Cuma, Mayıs 02, 2025

KENDİNCE BİR BİLGE, AHMET SAİM ERTÜRK

Saim Ertürk Abimizi de maalesef sonsuzluğa uğurladık, hayatımızın önemli bir bölümünde kendi adıma güzel hatıralar biriktirdim kendisiyle, unutulmasın diye bu güzel hatıralarımı kayıt altına almak istiyorum. Ahmet Saim Abimiz Çeşme’nin 1977 – 1980 arası Belediye Başkanıdır, CHP’nin adayı Ahmet Hulusi Öztin’e karşı AP’nin (Adalet Partisi) adayı olarak seçimi kazanmış olup, Çeşme’nin dengelerini göstermesi açısından ise seçimin sayısal sonuçlarını bir defa daha hatırlayalım, toplam seçmen sayısı 2.721, AP 1.033, CHP 987 oy alarak seçilmiştir. Ne yalan söyleyeyim ben oy kullanmadım kullansaydım eğer tercihim de, mezkûr Ahmet Abiyi çok sevmeme rağmen, siyaseten diğer Ahmet abi olurdu… Neyse görüldüğü üzere 46 oy farkla kazanmış, Saim abi… Kimse de itiraz etmedi, efendim “46 farkla seçim mi kazanılırmış” postulatı daha icat olunmamış idi… Evet, sonuçta Çeşme’nin iki sevilen Ahmet’inden biri belediye başkanıdır gayri… Şimdi olduğu gibi ilçenin her kayıtlı seçmenin oy kullanabildiği bir seçim değildir, köyler hariçtir… Esasen de belediye seçimlerine köyleri katmamış olsalardı belediye başkan seçimleri asla ve kat’a şimdiki gibi olmazdı, bu sistem ve tercih canım yurduma atılan süper bir sağ kazıktır… Neyse başımız sağ olsun… Kazık diyorum sadece seçim sonuçlarını kast etmiyorum, bakın bakalım vergilendirme sistemindeki cinliklere, kabak gibi ortadadır kazığın büyüğü, heybede değil…

Bilahare, muazzam galibiyetin mümessili dâhili ve harici bedhahları kenarda tutup, gönendiren lakin totalde canım yurdumun üstünden silindir gibi geçen 12 Eylül cuntası gelir… Yerelde hemen belediyeye el konulur, kayyum tayin edilir… Saim Abi gözaltına alınır, ne varsa ortada, gariptir tüm bunlar da sözüm ona “Yüce Türk Millete adına” yapılır… Yahu, Saim Abi milliyetçidir ilaveten çalmamıştır, çırpmamıştır, çaldırmamıştır lakin kimin umurunda… Saim Abi önemli ekonomik faaliyetlerin ortağıdır, seyahat acentesi sahibidir, feribotları vardır lakin hayatı imrenilecek düzeyde mütevazıdır. Belediye Başkanı ol bir ömür kirada otur, ölçü budur, namusa, çalmamaya, çırpmamaya… 12 Eylülcülere göre kendi adamları kayyum atanıp güç kullanmaya başlamalıdır… Hani bir zamanlar bir reklam spotu vardı; “kontrolsüz güç, güç değildir” diye, gerçi üzerinden de yaklaşık 30 yıl geçti, güç hala kontrolsüz ya… Olan Saim Abiye oldu, gitti başkanlık… O hızla politikadan biraz uzaklaşsa da, bir dönem sonra da talepleri ve ısrarları kıramaz yeniden aday olur lakin o da bilir seçilemeyeceğini, işte… Ben yine de kendisini iyi tanıyan biri olarak Saim Abinin şimdiki milliyetçilere hiç ama hiç benzemediği hakkını teslim edeyim, gerçi Çeşme’nin yerli milliyetçileri diğer bölgelerin milliyetçilerine hiç benzemezler… Onlarda her daim hümanist, barışsever bir damar bulunur ve insanı sever ve korurlar… Onların temsilcilerinden birisidir Ahmet Saim Ertürk… O artık hayatının bu önemli bölümünde “akil adamdır” bir nevi, uhuleti ve suhuleti temsil etmektedir.

 

Saim Abi, ilerlemiş yaşına rağmen sabah ve akşam yürüyüşlerini eksik etmez, çok yağmurlu ve çok rüzgârlı günler hariç sırtında eşofmanı, evinden, kordon boyu adımlamaya, oradan çarşı içinden geçerek, çevre yolundan evine gitmeyi sağlıklı hayatın bir disiplini olarak son güne kadar devam ettirmiştir. Bu yürüyüşlerinde karşılaştığı insanlara bağlı olmak kaydıyla ayaküstü muhabbet fasılaları da her daim olmuştur. Şahsen çok sık karşılaşıp uzun uzun ayaküstü muhabbetler etmişizdir, karşılaştığımız yer mutlaka muhabbet konusunda tayin unsuru olmuştur. Çarşıda Kilise önünde karşılaştı isek, kilise ve restorasyonu ya da oradaki faaliyetler üstüne, Kale önünde karşılaştı isek Osmanlı üzerine, sahilde karşılaştı isek denizcilik faaliyetleri üzerine, vs. vs. Bire bir görüşmelerimizde, uluslararası gemilerde çalıştığı günlerden bahsederek, “aslanım ben Çeşme’nin ilk beynelmilel işçilerinden biriyim” esasen ben bir gerçek sosyalistim derdi, ben de “yapma be Saim Abi sen kim sosyalistlik kim” deyince ısrarla ispata girişirdi. Saim Abi işte böyle biriydi, tam da bu yüzden taraflı tarafsız hemen hemen herkes tarafından sevilirdi.

Kendisi ile Yeni Çeşme Gazetesi adına birkaç defa röportaj yapayım diye talepte bulundum her defasında kabul etmedi, konuşursam kızanlar küsenler olabilir derdi, böyle de ehli kâmil idi… Mesela böyle bir imkânım olsa idi sorularımdan birisi de kendisinden sonra belediye başkanlığı yapmış şimdilerde de o da benim gibi kitapsız denilmesin diye kitap yayınlamış bir diğer abimizin kitabında yer bulamayışını soracaktım, olmadı… Bir diğer sorum ise, kestane satıcılığı, miçoluk yaptığını zaman zaman övünerek anlattığını, işçi olduğunu, işçi sınıfının bir parçası olarak işçiden yana olduğunu devamlı beyan ettiğini tam da bu sebeple esasen bir “solcu” olduğunu söyleyip lakin seni tanıdım tanıyalı “sağcı” olmanın ötesinde bir pozisyon almadın diye açıktan bir kez kayıtlara geçmesi adına, olacaktı, olmadı… Bir başka sorum ise, hemen Kıbrıs Savaşı sonrası Kıbrıs ile ulaşımda katkı olması adına esasen de hakkınız olan kredi kullanımında karşılarında bulunmanıza rağmen CHP’li Bakan Alev Çoşkun döneminde zorluklarla karşılaşıp karşılaşılmadığı ve kredi olanaklarından faydalanıp faydalanmadığı olacaktı, olmadı… Bir diğer sorum ise, bir gün sabah yürüyüşü ya da teftişi artık ne diyorsan, sabah temizliği yapan garsonların denize çöp attığını görüyorsun, sen de çocuklar yapmayın hemen durun diyorsun, seni tanımadıkları için ters ters konuşuyorlar, sen de çocuklara 2 tokat atıyorsun, bu doğru mudur olacaktı, olamadı… Bu arada o zamanki Belediye Başkanları şimdikiler gibi bir alay zabıta ve görevli ile birlikte dolaşmazlardı tabii ki, aynı dönemdeki İzmir Belediye Başkanı İhsan Alyanak bile tek başına dolaşır, teftiş eder, gözlem yaparlardı, şahitliğim vardır… Korku ya da saldırı daha icat olmamıştı bu topraklarda henüz, esasen ne güzel günlerdi be, dedirtir türden… Bir başka sorum; sağ politikaların ciddi ve atılımcı ve de aksiyoner tarafında olduğunu ben hatırlıyorum lakin şimdilerde bakıyorum ve kıyaslıyorum da sizler ne kadar “bir kaşık suda boğulacak” diye değerlendirilen insanlara bile tahammül göstermişsiniz, bu biraz da Çeşme’nin barış ve demokrasi kültürünün köklü olmasından mı kaynaklanıyor olacaktı, olamadı…

 

Saim Abi; son güne kadar Canım Yurdum üstüne kendince görüş bildirmeye en azından dost meclislerinde devam etti, iyi gidişleri olumladığını, kötü gidişleri de tenkit ettiğini hiç gizlemedi. Meclisi nasıl çalıştırdıklarını, nasıl kararlar aldıklarını, kendi dönemindeki karar alma süreçlerinin şeffaflığını haklı olarak sitayişle anlatmayı da çok keyif alarak sürdürürdü… Evet, Çeşme’de gerçek manada ilk konut kooperatifi için kamulaştırma kararı alınmasına ön ayak olan, ilk defa altyapı çalışmalarının prototipi olabilecek çok kısıtlı imkânlarla dere ıslah çalışmalarını başlatan, şimdiki bütçelerle kendi dönemi bütçelerini kıyaslayarak kahırlanan, asıl olarak da liyakatsizliğe de hiç katlanamadığını devamlı beyan eden abimiz artık yok, nurlarda olsun… Saim Abi artık yok, eminim Çeşme yokluğunu her daim hissedecek, biz de onu özleyeceğiz ve böyle iyi hatıraları ile hatırlayacağız… Efendim hep iyi yanları mı söz konusudur denirse de cevabım, evet, diğer meseleleri de başkaları yazsın, bilmediğimizden değil, istemediğimizden… Nurlarda ol, Saim Abi… Oğlu Alparslan kardeşimiz, Damadı arkadaşımız Levent Baykal başta olmak üzere tüm akrabalarının ve Çeşmelilerin başı sağ olsun, tekrardan…

 


Hiç yorum yok: