Pazartesi, Ağustos 27, 2012

PAPAĞAN BİR HAL’İL ya da BİR HAL’İL PAPAĞAN

Ne diyor bu adam; CIA ve yerli işbirlikçileri tarafından 1 Mayıs 1977’de gerçekleştirilen ve 12 Eylül Faşist darbesine yol açmada önemli bir kilometre taşı olan katliam için  “kontrgerilla yok, solcular birbirini vurdu”. Sevsinler seni Papağan gibi adamsın Halil; bu söylediğin palavraları öncülün olan Nazlı Ilıcak ablan gibiler çok söyledi, ama tarihi gerçekler senin zannettiğin kadar kolay örtülemiyor, değiştirilemiyor hele senin gibilerin çabası da buna hiç katkı sunmaz, gerçi bunları bilmiyor olduğunu düşünemiyorum, sen akıllı ve zekisin, bu çabalarının bir başka gerekçesi olmalı, kamuoyu senden bu konuda açıklama beklemektedir ayrıca, gerçi açıklamasan da herkes kestirebiliyor bu gerekçeleri… Gerçi her zaman iktidar yanaşmaları ve nemazadeleri çıktı senden önce de ve muhtemel senden sonrada çıkmaya devam edecektir. Binbir yalan, dolan, hile, desise, dolap demagoji ve propagandaya rağmen, muktedirlerin her türlü gücü ve zenginliği ve eli uzunluğu, sizin gibilere destek verse de, tarih ne bu katliamı planlayanları ve gerçekleştirenleri unutacaktır, nede sizin gibi bunu temizlemeye ve aklamaya çalışanları affedecektir, bunu bir defa daha böylece bilin.
Bu yazı asla; Halil Berktay, Oral Çalışlar ve çeşitli türevlerini aydınlatma gibi bir görev taşımaz hatta taşıyamaz, çünkü onlar ve benzerleri esasen yeterince berrak bir hafızaya sahiptirler konu ile ilgili ama bugün yüklendikleri misyon gereği böyle davranmaktadırlar, en azından böyle anlaşılıyor. Halil Berktay; “tarihçi kimliğimle gerçekleri açıklamak durumundayım” derken zannedilir ki, adam aslında ta ilk günden itibaren konuyu tüm detayları ile biliyor ama ilk kez, vicdanının sesini dinleyerek açıklıyor. Zinhar, yok böyle bir şey. Söylediği ve iddia ettiği tüm laf ve görüşler, katliamın akabinde, dönemin MC (Milliyetçi Cephe) iktidarınca, Amerikalı ajanlar ve içimizdeki Amerikalı provokatörler vasıtasıyla, başta iktidarın borozanı niteliğindeki TRT olmak üzere, ellerinde ki tüm basın araçları ile yaymaya çalıştıkları gibi, miting meydanında mitinge katılanlar arasında bir çatışma asla ve kata olmamıştır, tamamen halk düşmanlarının, 12 Eylül faşist darbesine gidilecek süreçte, tamamen faşist darbecilere yol açma ve hazırlama çalışmasından ibarettir. Nerden mi anlıyoruz, özet olarak diyelim; ne diyor baş darbeci anılarında, “şartların oluşmasını bekledik”. Ama çocuklar; Propagandanın babası Göbbells’in izindeler ya; “yalan ne kadar büyük ve sık tekrarlanırsa inanan o kadar çok olur” felsefesine sarılmışlar son çare olarak aldıkları desteklerle…
Oysa yaşı bugünlerde; 50 ve yukarısında olan hemen hemen herkesin kolayca hatırladığı gibi; 1 Mayısı kutlamaya gelenlerin daha miting alanına varmadan ne tür provokasyonlarla karşı karşıya kaldığını son derece açıktır. Eğer fırsatını bulabilseler idi bu ortamı hazırlayanlar, devrimci grupların bir kısmını meydana almadan işi bitirecekler idi, ısrarlar neticesinde de planlanan olmayınca bu sefer plan B devreye sokulmuştur, daha önce mezkûr alanlarda pusuya yatmış halk düşmanı provokatörlerin yaylım ateşi ise korkunç bir panik yaratmıştır, ölümlerin önemli bir kısmı da bu panik ortamında yaşanılan ezilmeler ve panzerlerin altında kalarak oluşmuştur.
Kapitalizmin içine düştüğü dünya çapındaki krizden nasibini alan canım Yurdumda, 12 Mart faşist darbesinin de çözemediği sorunların artışı üzerine muktedirlerin; esasen de okyanus ötesi suflörlerin sufleleri neticesinde, diğer taraftan da toplumsal muhalefetin de yaşanılan ekonomik ve siyasi sıkıntılar karşısında mücadele direnç ve azminin yükselmesi üzerine yeniden bir ara rejim arayışına girdikleri bu döneme denk düşer 1 Mayıs katliamı, işte tam da bu nedenle, 1 Mayıs katliamının öncesi ve sonrasında gerçekleştirilen diğer kanlı olaylar izahta vareste tutulamaz, tutma gayretleri de beyhudedir. Muktedirler kendi aralarındaki çelişki ve çatışmaların artışına ve yoğunlaşmasına paralel, 12 Mart faşist darbesinin de çözemediği ya da çözümde tam istenilen noktaya ulaşılamayışı karşısında, denenen defalarca seçimlerden de arzu edilen sonuçlar çıkmayınca, yeni 12 Martların önünü açacak, gelişini çabuklaştıracak (başdarbecinin ifadesiyle de şartların oluşmasını bekleme süreci) genelde CIA çıkışlı provokasyonları; gerek direk kendileri gerekse de yerli ortak ve uzantılarıyla gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede; canım yurdum boydan boya kanlı olaylara gark edilmiştir, deyim yerindeyse kan gövdeyi götürmüştür. 5.000 e yakın insanın ölümüne, onbinlerce insanın sakat kalmasına neden olunmuştur.
Bu Türkiye solunun geçmişini itibarsızlaştırılarak, gözden düşürülmesi gayretlerinin, hemen katliamın ardından başlayıp bugünlere kadar devam ediyor olması da tesadüf değildir, esasen Halil Berktay gibilerin de bu itibarsızlaştırma süreci içindeki rolü kendilerine çok şık düşüyor açıkçası, hani bizim yaşımız uygun bu muhteremlerin o tarihlerde de, kimlerle ve hangi amaçlarla ittifak yaptıklarını ya da yapmanın caiz olduğunu beyan ettiklerini, kimlerle dirsek temaslarında bulunduklarını, hatırlamak için, bunlar dün de sürpriz değillerdi bugün de…
Bana bak; “sen âlemi kör ve aptal mı zannediyorsun” derler adama, beri gel, bu senin iddia ettiğin gibi sol içi bir çatışma olsa idi, o tezgâhı ayarlayıp kuranlar, hiç şüphen olmasın ki biraz üstüne katar ve belgeleri ile yayınlarlardı, Sular İdaresi binası ve İntercontinental otelinin üstüne uzun namlulu silah yerleştirip kullananlar solcular olsaydı, bunların da fotoğraflarını yayınlardı ve bilesin ki büyük bir şitayişle de ve asla devlet sırrı damgası vurmadan ve her isteyen mahkemeye de bunları sunardı. Halil denen bu çocuk olsa olsa, o tarihlerde Nazlı ablalarının dediklerini bugün tekrarlayarak, tarihi gerçekleri muktedirlerin ağzıyla ve muhtemelen de yine aynı muktedirlerin sunduğu sınırsız ve kendisi için çok faideli olduğunu zannettiğim olanaklar çerçevesinde prim yapmaya çalışan birisidir, hadi ordan, saygısız adam… Hani sözde tarihçi olduğu iddia edilen bu zat; kolayca bilineceği üzere metod olarak dava dosyasından, görgü tanıklarından, delillerden ve ifadelerden hiç faydalanmadan, bu konuda fetva verir durumda hissediyorsa kendini, kendisi için kendisine nasıl bir kulp takar bilinmez, ama tarih karşısındaki durumu da kocaman bir hiç olacaktır.
Söylenen bütün yalanlar Kanlı 1 Mayıs katliamının, halkın üzerine ateş açan halk düşmanı güçlerin bir tertibi olduğunu ve oldubittiye getirerek propaganda ile de sol içi çatışma diye gösterme çabalarını, gizleyemez ve gizleyemeyecektir. Tarih, Halil Berktay ve türevlerinin çabalarını da hiçbir zaman ciddiye almayacaktır.

Hiç yorum yok: