UEFA
Kupasında; 2-1 kaybedilen Lazio maçından sonra Galatasaray teknik direktörü Mustafa
Denizli, bir gazetecinin, "Galatasaray’da saha içinde umursamaz oyuncular
mı var" şeklindeki sorusu üzerine şunları söyledi: "Mutlaka var.
Bunları görmemek için maçı izlememek lazım. Böyle bir tabloyla karşı karşıya
kaldık." diyerek asıl kafasının ardındaki düşüncesinin ipuçlarını
vermiştir. Futbolcular açısından bir umursamazlık söz konusu ise, bu zaten
Mersin maçında da, Kayserispor maçında da, Osmanlıspor maçında da, Konyaspor
maçında da, Trabzonspor maçında da yok muydu... Vardı ise teknik yönetim mi
görememiştir? Peki bu umursamaz futbolcular değil mi idi ki, bir önceki sezonu
3 kupa ile bitirmiş... Ne oldu da birden bunlar umursamaz hale geldiler... Kimse
öyle biliyormuş numaraları ya da pozları takınarak; "bu futbolcular
yetersiz", "bu futbolcular umursamaz", "bu futbolcular
kötü" gibisinden ahkam kesmesin, bunun adı düpedüz başarısızlıkların
faturası kesilirse kimden ses çıkmaz ya da en az ses kimden çıkar ve o da kuru
gürültüye gider, taktiğinin uygulanmasıdır... Bir taraftan Galatasaray
yönetimi, diğer taraftan da kulübün futbol yönetimi başta Mustafa Denizli olmak
üzere, yakan top oynuyor misali futbolcuları taraftarların önüne atmaktadır...
Sen daha Mersinidmanyurdu'nu, Konyaspor'u yenemiyorsun, peki elinizdeki
futbolcular o takımlardakinden de mi kötü, bırakın allahaşkına, aklımızla dalga
geçmeyin... İddia ediyorum şu an ki Galatasaray kadrosu bu ülkenin en az
Beşiktaş kadrosu kadar, en az Fenerbahçe kadrosu kadar iyidir ve kalitelidir.
Sorun yönetme ve organize olamama sorunudur... Sorun da buysa eğer, sorumlular
genel yönetim ve futbol teknik yönetimidir, hiç öyle vücudun orta bölümünü
sallamaya gerek yok... Kaç takımda Muslera var, Hakan Balta var, Aurelien Chedjou var, Semih Kaya var, Martin
Linnes var, Yasin Öztekin var, Selçuk İnan var, Wesley Sneijder var, Ryan Donk var, Hamit Altıntop var, Lukas
Podolski var, bırakın bu yakan top oynamayı... Gülünç duruma düşüyorsunuz...
Hele geldikleri takımlarda birer yıldız adayı olan, Tarık Çamdal, Olcan Adın,
Sinan Gümüş gibi futbolcuları da saymamak ayıp olur... Efendim sakatlıklar,
efendim cezalılar, efendim formsuzluklar gibi bahanelerinde ardına hiç
saklanmayın, sakatlık varsa, cezalılık varsa, formsuzluk varsa sorumlusu ben miyim...
Bunların tamamının sorumlusu sizlersiniz, şimdi düşünün Mustafa Denizli hala
maraton programında yorumcu olsa idi, ne derdi, o muhteşem gülücüğünü de
takınarak, "kolay sakatlıklar iyi çalışmamanın ifadesidir", hemen
"bu kadar sakatlık iyi idman yapmayan takımlarda olur" diye cilalı
imajın mamulü futbol yorumcuları da kervana katılırlar idi... Peki şimdi biz ne
diyeceğiz... Peki tüm bunları söylerken, Mustafa Denizli'nin futbol bilgisi ve
tecrübesi gereği bunları bilmediğini mi, bunları düşünemediğini mi söylüyorum,
olur mu öyle şey, zinhar, Mustafa Denizli futbolu iyi bilen birkaç kişiden
biridir ama onun bilemediği, yönetim ve organizasyon konusudur... Tıpkı, Fatih
Terim'in TÜSİAD tarafından düzenlenen yönetim toplantısında, yönetim ve organizasyon
üstüne konuşma yapması hasebiyle kendisini, iyi yönetici zannetmesi gibi, bu
muhterem de kendisini öyle zannetmektedir, ama kim ne derse desin durum
ortadadır... Efendim Galatasaray'ı şampiyon yaptı diyenlere söylüyorum, hayır
yapmadı, merak eden o sezon için Galatasaray'ın sözleşmeli teknik direktörü
kimdi diye gider TFF ye sorar... Diğer taraftan asla unutulmaması gereken bir
nokta da; Fenerbahçe döneminde yabancı sınırı sırasında fazla yabancı oynatmaktan
ötürü ceza alınınca "ben yapmadım, o yaptı" yaklaşımını gösterenlerin
yönetim konusunda fazlaca gak guk etmesinin, yanlışlığıdır... Yönetici; çıkan
yangını söndüren değil, yangın çıkmasını engelleyendir. Evet, Mustafa Denizli'nin
bu noktalara gelmesinde Galatasaray kulübünün inanılmaz katkısı vardır, ama o,
son 2 sezondur maraton programında Galatasaray için yaptığı açıklamalar ve
zımni saygısızlığından ötürü kapısından bile geçmemesi gereken bir yere yeniden
Teknik direktör olabiliyor... Hem de tıpkı Fenerbahçe'ye teknik direktör
olurken gerçekleştirildiği söylenen bir yöntemle, Galatasaray'a da hayırlı
uğurlu olsun ne diyelim... Şapkadan tavşan çıkaracaklar ya; her maça ayrı
kadro, deniyorum ve arıyorum numarasına yatarak, bunu ancak destekçi ve
dayanışmacı yazarlar söylüyor, onların dışında kimse ciddiye bile almıyor bu
iddiaları, biraz komedi olacak ama mesela Sabri'yi kaleye alıp, Muslera'yı
santrofora almak ta denenebilir...Büyüka'nın yanında küçüka'lık yaparak
insanlar olsa olsa, ancak küçülürler, büyümek ise bağımsızlılığı, kararlılığı
ve inanmışlığı sürdürebilmekten geçer... Evet, Biz Mustafa Denizli'yi;
hemşehrimiz, arkadaşımız olarak çok severiz ama biz Galatasaray'lıyız ve takımımızı
daha çok seviyoruz...
Evet;
Galatasaray 2001 sezonundan, yani Faruk Süren'den sonra, yani Mehmet Cansun ve Özhan
Canaydın ile birlikte kötü yönetilmeye başlanmış ve hızlı bir Fenerbahçeleşme
süreci yaşamıştır ve ne yazık ki bunalım artarak ta sürmektedir. Kötü yönetim
ve siyasi tutum takınarak, ekonomik ikbal beklentisi adeta bir saplantı haline
gelince, kulübün ali menfaatleri geride kalmıştır, ve ne yazık ki bunun en
fazla sırıttığı dönemde, taraftarın çok şey beklediği Adnan Polat dönemi olmuştur.
Borç batağı bir kenara, kaybolan prestij ve marka değeri, taraftarın kaybolan
güveni ve desteği, her şeyden öte de inanılırlık kaybolmuştur. Hamza
Hamzaoğlu'nu gönderirken ne açıkladılar, yok, yönetimin önüne geçen açıklamalar
yapıyor, yok, karizması Galatasaray yönetiminin kararlarına uymama noktasına
getirdi, yok, Yönetimin önüne geçecek tavırlar gösteriyor, gak guk, yahu
mütevazi birinden bu kadar muzdarip iseniz, Mustafa Denizli'nin karizmasını ya
bilmiyorsunuz ya da bizi iyi çözdünüz, hani önümüze ne koyarsanız yiyoruz ya...
Bu açıklamalar tıpkı; Ersun Yanal'ın pivot santroforla oynamayacağım deyip
Hakan Şükür'ü milli takımdan kesip, bir başka pivot santrofor, ki kötü bir
kopyasıdır Hakan Şükür'ün, Ersen Martin'i milli takıma çağırması gibi
abukluklardır, bunlar, bizleri aptal yerine koymayı bırakın yoksa futbol
çökecek, sizin bu doymak bilmez ahmaklığınız yüzünden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder