Geçtiğimiz tüm bir yılın gündemini oluşturan; yurttaşa
davranış nezaketi ve çevre duyarlılığı ile hareket edilse olayın birkaç gün
içinde kapanma ya da unutulma olasılığı bir hayli yüksek olan ama tam tersi bir
davranış ile “kerim devlet saikiyle”
hareket ederek, sonuçta da 6 kişinin ölümü, 12 kişinin gözünü yitirmesi ve
yaklaşık 1000 e yakın ağır olmak üzere binlerce insanın yaralanması ve “Devletin gücünü tebarüz ettirilmesi” ve “destan yazılması” ile nihayetlenen
küçük çaplı bir iç savaş provasından herkesin ders çıkarıldığını söylemesine
rağmen hala ders çıkar(a)mayaların iç savaşın her alanda ve topyekûn hale
gelmesi için sanki çaktırmadan çalışmalar yürütülmektedir ve bu uğurda ne çevre
duyarlılığının ne de yurttaş talebinin göz önünde bulundurulmadığı
gözlemlenmektedir. Gerçi belki hata “Yurttaş”tadır, karşında eğer varsa bir şey
beklenebilir yani olmayan şey nasıl beklenebilir ki, oysa çevrecinin
daniskasıyım diye ortada dolaşanlardan bu duyarlılığın olmayacağını
öngörebilmeliydi, hadi yurttaşın kusurunu hafifletecek kömürlü ve makarnalı
seansların varlığı hasebiyle anlaşılabilir durumdadır da; başta, taa bakanlık
makamına kadar ulaşmış insanların da içinde bulunduğu ve kendilerini
aydın(!!!!) diye tanımlayanların ve köşe başlarını tutmuşların bu öngörüde
olamaması neyin emaresidir acep, nema ve mama meselesidir herhal aslolan…
Muktedirlerin bitmez tükenmez ekonomik saldırıları
karşısında Çeşme vadisini çevreleyen başta Karadağ olmak üzere 4 tepeyi de; enerji
temin realitesi açısından da hiçte gereği yokken RES yatırımcılarına, Çeşme
Halkının tüm karşı çıkışlarına rağmen, desteğe devam edilmektedir. İstanbul
merkezli “Gezi Parkı” direnişine
benzin püskürtülürken bu sefer Çeşme için, kaş ile göz arasında tüm süreç
tamamlanarak 07.06.2013 tarih 28670 sayılı resmi gazetede yayınlanan acil kamulaştırma kararı
çıkartılıvermiştir hem de hazine adına kamulaştırma yapılması kaydıyla, madem
bu özel ve de güzel sektörün temsilcisi, OKMAN Enerji ki; sahibi “siz direnin
biz yukarıdan işleri hallediyoruz ifadelerini kullanarak” ve “derenin taşı ile derenin kuşunu vurmak”
kabilinden dalgasını da geçerek, bırakın kamulaştırmayı da kendi finansman
marifetleri ile halletsinler, ama olmaz… Resmi Gazetede bakanlar kurulu
üyelerinin imzaları ile yayınlanan ve “İzmir İli, Çeşme İlçesinde tesis
edilecek Karadağ Rüzgâr Enerji Santralinin yapımı amacıyla ekli listede
bulundukları yer ile ada ve parsel numaraları belirtilen taşınmazların Hazine
adına tescil edilmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından acele
kamulaştırılması; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 15/5/2013 tarihli ve
696 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesine
göre, Bakanlar Kurulu’nca 27/5/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır” biçimiyle ifade edilen karar; peki, kamulaştırma işlemlerinde “acil”
kaydı şartı varsa bu neyin delaletidir deyip mezkur kanunun ilgili “acele kamulaştırma” başlıklı maddesine
bakıyoruz; “Madde 27 - 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun
uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca
karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda
gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki
işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi
gün içinde o taşınmaz malın 11 ve 12 nci madde esasları dairesinde ve 15 inci
madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare
tarafından mal sahibi adına milli bir bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.
Bu Kanunun 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak
kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedelidir.” “Hayda, ne oluyoruz kardeşim savaştamıyız”
diye soran ve kamulaştırmanın muhatabı olan bir arkadaşımızın kendi sorusuna
kendi cevabı “evet savaştayız, doğa ile,
çevre ile ve onlara sahip çıkanlar ile savaştayız”. Eeee, tabi bu kadar çok
bilen muktedirlerin olduğu yerde, tüm bunların başımıza gelmesi bizim
kaçınılmaz ve karşı konulamaz mukadderatımızdır. Sonuçta anlaşılması gereken
ise; “siz ne yaparsanız yapın, biz bir defa karar aldık” bunlar olacak, o kadar…
Peki; Çeşme’nin tek saldırıya uğradığı yer Karadağ üzerinden
RES tesisleri midir? Nerdeeee, geçen yerel seçimler öncesi, idman ve
manevralarının tuttuğu görülen ve halka ucuz konut verileceği vaadi ile canım
yurdumun yarattığı ve son dönemde de tam bir rant devşirme aracı haline gelen
TOKİ işi, yeniden ve yeni yerel seçim arifesinde tekrar hortlamıştır ve bu
sefer de daha ciddi ciddi görüntüler vererek… Bir AKP li tanıdığımdan
öğrendiğim kadarı ile; geçen yerel seçimler öncesi ilan edilen ve
fakir-fukaraya TOKİ marifetiyle ucuz konut temin edilecektir çıkışı ile;
yaklaşık 1.400 konut için 4.000 başvuru ve yaklaşık 2.200 parti üyesi kaydı
gibi bir aritmetik büyüklük yaratılmış ancak rüzgarının bile bu büyüklüğü
yakalamış olmasına istinaden de bu sefer daha somut adımlar atılmaktadır. Hani
bu “özel sektör”e tapanlar,
Cumhuriyetin çok olumsuz koşullarda yarattığı önemli sanayi değerlerinin,
“devlet don mu üretir” gibi abuk laflarla itibarsızlaştırarak ve diğer taraftan
da “devlet elini ekonomiden çekmelidir” propagandaları ile 3-5 kuruşa elden
çıkarıldığı ortamda abdestsiz kapitalist davranışın sünnetlenerek, hatta rant
varsa sadece muktedirler var diyecek mertebeye erişmesi olan TOKİ’nin ne
olduğunu merak edenler, meclis lojmanlarının MESA’ya TOKİ üzerinden nasıl ihale
edildiğine baksınlar yeter… 26 Haziran tarihinde Ilıca’da Çeşme AKP ilçe
teşkilatı tarafından sunumu yapılan TOKİ’nin 1.584 konutluk Çeşme çıkarma
harekâtının tanıtımı yapılmış ve katılan gazeteci arkadaşlarımızın aktardığına
göre sunumu yapanlar ise yine fakir-fukaraya ucuz konut sloganı ile start alan
tanıtımda bulunanlar; konu ile ilgili proje detaylarının AKP ilçe teşkilatından
edinilebileceğini, müracaatların ise Kaymakamlığa yapılacağını, müracaat
edeceklerin aylık 2.500 TL den az gelir ve 5 yıldır Çeşme’de oturmuş olmaları
gereğini beyan etmeleri gerekebileceğini, sunumu yapanların TOKİ’nin kalite
sorunu yaşadığı yönündeki yaklaşımın doğru olduğunu bildiklerini ama bu sefer
kalite konusunun bizzat Sn. Başbakan tarafından denetleneceğini, güncel olan ve
sıkıntı yarattığı görülen ağaç ve yeşil işinin ciddiyetinin boyutunu
kavrayanlar hemen mezkur mahallere 30.000 ağaç dikileceği gibi çevreci bir rota
tutturulacağını, dönemin AKP Çeşme İlçe Teşkilatı Başkanının ‘‘Şükür rabbime,
Dünya lideri Recep Tayyip ERDOĞAN’ın neferi olmayı bana nasip etti’’ diyerek
yerel seçimlerde nasıl aday olunacağının tarihe not edileceğini vs. vs. diyerek
teşekkürü hak etmişler, bakalım bu sefer gelişmeler açıklandığı gibi olacak mı?
Ancak; kalite konusunda görevi olmayanlara görev tevdi etmenin de bir faydası
olamayacağını, İstanbul’un siluetini bozan projeler konusunda yaşanan
polemikler neticesinde binaların müteahhidine küsmüş olduklarından ötürü Sn.
Başbakan’ın onca işinin arasında bu konu ile ilgili fazla mesaiye kalmasına yol
açılacağını ve müteahhit’in de artık bu tür sözler karşılığında müteahhitlik yapmayacağını
açıklamış olması nedeniyle de, benzer müteahhit kayıplarının yaşanabileceği
gerçeğini de hatırlatmak gerekecektir.
Sonuç olarak görünen o ki; Çeşme sermayenin her türlü
oluşumu için bir cazibe merkezi oluşturmuş durumdadır ve önce koy’lar sonra
plajlar beach clup, arta kalanlar ise yat marina yapılarak denize ulaşım halka
kapandı, şimdi RES ve TOKİ projeleri ile var olan SİT ve orman alanlarıda elden
çıkarılacak gibi duruyor, eeeeeeee elindeki tek alet çekiç olana her şey çivi
görünürmüş misali canım Yurdum tek bir arsaya indirilmiş iken Çeşme’nin bundan
nasip almayacağı düşünülemez tabii ki… Görünen o ki daha çok Gezi Park vakaları
yaşanacaktır çünkü hedef artık hatti değil sathidir ve bu satıh tüm vatandır ve
denilen de odur ki; hodri meydan, eeee ne de olsa çevrecinin daniskasıyız ya…
Kaz dağları, Karadenizin tüm dereleri, Hasankeyf, Allonai, Sapanca Gölü başta
olmak üzere tüm arkeolojik, doğal varlıklar elden gitmiş, kimin umurunda… Hele birde “onların Bizans oyunlarına karşı da biz de onlara Osmanlı oyunu ile
karşılık vereceğiz” gibi bir laf ortalıkta dolaşıyor ya, evlere şenlik…
Durmak yok neobizans oyunu olan Osmanlı oyununa devam…
Marifet; kıl ya da kul-nefer olmanın dışında özgür bir tavır
sergileyebilmektedir ve kimden ve nereden gelirse gelsin, bizden ya da onlardan
gibi abukluklara tevessül etmeden davranabilmektedir, yoksa işin en kolay ve
risksiz olanı ne olursa olsun kabullenmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder