Hani
bir de bize CHP’lidir diye anlatılması var ya, tam evlere şenlik… Evet, doğru
CHP kaydı var, lakin faaliyet yok, para yardımı dışında… Peki, ne zaman bu
yardımlar, tek parti döneminde, sonra çok partili dönemde ne var, şüphesiz para
yardımları var, kimlere var diye bakıyoruz, Yassıada Mahkemelerine de yansımış
biçimi ile Demokrat Parti’den, Millet Partisine ve tabii ki CHP’ye… Yani klasik
iş adamı taktiği riskleri yaymak, yumurtaları aynı sepete koymamak uyanıklığı… Valla
ben demiyorum, anılarında öyle diyor, mahkeme kayıtlarını belge olarak
gösteriyor, vs vs… Diğer taraftan Demokrat Parti lideri Adnan Menderes’in ABD
nezdinde Vehbi Beye kefaletleri ve bu uğurda yazılan kefalet mektupları, mezkûr
kitabın sayfalarında da yerini almış… CHP’den istifasının talebi üzerine nasıl
başarılı savunma yaparak Başvekil’i istifa baskı ve talebinden vaz geçirdiğini
görüyoruz yine… Ayrıca mezkûr muhteremin CHP kaydı konusunda çok baskı yaptığı
söylenen DP’lilerin başta da Adnan Menderes olmak üzere tamamı CHP’lidir, dönem
itibari ile… İnanmayanlar, Yavuz Ergun’un “CHP’li Menderes” kitabına
başvurabilirler. Peki, CHP’li diye dışlandı ise başta Bayındırlık Bakanı Medeni
Berk olmak üzere tüm Bakanlar ve Başvekil ile her daim ve dahi sıra dışı bir
sıklıkla görüşmüş olmaları nasıl izah edilecek… Hani Başvekilin düşman tayin
ettiklerini nasıl bertaraf ettiği konusunda yaygın kabullerin olduğu bu dönem
zarfında… Mesela, bir dolu Amerikan firması mümessilliği dönemindeki en önemlisi
olan Standart Oil (Mobil Oil) önce Ankara Mümessilliği bilahare İstanbul
dışındaki tüm Türkiye mümessilliği döneminde adının Başvekillik nezdinde bile “Akaryakıt
Kaçakçısına” çıkmasına nasıl yaklaşılmalı, iddialar ve savunmalar ve dahi
neticeler karşısında ne demeliyiz? Mesela, Demokrat Parti, bu muhtereme çok
karşı diye takdim ediliyor ya, haydi soralım peki çok karşı idi de “Ereğli
Demir Çelik Sanayi İdari Meclisine” neden seçiyor kendisini?
Mesela, Koç Şirketler grubundan birinde genel Müdür olan birinin Demokrat partiden milletvekili adayı olması nasıl izah edilecek bu düşmanlık iddiaları içinde… Mezkûr kitapta, Yassıada Mahkemelerinde bir soru cevap bölümü var ki tam da benim muradıma tercüman; Sanık eski Bakan tarafından tanık sıfatlı Vehbi Bey'e sorulması talebiyle Mahkemeye iletiliyor, “Hükümette bulunan şahısların işlerine zarar iras edebileceğini mülahaza ettiği bir piyasada yeni teşebbüsler kurup veya henüz kurulmuş teşebbüslere ortak olabilir mi?”… Peki demokrat Parti döneminde teşebbüs edilen işler, tesis edilen ortaklıklara bakılınca sorunun ne kadar mühim olduğu zuhur etmez mi?
Nihayetinde, kapitalizmin kurallarını layığı ile hatmetmiş ve amel etmiş bir işadamıdır Vehbi Koç, beğeniriz, beğenmeyiz, Canım Yurdumun Cumhuriyet devrinin en önemli figürlerinden biridir… Küçük bir bakkal dükkânından ekonomik-politik bir imparatorluğa tırmanışın ekseninde, beynelmilel güçlerle mümessillik ve yatırım ilişkileri, ülke ve toplumun içinden geçtiği politik dönemeçlerin tarihsel gelişiminin destanıdır adeta.
Şimdi
gelelim torun Ali Koç’un "Kemalist’liğine", hani Kemalizm’in en önemli umdesidir
diye bize anlatılan, “Tam bağımsızlık benim karakterimdir”, peki o zaman
dünyanın en etkili 2. Think-tank kuruluşu seçilen Chatham House mütevelli
heyeti üyeliği ve direktörlüğü nasıl izah edilecek… Bu Chatham House, politik
çevrelerde “Dünya Derin Devleti”
diye bilinmektedir açıklaması yapmama gerek yoktur sanırım… İlaveten Türkiye’nin
parçalanma projesi “Sevr Antlaşmasının” telifini elinde bulundurduğu iddiası
kanıtlanmayan lakin asla nihayetlenmeyen beynelmilel emperyal bir kuruluştur. Konuyu
anlamak ve bilmek için azıcık okumak kâfidir, ama araştırmak yerine anlatılan
masallara inanmak daha kolay ve daha az maliyetlidir. Ali Koç için “Kemalisttir” bilgisini harika
şekilde mütemadiyen yayma görevlisi, Kenan Evren’in “bizim Uğur” diye takdimi
muhterem Uğur Dündar’dır, esasen bu muhterem kendisinden menkul kerametle kim Kemalist,
kim değil tespit ve tayin yetkisine haizdir ya... İlaveten bize duayen
araştırmacı diye takdim edilir de, bir türlü yıllanmışlığı dışında duayenlik gerektiren
bakkal, fırın, lokanta harici ne araştırdığı pek anlatılmaz… Gemiye
helikopterle iner, teröristlerle konuşur, helikopteri kim tahsis eder, uçuş
yetkisini kim verir, teröristler herkesi rehin almış iken ona hangi sebeple bir
şey yapmazlar, meçhul oğlu meçhuldür. Netice itibari ile duayen araştırmacıdır,
burada isteyenler tıpkı benim gibi gülebilir… Peki, muhteremin anlattıklarının
bir geçerliliği var mı? Maalesef yok… İnanan var mı, maalesef çok… İnananların
bir kısmı Galatasaraylı olsa bile çoğunluğu da maalesef Fenerbahçeli… Ne
diyelim “algınız” bol olsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder