Cuma, Mayıs 05, 2023

KİRA FIRSATÇILIĞI

“Büyükşehirlerde kiraların ciddi manada yükseltildiğini görüyoruz, bu fırsatçılığa yasal düzenlemeyle izin vermeyeceğiz” diyor Muhterem… Katılmıyorsam ne olayım, var mı böyle bir fırsatçılık… Bir diğer muhterem de bize talimat bu yönde, kimse mahkemelere felan başvurmasın, dava talepleri ret edilecektir diye buyurmuştu bir vakitler. Tam teşekküllü milli ve yerli komedi diyeceğim lakin değil trajedi… Haa bunları hak etmiyor muyuz, ziyadesiyle hak ediyoruz… Hani “Vizontele” filminde dükkân sahibi Fikri rolündeki Cem Yılmaz’ın dükkânına geldiğinde, çırağından Deli Emin rolündeki Yılmaz Erdoğan’ın gelip radyo tamir bedeli karşılığı “Lacivert Ceketi” aldığını öğrenir öğrenmez, “Sen de buna inandın değil mi” deyip “Sen hele geç içeri geç” diye bağırarak sopayı kapıp içeriye “din iman mor mintan” tarzındaki hırsı ile dalmasından ders almaksızın her verilen fikri nasıl olsa beleş kabilinden olması hasebiyle doğru kabul edersek olacağı budur. “Gevrek kaç kuruş gevrek” sorusuna gevrek gevrek gülerek bakarsak, söylenecek ne kalıyor geriye…

Zaten bu yüzden bu fırsatçı ev sahiplerinin evlerine el konulmalı bence, 10 yılda kira geliri elde edenlerin götürü usulde vergilendiren bölümünde muafiyet %25'ten önce %20'ye bilahare de %15'e düşürülüp, vergi dilimleri üzerinde çaktırmadan oynamalarla mükâfatlandırıldıklarına şükretmeyip, sürekli zam yaptıkları için…

Oysaki Çimento fiyatları son 5 yılda hâlâ yerinde saymasına rağmen, İnşaat demiri fiyatları son 10 yıldır yerinde saymasına rağmen, hazır beton fiyatları son 15 yıldır hiç değişmemişken, akaryakıt fiyatları son 10 yıldır hiç değişmemiş ve iş makine kiraları da bağlı olarak artmamış olmasına rağmen, elektrik ve su fiyatları son 5 yıldır bırakın artmayı azalmış olmasına rağmen, elektrik kablo ve armatür fiyatları son 20 yıldır hiç artmamış iken, seramik fiyatları son 20 yıldır gerilemesine rağmen, kum-çakıl fiyatları bedava kabilinden dağıtılır iken, alçı fiyatları taaa Osmanlı’dan beri sabit iken, aliminyum fiyatları hiç artmamış iken, pvc fiyatları son 200 yılın en düşük halinde olmasına rağmen, cam fiyatları camın icadından bu yana sabit durmasına rağmen, ahşap fiyatları taa cilalı taş devrinden beri aynı olmasına rağmen, tuğla ve kiremit fiyatları taa Selçuklulardan beri hiç değişmemiş iken, hele arsa fiyatları ile ev fiyatları hiç değişmemiş iken esasen de inşaat m2 birim fiyatları son 20 yılda bırakın artışı azalmış iken, nereden çıkıyor bu ev sahiplerinin kiralara fahiş artış talepleri, ayıptır ayıp… Veriyorlar 3 kuruş ediniyorlar evleri sonra veriyorlar kiraya ohh, “on dönüm bostan yan gel Osman” kabilinden… Üstüne üstlük bir de her şeyi çok iyi biliyorlar, hemen diyorlar “Var mı Avrupa’da bu kadar ev sahibi”… Laf da güzel hani, subliminal mesaj kabilinden, bak biz tüm değerlerimizi ve birikimlerimizi kıyaslamayı da biliyor ve yapıyoruz… Yok, öyle işkembe-i kübradan atışlar…

Tabii ki, bu ev sahipleri “mazoşist” ya, para da çok bunlarda, alıyorlar evleri, veriyorlar kiraya… Yahu kardeşim, neden Canım Yurdumda insanlar ev satın almak için dipleri düşünceye kadar çaba gösterirler, diye soran yok kafa yoran yok… Kimse ev fiyatları nasıldır diye kafa yormaz… Ev fiyatları arş-ı ala’ya çıkmış kimsenin gıkı çıkmıyor, kira fiyatları artmış diye feryat-ı figan… Ev sahibi olmak bu kadar kolay ise herkes bu kolay yolu izlesin ev sahibi olsun diyen yok. Varsa yoksa güzelleme… Ver mehteri… Kira konusu gündeme gelince değme sosyalist inşaat yapmaya gelince değme kapitalist… Ne yazık ki ev sahibi olamayanlarda esasen kapitalistperver olmakla birlikte sosyalist inayet ve irade beklerler… Vay ki vay, bu kafaya…

Defalarca yazdım ve yazacağım da, “Sosyal Devlet” mi olunmak arzusu var… Kira bedellerine “narh” uygulayarak olmaz bu babayiğitlik… Öyle örgütsüz “ev sahiplerinin” üstüne de bu kadar davul ile zurna ile giderseniz, maazallah ya bunlarda örgütlenirse ne olacak sonra kiracıların hali… Bak yöntem gayet basit, öyle kafayı-kalçayı sağa sola sallamaya gerek yok… Öyle, Rock’n roll değil harbi zeybek gerek…  Hangi İi ve İlçede kaç kiracı var, kaç kiralık ev var, sen devletsin behemehâl ya satın alma yolu ya da inşa ederek o sayıda ev yapacaksın, vereceksin ihtiyaç sahiplerine, kâh beleş kâh çok cüzi rakamlar mukabili… Konu “tak” diye çözülecek… Hani, tıpkı et fiyatını düşürmek için ithalat yapılıyor ya, hani patates fiyatını düşürmek için ithalat yapılıyor ya, hani içeride bu zamları yapan üreticileri hizaya getirmek adına, tam da o fasıldan… Bak bakalım bu melun ev sahiplerinin burunları nasıl sürtülecek… Bakalım nereden bulacaklar kiracıyı da ev kiralayacaklar… Hemen müdahale, durmak yok… Hemen piyasaya, mode deyim ile oyun kurucu olarak orta sahadan dalacaksın… Yahu diyeceksiniz ki, kamu lojmanlarını yük görüp satanlardan çok fazla şey istemiyor musun? Valla istiyorum, ne yalan söyleyeyim…

Şimdi bu kadar “dalga dubara yeter” deyip konunun bam teline basalım… Esasen konu ve dert, ne kiracıları bu dertten kurtarmak, ne de ev sahiplerini kedere gark etmek… Laf olsun torba dolsun kabilinden somun pehlivanlığı… Canım Yurdumun ev stoklarını, ev sahibi sayısını, kiracı sayısını dolayısı ile ihtiyaç sahiplerinin miktarı ve yoğunluğu göz önüne alınınca kocaman bir oyun sahası açıyorsunuz kendinize… Ekonomik çalkantılar yaşanmaya başlayınca bu kabil “ev sahibi terbiyeciliğine” ilk soyunan, Canım Yurdumda, şimdilerde kimsenin paylaşamadığı, yere göğe sığdıramadığı Bülent Ecevit olmuştur. Hatta o kadar ki, sayın mezkur muhterem “trafik cezalarını bile konsolide bütçe kapsamına” ilk alan muhterem olarak kayıtlara geçmiştir… Bir başka büyüğümüzün cevabı ile ben de cevaplayayım bu kabil mütalaaları; “resultante importante”… Bakacağız… Göreceğiz… Sonuç olarak böyle konunun etrafında dolaşarak problem çözülmediği gibi daha da karmaşık hale getiriliyor mezkûr konular… Bilen de bildiğini zannederek konuşuyor, konuştukça da problem kronikleşiyor… Nedir bu Allah Aşkına, yıldık bu ev sahiplerinden, her şey gayet güzel giderken birden bu ev sahipleri çıkıyor ortaya al sana anarşi ve kaos…  Neden böyle oluyor gerçekten insanın aklı almıyor, bu nasıl bir fırsatçılık…

Evet, konunun aritmetik ifadelerine gelelim, gayri… Canım Yurdumun, yaklaşık 23.000.000 olan ev sayısının, yine yaklaşık 12.000.000’u kendi evinde oturuyor. Yaklaşık 11.000.000 hane kiralık evlerde ikamet ediyor bu sayının yaklaşık 6.000.000’u da kira ödemesi yapıyor… 2002’de ev sahipliği oranı %70’lerde iken 2022’de % 50’lere düşmüş ise ev sahibi olmanın ya da elindekini kaybetmenin büyüklüğü anlaşılır, öyle salma usulü ile “devşirme” bütçeleri yöneterek ev sahibi olmak kolay lakin alın teri ile olmak nedir, ancak bilen bilir… Bir başka deyişle evsizleşme oranı da son 15 yılda %18’lerden %26’ya yükselmiş, bunun gerekçeleri üzerine kafa yorması gerekenler “pansuman tedbirlerle” uğraşıyorlar… Yani ve özetle, yaklaşık 11.000.000 hanenin yakıcı sorunu üstünden oy devşirmek isteğidir tüm bu davranışların ardından sırıtan… Hem hani siz arz-talep dengesi gibi abuk subuk kurallarının alkışçısı idiniz bu serbest piyasanın… Ne oldu… Bu verileri nerden mi aldım, tabii ki TÜİK’ten… Aaa siz inanırsınız, inanmazsınız bilemem, o da sizin sorununuz gayri…

Peki, bu problemden hemen kurtulmak mümkün müdür, evet… Kiralık ev arayanların ihtiyacını, hani sosyal devlet gereği, gerek inşa gerekse de satın alma yolu ile karşılanması sürecinde, vereceksin ihtiyaç sahiplerinin kira bedellerini, alacaksın oyları, çözeceksin problemi… Lakin 5 maske dağıtılmasının sorun olduğu ortamda tabii ki bunların söyleniyor olması birer fantastik öge olmaktan öteye geçmiyor, geçemiyor. Allah size akıl, fikir ihsan ve irade eylesin demekten başka çare de kalmamış gibi… Gerçi minare merdivenlerine nohut atan çocuğun babasını esasen de anasını kurtarmasını da unutmuyoruz ama… Diyeceksiniz niye, işte öyle…


3 yorum:

Naci KOBAL dedi ki...

Kaleminiz ve yüreğiniz susmasın.

Naci KOBAL dedi ki...

Kaleminiz ve yüreğiniz hiç susmasın.

Adsız dedi ki...

Alkış