Cuma, Mayıs 30, 2025

TATARİSTAN BULGAR KENTİ

Yolumuz Tataristan’ın başkenti Kazan’a düştü, şehirde dolaşırken bir sonraki gün için günübirlik “Bulgar” kenti gezisine katılmaya karar verdik. Altınorda devletinin batı bölümüne bir dönem ve bugünkü Bulgarların atası sayılanlara da başkentlik etmiş, bugün tarihsel manada olmasa bile kültürel manada eski günlerine kavuşmaya başlamış, İslam ağırlıklı dense de diğer dinlerin de eserlerinin bulunduğu arkeolojik buluntuları ayağa kaldırılmaya devam edilen bir yerleşim yeri, Bolgar. Enteresan bilgilerin yazılmış olduğu tabelalar var, tarihine, kültürüne yönelik… İlk kez öğrendiğim bilgiler arasına bunlar da eklendi. “İlk Bulgar kabileleri, Karadeniz Bölgesinde Büyük Bulgaristan Devletinin çöküşünden sonra VII. – VIII. Yüzyılların başında bu yerlerde ortaya çıktı… Bulgar, Moğol öncesi dönemlerde Bölgenin en önemli şehirlerinden biriydi. X. Ve XI. Yüzyıllarda Volga Bulgaristan’ının başkentlerinden biriydi. Daha sonra Bulgar, Altın Orda devletinin ilk başkenti oldu…” Neymiş, Karadeniz Bölgesinde büyük Bulgaristan Devleti varmış… Tarihi haritalara bakınca, Büyük Bulgar Hanlığı, Azak Denizini çevreleyen, kısmen bugünkü Ukrayna ve Rusya’nın Karadeniz kıyılarında yer almış olduğu görünmektedir. Mezkûr çöküşten sonra, Volga ve Kama nehirlerinin etrafına yerleşen Bulgarlar burada İslamiyet ile de tanışırlar. İslam mimarisinin en kuzeydeki örneklerinin göründüğü bir şehirdir aynı zamanda… Ben bilmiyor olsam dahi Bulgar ve Tatar dünyasının önemli şahsiyetlerinden olduğu belirtilen Kul Gali burada yaşamış ve önemli eserler vermiş. Oldukça geniş bir alana yayılmış vaziyette yerleşmiş bir şehir olup, bir tepeden Volga’ya bakmaktadır. Volga nehri üzerinde “Cruise Turları” ziyaretlerine yönelik yapılan iskele, ziyaretçilere hizmet vermektedir.

Bulgar dili, Orta Asya Türk dillerinden türediği kabul edilmektedir, genel manada… Daha iddialısı ve detaylısı, tarihi Türk Halkı Hunların Volga (İtil) nehri çevresinde yaşayan Türk kavimlerinin Ogur grubuna mensup bir dil olduğudur. “Bulgar” adı da, bulunan arkeolojik kalıntılar ile desteklendiği üzere, Orta Asya Türk dilleri ile aynı kökenden geldiği, muhtemelen de Çuvaşça ile akrabalığı da göz önüne alınınca artık fazlaca söylenecek bir şeyler kalmıyor gibi… Yine hem okumalardan hem de sorularımıza verilen cevaplardan anladığım kadarı ile “Bulgar” Türkçedeki “bulamak” fiili ile ortak kökten türediği ve “Bular”, “Bulgamak” yani karıştırmak, düzeni bozmak manasında yaygın olarak kullanılmakta imiş… Yine bunun yaklaşık 9. yüzyıla kadar bu niteliğini koruduğunu bilahare bugünkü Bulgar Hanlığının dağılması üzerine Bulgaristan tarafına göçen bölümleri ile de yereldekilerde karışmalarına binaen de ciddi değişikliklere uğramakla birlikte aynı kökenden türediklerini öğrenmekteyiz. Bugün Bulgaristan’daki Bulgar denilen günümüz Bulgar topluluklarını da, dağılan Büyük Bulgar Hanlığının Karadeniz bozkırlarından gelen Proto-Bulgarlar, yerelde yaşayan Slavlar ve aynı coğrafyadaki Trakların oluşturduğunu öğreniyoruz. Anladığım yine çok enteresan bir durum var batıya göç edenler Ortodoks’luğu tercih ederken kuzey-doğuya göç edenler İslam’ı tercih etmişler gibi…

Buradan ötesini konunun uzmanı tarihçilere bırakıp ilerleyeceğim… Konuyu anlamak ve kavramak adına bu kadar tarihi bilgi yeter bence…

UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan Bulgar kenti buluntuları bünyesindeki müzelerden biri de “Kuran Müzesidir”. Müze küçük lakin bulunan kentteki maksada matuf hayatları yansıtması bakımından, çeşitli el yazımı Kuranlar, çok değişik süslemeler, hatlar, ayetler, hadisler tekmili birden… Ayrıca muhtemelen arazi üzerinde betonlaştırmayı arttırmamak ve genel manada silueti bozmamak niyeti ile yeraltında birkaç kattan oluşan birde “Medeniyet Müzesi” bulunmaktadır. Yukarıda devam eden kazı çalışmalarından elde edilen buluntuların sergilenmesine müsait alanların da olduğu görünmekte olan müzede, Bolgar Kenti ve medeniyetlerine ait arkeolojik ve etnoğrafik buluntular kronolojik bir konsepte münasip düzende yerlerini almışlar.

Girişte sizi büyük bir kayanın üstüne yerleştirilmiş camlar üstüne Rusça ve İngilizce kısa bir tanıtım levhası karşılamakta, hemen arkasında da giriş kapısı oluşturan ahşap bir “anıt giriş” bulunmaktadır. Ziyadesiyle geniş bir alana kurulmuş, nehir girişi hariç anlaşılan o ki Batı ve Doğu olmak üzere iki adet giriş kapısı var kentin. Biz Batı Girişini kullanarak kente adımımızı attık evvelemirde Rusça “Çernaya Palata”, Tatarca “Kara Pulat” denen bir yapıya geliyoruz, kare kesitli kubbeli bir yapı lakin ne maksatla yapılmış ve ne maksatla kullanılmış meçhul… Farklı zamanlarda Kara Pulat adlı yapının, cami, türbe, hanegâh, hapishane ve mahkeme olarak kullanıldığı rivayet edilmektedir.

“Kara Odanın” hemen güney kısmında kervansaray ya da hamam olarak kullanıldığı düşünülen “Beyaz Oda” adını verdikleri Kara Odadan daha büyük bugün müze olan bir yapı bulunmaktadır. Esasen antik kent bugün bir müzeler kenti haline gelmiş görünmektedir. Bolgar Medeniyetler Müzesi, Yazı tarihi Müzesi, Antik Tıp ve İlaç Müzesi, Ekmek Müzesi v.b. Diğer taraftan dini yapılar da adeta bir dinler mozaiği, Katedral, Kilise, Cami, Minareler… Tanıtım tabelalarının nerdeyse tamamı 3 dilde hazırlanmış, Rusça, Tatarca (Bulgarca) ve İngilizce…

Kiril Alfabesi kullanarak yazıyor olmalarına rağmen, Tatarca’nın bizim bugün kullandığımız kelimelere ne kadar benzediğini bir kez daha tespit ediyoruz; Икмэк музее (Ekmek Müzesi), Кече манара (küçük minare), Табиб йорты музее (Tabib yurdu Müzesi), Язу тарихы музее (Yazı Tarihi Müzesi),  Ак мэчет (Ak Mescit), ve daha yüzlercesi…

En son olarak da, modern mimari örnekleri bir araya getirilerek “Ak Mescit” adını verdikleri “Bolgar İslam Akademisini” bünyesinde barındıran bir cami inşaa etmişler, önüne de kocaman bir havuz koymuşlar, insanlar havuzun Camiye en uzak tarafına oturup, tıpkı Hindistan’daki “Taç Mahal” önü fotoğraf çekimlerine benzer fotoğraflar elde etmeye uğraşıyorlar…

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok: