Cuma, Ekim 26, 2018

EGE’DE İNSAN KAÇAKÇILIĞI ve CASUSLUK FAALİYETLERİ


Emperyalist paylaşım savaşlarının en kanlı tezahürü tarihe 2. Dünya savaşı notuyla düşmüş olup, başta Sovyetler Birliği yaklaşık 30.000.000, Çin Halk Cumhuriyeti 20.000.000, Almanya 7.000.000, Polonya 6.000.000, Endonezya 4.000.000, Japonya 3.000.000, Hindistan 1.500.000, Yugoslavya 1.000.000, Hindiçini 1.000.000, Romanya 1.000.000, Macaristan 750.000, Fransa 600.000, İtalya 500.000 insanını kaybederken toplamda da yaklaşık 85.000.000 milyon insanın canına mal olmuş, sayısız yaralılar, yok olmuş kentler, sürgüne düşmüş yüz milyonlarca insan, nükleer belasına gark olmuş bir dünyayı miras bırakmıştır. Ne uğruna emperyalist paylaşım uğruna… Kapitalist dünya sömürge dünyayı nasıl sömürecek, kim ne kadar pay alacak, tek dertleri bu… Savaşın kirli ya da temiz yüzü, vallahi hangisi ise gayri, sonuç bu… Savaşın bilançosu o zamanki dünya nüfusunun yaklaşık 2.000.000.000 olduğu düşünülürse, %5 i kaybedilmiş, yaşamsal faaliyet yürütemeyecek insan oranın da bunun yaklaşık 3 katı olduğunu düşünürsek, savaşın nasıl bir çılgınlık olduğu daha iyi anlaşılabilir, üstelik te yaşanan bu felaketin en büyük faturasını yaklaşık %70 ile sivil halk ödemiştir.…

Peki; dünya genelde böylesine korkunç bir tablo ile karşı karşıya iken, Ege’de suyun karşısında durum nasıl idi, Mihver güçlerinin paylaşımında İtalya’nın işgal etmesi planlanan Yunanistan’ı, faşist Mussolini’nin orduları gösterilen direniş karşısında başarısız olunca, devreye işgalci büyük abi Almanya girer. Kısa sürede Yunanistan boydan boya işgal edilir, kana bulanır, neredeyse taş taş üstünde konulmaz. Faşist Almanya’nın 4 yıl süren işgali neticesinde, ölümler, açlık, sefalet neticesinde oluşan dehşet ortamından, Ege Adaları üstünden Türkiye’ye büyük kitleler halinde kaçışlar yaşanmış ve Türkiye çaktırmadan, Almanya’yı da kızdırmadan bu sığınmacılara kapılarını açmıştır. Yaşanan bazı olumsuzluklar dışında genellikle komşu sığınmacılara kucak açılmış gerek kamu gerekse de halk tarafından… Zorda kalan komşuya ahali ekmeği vermiştir, tahılını vermiştir, evini paylaşmıştır. Çok çeşitli rivayetler var konu ile ilgili ama sonraları altın saatler mi, altın kaplama mutfak eşyalarımı sokaklarda satılır hale geldi, fazla da karıştırmayalım isterseniz.

Bu sırada Yunanistan’da durum nasıl idi denilince de işgali takiben Yunanistan; Almanya, İtalya ve Bulgaristan arasında üç işgal bölgesine ayrılmış ve savaş boyunca bu üç devlet tarafından adeta tarumar edilmiş, işlenen pek çok zulme sahne olmuş, bu zulümlere işgal esnasında açlık nedeniyle yaklaşık 500.000 kişinin ölmesi de dahildir. İşte bu şeraitte başını komünistlerin çektiği büyük bir direniş örgütlenmekte ve komünistlerin bir hayli etkin olduğu EAM (Ulusal kurtuluş cephesi) kurulur, ciddi bir hazırlık dönemi sonucunda da ELAS (Yunanistan Ulusal Kurtuluş Ordusu) oluşur ve aktif direniş düzeni yaratılır. Muhtemel o ki; savaş sonrası durumu ve yeniden oluşturulması gereken düzenin karar vericileri, Yunanistan için verilen karar mucibince İngiliz hükümranlık alanında kalacağından olsa gerek aynı dönemde, Anadolu’ya sığınan Yunanlılar arasından İngiliz istihbarat servislerince gerek Kıbrıs’ta gerekse de Mısır’da tedris edilen ekiplerce, muhtemel bir Yunanistan Komünist egemenliğine de yol açmayacak planlar çerçevesinde İngilizler marifeti ile EDES (Yunan Ulusal Demokratik Birliği) oluşturulur. ELAS işgalci Almanya’ya karşı yürütülen savaşın neredeyse tüm yükünü üstlenirken İngilizler tarafından organize edilen EDES ise esas olarak savaştan sonra Yunan komünistlerinin etkisizleştirilmesi için tüm gereken hazırlıkları yapıyor ve bu uğurda da ELAS’a saldırmaktan geri durmuyordu. Hay Allah bu konu uzadı, Yunanistan iç savaşı konusunda değerli çalışmalara bakılması gereğini hatırlatarak, asıl konumuza gelmek istiyorum.

Yunanistan’da açlık, sefalet ve nihayetinde ölüm korkusu nedeni ile Yunan halkı için daha güvenli bölgelere sığınmak kaçınılmaz bir sondur, bulabildikleri, edinebildikleri her yol ve vasıta ile ülkemiz topraklarına sığınmaktadırlar. Vasıta bulabilme şansına erişen asker ve sivil binlerce Yunanlı, ülkesini terk ederek Anadolu topraklarına sığınmıştır. Tıpkı bugün Suriyelilerin başına gelenler gibi ne yazık ki o dönemde de Yunanlıların başına benzer şeyler gelmiştir, teknelerin dalgalı denizlere dayanamaması, Alman uçaklarının takibinden kaçılamaması, kaçakçıların önem göstermemesi vs gibi gerekçelerle ölümler yaşanıyor… Ancak bu karmaşalar içinde başkaları da var, tekneleri ile dolaşan sahillerimizde, İngiliz istihbaratçıları, mezkûr konu ile ilgili anıların anlatımı gerek Yunanistan gerekse de Türkiye edebiyatı bir hayli zengindir. Peki; ne yapıyordu bu İngiliz İstihbaratçıları, herhalde insani yardım peşinde değillerdi, tabii ki buradan devşirdikleri ve savaşçı olma ihtimali yüksek olan insanlar önce Kıbrıs Adasındaki İngiliz üslerini oradan da Mısırdaki İngiliz üslerine taşındılar, eğitildiler ve donatıldılar ve sonra da Yunanistan iç savaşında iktidarı emperyalist güçler lehine almak üzere cepheye sürüldüler. Bu bağlamda Çeşme ve Ilıca’daki kamplardan 10.472 Yunanlının Kıbrıs ve Suriye üzerinden Mısıra gittiği kayıtlardan anlaşılmaktadır, bu da kayda girebilmişler için, bir de kayda giremeyen ekipler var… İngiliz istihbaratçıları hangi tekneleri, gemileri kullandılar acaba diye düşünüldüğünde herhalde İngiliz Bayraklı gemilerin kullanılması, merkezi Hükümetin Almanya desteği tercihi karşısında mümkün olmayacağı sarihtir. Peki; ne olmuştur sizce, evet, kemal-i suhuletle idrak edileceği üzere burada gemileri olan %100 yerli ve milli taşeronlar devreye girmiştir ve onlar ki bilahare Ege sahillerinin zengin erkanını oluşturmuştur. Ayvalık, Didim, Foça, Karaburun, Çeşme, Kuşadası, Bodrum, Marmaris, Datça gibi sahil kasabalarını dikkatinize sunarım. Bakın bakalım etrafınıza dönem itibari ile gemi sahibi kimler var, kimler gemi işletmeciliği yapmış… Hani denilir ya, küp küp altınları varmış tevatürü, bir de böyle bakılmalı o küp küp işine… Bu bir ipucu olabilir, şahsi menfaatlerini müstevlilerinin siyasi emellerine tevhit edenlerin kim olduklarını anlamak için…

Hiç yorum yok: