TV kanallarında kimsenin sayısını bilmediği spor
programlarının değerleri sadece kendilerinden menkul yorumcularının neredeyse
tamamı, başta da Şansal Büyüka, Ahmet Çakar, Sinan Engin, Rıdvan Dilmen gibi en
abukları olmak üzere, Galatasaray’ın teknik direktörünün işine son verilmesi
üzerine açtılar ağızlarını yumdular gözlerini, hepsi farklı taraflarından
bakarak yorum yaptı iseler de hepsinin birleştiği nokta; “efendim bu hareket Galatasaray değerlerine uygun düşmedi”. Yani
bunları tanımayan birileri izliyor olsa, kesin her biri için “derin Galatasaray uzmanı” derler hatta
derin feylesof, derin ulema, derin hoca bile diyebilirler, oysa biraz izleseler
kararları hemen “bildikleri yanıldıklarına
yetmiyor”a evrilecektir, çünkü bilgilerinin sığlıkları, çapsızlıkları
karşıdan hemen sırıtmaya başlıyor bu zevatın ama ne gam…
Fatih Terim nasıl olurmuş ta “eleman” olurmuş, tabii ki bu çocuklar ilkokulu bile torpille
bitirmişler, ortaokulu ise nasıl bitirdikleri hala belirlenemeyen, sonra artık önemi
kalmaması itibariyle de gerisi gelmiş olduğundan, bu sözcüğün bile anlamını
bilebilecek bilgilere haiz olamadıklarından, bildiklerini zannettikleri ile
ancak evlerinin ve ceplerinin yolunu bulmaya yarayabilecek kişiler ta başından
itibaren, her neden olduğu pek bilinmiyor gibi zannedilse de dedikodusu
kulaktan kulağa yayıldığından akla uygun bir durumu olan izaha dayalı bilinen
konuda kayıtsız şartsız diretiyorlar… Yahu bu adamlar anlaşılmaz (ama tahmin
edilebilen) bir biçimde Terim’ci olmuşlar, ısrarla ve koro halinde “madem Fatih Terim’i getiriyorsunuz,
kulübün anahtarlarını ona vereceksiniz” teranesini tekrarlar dururlar,
bunlara göre “eleman” kelimesi o
kadar kötüdür ki, duyduklarında zührevi hastalıktan söz ediliyormuşçasına bir
hal almaktadır yüzleri, ısrarla sarfedilen cümleye göre ortaya çıkan anlama
bakıp konuşmak gerekiri bile göz ardı ederek, bu sözcükten anladıkları
anlayabilmeleri ile sınırlı olunca yapılacak bir şey kalmıyor…
Mersinidmanyurdu maçından sonra, soru soran
birinin basın mensubu olmadığı gerekçesiyle de tüm gazetecilere de fırça atarak
basın toplantısından ayrılırken “bunu da çek” diyerek sadece evde göstermesi ya da
görmesi gereken yerlerini göstermiştir ama kendisini imparator yapanlardan “gık” çıkmamıştır, eee tabii ki, bunlar gücü yaratıp güce
tapan cinsinden olan Şansal Büyüka, Sinan Engin ve Rıdvan Dilmen gibiler ise
söyleyemezler ve ilaveten mezkûr gazeteci de başta
olmak üzere bu terbiyesizce tavra diğerlerinden ses çıkmaması da bir basın
ayıbı olarak yazılacaktır tarihe… Tabii ki yazının başında belirtilen zevat
başta olmak üzere tüm benzerleri için, “bunu
da çek” Galatasaray değeri oluyor ve herkes yine hep beraber susuyor… Yuh
olsun size be yuhhhhhhh… Hala yaşanan bu kötü olayın üstünden bu kadar zaman
geçmesine karşın, bakıyorum da bazı Terimci kalemşörler ve kelamşörler, ki
bunlar ciddi biçimde suyun başını tutmuş durumdalar, lafı eğip bükmekle,
kelimeleri durumu kılıfına uydurma noktasında sündürmekle meşguller, ne diyelim
seviye bu işte… Yine bu köşe başlarına oturmuş, yağdanlıktan kaleler, yok
oradaki gazeteci değilmiş, miş, miş deyip duruyorlar, yahu güldürmeyin insanı
be yalakalar, peki Osman Tamburacı da mı gazeteci değildi, ne yaptınız peki o
konuda… Ben kendi adıma, kavli beladan beri bir Galatasaraylı olarak, Galatasaray
değerleri, tenasül organlarını gösterip bunu da çek demek ise, bu yaklaşımı
şiddetle ret ediyor ve bunu sindirenlere de yeniden kocaman bir yuhhh diyorum…
Ayrıca, anlaşıldığı kadarı ile yasalara uygun olmakla birlikte, yine
anlaşılabildiği kadarıyla da borsada alavare dalavere çevirerek, bütçesel
rahatlamalar yaratılmasının da ahlaklı bir davranış olmadığını iddia ediyor ve
bunu olumlayan Galatasaraylılara da yahu benzer kötü bir şey başınıza gelmeden
de karşı çıkmayı başarabilmelisiniz önerisinde bulunuyorum. Anlayın gari biraz
da az kelam ile yetinin…
Galatasaray’dan giderken bir daha asla teknik direktör
olarak dönmem dedi ama geldi, gelirde, iddia ediyorum yine de gelecektir, canım
yurdumun insanlarının hafızası bu kadar kısa olunca, adam da nasıl olsa
unutuluyor kabilinden işkembe-i kübradan sallıyor gitsin, bir önceki yazımda,
ne sözler verdi ve neleri yaladı yuttu konusunda bir hayli fazla örnek vermiş
idim, tekrar etmeyeceğim, bir Galatasaraylı asla düşünmeden konuşmaz, konuştuğu
şekilde de davranış gösterir olmalıdır diyorum… “Milli takımı ve Galatasaray’ı
çalıştırmış ve çalıştıran bir teknik direktör, herhangi bir eleştiri karşısında
kendini bu kadar kaybediyorsa, kaybettiği anda da terbiye sınırlarını çoktan
aşmışsa, hatta normal şartlarda mahkeme konusu olacak hakaretleri ediyorsa sağa
sola, o kişi, hangi başarıyı elde ederse etsin, artık Milli Takımın ya da
Galatasaray’ın başında kalmamalıdır” diyemedi bu köşe başlarını tutmuş somun
pehlivanları, oysa ne demeleri gerekirdi yeter artık bu kadarına da pes vallahi…
İsviçre, Belçika ve Ermenistan maçlarında yaşanılan utanç manzaraları sonunda
yapılması gereken buydu, hadi olmadı Mersinidmanyurdu maçında olmalı idi, o da
olmadı… Eeeee tabii ki bunlar futbol değerleri idi, Galatasaray değerleri idi
ya, olmaz tabi ki…
Kafalarda soru kalmayacağını iddia ederek düzenlediği basın
toplantısında diyor ki adam; “bende burada telefon kayıtlarını mı çıkarayım,
bende telefon kayıtlarını mı göstereyim” aman kalsın beyefendi, sen basın
mensuplarına gösterdin göstereceğini, onlardan da ses çıkmadığına göre
gördüklerinden de memnunlar ya… Diğer taraftan görünen ve anlaşılan o ki
tarafların birbiri hakkında söylediklerinin hepsi doğru, sadece taraflar karşı
tarafta kendi gördüklerini söylüyorlar ama bizim tarafımızdan da görünen şu ki;
“birbirleriniz hakkında söyledikleriniz
olayın tamamını teşkil ve teşmil ediyor”
Tabii Galatasaray değerleri; bir başkanın çıkıp bir yönetim
kurulu üyesi için bir futbolcu transferinden 50.000 euro komisyon aldığını
iddia etmesi karşısında, mezkûr yönetim kurulu üyesinin de mezkûr başkanı hedef
alarak kulüpten aldığı 2.000.000 doları Galatasaray menfaatleri için
kullandığını umuyor olmasının söylenmesinin üstünden neredeyse 5 yıl geçmiş olmasına
rağmen, ne Galatasaray kongresinden ne de bu mezkûr ahlak komitelerinden ses
çıkarılamamış ise, zedelenmiştir, irtifa kaybetmiştir ve ne yazık ki, artık Galatasaray
değerleri adına tabii ki diyecek ilave bir şey kalmıyor… Canım Yurdumda
liderlik kursu verecek adam kalmamış gibi, magandalığın, sığlığın ve hatta
küstahlığın temsilcisi birisinin TÜSİAD üzerinden tüm işadamlarına hitap etmesi
ve ağızlar açık vaziyette dinlenilmesi gibi abukluklar yaşanıyorsa ve
dolayısıyla her şeyin bu kadar değersiz olduğu günümüzde “Galatasaray değerleri” nasıl olur da değişmez, bükülmez ve eğilmez
olur. İşte oldu, siz çok yaşayın… Artık kimse 3 kuruş para kazanıyor diye bizi
uyutmaya kalkmasın, artık ne Galatasaray ne Fenerbahçe ne Beşiktaş değeri
kalmıştır ne de futbol değeri, Allah Rahmet eylesin… Futbolumuza artık tam bir
magandalık, cehalet ve bilgisizlik ve de ilaveten saygısızlık, sevgisizlik ve
hoşgörüsüzlük hâkim olmuş durumda, ne dersek diyelim durumda değişmiyor, çünkü
gündemi bu seviyedeki muhteremler belirliyor ve bunların da asla ve kata “değer” gibi bir dertleri yok, bunlar
için sadece dönen para önemli, buradan ciddi manada nemalanıyorlar ya, onlar
için her şey mubah, yeter ki musluklar akmaya devam etsin… Bunlara sorun
bakalım, ne oluyor bu doping hikayeleri, ne oluyor bu şike hikayeleri, hemen
yalan ya da zinhar yok diyeceklerdir. Sahibinin sesi bu guguk kuşlarından “değer”
öğrenecek kimse olabileceğini düşünemiyorum… Varsa da, Allah selamet versin
onlara…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder