Cuma, Nisan 28, 2023

MECBURİYETİMİZİN MÜTECAVİZLERİ

 

Daha önce bu lafı sarf etme gerekçemi tafsilatı ile https://sosyalyasamdaalternatif.blogspot.com/2017/12/mecburiyetimize-kus-kondurmak.html adresindeki bir haftalık yazımda anlatmış idim… Ve öyle zannediyorum ki, her siyasi görüşten insanın bir şekilde yaşadığı bir duygudur. Yani ve anlaşılacağı üzere, Canım Yurdumda siyaset yapıcıların ve ikna olmaya dayalı onların noterliğini yapan halkımızın hal-i pür melali aynısıyla böyle vakidir. Aman aman, bu zinhar bir siyasi parti ile sınırlı tebarüz ettirme yazısıdır diye düşünülmesin… Maalesef, sol da ve sağ da hatta ve dahi altta ve üstte de durum böyledir. Peki, siyaset yapıcılar, “mobil fikriyatı” yani durumun icabı kabilinden “öyle de olur böyle de olur” umdesi mucibince hareket ederken tercih yapıcılar açısından durum nedir diye bakınca, maalesef pek farkı bulunmuyor. Canım Yurdumun insanının yarattığı, benim de çok sevdiğim ve sık kullandığım “söyleyen deli ise dinleyen akıllı olmalıdır” sözü bir türlü güzel bir söylem olmaktan öteye gidemiyor. Yani ve özetle, biz söyleyeni deli tayin ederiz de kendimizi bir türlü akıllı saflara geçiremeyiz.  Cem Karaca’nın çok ünlü “Namus belası” adlı parçasında belirttiği üzere, “toplasam o öğütleri burdan köye yol olur” derken öğütlerin çokluğunu ve yol göstericiliğini umde edinmekten bahisle ilerler iken birden vitesi boşa alıp “Hep bir hallı Turhallıyız yüzbin kere tövbe eder yine şarap içeriz” moduna geçer, aslına rücu eder ve umurumda mı dünya, nerde kalmıştık nidaları ile ilk öğrendiğimiz şeyleri yapmaya devam ederiz. İlk duyduğumuz, ilk öğrendiğimiz, ilk bildiğimizi zannettiğimiz ne ise asla ve kat’a değiştirmeden, onun peşinden gideriz… Bakın bakalım dünyaya ya da yakın çevrenize durum bundan farklı mıdır? İnsanın bireysel ve toplumsal tercih ve davranışları maalesef böyle şekillenmektedir.   Okuyanlar bileceklerdir, daha önceleri detaylarını  https://sosyalyasamdaalternatif.blogspot.com/2014/03/karar-kolay-degismez.html adresinde yazdığım “Karar kolay değişmez” başlıklı yazımda anlatmış idim.

Mezkûr yazıdan bir kesit; İnsan karar oluşturma sürecinde, ilk verdiği kararı tekzip etmeye yönelik ilave olarak kaç veri değişirse değişsin, asla değiştirmediğine tanık olunan bir konuda; semineri veren kişinin “bir şirkette bir bölüm şefinin iş akdinin feshi” üzerine, iş akdinin feshini gerçekleştiren yetkilinin kararını açıklayan ve;

Bölüm şefi, tüm uyarılara rağmen iş disiplinini bir türlü tesis edememiş olup birlikte çalıştığı kişilere liderlik yapamadığı, yapılan çalışmaların değerlendirmeleri sonucunda kendisinden beklenen performansı bir türlü gösteremediği tespit edildiğinden iş akdi feshedilmiştir” biçimiyle özeti verilebilecek uzun bir gerekçe yazısı okur.

Bilahare; saha mühendislerinden Genel Müdür Yardımcılarına kadar değişik yetkililerden oluşan 21 kişilik katılımcı grubundan, “a-karar doğru, b-karar yanlış ve c-çekimser” cevap şıklarından uygun görülen birini oylamalarını ister, cevaplar “a–17, b–1 ve c–3” şeklinde oluşur.

Çalışmanın ilerleyen bölümünde de; semineri veren kişi iş akdi fesh edilen bölüm şefinin birlikte çalıştığı personelden birkaç kişinin konuyla ilgili görüşünü aktaran;

Bölüm Şefimiz, son derece başarılı idi, mesai başlama saatinden önce mutlaka işinin başında olur, bir gün önceden yapılan günlük planın detaylarını bizler gelmeden bir kez daha gözden geçirir, bizler işe başlayınca güncellenmiş plan bilgisi, bizleri müşfik ve pozitif enerji dağıtan görünüşü ile işe dört elle sarılma konusunda teşvik ederdi. Bir önceki döneme göre bölümün üretimi artmış olmasına rağmen iş akdinin fesh edilmiş olmasını kesinlikle anlayamadık” biçiminde kaleme alınmış yazılı metinler okur ve yeniden aynı şıklar kapsamında bir oylama yapılır.

“a–17, b–3 ve c–1”

Semineri veren kişi; Şirketin ölçme, değerlendirme bölümünden gelen ve iş akdi fesh edilen kişinin bölümünü değerlendiren; mezkûr bölüm bir önceki döneme göre üretim performansını master planda %20 lik bir artış planlanmasına rağmen %35 lik bir artışla tamamlamıştır. Ayrıca bölümler arası ilişkilerde ve bilgi akışında bir önceki döneme göre ciddi bir hız ve kalite temin edilmiştir.” mealinde bir raporu okuyarak, aslında iş feshi kararını veren kişiyi tekzip eden bir tespit gerçekleştirir. Yine bir ara oylama; sonuç;

“a–17, b–3 ve c–1”

Semineri veren kişi; iş akdi fesh edilen bölüm şefinin işe alınmasında aracılık yapan insan kaynakları şirketinin mezkûr kişi ile ilgili işe alınması aşamasında hazırladığı sunumu da; “münhal kadro için yapılan başvuruların değerlendirilmesi sırasında tarafınızca verilen tüm kriterler açısından bakıldığında en uygun başvurunun bu olduğu kanaatindeyiz. Geçmiş çalışmalarının performans değerlendirmeleri ile başarılı plan uygulamalarının ve iş disiplininin gereklerine göre sıralamada en önde değerlendirilmesi gerekmektedir” gibi bir özeti içermektedir. Yine bir ara oylama; sonuç;

“a–17, b–3 ve c–1”

Görüldüğü üzere, yer ve fikir değiştirme %10 düzeyinde ve etki alanı dar bir bölgede oluyor ve sabitleniyor, sonuçta da “değişmeyen yegâne şey” fikren değişmemektir, değişememektir.

Hani bir de bizde yaygın olan bir söz vardır, yeni geline atfen söylenen, “hem ağlarım hem giderim”, durum aynıyla vaki… Gidiyorum diye ağlıyorum numarasıyla esasen gittiğine sevinme hali… Noter vazifesi yapan halklar tarafından, “kararlar” yaşanılan hayatı gözleyerek verilmiş olsa idi, dünyamız bu hallere asla ve kat’a gelmezdi fikrine canı gönülden katılıyorum. Aksi takdirde İsmet İnönü’yü kast ederek “bu zat, askerlik yapmaktan bile imtina etmiştir” sözü ile 10 Kasım’ın “hayvanları koruma günü” ilan edilmesi asla unutulmaz olurdu… Dünyayı kana bulayan Naziler ve faşistler asla destekçi bulamazlar idi, değil mi? Bunlar gerçekleştiğine göre rahatlıkla söyleyebiliriz ki; “insanlar ilk öğrendikleri ile tercih yapmayı asla terk etmiyorlar”… Unutanlar çoğunluk netekim…

Şimdi yine bir seçim dönemi; birkaç dönemdir yaptığım üzere, hep bir bahanesi bulunarak ön seçimsiz bize dayatılan “kim seçilmeli” tercihinden ziyade “kim seçilmemeli” sıralaması yapacağım ve listenin en sonundakine “mecburiyetimize kuş kondurulması” gönül rahatlığı ya da rahatsızlığı ile oyumu vereceğim. Diğer taraftan da seçilenlerde seçilemeyenlerde de aynı kelam dile pelesenk olacak, “Aziz Milletimiz bize bu mesajı verdi”, oysa Milletin bir mesajı yok ki versin demeyecek kimse… Her şey kaldığı yerden devam, belki sazlar ve sazendeler değişecek, hepsi o kadar…

Son söz; Emma Goldman’dan olsun “Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı.” dese de, siz yine de oy verin derim…

Hiç yorum yok: