Cumartesi, Ağustos 12, 2017

HERAKLİT, ÜSTELİK YUNANLI


Hopa hapishanesinde Şairi sorguya çeken polis, tabii ki Heraklit’in kim olduğunu rüyasında bile görmemişti ve bunun için Arapça el yazısında bu kelimeyi “her ekalliyet” diye okudu. Okur okumaz hemen bir ihanet sezmek istedi. “Demek milli ekalliyeti isyana teşvik etmeye geldin, ha?!”

Memleketin yeni anayasasına göre, bütün nüfus Türk olarak ilan edilmişti. Bu yüzden de Nazım Hikmet’in başı belaya girebilirdi.

Şair;

-        İnsaf, diye gülümsedi. Heraklit Efes’li bir yunan filozofudur.

-        Yaaaa? Üstelik de Yunan ha? Bunu artık mahkemede anlatırsın.

Bu itham savcıya dahi isnatsız göründüğü halde, Nazım’ı üç ay kadar Hopa Hapishanesinde tuttular. Sonra da ne yapacaklarını kestiremediklerinden, Rize’ye bir üst makama gönderdiler ve Rize’den de, ellerinde hala kelepçe, İstanbul’daki üst salahiyetli makamlara havale edildi.

Nazım Hikmet’in memleketine döndüğünü öğrenen yazarlar, basında kıyameti kopardılar. Ve sonunda Nazım serbest bırakıldı.

1928 senesi idi. İtalya’da faşistler iktidarı ellerinde tutuyorlardı. Fakat normal insan mantığının ve kanuniyetin insafsızca çiğnenmesi Avrupa’da henüz normlaşmamıştı. Diğer yandan Batılaşmayı siyasetinin temeli olarak ilan eden Türkiye Cumhuriyeti’nde de, insanın vicdan ve kendi kanaatlerinden hükümet lehine tamamıyla vazgeçmesi henüz vatana bağlılığının mutlak alameti sayılmıyordu. Elbette ki başka türlü düşünenler, bilhassa ihtilalci fikirler, kökünden eziliyor, böyle düşünenler mahkemeye veriliyor, hapse atılıyordu. Fakat o senelerde, Hitlercilerin usul ihdas ettikleri gibi, idama mahkûm olanların ağızlarına, bir şey söylemesinler diye alçı doldurulmuyordu. Hatta on sene sonra böyle bir şeyin mümkün olacağına kimse o devirde inanmak da istemeyecekti.

Fakat on sene sonra, Hopa Hapishanesi’nden bir polisin bu gibi saçma bir iddiası da salahiyetli kimseleri mahcup etmeyecekti artık.

-        Delil mi yok? Gizli vesika filan mı bulunamadı! Lafa bak! Askeri Mahkemeye sevk edilsin de hele, görsün günün!

Bunu tam on sene sonra Türkiye’nin bir bakanı, Meclis’in koridorlarında alenen söylüyordu. Nazım bunun üzerine yirmi sekiz sene, dört ay ve ondört günlük bir hapis cezasına çarptırıldı. Ne bir delil arandı, ne de ceza kanunlarının uygun bir maddesi. Merasime lüzum yoktu artık!

Daha sonraları o zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Kaya kendisi itiraf etmişti;

-        Biz onu dışarıda bırakamazdık. Halk yığınlarına büyük tesiri vardı.

Yukarıda yazılan trajikomik hikâye ünlü Türkolog, yazar ve gazetecilerden Radi Fiş'in; "büyük insan Nazım Hikmet'e olan saygı ve vefa borcumu böylece ödüyorum" diyerek kaleme aldığı, "Nazım'ın Çilesi" adlı kitaptan alınmıştır.

Konu ise; büyük şair’in yurda dönüşü sırasında bir ihbar neticesinde, yapılan aramalarda, silah, gizli talimat, gizli doküman vs araması yapılırken, şiirlerle dolu bir not defteri ve küçük bir kalem bulunur, not defterindeki şiirler arasında, “Heraklit üzerine düşünce” adlı şiiri de vardır. Artık trajikomik ama bir o kadar kendinden olmayanın düşman tayini ile derdest edilmesini gösterir davranış olması hasebi ile de dikkat i şayandır. “Ya tarafsın, ya bertarafsın” kültürünün hayatiyetine münhasıran gereği yerine getirilecektir, getirilmiştir de netekim, tıpkı öncüllerinin maruz olduğu ve ardıllarının olacağı biçimde… Tuhaflık yoktu gerçi, muktedirler nezdinde, her zemin, her daim ve her şart altında en tehlikeli silah, fikirler ve bunların derc edilmesi olmuştur ve de korkarım ki de olacaktır daha uzunca bir vakit, hele ki bir de çok etkili bir dile hâkim, belagatı yüksek biriyseniz ve de üstüne üstlük şiir yazıyorsanız, vay geldi…

Büyük usta Nazım Hikmet’in “düşünene düşman” olanları yazdığı şiir ile bitirelim…

Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
Akar suyun
Meyve çağında ağacın,
Serip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:
- çürüyen diş, dökülen et-,
Bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
Dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
Dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla
Bu güzelim memlekette hürriyet.
Bursa da havlucu Recebe,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman,
Fakir köylü Hatçe kadına,
Irgat Süleymana düşman,
Sana düşman, bana düşman,
Düşünen insana düşman,
Vatan ki bu insanların evidir,
Sevgilim, onlar vatana düşman...

Hiç yorum yok: