Moskova'da olduğunu bütün
dünya öğrendikten sonra, Münevver Ankara'ya giderek pasaport almak
isteyecektir. Seçimi "Demokratlar"
kazanmış olacak. Münevver'i yeni başbakan yardımcısı Samet Ağaoğlu kabul
edecektir. Ona oturacak bir yer bile göstermeden, masasından fırlayarak bağır
bağır bağırmaya başlayacak:
- Senin gibilerin kafalarını
ezeceğiz! Hiç bir pasaport alamazsın! Hiç bir yere gidemezsin!Münevver de ona:
- Utanın, diyecek. Hangi Türk
erkeği bir hanımla böyle konuşmuştur? Gerçi dedelerimi sultanlar kalelere
kapatmıştı, fakat karıları ile savaşmadı. Unutmayın, Nazım'ı hiç kimse
vatanından mahrum edemez. Adınız çoktan unutulacağı zaman, Nazım yaşamaya devam
edecektir. Hele politika öyle bir şey ki, kim bilir, belki siz de hapislerde
çürüyeceksiniz.
Yukarıdaki
diyalog; ünlü Türkolog, yazar ve gazetecilerden Radi Fiş'in; "büyük insan Nazım Hikmet'e olan saygı ve vefa
borcumu böylece ödüyorum" diyerek kaleme aldığı, yazarın Türkiye'ye
gelerek Nazım Hikmet'in hemen hemen tüm dost, arkadaş, akraba ve yakınları ile
görüşerek, belge toplayarak kaleme aldığı "Nazım'ın Çilesi" adlı kitaptan
alınmıştır. "Nazım'ın Çilesi" kitabı
en iyi Nazım Hikmet şiirleri ve kitapları listesinde yer almakta olup aslında kapsamlı
bir Nazım Hikmet biyografisi görünümünde, şairin Türkiye'deki çileli yıllarını
ve şiirlerini nerelerde, nasıl, hangi duygularla yazdığını akıcı, sürükleyici ve
belgesel tadında hatta Türkçenin mükemmel kullanımı ile yazılmıştır, bana
göre...
Evet,
artık demokrat olduğu iddiası ile seçime hazırlanmış, hatta dönemin "yetmez ama evetçilerinin" yoğun
desteğini almış, nihayetinde seçimlerden başarı ile çıkılmış, artık ne kadar
demokrat ve özgürlükçü olunduğunun gösterilmesine sıra gelmiştir. Gizli emel ve
planların uygulanmasında gayri bir engel yoktur, olsa da en solundan, en
öndekinden başlanarak ve giderek kendilerini desteklemeyen kim varsa ya kadar, taraf
olmadıklarından ötürü bertaraf edileceklerdir. En önde şüphesiz ve her daim ki,
Nazım Hikmet ve benzerleri vardır. Neyse uzatmadan yine konumuza dönelim, Başbakan
yardımcısı Samet Ağaoğlu, ne demişti, açlıktan, işsizlikten perişan olacaksınız demişti... Evet, kinini
ve öfkesini gizleyip, zamanı gelince püskürtecekler rol almışlar, su başlarını
tutmuşlardır artık ve dediklerini bir bir gerçekleştirmekte idiler....
Yine kitaptan bir paragraf;
"on sene, gece gündüz, iki polisle, bir polis jeep arabası Münevver'i
takip edecek, nereye gitse, ne yapsa peşinden ayrılmayacaktır. İster oğluna süt
almaya gitsin, ister parka, ister misafirliğe. Geceleri soğuk havalarda
polisler kapısında nöbet beklerken tirtir titreyecek. Hiç bir iş bulamayacak
Münevver. (Kocasının kanun dışı ilan edildiği bir kadına iş verecek babayiğidi
gösterin?). Fakat Münevver'in bir çok meçhul ahbabı olacak. Mehmet büyüyecek,
okula devam edecek, sınıflarını geçecek. Polisler üç vardiya halinde annesini
takip etmeye devam edecektir. Çocuk onlara alışacak, onlarla oynayacak, onlara
"polis amcalarımız" diyecek."
Yıllar
yılları kovalar, devran döner, arkasına yoğun ABD rüzgarı alarak iktidar olan
DP için, kadim dostu ABD'nin ardından iş çevirdiği nedeni ve aslında görevin
bitmesi ve son tüketim tarihi dolması itibari ile paketlenme devri gelmiştir. Yine
kitaptan; "27 Mayıs 1960
tarihinde Ordu, halkın desteği ile faşizmi tasvip eden ve Nazım Hikmet'i vatan
haini ilan eden Menderes Hükümetini iktidardan indirecektir. Menderes ve
yardımcısı Samet Ağaoğlu vatan haini ilan edilerek, halkın sevinç tezahüratı
içinde İhtilal Mahkemesine verilecek ve ölüme mahkum olacaktır."
Buna, Anadolu'da Necip Milletimiz, "hesap döner, sap döner" diye bir
atasözü ile izahatlar vermişlerdir ama tabii ki anlayana...
Şimdilerde
bunun en hazin örneğini, binlerce öncülü gibi, Gürcistan eski Cumhurbaşkanı
Mihail Saakaşvili sayesinde bir kez daha gördük, gözümüze övendire yeterse
tabii ki... Bilindiği üzere, Eski Sovyetler Birliği üyesi ülke, Gürcistan,
ABD'nin sonsuz desteği ve halkın da sorgusuz sualsiz noterliği sayesinde iktidara
Mihail Saakaşvili'yi getirmiş, bilahare misyon bitince, çöpe giderken
Ukrayna'ya yolsuzluklarla mücadele etmek üzere oluşturulan bir kurulun başına
taşınmış, orada da yolsuzlukları araştıracağım derken, yolsuzluk kuyusuna
düşerek kafasını gözünü kırmış, bilahare de ahd-e vefa kabilinden Ukrayna Odesa
şehrine vali yapılmış, nihayetinde de sırlar dökülünce, Hem Gürcistan, hem de
Ukrayna vatandaşlığından atılarak "haymatlos"
durumuna düşmüştür... Eeeee, etme bulma dünyası diyelim ve geçelim bu yabancı
için...
Hain
tanımlamalarının gırla gittiği dünyamızda, "vatan haini" şiiri ile
büyük Şair Nazım Hikmet'i bir kez daha yad edelim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek
defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder