Yıllar önce Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yeni oluşmuş
bir cumhuriyette bulunduğum bir dönemde, bir vesile ile orayı ve halkını kısaca
tanıtmam istendiğinde, şöyle demiştim; “Yarısı
istihbarat örgütünde çalışıyor diğer yarısı da ilk yarısına yardım ediyor”. Bu
yaklaşımım bazıları tarafından olumlu bazıları tarafından olumsuz karşılanmış
idi ama bu görüşüm bir süre gözlemleme neticesinde oluşmuş ve ilk başlarda
görüşümü olumlamayanların da bir bölümü orada yaşayınca kavramıştı durumu… Ha
biri de çıkar bu yabancılara karşı idi yalnızca der çok fazla itiraz etmesem
bile katılmam bu görüşe…
Uzun süre önce bir yazı okurken referansını oluşturan bir
başka yazıda; Türkiye’de de ciddi bir nüfusun MİT’e (Milli İstihbarat
Teşkilatı) başvurarak gönüllü ajanlık yapmak için başvurduğunu öğrenmiş ve emin
olun ki şaşırmış ve kendi kendime “yahu bir insan emeğini satıyor yanlış ta
olsa bu kurumda çalışıyorsa bu kabul edilebilir” ama bu gönüllü olanlarını
anlamakta kabul etmekte mümkün değil demiştim… Yine yakınlarda basına yansımış
bir haberi kaynak yaparak ilerleyelim, 2011 yılında MİT’e başvuranların %44 ü
yardımcı olmak amacıyla bilgi aktarma gönüllüsü olmak istiyor, işte buna
şaşmamak elde değil… Hangi bilgiyi vereceksin de yardımcı olacaksın ha be adam
deseler, hadi onun yerine düşünelim, ne aktaracak ya da nasıl yardımcı olacak,
işyerinde iş arkadaşları, kahvehanedeki muhabbet ya da oyun arkadaşları,
mahalledeki komşuları özne ve hedef olacaktır herhalde, bu adam boş gezmediği
varsayımıyla bunun dışında bir şey olma ihtimali çok azdır, değil mi …? Diğer
taraftan mezkûr zevatın bu ilgisi zevk almak, tatmin olmak ya da maksat
dedikoduculuk, ispiyonculuk, gammazlamak ya da arabozmak gibi fiillerle de
açıklanabilir şüphesiz…
Türk Dil Kurumu (TDK) sözlük; Müzevir sözcüğünü, arabozan,
laf getiren götüren, ispiyon, dedikodu yapan, gammaz, yalanı süsleyerek anlatan
ve birinin sırlarını, davranışlarını, düşüncelerini gözleyip başkalarına
bildirerek çıkar sağlayan anlamında kullanmakta olup, Arapça; “muzawwir” den
türeyen, tezvir kökünden gelmekte ve tezvir eden, yalancı, sahtecilik yapan
anlamında da kullanılmaktadır. Sık sık yapılan hatalardan birisi de “Müzevir”
ile “Şikayetçi” nin karıştırılmasıdır ki, müzevirlik gizlilik, şikayet ise
açıklık içerisinde yapılır. Avrupa’da yaşayan tanıdıklarımızın özellikle
karıştığı 2 deyimdir bunlar, birisi kamu düzeninin yürümesi adına kurallara
uyulmaması anında yapılan olup diğeri ise herhangi bir nedenle oluşan sempati
ya da antipatiye dayalı, kanının ısındığı ya da ısınmadığı, yüksek mevkideki
birinin aferinine mazhar olmak ya da olmamak gibi saiklerle yapılması halidir.
Şöyle bir etrafınıza bakın neler neler görecek ve
duyacaksınız, inanılır gibi değil Vallahi… Şantiyecilik yaptığım dönemlerden
bilirim, etrafınızda size bir diğerini kötülemek için dört dönerler, hele
yanılıp ta bir dinleyin ve ilaveten anlatılanlara prim verin, yandı gülüm keten
helva… Ancak ne yazık ki bu kabil çalışmanın en önemli davranış olduğunu
varsayarak davrananları izleyerek inanılmaz tecrübeler edindim, inanılmaz fahiş
hataların içine bir şekilde düşmektedir konuya özne teşkil edenler. İşyerinde
ispiyoncu, Mahallede ispiyoncu, Mahkemede ispiyoncu, Önemli kademelerde
ispiyoncu, Askerde ispiyoncu, Yatılı okulda ispiyoncu, aşağı ispiyoncu yukarı
ispiyoncu… Yukarıda da belirtildiği üzere tarifine ya da sözlük anlamına
karşılık gelen davranışları tam olmasa bile içeriyorsa eğer bir tutum,
kesinlikle sağlıklı bir beyin fonksiyonu olamayacağı aşikârdır. Düşünsenize
etrafınızda bir dolu hastalıklı beyine sahip insanlar dolaşıyor ve ne hoşuna
gitmiyorsa, pasa ispiyon…
Çocukların en önemli duygusal gereksinimi her dönemde
olacağı üzere beğenilmek ve ilgi odağı olmaktır, sevilen ve beğenilen çocuğun
ruh sağlığı daha dengelidir, başarılı olmak bu ruh sağlığına önemli ölçüde
bağlı olup, aksi durumda yani başarısız olma durumunda hayali başarılar
yaratırlar iç dünyalarında, mezkûr dönemde iç dünyalarında at başı gelişen
korku, öfke, kıskançlık ve neşe gibi farklılıklar gelişirken, aile ve öğretmen
nezdinde ilgi ve beğeniyi kaybetmeme uğruna kendisine öğretilmeye çalışan
kurallara katı bir şekilde uymaya çalışır ve dönem itibariyle paylaşma
gereğinin de kavranmasına bağlı olarak çevresiyle dengeli ve tutarlı geçinmeye
başlayacaktır. Çocuk kişilik olarak kendini gösterme çabasına girmesi nedeniyle
zaman zaman da olsa itaatsizlikler ve ciddi inatçılıklar yaşanabilir, diğer
taraftan yaş itibariyle etrafındaki büyüklerin her şeyi bildiği kanısı
kendisini fark ettirme çabası ile birleşince sosyal davranış bozuklukları baş
göstermeye başlar. İşte ileride kemikleşmiş bir sosyal davranış bozukluğu
olarak tespit edilecek müzevirlik bu ahvalde tezahür edebilir. Ne yazık ki, her
çocuk, kardeşleri ya da arkadaşları arasında büyüklerin çok değer verdiği bir
nesneye zarar verilmişse ya da büyüklerinin uygun görmediği ya da görmeyeceği
bir şey yapılmışsa, ispiyonculuk yapmıştır, buraya kadar normal gibi görünen bu
durumda, asıl ve fahiş hata ise büyüklerin bu tür bilgi aktarılmasına kötü
gözle baktığını söylememiş olmasıdır, sonuç ta da, taa çocukluktan alınan bir
alışkanlık olan müzevirlik-ispiyonculuk ileri yaşlarda inanılmaz boyutlara
ulaşıp bazen de ihanet ve entrika doğuracak facialara neden olmaktadır…
Öyle bir noktada gelinmiştir ki artık, bırakın bu sosyal
davranış bozukluğu karşısında set oluşturmayı, eğiterek düzeltme çabasını, ahir
ömrümüz boyunca anlı-şanlı deve dişi gibi büyüklerimiz tarafından çıkarılan
yasalarla özendirilen, kendini kurtarmak için başkasını da yakabilirsin
mealindeki müzevir yasaları, “Her şeyi
devletten beklemeyin. Bu tencere tavacıları sizler yargıya taşıyacaksınız” diye
konuşularak komşunuzu gammazlayın yaklaşımlı basın açıklamaları ile
oluşturulduğu iddia edilen “sırdaş polis ihbar noktaları” ve yukarıda yazdığım MİTe
yapılan başvurulardaki artış, ciddi önlemlerin alınması gerekmekte olduğunu
göstermektedir, aksi takdirde yazımın başında büyük bir tiksinti ile
bahsettiğim ülkenin durumuna düşme kaçınılmazdır.
Vatandaşların muhbirliğe özendirilmesinin “toplumsal güvensizliklerin oluşmasına neden
olur” diyor konunun uzmanları, çok özensiz ve dikkatsiz davranılırsa
telafisi olmayan noktalara varabilir bu gelişmeler… İç dünyasında inşa edilmiş
bu güvensizlik duygusu insanı, yaranma duygusu ile memleketi kurtarıyorum
telaşı içinde her türlü herze yemeğe itmektedir, işte bu ruhsal bozukluğun en
rezil tezahürü müzevirliktir. Ne yazık ki bu topraklar bu açıdan oldukça
mümbittir… İnanmayanlar etrafını önerim doğrultusunda gözlemlesinler bakalım
neler görecekler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder