“Tek
Parti”
döneminin zulüm dönemi olduğunu söyleye söyleye iktidara gelip, yepyeni bir tek
parti dönemi yaratmanın yolunu bulan Demokrat Parti Yönetimi, Amerikalı
akıldanelerinin kulaklarına sufle ederek kendilerini cesaretlendirdikleri “Mc Carthy” uygulamalarının benzeri, önceleri
muhalif her unsuru bilahare de kendilerine destek vermeyen herkesi ve her
kesimi susturmayı ve yok etmeyi hedefleyen “Tahkikat
Komisyonu”nu, tereddüt dahi etmeksizin kendi saltanatlarının sürmesi adına
uygulamaya koymuşlardır. Türkiye siyasi hayatı açısından çok önemli bir süreç
olarak tarihe geçen “Demokrat Parti” dönemi, hamamda türkü çığıranları bile
kıskandırır biçimde, kendi kendilerine ve Göebbels bile imrendirecek şekilde “beyaz ihtilal” yapıyoruz, algısı
yaratılarak, 3 dönem üstüste seçim kazanmanında üzerlerinde yarattığı zafer
sarhoşluğu ile kendilerine biat etmeyen her kesimi yok etmenin her türlü
numarasını çevirilen, her yola başvurulan bir dönemdir. Dönemin ilk yıllarında
Demokrat Parti, genelde Amerikanın Sovyetler Birliği ile girdiği her alandaki
yarışmasının, özelde de ülkenin emperyalizmin bu çılgın hamlesine teslimiyet
bayrağı çeken bedhahların kara propagandası ile yaşanan ve teslimiyetin
bedelinin defaten tahsili neticesinde ekonomideki dinamizm, özellikle 2. Savaşın
kara günlerinde haddinden fazla sıkıştırılmış vatandaşın gözünü boyayarak,
sonraları çokça lanetledikleri halde üzerlerinde defosu bulanacak şekilde kalan,
dönemin aydınlarının önemli bir kısmını bile yandaş haline getirmişttir. Dönemin
muktedirlerinin tercihlerinin emperyalizme teslim olmak olması hasebiyle
aldıkları uluslararası sınırsız ve orantısız destek sayesinde yoğun şekilde özgürlükçü,
yenilikçi ve demokrat propagandaları kısa vadede işe yaramış, gözler kamaşmış
olsa bile, “sırları dökülmüş ayna” misali
aslına rücu eden fikriyat, despotik
ruhu kaçınılmaz olarak dışavurmuştur. Dışavuran despotizm artık muhalefet edilmesine
tahammül edemez hale gelmiş, başlarda gözleri kamaşan unsurlar tekrar ayakların
yere basması neticesinde yaşadıkları cilalı
kısa süreli rüyadan adeta övendire kullanılarak uyandırılmış, önceleri
CHP hedefmiş gibi gösterilen saldırılar, meclisi, üniversiteleri, basını, yargıyı,
orduyu ve her türlü muhalefeti de hedefleyince, kış uykusundaki dimahlar
uyanmaya başlamıştır. Demokrat Parti ilk başlarda, CHP yi hedef alıp, devletin
her türlü imkanını kullanarak muhalefeti susturduğu ve bastırdığı iddiaları ile
hayli taraftar bulmuş iken, sırlar dökülmeye başlayınca basında aleyhte yazılar
ve haberler yapılmaya başlamış ve uyanan dimahlarında etkili muhalefet yapmaya
başlaması neticesinde, köşeye sıkıştıkça karşı yeni hamleler, sonu neye mal
olursa olsun ruh haliyle ardı ardına alınmaya başlamıştır. Yasalardaki
anti-demokratik unsurları derhal ayıklayıp kaldıracağım vaatleri çabuk
unutulmuş, eskisini de mumla aratacak şekilde ceza yasalarını daha
ağırlaştırararak daha fazla baskı uygulayabilme cihetine gidilmiştir, tıpkı tüm
ardılları gibi, tıpkı tüm benzerleri gibi... Arda arda gelen baskıcı
uygulamalar, memurların siyasi haklarının sınırlanması ile başlayıp,
yargıçların ve profesörlerin erken emekli edilmelerine kadar hatta sorgusuz
sualsiz memur işten çıkarılmasına kadar varan abuk subuk ve devlet ciddiyeti
ile bağdaşmayan noktalara vardırılmıştır... Artık akli muvazene yitirilerek
gözler kendi çıkarlarından başka şeyi görmez hale gelince, yargının kendileri
için “el freni” olduğu gerekçesiyle,
aralarında Yargıtay Başkanı, Yargıtay Üyeleri ve Cumhuriyet Baş Savcısı emekliye
sevk edilince, muhalefet ve basının önemli bir bölümü konuyu sürekli işlemeye başlar,
hatta bazı katıksız Demokrat Parti destekçisi gazeteler bile taraf
değiştirince, ve hatta Demokrat Parti kurucularından Fuat Köprülü istifa edip
muhalefete başlayınca, artık kaçınılmaz olarak “tam susturacağız” moduna
geçilmiştir.
Mecliste “Tahkikat
Komisyonu” gibi masumane bir ad altında ve tüm üyeleri Demokrat Partili
olan bir komisyon kurularak; tüm siyasi faaliyetler hakkında önleyici karar
almak; mitingleri, toplantıları yasaklamak, muhalefet ve basın aleyhinde ortaya
atılan tüm iddiaları soruşturmak, her türlü yayını yasaklamak, yayın
organlarının basım ve dağıtımını durdurmak ve kendilerince gerekli görülen her
belgeye el koymak gibi başta olmak üzere her türlü kararı almak mezkur
komisyonunun görevlerinin başındaydı ve komisyonun öngöreceği önlem ve kararlar
kesin olup, bu önlem ve kararlara zinhar itiraz edilemeyecekti. Mezkur
komisyonun evvel emirdeki kararlarından bazıları, partilerin kongre ve miting
düzenlemelerini yasaklamak, komisyon kararlarının basın yoluyla eleştirilmesi
ile Mecliste bile aleyhte soru önergesi verilmesinin önüne kararnameler
yayınlayarak geçilmesidir. Bazıları tüm bu söylenenleri, despotik uygulamaların
odağı olduğu iddia edilen CHP’yi hedeflediğini söylese de, ne yazık ki benzer
programları ve hedefleri olmasına rağmen, önce MP (Millet Partisi) bilahare
devamı CMP (Cumhuriyetçi Millet Partisi) biat etmiyor olmalarından ötürü hedef
olmaktan kurtulamamışlardır. O kadar kurtulamamışlardır ki, CMP ye 5
milletvekiliğinin tamamını veren “Kırşehir ili”, özel bir kanunla ilçe haline
getirilmiştir, varın siz öfke ve kinin büyüklüğünü düşünün. Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası, Serbest Cumhuriyet Fırkası gibi parti kurulma
girişimlerinin, dönemin muktedirleri tarafından ilgasını içine bir türlü
sindiremeyen gruplar, günümüze kadar hiç durmaksızın girişimde bulunmuş ve
Cumhuriyetin kurucularından ve kurucu felsefesinden rövanşı alma çabasını sürdürmüşler
ve sürdürmektedirler. Mezkur girişimlerin ezcümle bu kabilden olduğu bilinerek
geleceğe bakmak gerekmektedir. Tarihten ders almayanlar için tarihin
tekerrürden ibaret olması mukadder görüşünden hareketle, demokrasi şehidi diye
anılanların icraatlarını bir kez daha hatırlayarak, tüm çağdaş anayasaların
öngördüğü kuvvetler ayrılığı ilkesini yok sayarak tüm kuvvet ve yetkileri tek
elde toplayanların, muhaliflerine tahammül edemeyenlerin, meclis çoğunluğu
bendedir istediğimi istediğim gibi yaparım diyenlerin, asla ve kata
unutulmaması gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder