“Türkiye Futbol Direktör”lüğü
gibi ne olduğu bilinmez bir makama, neden ve nasıl getirildiği bilinmeyen ama
kesinlikle ve kolay tahmin edilebilir olan Fatih Terim, Yunanistan maçı öncesi
bir grup taraftarın konuk ekibin milli marşını ve saygı duruşunu ıslıkla protesto
etmesine sert tepki göstermiş medyamıza göre; “Yunanistan Milli Marşı okunuyor, ıslıklar yükseliyor. Ölmüş
insanlara saygı duruşu yapıyoruz, 1 dakika sabredemiyor muyuz? Lütfen! Ne
oluyor bize...” buyurmuş… Aslında bildiği konuyu, hatta yaratılan bu
tablodaki payını biz ona tane tane anlatalım da anlasın “ne oluyor bize” sorusunun cevabını, umudum yok anlayacağına dair
de, belki taraftarlarının bir kısmı imana gelir… Aslında herkes görmeli ve
bilmeli, bu beyefendinin sportif karşılaşmalarda, müsabaka kaybetmenin dünyanın
sonu geldi kabilinden nasıl saldırganlaştığını, etrafındakileri salt kendi
apoletlerine binaen nasıl mevzilerinden fırlayıp düşmana saldırtılan askerler
gibi kullandığını…
Aslında
bu beyefendinin futbol hayatını taaa Adana Demirspor günlerinden beri
izleyenler bilir ki, kazananın terbiyesizliğini terbiye gibi, kaybedenin provokatörlüğünü
ise hakkı yenilmişliğin tepkisi imiş gibi oynayan birisidir ve asla bu huyunu
terk edememiştir. O zannediyor ki, biz de unutuyoruz canım yurdumun insanı
gibi, tüm yaptıklarını, hani çetelesini tutmuyoruz ama önemli olaylarının satır
başlarını hep hatırlıyoruz. Mesela,
Galatasaray kaptanı iken Adanada, Adana Demirspor’a karşı oynanan maçta
kaçırılan penaltı sonrası, 3-0 geriye düşmüşlüğün yani kaybetmişliğin saldırganlığına
soyunarak, gidip karşı takımın kendisinden bir hayli uzun olan defans oyuncusu Erol
Togay’a sıçrayarak yüzüne kafa atışını unutmadık ve unutmayacağız…
Sen
takımında; basın mensuplarına her türlü galiz küfürü eden, rakip takımın
futbolcusuna ırkçı davranışlarda bulunan, siyasetin taa göbeğine dalan Emre
Belözoğlu gibi bir oyuncuyu ısrarla tutacaksın, İngiltere’ye maça giderken,
futbola siyaseti hadi siyaset ağır oldacak, sokak kabadayılığına dönmek
anlamındaki davranışla yakın dövüş uzmanı, komondolar götüreceksin, 1996-1997
sezonunda İstanbulspor takımı ile yapılan müsabaka sonrası, rakip takımın
teknik direktörü Saffet Susiç’i hedef alarak “Benim ülkemde bir Sırp bana böyle
laf söyleyemez” diyecek, üstelik Susiç’in bir Boşnak olduğunu bilerek,
ırkçılığını öne çıkaracaksın, seni eleştiren gazetecilerin bir kısmının bıyığı
ile cinsi temas hevesinin kamuoyuna mal olmasına sessiz kalacaksın diğer
kısmını da başka küfürlerle susturmaya çalışacaksın, her maçta karşı takımın
Teknik Direktörlerini saha içinde bile hedef alacaksın, milli takımlar
sorumlusu diye geçinen adı malum zatın İsviçre milli müsabakasını kast ederek, “60.000
adet fanatik seyirci istiyorum” açıklamasına seyirci olacaksın, İsviçre maçının
tam bir dünya savaşı haline gelmesine zemin hazırlayacaksın, sonra çıkıp “ne oluyor bize” diyeceksin… Sevsinler
seni…
Canım
benim hele adamın şikayet ettiği konuya bakın.... Böyle deyince kendisine
özellikle Türkiye-İsviçre maçının sonunu hatırlatmak gerekiyor, maçın hakemi
Türkiye’nin elendiğini tayin eder düdüğü çalıyor, bugün timsah gözyaşları döken
efendi, etrafındaki futbolcu, yedek futbolcu ve yardımcılarına, koşarak sahadan
çıkan daha doğrusu kaçan İsviçreli futbolculara hucum emri verir... Yardımcı
teknik direktör Mehmet Özdilek (sözde schifo) İsviçreli futbolcuya tekme
atarken, Müfit ve Eser hocalarda oyunu kaybedişin yarattığı kendilerini
kaybedişten ötürü komutanlarına uyarak, soyunma oda koridorlarında rakip takım
oyuncularına saldırır şekilde efelenmelerini kim unutur… Hele maçın içinde,
İsviçreli bir oyuncuya faul yapılması isteğini kendisine biat etmiş futbolculardan
istemesini vatandaşlar unutsa bile futbol tarihinin arşivi unutmayacaktır. Bu futbolculardan,
Alpay, Tümer, Selçuk gibi şimdilerde TV köşelerinde insanlara centilmenlik
dersi verme rolüne soyunmuş olmaları hiç sindirilebilir bir durum değildir ve
de olmayacaktır da… Sen kabadayılık adına her türlü herzeyi yiyeceksin, Trabzon’da
olanlara sesin çıkmayacak, Konya’da olanlara sesin çıkmayacak, sanki “milli
marş” saygısızlığı bu lkede ilk defa yapılmış gibi yapmanın kimseye bir hıyrı
dokunmaz, adam gibi tedbir alacaksanız alın, almayacaksanız da, “laf ola beri gele” kabilinden tepki
vermeyin, biz içeride yiyoruz da, dışarıda müşteri bulamıyorsunuz bu pespaye
tavırlara... Şimdi bir diğer tarafı da var bu söylenenlerin... “bunu gidip anlatamıyoruz” diyor, yani
bir anlatabilsek ya da onlarda bizim Federasyon gibi bizim çocuklar çok
gerildiler, eee onlara da orada benzer şeyler yaptılar gibi göz yumulsa bunlar
normal olacak bu beyefendiye göre.... Yuh be koca bir yuh... Ele güne karşı
mahçup olduğumuzdan yanlış, mahçup olma yoksa normal... Yabancıya bir
anlatabilsek bunların normal olduğunu sorun yok ama anlatamıyoruz...
“Vur kır parçala bu maçı
kazan” sloganlarına gizli destek ver ya da göz yum ya da ses
çıkarma sonra biz bu hale nasıl geldik... Şimdi diyeceğim sana bir laf ama
hukuki sınırları zorlamayalım... Fatih Paşa sana bir son söz; bilirsin hani bir
Mevlana var, ahada ondan; “ya olduğun
gibi görün ya da göründüğün gibi ol”...Öyle bir öyle bir böyle, kafamızı
karıştırma, ne olur... Gerçi biz senin ne olduğunu iyi biliyoruz da, biraz da
sen kendini öğren...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder