örtülü biçimde amaçları yukarıda kısaca belirtilen, Hürriyet ve İtilaf Fırkası başta olmak üzere yüzlerce nifak örgütlenmesi de söz konusudur, yerimiz dar olduğu için detaylara girmiyoruz.
Kurtuluş savaşı bitince; bu topraklara ihanet bitti mi, nerde, biter mi, bitmedi ve korkarım ki de bitmeyecek…
 
1945 lerden sonra da canım yurdumu yönetenler maalesef artık savaştan, gerek coğrafi nedenlerle gerekse de ekonomik ve siyasi nedenlerle çok güçlenmiş olarak çıkan ABD (Amerika Birleşik Devletleri) tarafına avdet etmişlerdir, bir bir… Artık moda Amerikan muhipi olmaktır, bütün siyasal, ekonomik ve sosyal örnekler, kıyaslamalar yeni aidiyet üstünden yapılmaktadır. Amerika eğittiği askerlere darbe yaptırır, sonra darbe solcular tarafından yapılmıştır vaveylası ile solun itibarsızlaştırma çalışmaları çok geniş şekilde büyük propaganda ile gerçekleştirmeye çalışılır. Hülasa artık “içimizdeki Amerikalı” olmak önemli kapıların açılması için yeterlidir ve şiddetine bağlı olarak ta irtifa kazanılmaktadır.
 
Her türlü kirli işleri çevirenler, canım yurdumun baştan başa kan gölüne çevrilmesine neden olunan şartların mimarları, artık “içimizdeki Amerikalılar” dır, ortalıkta başta gerçek Amerikalılar olmak üzere bol miktarda yerli Amerikalılar dolaşmakta, siyasal ve ekonomik pozisyonlar almakta, toplumun zihnini bulandırarak yanlış yönlendirme uzmanları gibi toplumu yalanlarla, hileyle, desiseyle yönetmektedirler. Bu konuda yüzlerce kitap yazılmıştır ve kolayca bulunabilmektedirler hala, denilebilir ki bu yazılanlar külliyen yalandır, propaganda ya da ekonomik gerekçeler amacıyla yazılmışlardır, sadece etrafınıza dikkatlice bakın ve yazılanların hayat ile uyumlu olup olmadığını düşünün ve gözlemleyin yeter.
İçimizdeki Amerikalıların en önemlilerinden birisi de 5 li çete ile 12 Eylül 1980 de faşist darbesini gerçekleştiren Başdarbeci Kenan Evren dir ve bu iddiayı doğrulayan ise ABD Dışişleri Bakanının ABD Başkanının kulağına “Bizim çocuklar darbeyi gerçekleştirdi” diyerek tarihe düştüğü nottur. Artık bu konuda daha fazla söylenecek bir şey kalmadığını düşünmekteyim, kolayca anlaşılacağı üzere mezkûr zat müseccel bir markadır konu itibariyle, tıpkı öncülleri ve ardılları gibi.
 
Canım Yurdum üstüne esasen de tüm Ortadoğuya, uzunca bir süredir çöken karabasanın planlarını yapan mahfillerin başında gelen emperyal politikalar üretim merkezi Exeter Üniversitesinin çalışmaları sonuçlarını vermiş, artık canım Yurdumda ve tüm Ortadoğuda mezkur üniversite mezunları sahne almış, başrol oyuncusu olmuşlar, ülkelerin önemli kişileri Exeter de lisans ya da lisans üstü eğitimi almış ya da doktora yapmış ve ülkelerini yönetmektedir, maksat hasıl olmuş ama sömürünün devam etmesi adına da kesintisiz ve şiddeti sürekli artan bir uygulamaya ihtiyaç bulunmaktadır.
 
Yarabbim, bu nasıl oluyor, bu babtan sayılmak üzere şimdi de Damat Ferit Paşa ve Molla Sait gibilerin yeni versiyonları “içimizdeki Suudiler” sahne aldılar canım yurdumun, bağlarında ve dağlarında, bu topraklar ne mümbitmiş be, sürekli yetiştiriyor ve sürekli içimizde bir takım yabancılar yaratıyor ve yetkilendiriyor ancak bir türlü topraklarının kendisini seven yerliler yetiştiremiyor, bu ne hazin bir durum. Arapfili olan içimizdeki Suudilerin (aslında onlarda Amerikalı ya) son mevsimini yaşadığını umarım canım yurdumda, aksini düşünmek bile istemiyorum açıkçası.
 
Yahu bu memlekette içimizde bol miktarda; Amerikalı, Rus, İngiliz, Fransız, Arap, İrlandalı, Alman, Avusturyalı, Hollandalı varda asıl olması gerekenlerden yok galiba… Neden acaba? Topraklarda mı sorun var acaba?

Hiç yorum yok: