Salı, Kasım 24, 2015

“NE OLUYOR BİZE” DENSİZLİĞİ

“Türkiye Futbol Direktör”lüğü gibi ne olduğu bilinmez bir makama, neden ve nasıl getirildiği bilinmeyen ama kesinlikle ve kolay tahmin edilebilir olan Fatih Terim, Yunanistan maçı öncesi bir grup taraftarın konuk ekibin milli marşını ve saygı duruşunu ıslıkla protesto etmesine sert tepki göstermiş medyamıza göre; “Yunanistan Milli Marşı okunuyor, ıslıklar yükseliyor. Ölmüş insanlara saygı duruşu yapıyoruz, 1 dakika sabredemiyor muyuz? Lütfen! Ne oluyor bize...” buyurmuş… Aslında bildiği konuyu, hatta yaratılan bu tablodaki payını biz ona tane tane anlatalım da anlasın “ne oluyor bize” sorusunun cevabını, umudum yok anlayacağına dair de, belki taraftarlarının bir kısmı imana gelir… Aslında herkes görmeli ve bilmeli, bu beyefendinin sportif karşılaşmalarda, müsabaka kaybetmenin dünyanın sonu geldi kabilinden nasıl saldırganlaştığını, etrafındakileri salt kendi apoletlerine binaen nasıl mevzilerinden fırlayıp düşmana saldırtılan askerler gibi kullandığını…

Aslında bu beyefendinin futbol hayatını taaa Adana Demirspor günlerinden beri izleyenler bilir ki, kazananın terbiyesizliğini terbiye gibi, kaybedenin provokatörlüğünü ise hakkı yenilmişliğin tepkisi imiş gibi oynayan birisidir ve asla bu huyunu terk edememiştir. O zannediyor ki, biz de unutuyoruz canım yurdumun insanı gibi, tüm yaptıklarını, hani çetelesini tutmuyoruz ama önemli olaylarının satır başlarını hep hatırlıyoruz.  Mesela, Galatasaray kaptanı iken Adanada, Adana Demirspor’a karşı oynanan maçta kaçırılan penaltı sonrası, 3-0 geriye düşmüşlüğün yani kaybetmişliğin saldırganlığına soyunarak, gidip karşı takımın kendisinden bir hayli uzun olan defans oyuncusu Erol Togay’a sıçrayarak yüzüne kafa atışını unutmadık ve unutmayacağız…

Sen takımında; basın mensuplarına her türlü galiz küfürü eden, rakip takımın futbolcusuna ırkçı davranışlarda bulunan, siyasetin taa göbeğine dalan Emre Belözoğlu gibi bir oyuncuyu ısrarla tutacaksın, İngiltere’ye maça giderken, futbola siyaseti hadi siyaset ağır oldacak, sokak kabadayılığına dönmek anlamındaki davranışla yakın dövüş uzmanı, komondolar götüreceksin, 1996-1997 sezonunda İstanbulspor takımı ile yapılan müsabaka sonrası, rakip takımın teknik direktörü Saffet Susiç’i hedef alarak “Benim ülkemde bir Sırp bana böyle laf söyleyemez” diyecek, üstelik Susiç’in bir Boşnak olduğunu bilerek, ırkçılığını öne çıkaracaksın, seni eleştiren gazetecilerin bir kısmının bıyığı ile cinsi temas hevesinin kamuoyuna mal olmasına sessiz kalacaksın diğer kısmını da başka küfürlerle susturmaya çalışacaksın, her maçta karşı takımın Teknik Direktörlerini saha içinde bile hedef alacaksın, milli takımlar sorumlusu diye geçinen adı malum zatın İsviçre milli müsabakasını kast ederek, “60.000 adet fanatik seyirci istiyorum” açıklamasına seyirci olacaksın, İsviçre maçının tam bir dünya savaşı haline gelmesine zemin hazırlayacaksın, sonra çıkıp “ne oluyor bize” diyeceksin… Sevsinler seni…

Canım benim hele adamın şikayet ettiği konuya bakın.... Böyle deyince kendisine özellikle Türkiye-İsviçre maçının sonunu hatırlatmak gerekiyor, maçın hakemi Türkiye’nin elendiğini tayin eder düdüğü çalıyor, bugün timsah gözyaşları döken efendi, etrafındaki futbolcu, yedek futbolcu ve yardımcılarına, koşarak sahadan çıkan daha doğrusu kaçan İsviçreli futbolculara hucum emri verir... Yardımcı teknik direktör Mehmet Özdilek (sözde schifo) İsviçreli futbolcuya tekme atarken, Müfit ve Eser hocalarda oyunu kaybedişin yarattığı kendilerini kaybedişten ötürü komutanlarına uyarak, soyunma oda koridorlarında rakip takım oyuncularına saldırır şekilde efelenmelerini kim unutur… Hele maçın içinde, İsviçreli bir oyuncuya faul yapılması isteğini kendisine biat etmiş futbolculardan istemesini vatandaşlar unutsa bile futbol tarihinin arşivi unutmayacaktır. Bu futbolculardan, Alpay, Tümer, Selçuk gibi şimdilerde TV köşelerinde insanlara centilmenlik dersi verme rolüne soyunmuş olmaları hiç sindirilebilir bir durum değildir ve de olmayacaktır da… Sen kabadayılık adına her türlü herzeyi yiyeceksin, Trabzon’da olanlara sesin çıkmayacak, Konya’da olanlara sesin çıkmayacak, sanki “milli marş” saygısızlığı bu lkede ilk defa yapılmış gibi yapmanın kimseye bir hıyrı dokunmaz, adam gibi tedbir alacaksanız alın, almayacaksanız da, “laf ola beri gele” kabilinden tepki vermeyin, biz içeride yiyoruz da, dışarıda müşteri bulamıyorsunuz bu pespaye tavırlara... Şimdi bir diğer tarafı da var bu söylenenlerin... “bunu gidip anlatamıyoruz” diyor, yani bir anlatabilsek ya da onlarda bizim Federasyon gibi bizim çocuklar çok gerildiler, eee onlara da orada benzer şeyler yaptılar gibi göz yumulsa bunlar normal olacak bu beyefendiye göre.... Yuh be koca bir yuh... Ele güne karşı mahçup olduğumuzdan yanlış, mahçup olma yoksa normal... Yabancıya bir anlatabilsek bunların normal olduğunu sorun yok ama anlatamıyoruz...


“Vur kır parçala bu maçı kazan” sloganlarına gizli destek ver ya da göz yum ya da ses çıkarma sonra biz bu hale nasıl geldik... Şimdi diyeceğim sana bir laf ama hukuki sınırları zorlamayalım... Fatih Paşa sana bir son söz; bilirsin hani bir Mevlana var, ahada ondan; “ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol”...Öyle bir öyle bir böyle, kafamızı karıştırma, ne olur... Gerçi biz senin ne olduğunu iyi biliyoruz da, biraz da sen kendini öğren...

Hiç yorum yok: