Ülkedeki televizyon kanallarının; istisnasız ve
kesintisiz, kendisinden söz ettiği ya da açılışlarından yapılan haberleri ya da
necip Türkmen milletine hitaplarının yayınlandığı, abartmasız neredeyse TV
yayınlarının tamamını oluşturan nadide bir özelliğe sahip bulunan, Yeni
Türkmenistan’ın kurucu lideri, Saparmurad Niyazov ya da kendisine hitap
edildiği biçimiyle “Türkmenlerin lideri
olarak onları aydınlık ve esenliğe çıkaracak yegane Türkmenbaşı’sın” gazı
ile “ömür boyu lider” olarak
payelendirilen, konuşma üslubuyla, tam da örnek alınacak(!!!) bir liderlik
oluşturmuştur. Madem kendileri nadide bir örnektir, alınmalıdır netekim... Ve
de örnek alınmaktadır, netekim... Hele yazdığı ve dillere destan “RUHNAMA” isimli kitabıyla, günümüze ne
kattığı ya da katabileceği konusunda ne dediği asla anlaşılamayan ve
anlaşılamayacak, mezkur kitap ile derç olunan irade-i seniyenin hikmeti
anlaşılamazsa ya da mazallah ezbere bilinmezse, sürücü belgesi bile
alamayacağınız, bir kutsiyet oluşturmaktadır, Muhterem Beyefendi... Tüm okullara
başlangıçta, bazı ülkelerdeki hazırlık sınıfları gibi, mezkur ülkenin de, “RUHNAMA” merkezli hazırlık sınıfları
bulunmaktadır, muhteremin devr-i hükümranlığında, neyseki şimdiki liderin,
muhtemelen yazım aşamasında olunduğu rivayet edilmesine rağmen ve mevcut ahvale
binaen, kitapsızlığına sığınılarak pabucu dama atılmıştır. Mezkur lider,
öylesine yüce bir konuma getirilmiştir ki, herhangi bir yüksek bina olsun ve
üzerinde “Halk, Watan, Beyik
Türkmenbaşı” yazılmasın, zinhar olamaz... Tahtının tam da sallantıda
olduğunu iddia edilen, hatta ha gitti, ha gidiyor, beklentisine girilen bir
dönemde, dünyanın birçok diğer ülkesinde de örneklerine rastlanılır biçimiyle,
zorluk derecesi bir hayli yüksek, kurmacası pek bir basit olduğu iddia edilen
ya da anlaşılan, başını da uslanmaz ve iflah olmaz muhteris muhaliflerin
çektiği, havan toplu ve roketatarlı, çok şükür ki başarısız, bir suikast
girişimi mucibince bir hükümet darbesi zuhur ediverir, suikast arkasında ne
kadar muhalif varsa derdest edilir, neredeyse tutuklanan tüm muhalifler ağız
birliği etmişcesine ve Allahın yarattığı nedametle de, “Türkmenbaşı Allah’ın bize bir lütfudur” açıklamalarıyla, durumu
kotarırlar... Köroğlu’nun, rüyasına girerek, kendisinin ne ulu bir Türkmen
büyüğü olduğunu anlattığını, anlata anlata bitiremeyen, bir ulu Türkmen büyüğü
olarak ta kendisinin Türmenleri esenliğe nasıl çıkaracağını, çağ atlatacağını
yazıp çizen bu “Yaşulu” muhteremin;
ululuğunun bir karşılığı olarak lideri olduğu Türkmen halkının, boş buldukları
her yere adını yazıyor olması karşısında, Rusya lideri Putin’in bir ziyaretinde
“resmini her yere astırma, kendini öven yazıları her yere yazdırma” benzeri bir
söz söylemesi karşısında kendisinin de “ben mi yazdırıyorum, Türkmenler
yazıyor” dediği bile rivayet edilmektedir... “Çöle buzdan saray yaptıracağım” gibi çılgın projeleri de olduğu
iddia edilen Merhum Türkmen Lider, Saparmurad Türkmenbaşı; depremde kaybettiği
annesinin rüyasına girdiğini söylediği bir gece, saat çok geç oldu demeden ve
Türkmenbaşı için saatin geç olma hakkının olmadığı bilinciyle, hemen Türkmen TV
kanallarının yayına geçmesi emriyle, yayının başlaması üzerine de, kasıla
kasıla, annesininden bahisle, hemen aklına geliverdiği haliyle de, haftanın
günlerinin değiştirileceği ve bir güne de annesinin adının verileceği muştusunu
necip milletine verivermiştir... Artık Türkmenistan’da, Cuma günleri “annagün” dür... Ama lider de olsa,
Beyik te olsa, ademoğlu ölümlüdür ve emri hak vaki olunca, yerine gelen ve muhtemelen
kendi adına bir hazırlık içinde olması hasebiyle, hemen önceki kararları yok
sayar, netekim bu örnekte de böyle olmuştur... Türkmenistan’a düştüğü iddia
edilen göktaşına bile, Türkmenistan’ı seçmiş olması hasebiyle kutsiyet biçen,
muhterem mezkur taşın artık kendi adıyla anılacağı talimatı vermiştir, neyse ki
kendisi böyle bir talimatı olduğu açıklamasını hiç yapmamıştır da, kendisini
sevenleri zor durumda bırakmamıştır, tıpkı kendisine benzemeye çalışan
ardılları gibi... Devri komünizmde “kızıl”, devri hürriyette “yeşil” olma
tercihi yapmış, Beyik Türkmenbaşı olduğu gün, hemen beyaz saçlarını siyaha
boyatmış, Türkmenistan Havayollarına ait tüm uçaklarda herkesin göreceği bir
yerde büyük bir fotoğrafı olan, kapalı yerde sigara içilmesini serbest bırakıp,
açık alanlarda içilmesini yasaklamış, altın diş yaptırılmasını yasaklamış, 35
yaş altı bekar Türkmen kızlarının yurtdışına çıkışını yasaklamış, otomobillerde
radyo dinlenmesini yasaklamış, yaygın kablo TV yayınlarını yabancı kanallar
izleniyor diye yasaklayıp çanak antenlerin evlerin duvar, balkon ya da çatılarını
mantar gibi kaplamasının önünü açmış, benzeri abuk subuk kararlara imza atmış,
hatta kendisine “peygamber” denmesinin önerilmiş olduğu bile iddia edilen muhterem ilave olarakta, kendisinin söylediği
herşeyi kabul eden bilahare de kendi kararlarıymış gibi açıklayan bir anlamda
ihtiyarlar heyeti gibi duran “yaşulular” meclisi üstünden de demokrasicilik
oyunu oynamakta idi, çok şükür şimdiki lider çok partili hayata geçti de durum
kurtarıldı...(!!!)
Kendisine her sorulduğunda ülkesinin çok
partili bir demokratik ülke olduğu cevabı veren Türkmenbaşı, ülkesine gerçek
anlamda ne çağdaşlaşma, ne modernleşme, ne demokratikleşme gibi hedefler
koymamış olup, tek derdi, belki de bağımsızlığın ilk gününden bu yana etkisi
altında kaldığı, çokuluslu şirketlerin gizli temsilcileri durumunda olan,
Almanya, AB, ABD fonlarından sınırsız beslenen “sorozcu” ekiplerin etkisiyle ya
da son tahlilde yardımıyla liderliğinin devamıdır... Tek dert odur, maksat
lider kalabilmektir...
Evet; benzemek isteyene örnek olmaya devam eden
Türkmenistan’ın merhum lideri “Beyik Türkmenbaşı” orada dimdik ayakta
durmaktadır... Haydi benzemeye çocuklar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder