Cumartesi, Kasım 16, 2013

TÜRKMENİSTAN’A BENZEMEK–1


Geçenlerde gazetelerden birinde okuduğum bir haber vardı ve anlayabildiğim kadarı ile de “Türkmenistan’da kadınlar artık restoranlarda kadın kadına içki içemeyecek” şeklinde idi, sıradan küçük bir haber gibi durmaktaydı. Mezkûr ülkede bir dönem çalışmış biri olarak kesinlikle yadırgamadım, çalışma ve sonraki seyahatlerim süresince sürekli yeni bir şeyler uydurulup toplumun zapt-ı raptının dozajının arttırıldığına tanık oldum. Gerçi, Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) 2003 verilerine göre 1 yıl içerisinde kişi başına tüketilen alkol miktarı İsviçre’de 11 lt, İngiltere’de 12 lt iken Türkmenistan’da 1,2 ve Türkiye’de 1,4 lt gibi ciddi kaygılar uyandırmayacak boyuttadır, ama dert o değil ki, amaç toplumun zapt-ı raptı adına her başlık sonuna kadar kullanılacak ve zorlanacaktır, durmak yok yola devam…

Şimdi birileri çıkar da, ne var bunda son derece masumane bir durum, biz beğenmiyor olsak ta bir ülkede hayat üzerine bir tasarruf oluşturulmuş ve uygulamaya konulmuş, diyebilir… Bilemiyorum, belki öyle belki değil, ama ben canım yurdum ile bazı benzerlikleri, bazı kesişmeleri görünce bir not düşülsün istedim… Acaba Türkiye de Türkmenistanlaşıyor mu? Herkes muasır medeniyet batıdadır diye düşünürken…

Türkmenistan’da da tıpkı bizdeki gibi hayatın doğal akışına uygun olmayan, hayatla uyuşmayan ve sosyal yaşamı gerileten kararların her gün uygulamaya konuluyor olması hiçbir zaman için sürpriz olmaz ve kimse de tepki göstermez, neden böyle oluyor gibisinden… Her türlü yasağın en abuk haliyle bile karşılaşsanız itiraz etmeyeceksiniz ya da şaşırmayacaksınız, örneğin bu ülkede açık alanda sigara içilmesi yasak ama kapalı alanda içilmesi serbesttir. (Çilim çekmek gadagan). “Yaşulu” diye adlandırılan Devlet Başkanının geçtiği yollarda evlerin kaçıncı kat olursa olsun yola bakan pencerelerin geçiş saati öncesi açılması yasaktır vs. vs.

Türkmenistan’ın doğalgazdan sonra en önemli ekonomik faaliyeti inşaat işleridir, çok şükür orada da 2 dönemdir bulunan yürütmenin başı olan muhterem zatlar, her 2 si de inşaat işlerinden çok iyi anlarlar ve bu faaliyetleri tek başlarına üstlenir ve yürütürler, bakanlar ve kurumların başlarında bulunan zevat yürütme açısından bir önem arz etmez, bakanlar kurulu toplantılarında ilgili zatların çocuk gibi azarlanmalarına rağmen, istifa ya da işten ayrılma ya da küsüp ben oynamıyorum deme şansları yoktur, hemen hemen hepsinin sonu işten alınmak/atılmak ve sonunda da kamuda çalışan herkesin yolu medrese-i yusufiye, onların deyişiyle “türme”… Orada da önemli zevat başkalarına yedirilmez ancak kendisi kolayca yer… Bugün Bakan olan yarın bakanlıkta işçi olarak karşınıza çıkabilir rahatlıkla, bu durumu da kimse yadırgamaz. Yaşuli ya da yaşulu diye anılan Devlet Başkanı (President) toplamış tüm Bakanları güncel konular tartışılıyor, koca koca adamlar, hani sürekli karşınıza Bakan diye çıkan zevat var ya, her birinin elinde ajanda toplantı süresince “aman bir kelime atlamayayım” korkusu ya da edası içinde pasa kalem ayakta olmak üzere tıpkı ilkokul çocukları gibi not alırlar, sorulabileceği ve tekrarlanamayacağı korkusu ile kelimesi kelimesine alınır bu notlar… Karayollarının nereden geçmesi gerekiyor, köprü ya da viadük mü yapılacak bir nehre, konut ya da işletme binalarımı yapılacak, fabrikalar mı yapılacak, enerji santralleri mi yapılacak, hastane mi yapılacak, hastaneye hangi tedavi amaçlı makineler alınacak, hangi TV kanalları seyredilecek, nereye akaryakıt istasyonu yapılacak, binaların kaplamaları kaç cm kalınlığında ve nereden getirilecek mermerle ile kaplanacak, nereye havuz yapılacak, nereye fıskiye yapılacak, parklar nerede ve nasıl olacak, havaalanı inşaatı nerede ve nasıl olacak, nereye hangi tür ağaç dikilecek, Türkmen ne yemeli ne içmeli, Türkmen kaç çocuk yapmalı, Türkmen nasıl yaşamalı vb. hepsinin kararı yürütmenin başı “Yaşulu” (President) tarafından kararlaştırılır, sakın yanlış anlaşılmaya, ben bunları eleştiri olsun diye değil, çünkü bu eleştiriye değer bir konu olamaz maazallah eleştiriye ayıp olur, sadece bir durum tespiti adına yazıyorum. Diyelim bir idare ile sözleşme imzaladınız, bu sözleşmenin geçerli olması için “yaşulu” (President) onayı gerekmektedir, aksi takdirde geçerli değildir, peki “Yaşulu” (president) onayı aldınız işe başladınız, sonra birden mermer beğenilmedi, oraya konulan buzdolabı beğenilmedi, binanın önüne konulan bayrak sayısı sözleşmede olmasına rağmen yürütmenin başı tarafından eksik bulundu, bina tüm projeleri onaylı olmasına rağmen beğenilmedi, yandı gülüm keten helva, haydi her şey baştan bedeli mi o nu da siz düşünün… Eeeeeeee tabii ki “Hörmetli President”imiz her konuda bir bilge düzeyinde karar verebilen bilgi donanımına haiz ya, sözleşmeye ne gerek her adımda kendisi görür, değiştir der, kendisi fikir değiştirir haber gönderir vs vs, fetva hazır “gatı gowvu bolmalı”… Bu konularla ilgili olmak üzere birkaç kez daha yazma planım olduğundan şimdilik bunlarla iktifa ediyor, bizde de çok güncel ve sıcak olan bir konu üstünden benzemeye çalışma çabalarımızı sizlerle paylaşmak istiyorum… Benzeme olup olmadığı tespiti ise keyiflerinize kalmıştır şüphesiz, evet çok benziyor ya da hadi ya hiç benzemiyor diyebilirsiniz, darılmam ve üzülmem…

Doğru olup olmadığı kolay teyit edilemeyecek olsa da uluslararası kuruluşlarca yapılan çalışmalar neticesinde, işsizliğinin %60 lar civarında olduğu, “istihdam” sıralamasında ise dünya çapında sondan 2. olduğu anlaşılmakta olup, çalışanların yarısının polis ve asker diğer yarısının da onlara bilgi aktardığı, ciddi yanıltıcı sonuçlar yayınlanmasına rağmen toplam gelirin % 8i tarımsal üretiminden (pamuk-buğday) geri kalanının sadece doğalgaz ve petrol ürünlerinden oluştuğu tevatür edilen mezkûr ülke, özellikle Türkmenbaşı (Saparmurat Niyazov) döneminden sonra, hayatın bu kabil ciddi ve önemli sayılabilecek sıkıntıları dururken, dikkatler yabancıların Türkmenistan kızları ile birliktelikleri konusuna yoğunlaşmış ve adeta sadece ve sadece bu önemliymiş gibi, yürütme taa yukarıdan aşağıya bu işlerle iştigal eder duruma getirilmiştir. Varsa yoksa evlerde kızlı erkekli yaşam var mı yok mu takibi, soruşturulması ve kovuşturulması… Hem de başşehrinin adı Aşkabat olacak hem de bu konuda büyük bir yüksünlük içinde çırpınacaksınız, adama derler, dalga mı geçiyorsunuz diye. Bilindiği üzere Aşkabat; aşk ve abat sözcüklerinden oluşur ki abat şehir anlamında kullanılır yani sonuçta aşk şehridir… Türkmenbaşı (Saparmurat Niyazov) döneminde kendisine sürekli anlatılan ve Türkmenistan kızlarının yabancı erkeklerle olan birlikteliklerinden ya da beraberliklerinden yakınılan konu ile ilgili fetva vermesi istenince, “dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek peşine takılmaz” diyerek konuyu büyük ölçüde hafifletmiş ancak ölümü ile birlikte yerine gelen Gurbanguly BerdyMuhammedov, abuk subuk davranışların gösterilmesine ön ayak olan fetvasını vermiştir, artık herkesin görevi ya bu durumu ihbar etmek, ya yakalamak olmuştur. Konu ekmek parası kazanmaya gelmiş, turist olarak bu ülkeye gitmek neredeyse olanaksızdır kaldı ki turistin ne işi olur burada o da ayrı konu ya, ancak buradaki güzel kızların duygulu ve samimi duruşları karşısında da gerek evlenmek üzere gerekse de birlikte yaşamak üzere karar veren ve görece iyi geliri olan yabancılar olunca, konu ile ilgili kanun uygulayıcılarına da gün doğmuştur artık… Sonuçlar ise, ya büyük ölçüde rüşvetlerle konunun üstü örtülmekte ya da uygulayıcıların kabul edebileceği kadar rüşvet verilmesine rıza gösterilmediği anlarda da, 15 günlük hapis, para cezası ve sınır dışı edilme şeklinde tezahür etmektedir. Yabancıların da ağırlıkla Türkiye’den gidenler olduğu göz önüne alındığında, doğal olarak artık polisin ve ispiyonların gözü bizim topraklardan gidenlere çevrilmektedir.

Türkiye’den gidenlere o kadar kötü muamele ederler ki, bu kötü muameleyi tüm Türkiye polisi başta olmak üzere tüm devlet büyüklerimiz bilir ama kör-sağır numarasına yatarlar, bu konuda konuştuğum, konuyu bilen ve özelliklede mütekabiliyet konusu üstüne tefekkür eden her polis ne yapılması konusunda fikir beyan eder ama siyasi otorite suspustur, sınırdışı etme (deport) işlemi o kadar yaygın ve yoğundur ki, nerdeyse 1.000 yıl önce bu topraklardan ayrılan ataları gibi gruplar halinde göç etmektedirler.

“Dünyanın her yanına kargo taşıyoruz” diye övünen DHL’in bile çalışma izninin iptal edildiği bu ülkeye, öykünerek ne kadar benzedik ya da benzeme niyet ve kararımız var, etrafınıza şöyle bir göz atarak karar verin bakalım.

1 yorum:

tahsinus dedi ki...

Ben bu kız-erkek işlerinin mucidinin Necati olduğunu düşünüyordum, ama anladım ki, Necati'nin de hocaları var... Demek ki bu Necati kopyacıymış. Hem de Türkmenistan'da hiç zırıltı çıkmazken, Necati'nin ülkesinde ciddi ciddi protestolar olurmuş... Çok gözümden düştü bu Necati... Ben de bunu adamdan saymıştım...