Salı, Mart 01, 2016

GALATASARAY'IN PERİŞANLIĞI VE YÖNETİM


UEFA Kupasında; 2-1 kaybedilen Lazio maçından sonra Galatasaray teknik direktörü Mustafa Denizli, bir gazetecinin, "Galatasaray’da saha içinde umursamaz oyuncular mı var" şeklindeki sorusu üzerine şunları söyledi: "Mutlaka var. Bunları görmemek için maçı izlememek lazım. Böyle bir tabloyla karşı karşıya kaldık." diyerek asıl kafasının ardındaki düşüncesinin ipuçlarını vermiştir. Futbolcular açısından bir umursamazlık söz konusu ise, bu zaten Mersin maçında da, Kayserispor maçında da, Osmanlıspor maçında da, Konyaspor maçında da, Trabzonspor maçında da yok muydu... Vardı ise teknik yönetim mi görememiştir? Peki bu umursamaz futbolcular değil mi idi ki, bir önceki sezonu 3 kupa ile bitirmiş... Ne oldu da birden bunlar umursamaz hale geldiler... Kimse öyle biliyormuş numaraları ya da pozları takınarak; "bu futbolcular yetersiz", "bu futbolcular umursamaz", "bu futbolcular kötü" gibisinden ahkam kesmesin, bunun adı düpedüz başarısızlıkların faturası kesilirse kimden ses çıkmaz ya da en az ses kimden çıkar ve o da kuru gürültüye gider, taktiğinin uygulanmasıdır... Bir taraftan Galatasaray yönetimi, diğer taraftan da kulübün futbol yönetimi başta Mustafa Denizli olmak üzere, yakan top oynuyor misali futbolcuları taraftarların önüne atmaktadır... Sen daha Mersinidmanyurdu'nu, Konyaspor'u yenemiyorsun, peki elinizdeki futbolcular o takımlardakinden de mi kötü, bırakın allahaşkına, aklımızla dalga geçmeyin... İddia ediyorum şu an ki Galatasaray kadrosu bu ülkenin en az Beşiktaş kadrosu kadar, en az Fenerbahçe kadrosu kadar iyidir ve kalitelidir. Sorun yönetme ve organize olamama sorunudur... Sorun da buysa eğer, sorumlular genel yönetim ve futbol teknik yönetimidir, hiç öyle vücudun orta bölümünü sallamaya gerek yok... Kaç takımda Muslera var, Hakan Balta var,          Aurelien Chedjou var, Semih Kaya var, Martin Linnes var, Yasin Öztekin var, Selçuk İnan var, Wesley Sneijder var,   Ryan Donk var, Hamit Altıntop var, Lukas Podolski var, bırakın bu yakan top oynamayı... Gülünç duruma düşüyorsunuz... Hele geldikleri takımlarda birer yıldız adayı olan, Tarık Çamdal, Olcan Adın, Sinan Gümüş gibi futbolcuları da saymamak ayıp olur... Efendim sakatlıklar, efendim cezalılar, efendim formsuzluklar gibi bahanelerinde ardına hiç saklanmayın, sakatlık varsa, cezalılık varsa, formsuzluk varsa sorumlusu ben miyim... Bunların tamamının sorumlusu sizlersiniz, şimdi düşünün Mustafa Denizli hala maraton programında yorumcu olsa idi, ne derdi, o muhteşem gülücüğünü de takınarak, "kolay sakatlıklar iyi çalışmamanın ifadesidir", hemen "bu kadar sakatlık iyi idman yapmayan takımlarda olur" diye cilalı imajın mamulü futbol yorumcuları da kervana katılırlar idi... Peki şimdi biz ne diyeceğiz... Peki tüm bunları söylerken, Mustafa Denizli'nin futbol bilgisi ve tecrübesi gereği bunları bilmediğini mi, bunları düşünemediğini mi söylüyorum, olur mu öyle şey, zinhar, Mustafa Denizli futbolu iyi bilen birkaç kişiden biridir ama onun bilemediği, yönetim ve organizasyon konusudur... Tıpkı, Fatih Terim'in TÜSİAD tarafından düzenlenen yönetim toplantısında, yönetim ve organizasyon üstüne konuşma yapması hasebiyle kendisini, iyi yönetici zannetmesi gibi, bu muhterem de kendisini öyle zannetmektedir, ama kim ne derse desin durum ortadadır... Efendim Galatasaray'ı şampiyon yaptı diyenlere söylüyorum, hayır yapmadı, merak eden o sezon için Galatasaray'ın sözleşmeli teknik direktörü kimdi diye gider TFF ye sorar... Diğer taraftan asla unutulmaması gereken bir nokta da; Fenerbahçe döneminde yabancı sınırı sırasında fazla yabancı oynatmaktan ötürü ceza alınınca "ben yapmadım, o yaptı" yaklaşımını gösterenlerin yönetim konusunda fazlaca gak guk etmesinin, yanlışlığıdır... Yönetici; çıkan yangını söndüren değil, yangın çıkmasını engelleyendir. Evet, Mustafa Denizli'nin bu noktalara gelmesinde Galatasaray kulübünün inanılmaz katkısı vardır, ama o, son 2 sezondur maraton programında Galatasaray için yaptığı açıklamalar ve zımni saygısızlığından ötürü kapısından bile geçmemesi gereken bir yere yeniden Teknik direktör olabiliyor... Hem de tıpkı Fenerbahçe'ye teknik direktör olurken gerçekleştirildiği söylenen bir yöntemle, Galatasaray'a da hayırlı uğurlu olsun ne diyelim... Şapkadan tavşan çıkaracaklar ya; her maça ayrı kadro, deniyorum ve arıyorum numarasına yatarak, bunu ancak destekçi ve dayanışmacı yazarlar söylüyor, onların dışında kimse ciddiye bile almıyor bu iddiaları, biraz komedi olacak ama mesela Sabri'yi kaleye alıp, Muslera'yı santrofora almak ta denenebilir...Büyüka'nın yanında küçüka'lık yaparak insanlar olsa olsa, ancak küçülürler, büyümek ise bağımsızlılığı, kararlılığı ve inanmışlığı sürdürebilmekten geçer... Evet, Biz Mustafa Denizli'yi; hemşehrimiz, arkadaşımız olarak çok severiz ama biz Galatasaray'lıyız ve takımımızı daha çok seviyoruz...

Evet; Galatasaray 2001 sezonundan, yani Faruk Süren'den sonra, yani Mehmet Cansun ve Özhan Canaydın ile birlikte kötü yönetilmeye başlanmış ve hızlı bir Fenerbahçeleşme süreci yaşamıştır ve ne yazık ki bunalım artarak ta sürmektedir. Kötü yönetim ve siyasi tutum takınarak, ekonomik ikbal beklentisi adeta bir saplantı haline gelince, kulübün ali menfaatleri geride kalmıştır, ve ne yazık ki bunun en fazla sırıttığı dönemde, taraftarın çok şey beklediği Adnan Polat dönemi olmuştur. Borç batağı bir kenara, kaybolan prestij ve marka değeri, taraftarın kaybolan güveni ve desteği, her şeyden öte de inanılırlık kaybolmuştur. Hamza Hamzaoğlu'nu gönderirken ne açıkladılar, yok, yönetimin önüne geçen açıklamalar yapıyor, yok, karizması Galatasaray yönetiminin kararlarına uymama noktasına getirdi, yok, Yönetimin önüne geçecek tavırlar gösteriyor, gak guk, yahu mütevazi birinden bu kadar muzdarip iseniz, Mustafa Denizli'nin karizmasını ya bilmiyorsunuz ya da bizi iyi çözdünüz, hani önümüze ne koyarsanız yiyoruz ya... Bu açıklamalar tıpkı; Ersun Yanal'ın pivot santroforla oynamayacağım deyip Hakan Şükür'ü milli takımdan kesip, bir başka pivot santrofor, ki kötü bir kopyasıdır Hakan Şükür'ün, Ersen Martin'i milli takıma çağırması gibi abukluklardır, bunlar, bizleri aptal yerine koymayı bırakın yoksa futbol çökecek, sizin bu doymak bilmez ahmaklığınız yüzünden...

Hiç yorum yok: