Pazar, Kasım 01, 2020

KEMERHİSAR- TYANA


Feylesof Apollonius’un yaşadığı bu güzel kente yolumuzu özellikle düşürüyoruz, Roma Havuzu ve Su Kemerleri ile maruf tarihi “Tyana Şehrini” görmek için. Mezkûr Feylesof’a ilişkin bilgi edinmek için kaynaklara baktığımda da ise; özetle, Tyana’da doğup tahsil hayatı ve kariyeri için dönemin en meşhur kentlerinden Tarsus’a geçip orada da önemli temsilcilerinden kabul edildiği “Yeni Pisagorculuk” üzerine eğitim ve çalışmalarına devam etmiş olduğu bilgilerini edinmiştim.

Yine mezkûr kaynaklara göre, toprakları altında Klikya Bölgesinin en önemli antik kentinin yattığı anlaşılan bir alandır buraları. Kentin en önemli ve muhteşem yapısı sizi karşılıyor, “Su Kemerleri” ve zaten yerleşim yerinin adı da buradan geliyor. Su Yapıları Mühendisliğinin Anadoluda önemli örnek yapıları vardır, işte “Kemerhisar” Su Kemerleri de bu kapsamdan olup yaklaşık 4 km uzaktaki önemli bir su kaynağı sayılabilecek “Roma Havuzundan” su isale işi için gerçekleştirilmiştir. Kaynaktan itibaren, itibari sıfır kotundan artarak devam eden ve yaklaşık 6 mt yüksekliğe ve kemer açıklığı ortalama 3,5 mt’ye varan yaklaşık 1,5 mt uzunluk 1,5 mt genişlik ve 1 mt yükseklik boyutlu blok taşlardan oluşan ve üzerindeki su kanalı taşların 40 cm’ye 40 cm oyulması ile oluşturulmuş. Kemerlerin inşaatında kullanılan blok taşların yerel ve kireçtaşı olduğunu kaynaklardan öğrenip krem renkli olduğunu da gözlemleyebiliyorsunuz. Kaynaklardan anladığımız kadarı ile İskoçyalı Arkeolog ve tarihçi William Mitchell Ramsay, 1882 yılında Tyana’yı ziyaret eder ve tuttuğu notlarda ve anılarında kemerlerin tamamının eksiksiz olduğunu ifade eder, doğru yanlış bilemem ama görünen o ki mezkûr antik kent şanlı Osmanlı döneminde ciddi kayıplara uğramış… Gerçi hem geç Osmanlı dönem yerleşkelerindeki evlerde hem de Cumhuriyet döneminde inşa edilen evlerde ya da bu evlerin bahçe duvarlarında ya da bahçe kapılarında kemerlerden alınan taşların kullanıldığı görülmektedir, hem de halen ve  adeta birer tevsik belgesi niteliğinde. Burada vatandaşın bilinçsizliği ya da vurdumduymazlığı kadar mülki erkanın örnek alınmasının da etkili olduğunu göz ardı edemeyiz. Hatırlayın İzmir Sancak Kale yapımında ilkçağdan kalma tiyatro binasının kesme taş bloklarının sökülüp alınması hikayesini… Konu ile ilgili tafsilat için http://sosyalyasamdaalternatif.blogspot.com/2017/09/sancak-kale.html linkindeki yazıma bakılabilir.

           

Şimdilerde nüfusu 5.000 civarında olan ve anlaşıldığı kadarı ile de tarih içerisinde sürekli ve ama gönüllü, ama gönülsüz göç veren Kemerhisar adını alarak evrilen tarihi kent “Tyana” ise Roma İmparatorluğu döneminde 30.000 nüfusa sahip, enteresan… Gerçi, Kapadokya’dan Önasya’ya giden en önemli geçittir, işte bu gözle bakınca, Niğde, Kayseri, Ankara ve Çukurova ve Mezopotamya aralığında da kalınca daha bir başka anlam yükleniyor bu kente ve sürekli yerleşim tercihinin nedeni kolay anlaşılıyor… Anadolu başta olmak üzere İtalya, Yunanistan İle Roma İmparatorluğunun hükümranlık alanlarına bakıldığında görülecektir, su ve su iletim konusundaki yönetim hassasiyetleri. Her nereye uğramışlar ise her nerede yerleşmişler ise orada mutlaka su kemerleri görmek, orada mutlaka su iletim amaçlı tünelleri, hamamları, havuzları ve termal tesisleri ya da kalıntıları görmek mümkün. Nasıl ki Büyük İskender nereye gitmiş “yol yapmış” ise, Romalılar da su yapılarını gerçekleştirmiş ya da geliştirmiş görünmektedir. İnsan Sisam (samos) Adasındaki “Eupalinos Tüneli ve Eupalinian Su Kemeri”ni görünce “ehem mühimme müreccahtır” sözünün derin ve tılsımlı manasını yeniden keşfediyor. Özel olarak ta Roma İmparatoru Hadrianus nerede bir su yapısı varsa karşımıza çıkıyor, tıpkı İstanbul, tıpkı Hatay, tıpkı İzmir, tıpkı Sisam Adasında olduğu üzere, tabii ki burada da karar verici…


Neyse, biz Tyana ile devam edelim. Roma İmparatorluğu döneminde bir aralar var olan “Kapadokya Krallığının” başkenti de olduğunu öğrendiğimiz Tyana mezkûr dönemde ihtişamının doruk noktasını sarayları, tapınakları, su kemerleri, hamamları ile yaratılan yüksek refah ortamı döneminde yaşamış. Konuya ilgi gösterenler haricinde pek yaygın olarak bilinmeyen ancak gidilince nasıl muhteşem bir kemerler manzumesi ve müthiş planlanmış su kaynağı ile karşı karşıya olduğunuzu anlayacağınız bir yerdir. Tarihi kentin gün ışığına çıkarılması çalışması ne yazık ki tamamlanamamış, devam etmektedir ve bir hayli de uzun süreceği anlaşılmaktadır ilave olarak. Canım Yurdumun “neresini kazsanız tarih fışkırıyor” sözünün bir kez daha gerçekleştiğini görüyoruz ve hüzünleniyoruz çünkü kazılmayı bekleyen çok yer var gibi. Gerçi bu çalışmaların hızı böyle mi olur yoksa daha hızlanabilir mi tam bilemiyorum, konunun uzmanlığı gereği birkaç koldan çalışmaların yapılması mümkün mü, gerçekten bilmiyorum. Çalışmaların yavaşlığı merkezi idarenin tercihi mi, konunun öneminin kavranmaması mı, tercihler dışında kalan uygarlıkların göz ardı edilmesi mi, bütçesel sıkıntılar mı, bilemem gayri ama muhteşem bu kentin bir an önce gün ışığına kavuşturulması gerektiğini düşünüyorum. Mesela dünyanın bir sürü yerinde yatırımlara ya da ihya çalışmalarına finansör olan Diyanetin bu kabil herhangi bir çalışmaya kuruş aktarmadığını da ibretle izlemekteyiz. Ayrıca konunun çözümünün de hiç de kolay olmadığı aşikardır, mülkiyet hukuku, kamulaştırmalar, kamulaştırılan yerlerdeki diğer yapıların korunması ya da ortadan kaldırılması, çalışmanın nazikliğine binaen uzman etüt ve çalışmaları, bütçeler, siyasi kararlar, vs vs… Ancak şurası muhakkak ki, Hititler ile başlayan Romalılar ile yükselen devamında Osmanlılar ile de hareketli bir dönem geçirip günümüzde de devam eden bu kent gezi severleri beklemektedir ve hiç pişman olmayacakları da kesindir.

Kentin içinde toprak üstünde kalmış Su Kemerleri boyunca yürüyünce nasıl bir çalışma planlanmış ve gerçekleştirilmiş açıkçası ve gerçekten ağzı açık kalıyorsunuz. Hemen su kaynağının bulunduğu alanı görme arzusu oluşuyor ve yola koyuluyorsunuz. Şüphesiz ki, adı “Roma Havuzu” olunca sanki su sporları ya da banyo faaliyetleri yapılıyormuş algısı oluşuveriyor. Lakin havuzun oraya gidince dönemine göre hayal edip gerçekleştirmenin boyutu karşısında şaşırıyorsunuz. Yapım tekniği itibariyle, havuzun doğal kayanın kazılarak, tüm kenarlarının kesme taş ve mermer blok taşlar ile örülmesi ile inşa edildiğini öğrendiğimiz havuz aslında rezervuar demek daha doğrudur ve tabandan kaynayan suyun biriktirilmesi maksadı ile planlanmış olup 23 mt genişlik 66 mt uzunluk ve 2,5 mt derinliktedir.  

Hiç yorum yok: