Pazartesi, Eylül 30, 2013

MÜZEVİR


Yıllar önce Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yeni oluşmuş bir cumhuriyette bulunduğum bir dönemde, bir vesile ile orayı ve halkını kısaca tanıtmam istendiğinde, şöyle demiştim; “Yarısı istihbarat örgütünde çalışıyor diğer yarısı da ilk yarısına yardım ediyor”. Bu yaklaşımım bazıları tarafından olumlu bazıları tarafından olumsuz karşılanmış idi ama bu görüşüm bir süre gözlemleme neticesinde oluşmuş ve ilk başlarda görüşümü olumlamayanların da bir bölümü orada yaşayınca kavramıştı durumu… Ha biri de çıkar bu yabancılara karşı idi yalnızca der çok fazla itiraz etmesem bile katılmam bu görüşe…

Uzun süre önce bir yazı okurken referansını oluşturan bir başka yazıda; Türkiye’de de ciddi bir nüfusun MİT’e (Milli İstihbarat Teşkilatı) başvurarak gönüllü ajanlık yapmak için başvurduğunu öğrenmiş ve emin olun ki şaşırmış ve kendi kendime “yahu bir insan emeğini satıyor yanlış ta olsa bu kurumda çalışıyorsa bu kabul edilebilir” ama bu gönüllü olanlarını anlamakta kabul etmekte mümkün değil demiştim… Yine yakınlarda basına yansımış bir haberi kaynak yaparak ilerleyelim, 2011 yılında MİT’e başvuranların %44 ü yardımcı olmak amacıyla bilgi aktarma gönüllüsü olmak istiyor, işte buna şaşmamak elde değil… Hangi bilgiyi vereceksin de yardımcı olacaksın ha be adam deseler, hadi onun yerine düşünelim, ne aktaracak ya da nasıl yardımcı olacak, işyerinde iş arkadaşları, kahvehanedeki muhabbet ya da oyun arkadaşları, mahalledeki komşuları özne ve hedef olacaktır herhalde, bu adam boş gezmediği varsayımıyla bunun dışında bir şey olma ihtimali çok azdır, değil mi …? Diğer taraftan mezkûr zevatın bu ilgisi zevk almak, tatmin olmak ya da maksat dedikoduculuk, ispiyonculuk, gammazlamak ya da arabozmak gibi fiillerle de açıklanabilir şüphesiz…

Türk Dil Kurumu (TDK) sözlük; Müzevir sözcüğünü, arabozan, laf getiren götüren, ispiyon, dedikodu yapan, gammaz, yalanı süsleyerek anlatan ve birinin sırlarını, davranışlarını, düşüncelerini gözleyip başkalarına bildirerek çıkar sağlayan anlamında kullanmakta olup, Arapça; “muzawwir” den türeyen, tezvir kökünden gelmekte ve tezvir eden, yalancı, sahtecilik yapan anlamında da kullanılmaktadır. Sık sık yapılan hatalardan birisi de “Müzevir” ile “Şikayetçi” nin karıştırılmasıdır ki, müzevirlik gizlilik, şikayet ise açıklık içerisinde yapılır. Avrupa’da yaşayan tanıdıklarımızın özellikle karıştığı 2 deyimdir bunlar, birisi kamu düzeninin yürümesi adına kurallara uyulmaması anında yapılan olup diğeri ise herhangi bir nedenle oluşan sempati ya da antipatiye dayalı, kanının ısındığı ya da ısınmadığı, yüksek mevkideki birinin aferinine mazhar olmak ya da olmamak gibi saiklerle yapılması halidir.

Şöyle bir etrafınıza bakın neler neler görecek ve duyacaksınız, inanılır gibi değil Vallahi… Şantiyecilik yaptığım dönemlerden bilirim, etrafınızda size bir diğerini kötülemek için dört dönerler, hele yanılıp ta bir dinleyin ve ilaveten anlatılanlara prim verin, yandı gülüm keten helva… Ancak ne yazık ki bu kabil çalışmanın en önemli davranış olduğunu varsayarak davrananları izleyerek inanılmaz tecrübeler edindim, inanılmaz fahiş hataların içine bir şekilde düşmektedir konuya özne teşkil edenler. İşyerinde ispiyoncu, Mahallede ispiyoncu, Mahkemede ispiyoncu, Önemli kademelerde ispiyoncu, Askerde ispiyoncu, Yatılı okulda ispiyoncu, aşağı ispiyoncu yukarı ispiyoncu… Yukarıda da belirtildiği üzere tarifine ya da sözlük anlamına karşılık gelen davranışları tam olmasa bile içeriyorsa eğer bir tutum, kesinlikle sağlıklı bir beyin fonksiyonu olamayacağı aşikârdır. Düşünsenize etrafınızda bir dolu hastalıklı beyine sahip insanlar dolaşıyor ve ne hoşuna gitmiyorsa, pasa ispiyon…

Çocukların en önemli duygusal gereksinimi her dönemde olacağı üzere beğenilmek ve ilgi odağı olmaktır, sevilen ve beğenilen çocuğun ruh sağlığı daha dengelidir, başarılı olmak bu ruh sağlığına önemli ölçüde bağlı olup, aksi durumda yani başarısız olma durumunda hayali başarılar yaratırlar iç dünyalarında, mezkûr dönemde iç dünyalarında at başı gelişen korku, öfke, kıskançlık ve neşe gibi farklılıklar gelişirken, aile ve öğretmen nezdinde ilgi ve beğeniyi kaybetmeme uğruna kendisine öğretilmeye çalışan kurallara katı bir şekilde uymaya çalışır ve dönem itibariyle paylaşma gereğinin de kavranmasına bağlı olarak çevresiyle dengeli ve tutarlı geçinmeye başlayacaktır. Çocuk kişilik olarak kendini gösterme çabasına girmesi nedeniyle zaman zaman da olsa itaatsizlikler ve ciddi inatçılıklar yaşanabilir, diğer taraftan yaş itibariyle etrafındaki büyüklerin her şeyi bildiği kanısı kendisini fark ettirme çabası ile birleşince sosyal davranış bozuklukları baş göstermeye başlar. İşte ileride kemikleşmiş bir sosyal davranış bozukluğu olarak tespit edilecek müzevirlik bu ahvalde tezahür edebilir. Ne yazık ki, her çocuk, kardeşleri ya da arkadaşları arasında büyüklerin çok değer verdiği bir nesneye zarar verilmişse ya da büyüklerinin uygun görmediği ya da görmeyeceği bir şey yapılmışsa, ispiyonculuk yapmıştır, buraya kadar normal gibi görünen bu durumda, asıl ve fahiş hata ise büyüklerin bu tür bilgi aktarılmasına kötü gözle baktığını söylememiş olmasıdır, sonuç ta da, taa çocukluktan alınan bir alışkanlık olan müzevirlik-ispiyonculuk ileri yaşlarda inanılmaz boyutlara ulaşıp bazen de ihanet ve entrika doğuracak facialara neden olmaktadır…

Öyle bir noktada gelinmiştir ki artık, bırakın bu sosyal davranış bozukluğu karşısında set oluşturmayı, eğiterek düzeltme çabasını, ahir ömrümüz boyunca anlı-şanlı deve dişi gibi büyüklerimiz tarafından çıkarılan yasalarla özendirilen, kendini kurtarmak için başkasını da yakabilirsin mealindeki müzevir yasaları,  “Her şeyi devletten beklemeyin. Bu tencere tavacıları sizler yargıya taşıyacaksınız” diye konuşularak komşunuzu gammazlayın yaklaşımlı basın açıklamaları ile oluşturulduğu iddia edilen “sırdaş polis ihbar noktaları” ve yukarıda yazdığım MİTe yapılan başvurulardaki artış, ciddi önlemlerin alınması gerekmekte olduğunu göstermektedir, aksi takdirde yazımın başında büyük bir tiksinti ile bahsettiğim ülkenin durumuna düşme kaçınılmazdır.

Vatandaşların muhbirliğe özendirilmesinin “toplumsal güvensizliklerin oluşmasına neden olur” diyor konunun uzmanları, çok özensiz ve dikkatsiz davranılırsa telafisi olmayan noktalara varabilir bu gelişmeler… İç dünyasında inşa edilmiş bu güvensizlik duygusu insanı, yaranma duygusu ile memleketi kurtarıyorum telaşı içinde her türlü herze yemeğe itmektedir, işte bu ruhsal bozukluğun en rezil tezahürü müzevirliktir. Ne yazık ki bu topraklar bu açıdan oldukça mümbittir… İnanmayanlar etrafını önerim doğrultusunda gözlemlesinler bakalım neler görecekler…

Hiç yorum yok: