Cuma, Mayıs 31, 2024

YENİ ÇEŞME; BİR EFSANE DAHA SONSUZLUĞA UĞURLANDI

Yaklaşık 14 yıldır her hafta yazdığım makalelerin yayınladığı sıcak bir birliktelik maalesef sona erdi… 975. sayısını 34 yıla yayarak yayınlayan haftalık bu gazete, esasen 34 yıla sığamayacak kadar da eskidir, asildir, birikimlidir, onurludur. Kendinden başkasına ve dahi kendi fikrinden başka bir fikre açık olmakla birlikte asla angaje olmamıştır. Kendine biat etmemişi, yandaş olmamışı, ister yerel, ister genel basın olsun sevmeyen muktedir tayfasını anlamak çok kolaydır da “özellikle yerel basın desteklenmeli” teraneleriyle ortalığı deyim yerinde ise 56’ya veren aslan sosyal demokratların yerel basını çaktırmadan boğma faaliyetlerini anlıyor olsak da, sindiremiyoruz… Mesela bu aslan demokratlardan yerelde en önemlisi gazeteye telefon edip, “o kadın yazmasın”, olmayınca memurunu gönderip “bak son defa diyoruz o kadın yazmasın” deme cesaretini gösterebilmiştir. Sonra da acımasız son gelince de şok oldum deme hakkını kendinde görebilmiştir. Ne diyelim darbe tek taraflı olsa atlatılacak lakin Temel Kaptan’ın dediği gibi bu kadar farklı yönden ve aynı zamanda esen fırtınaya direnmek çok zordur… Evet, 34 seneye sığmayan bir geçmiş dedim ya… 26.03.1976 tarihinde yayınlanmaya başlayan İbrahim Önol (Sıhhiyeci İbrahim) büyüğümüzün sahibi olduğu “Çeşmenin Sesi” gazetesinin de geleneğine ve arşivine sahip olabilme imkân ve ehliyetine sahip olması hasebiyle Yeni Çeşme Gazetesinin hayatı neredeyse 50 yıllık bir geçmişe dayanmaktadır. Peki, İbrahim Önol nam-ı diğer Sıhhiyeci İbrahim nasıl bir miras aktarmıştır, gazetecilik faaliyeti adına, daha önce yazmış olduğum bir yazıda onun için “Bir hayat, bir tarih, bir tecrübe, bir örnek, bir yüzakı, Sıhhiyeci İbrahim… Canım Yurdumun, sancılı yıllarının ezdiği insanlarından biri, dış denge ve illiyetlerin şekillendirdiği hukuk nizamının gadrine uğramış kuşağının örneklerinden…” diyerek özetlemiştim. Evet, Yeni Çeşme Gazetesi böylesi bir zaman dilimi ve fikri telakkinin varisidir işte… Hülasa kusurları dışında daima vakur kalabilme başarısı göstermiş asla ve kat’a garazkâr, garabet ve gabavet tutum sergilememiştir.

Bazı dostlarımız, kendi aramızda sıklıkla konuştuğumuz lakin geciktirdiğimiz, direndiğimiz bu arzu edilmeyen sonun yarattığı hüznü dağıtmak için tüm samimiyetleri ile üzüntümüzü paylaştı, kimileri yarım ağızla da olsa üzüldüklerini beyan ettiler ve maalesef kimileri görmezden geldi, kimileri ise içten içe sevince boğuldu, kimileri ise içlerindeki fitne fesadı dolambaçlı yollardan kustu, vs vs… Kimileri de Gazetenin Sahibi Aydın Korkmaz’a üzüntülerini beyan etme yolu olarak Aydın ile kader birliği etmişlere günah yükleme çalışmaları yaptılar. Birkaçı ise direk müptezel ve hastalıklı ruhlarının en irin ve cerahate bulaşmış fikirlerini çok farklı kelimeler ile kustular… Diline en uzak organının ifrazatını, dilini adeta sıva malası niyetine kullanarak sağa sola saçana da rastlanıldı, maalesef… Şimdi biz diline def-i necaset aracı olarak bakana ne diyelim… Deli desek, deliye ayıp, neyse, o sıfatta bende kalsın… Samimi üzülenlere teşekkürlerimizi esirgemeden yaşanan bu ağır travmayı atlatmaya çalışacağız… Bizim geleneğimize göre başkalarının, hastalıkları, rahatsızlıkları, altüst oluşları ile sevinmek yoktur, olamaz da… Lakin Yerel basını desteklemeliyiz teraneleri ile nurlu nutuklar atan bir ırkın ahfadı olanların ellerinde kazma kürek kuyu kazmasını da asla ve kat’a unutmayacağız, unutturmayacağız…

Yaşananlar karşısında Ulusal Basının önemli isimlerinden Yaşar Aksoy ve yerel basının faal ve başarılı ismi İsa Atagöz’ün yazıları geniş yankı buldu sanırım… Ama makûs kader değişmeyecek…

Peki, bu yaşananlar sadece Yeni Çeşme Gazetesinin başına mı geldi? Keşke öyle olsa idi, memleket sağ olsun der geçerdik… Konu birkaç esbâb -ı mucibe ve mücbire ile izah edilebilmekten ıraktır ne yazık ki. Zaten öyle olması hali sayfalar dolusu alt detay sıralaması gerektirir…  Mezkûr sektörde en genel manada; Politik, Siyasal, Ekonomik, Sosyal, Moral, Teknolojik, Hukuki ve Örfi gerek ve ihtiyaçların, beklentilerin tespit, tayin ve tasnifi muvacehesinde görünen o ki sınırsız destek almayanların hayatta kalma ihtimalinin olmadığı aşikârdır. Haydi diyelim Yeni Çeşme bu kategorilerin her birinde tek tek ya da toplamda, patron ya da yazarlar ya da okurlar açısından karşılıklı destek, teşvik manalarında kişisel ve dahi yönetsel hatalarının kurbanı oldu… “Böyle olmamalı idi” diye yaklaşım gösteren, hayatta öğrenebildikleri ve halen kullanabildikleri tek formül ile hayatı izah eden bazı andavüllerin değerlendirme istiap ve ehliyetleri göz önüne alınıp tam da bu sebeple tasnif dışı bırakıldığı vaziyette görülecektir ki mevzuu Yerel’in Çeşme ölçeği değil, tüm Vatan sathıdır… Mesela; “Yeni Adana Gazetesi” mezkûr andavüllerin dikkat buyurdukları mazeret ile nasıl izah edilecektir. Bilindiği üzere “Kuvayı Milliye” gazetesi olarak bilinen ve 1918 yılında Adana’nın Fransız işgaline mukavemeti ile hayata başlayan “Yeni Adana” Temmuz 2023’te yayın hayatına son vermiştir. Öyle 3.000 nüfuslu bir kıyı kasabasında başlayan hikâyesi de yoktur, benzer vakalar da atlatmamıştır, işgalcilere direnişin bayrak olduğu meşhur kaçkaç dönemlerinin yaşandığı Adana’nın gazetesidir, hem de mezkûr andavüllerin bilmediği üzere, 105 sene boyunca, sahibi Ahmet Remzi Yüreğir başta olmak üzere, ünlü şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, Oktay Akbal, Orhan Karaveli, Çetin Altan gibi yazarların da kadrosunda olduğu halde… Adana’nın 2 dönem Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanmış esasen de okul arkadaşım “Kuvayı Milliyeci” bilinen aslan sosyal demokrat Zeydan Karalar bu konuda ne düşünmektedir, her şeye müdahil olduğu bilinmesine rağmen neden acaba bu konuda rol almamıştır, çok merak ediyorum doğrusu… Bu mezkûr andavüllere etraflarında neler oluyor konusunda irade, inayet ve hidayet niyaz etmekten başka ne gelir elden, Allah şifalar versin… Acılarımızı ve üzüntülerimizi kalbimize basıyoruz ve susuyoruz, abuk subuk konuşanları da şiddetle kınıyoruz… Öyle ceplerinde üç kuruş para ile dolaşıp, kendilerini zengin zannedenlerin, meyhane köşelerinde malumatfuruşluk taslayanların, cepleri boş lakin akıl ve hafızaları dolu olanları anlamalarını beklemiyoruz şüphesiz, zaten tarih boyunca kimse de şahitlik etmemiştir bu anlamalara… Bu kabil andavülleri “elin sopasını görmediklerinden kendirlerinkini mertek zannederler” atalarsözü ile paketleyip geçeyim fazla uzadı…

Gazeteler de insanlar gibi imiş meğerse ve maalesef doğdukları gün ölmeye başlıyorlarmış ve nihayetinde bir gün sesiz sedasız ebediyete intikal ediyorlarmış. Gazete haberlerinden anladığım kadarı ile Canım Yurdumun değişik bölgelerinde, değişik büyüklükte, değişik görüşte, değişik amaçlarla yayınlanan daha birkaç sene öncesine kadar yaklaşık 2.000 (yazı ile iki bin) gazetenin varlığı bilinmekte iken şimdilerde 800 adet gazeteden bahsedilmekte… Sabah haberlerinde ünlü gazeteci İsmail Küçükkaya yerel basın özellikli haberleri ziyadesiyle gündemine taşımakta olup yaşanan trajedinin büyüklüğünün altını çizmektedir, görmek ve anlamak isteyenlere her daim…   


Hiç yorum yok: