Pazar, Haziran 21, 2020

BERBER SABİT

“Sabit Sağlam” halamın oğlu, Berber, Fenni Sünnetçi ve Sıhhiyeci yani iğneci, bakışları ve boyu, kilosu, yüz hatları, duruşu ile bende her zaman bir “Mustafa Kemal Atatürk” portresi oluşturmuştur. Bilmiyorum, bu portre başkalarında da oluşmuş mudur? Yoksa sadece bende mi böyle oluyordu? Babam en küçük çocuk ve deyim yerinde ise de tam teşekküllü “tekne kazıntısı” … Tüm yeğenleri kendisinden büyük nerdeyse, birkaç amca oğlu haricinde… Babamın ablasının oğlu Sabit Sağlam kendisinden büyük, ancak bakılınca geçen yüzyılın başındaki aile yapılanmasına çok da aykırı duran bir durum değil. Savaşlar, Tıbbın görece geriliği, erken evlilikler vs gibi daha birçok nedenden ötürü ailelerde sıkça görülen durumlar bizim ailede de kendini göstermiştir, anlaşılacağı üzere… 

“Berber Sabit” adı ile maruf halamın oğlunun berberliği yanında esas meşhur olduğu dal ise diğer 2 faaliyet alanına tur bindirmektedir, o fazlaca söylenmese de “Sünnetçi Sabit” olarak daha ön plandadır. Bayramlarda ve diğer özel günlerde Halam mutlaka ziyaret edilirdi, uzun yıllar hareket kabiliyetini yitirmiş vaziyette hareketsiz yatıyor olsa da mutlaka ziyaret edilir, eli öpülür, hürmet gösterilirdi. Kendisine, 24 saat esası ile bakacak birisinin mutlaka olması ve şimdiki gibi profesyonel hizmet sunan kurumların da olmaması, en azından Çeşme’de olmaması nedeniyle, halamın kızı Sema Ablamız, kendisini feda ederek evlenmemiş ve annesinin bakımına vakfetmiştir kendisini. Bu vesile ile başta Halam ve kızı Sema ablayı saygılarımla bir kez daha yad ediyorum. Hatırladığım kadarı ile bu ziyaretlerimizin hiç birisinde, aynı evde yaşıyor olmasına rağmen Sabit Abi ile evde hiç karşılaşmamıştık. Küçük bir detay var mutlaka bilinmesi gereken hem Sabit Sağlam hem de Sema Sağlam babamdan büyük olmalarına rağmen ben kendilerine belki de protokol gereği “Abi” ve “Abla” diye seslenirdim ve onlar ya da bir başkaları da bunu asla yadırgamazlar idi.

Sabit Abi’yi; Çeşme Çarşı İçindeki küçük berber dükkanından bilirdim, nedendir bilmem, tıraş olmak için bir kez dahi kendisine gitmemişimdir. Dükkanını bilirim, hatta aklımda kaldığı kadarı ile muhteşem bir ahşap “berber koltuğu” vardı, kendisini yakinen tanıyan, hatta kiraladığı dükkânın sahiplerinden Hüsnü Karaman’dan geçen günkü sohbetimizde öğrendiğim kadarı ile mesleği bırakmasına rağmen mezkûr koltuğu uzun süre başka başka depolarda koruyor olduğudur. Bir de masif ahşap ve kenar profilleri oyma olan kocaman aynası vardı, her berberde benzerlerinin olma ihtimalinin az olabileceği cinsten hem de.

Benim, her bizim cenahtan çocuğun olduğu gibi, tüm hayatımı etkileyen yakın ve fiili tanışıklığım halam oğlu ile, sünnetimdir. Henüz 9 yaşında hayatın gerçeklerinin fazlaca öğrenilemeyeceği evresinde bu Atatürk portreli adam o güne kadar hala oğlu iken birden önümde elinde usturası ile “nazik aletimden” kendilerince fazlaca olan bölümünden birazcık kesmek üzere hazır ve nazır iken ben de tıpkı bir cenderede kıpırdama şansımın olmadığı bir halde, hatta İsa’nın çarmıha gerilişini bile kıskandıracak bir vaziyette kapanda idim. Hayal edin Allah aşkına, adamın biri bir ayak bileğinden bir diğeri ise diğer bilekten mengene gibi kavramış bir diğeri ise arkadan kolları çapraz istikamette kavramış ve olanca kuvveti ile geriyor, bir başkası ise elinde kocaman bir lokum ile bağırır iken ağzını açmanı bekliyor ki bağırdığın anda ağzına kocaman lokumu tıkacak. Tablo bu. Zaten sünnetin olacağı söylendiği andan itibaren mahallede yaşça biraz büyük abilerimiz, sol elinin diğer parmakları kapalı vaziyette iken işaret parmağını uzatarak sağ elinin işaret ve orta parmaklarını makas ile kesiyormuşçasına bir hareket çekerek diğer taraftan da yüzlerini iyice zorlu bir durum yaşanacağını tebarüz ettirircesine “kopsi kefali” demeleri zaten sizi yeterince germiş vaziyette iken bir de üstüne bu tablo… Sünnet olacağının açıklandığı günden itibaren olumlu sayılabilecek bir destek olmadan hatta dalga geçercesine yaklaşım gösteren günlük ilişkilerin, arkadaşlıkların, son anda yaşadığın İsa’nın çarmıha gerilişinden daha da azametli görünen sonuçları ağır olan tablo… Tüm bu yaşananlardan sonra da “artık sende erkek oldun” geyikleri, bu tablonun mezkur yaşlarda kaldırılabilecek bir ruhsal tablo olduğunu dün de düşünmedim  bugünde düşünmüyorum. Zaten kimilerine göre abuk subuk kimilerine göre de ciddi bir merasim olan sünnet yöreye, varsıllığa, itikata, görgüsüzlüğe göre, çok çeşitli biçimleri ile icra edilmektedir. Kimilerine göre 40 gün 40 gece, kimilerine göre 3 gün 3 gece kimilerine göre de oldu da bitti maşallah…

Evet tekrar hala oğluna gelelim. Yaklaşık 1 aydan beri artık sünnet olacağım belli iken, görece büyüklerimiz “kopsi kefali” teraneleri ile dalga geçer olmuş, sünnetlik adı ile maruf beyaz pantolon, beyaz gömlek ve üstüne benzer evsafta bir pelerin giydirilmiş, şimdi nereden temin edildiğini hatırlamadığım bir at bulunmuş ve günün önemine binaen süslenmiş, bir davul ve bir zurna günün moda müziklerinin icraatıyla, sokak sokak gezdirilmiş idim. Bütün bu fasıllar kısacık sürse de “hala oğlumun” sen çarmıha gerilmiş vaziyette iken önüne matah bir iş yapacakmış sırıtmasıyla oturmuş olduğu anın bitimsiz olduğunu yaşamaktasın, bitsin bu ızdırap Allahım diyorsun ama senin dışında herkes rolünün tadını çıkarmaktadır. Her şey gibi bu fasıl da bitiyor, sonra arkasından sanki çok ihtimam gösteriliyormuşçasına birkaç da pansuman, haydi geçmiş olsun. Tüm bu safahatın sonunda yaratılan mucize, ki bu sana göre, pisuvarların icadı ve milletin yan yana çövdürmeye başlaması ile sükût-u hayale dönüşür, çünkü kıyaslamalı olarak herkes sünnet öncesi dümdüz defettiklerinin artık ya sağa ya da sola gittiğine tanıklık eder. Güzelim aletten geriye bu kalmıştır ve ilgili herkes bununla idare edecektir gayri.

Dönem itibari ile seçenek, Sünnetçi Sabit ile Sünnetçi Bekir ile sınırlıdır, seç seç al, mezkûr muhteremlerin de mesleki erbablıkları nereden gelir, nasıl bir eğitilmişlikleri vardır, kimse bilmez. Kerametleri kendilerinden menkuldür. Berberlik bilinebildiği kadarı ile usta çırak ilişkisine dayanır da sünnetçilik nasıldır, akıl sır ermez. Mesela usta, çırağına bak oğlum izle çükü böyle tutacaksın, fazlalığı böyle gereceksin, pensi böyle sıkıştıracaksın, usturayı böyle vuracaksın, penisilini böyle boca edeceksin, sargıyı şöyle yapacaksın, pansumanı böyle yapıp sargıyı şöyle yenileyeceksin, gibi bir tedrisat uygular mı, uygularsa da nerede yapılır bu uygulama, meğerki sünnet anında orada değilsen ve tanıklık etmemişsen nasıl öğrenilir. Geriye bir şey demek kalıyor, Allah vergisi, doğuştan bahşedilmiş yetenek…

Sünnetten kaçan çocuklar mı ararsın, gerçi bu kanla biten merasimden sayılan kurban safahatından inekler bile kaçıyor ama bunun psikolojik çözümlemesinin yapılabilmesi için daha birkaç bin yıla gereksinim olduğunu aşikardır. Neyse daha bu konuda yazılacak çok şey var, şimdilik bu kadar ve bu vesile ile halam oğlu Berber Sabit’i hayırlarla yad ediyorum.

 

 


2 yorum:

Serdar dedi ki...

Güzel. Berberlerin bir de hacamat işleri vardı biliyorsun Ruhi Bey.
Tıbbın bu kadar ilerlemedigi donemlerde hastaliklarin vücuttaki kötü sivilardan kaynaklandigi inanişiyla kan akitirlarmis. Sadece bizde değil , Avrupa'da da yayginmis bu. Her neyse ben de 6 yaşinda köyde toplu sünnet katilimcisiydim. Sünnet sonrasi jeep ile koy yolunun sarsıntılarıni animsadim. Bir de ninemin verdiği 25 kuruşu... Beş tane çubuk seker alirdik o parayla. Yazinizdan ogretici cikarimim " eğik atişin sebebi" oldu. Selamlar.

KARALAMA DEFTERİ dedi ki...

Ülkemizde sünnete doktorların henüz el atmadığı yıllarda böyle becerikli insanların cerrahlık yapması ne güzel. Yazı geçmişte böyle insanların varlığını gün yüzüne çıkarması açısından çok önemli. Ben de Pozantı'nın meşhur sünnetçisi Abdal Küçük'ün tezgahından geçtim. Kirvenin kucağına oturursun. İki elin bacak arasından aşağıya sarkıtılurken kirve bacaklarının dışından kavramını iki bileğini kavradığında kıpırdama şansı ortadan kalkar. Uyuşturucu nerdeeee. Makas tarzı bir alet kabuğu kıstırırken Abdal Küçük usturayı vurmuş, sarı tozu ekelemiştir. Sıradaki gelsin. Arkadaşımın da dedesi olan bu usta fenni sünnetçi Küçük 60 yıl boyunca Adana-Niğde arasındaki herkesi cayır cayır kesen tek profesyonel sünnetçidir. Toprağı bol olsun.