Pazar, Ağustos 06, 2017

VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILACAK, DİLENECEKSİNİZ


Moskova'da olduğunu bütün dünya öğrendikten sonra, Münevver Ankara'ya giderek pasaport almak isteyecektir. Seçimi "Demokratlar" kazanmış olacak. Münevver'i yeni başbakan yardımcısı Samet Ağaoğlu kabul edecektir. Ona oturacak bir yer bile göstermeden, masasından fırlayarak bağır bağır bağırmaya başlayacak:
- Senin gibilerin kafalarını ezeceğiz! Hiç bir pasaport alamazsın! Hiç bir yere gidemezsin!
Münevver de ona:
- Utanın, diyecek. Hangi Türk erkeği bir hanımla böyle konuşmuştur? Gerçi dedelerimi sultanlar kalelere kapatmıştı, fakat karıları ile savaşmadı. Unutmayın, Nazım'ı hiç kimse vatanından mahrum edemez. Adınız çoktan unutulacağı zaman, Nazım yaşamaya devam edecektir. Hele politika öyle bir şey ki, kim bilir, belki siz de hapislerde çürüyeceksiniz.

Yukarıdaki diyalog; ünlü Türkolog, yazar ve gazetecilerden Radi Fiş'in; "büyük insan Nazım Hikmet'e olan saygı ve vefa borcumu böylece ödüyorum" diyerek kaleme aldığı, yazarın Türkiye'ye gelerek Nazım Hikmet'in hemen hemen tüm dost, arkadaş, akraba ve yakınları ile görüşerek, belge toplayarak kaleme aldığı "Nazım'ın Çilesi" adlı kitaptan alınmıştır. "Nazım'ın Çilesi" kitabı en iyi Nazım Hikmet şiirleri ve kitapları listesinde yer almakta olup aslında kapsamlı bir Nazım Hikmet biyografisi görünümünde, şairin Türkiye'deki çileli yıllarını ve şiirlerini nerelerde, nasıl, hangi duygularla yazdığını akıcı, sürükleyici ve belgesel tadında hatta Türkçenin mükemmel kullanımı ile yazılmıştır, bana göre...

Evet, artık demokrat olduğu iddiası ile seçime hazırlanmış, hatta dönemin "yetmez ama evetçilerinin" yoğun desteğini almış, nihayetinde seçimlerden başarı ile çıkılmış, artık ne kadar demokrat ve özgürlükçü olunduğunun gösterilmesine sıra gelmiştir. Gizli emel ve planların uygulanmasında gayri bir engel yoktur, olsa da en solundan, en öndekinden başlanarak ve giderek kendilerini desteklemeyen kim varsa ya kadar, taraf olmadıklarından ötürü bertaraf edileceklerdir. En önde şüphesiz ve her daim ki, Nazım Hikmet ve benzerleri vardır. Neyse uzatmadan yine konumuza dönelim, Başbakan yardımcısı Samet Ağaoğlu, ne demişti, açlıktan, işsizlikten perişan olacaksınız demişti... Evet, kinini ve öfkesini gizleyip, zamanı gelince püskürtecekler rol almışlar, su başlarını tutmuşlardır artık ve dediklerini bir bir gerçekleştirmekte idiler....

Yine kitaptan bir paragraf; "on sene, gece gündüz, iki polisle, bir polis jeep arabası Münevver'i takip edecek, nereye gitse, ne yapsa peşinden ayrılmayacaktır. İster oğluna süt almaya gitsin, ister parka, ister misafirliğe. Geceleri soğuk havalarda polisler kapısında nöbet beklerken tirtir titreyecek. Hiç bir iş bulamayacak Münevver. (Kocasının kanun dışı ilan edildiği bir kadına iş verecek babayiğidi gösterin?). Fakat Münevver'in bir çok meçhul ahbabı olacak. Mehmet büyüyecek, okula devam edecek, sınıflarını geçecek. Polisler üç vardiya halinde annesini takip etmeye devam edecektir. Çocuk onlara alışacak, onlarla oynayacak, onlara "polis amcalarımız" diyecek."

Yıllar yılları kovalar, devran döner, arkasına yoğun ABD rüzgarı alarak iktidar olan DP için, kadim dostu ABD'nin ardından iş çevirdiği nedeni ve aslında görevin bitmesi ve son tüketim tarihi dolması itibari ile paketlenme devri gelmiştir. Yine kitaptan; "27 Mayıs 1960 tarihinde Ordu, halkın desteği ile faşizmi tasvip eden ve Nazım Hikmet'i vatan haini ilan eden Menderes Hükümetini iktidardan indirecektir. Menderes ve yardımcısı Samet Ağaoğlu vatan haini ilan edilerek, halkın sevinç tezahüratı içinde İhtilal Mahkemesine verilecek ve ölüme mahkum olacaktır." Buna, Anadolu'da Necip Milletimiz, "hesap döner, sap döner" diye bir atasözü ile izahatlar vermişlerdir ama tabii ki anlayana...

Şimdilerde bunun en hazin örneğini, binlerce öncülü gibi, Gürcistan eski Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili sayesinde bir kez daha gördük, gözümüze övendire yeterse tabii ki... Bilindiği üzere, Eski Sovyetler Birliği üyesi ülke, Gürcistan, ABD'nin sonsuz desteği ve halkın da sorgusuz sualsiz noterliği sayesinde iktidara Mihail Saakaşvili'yi getirmiş, bilahare misyon bitince, çöpe giderken Ukrayna'ya yolsuzluklarla mücadele etmek üzere oluşturulan bir kurulun başına taşınmış, orada da yolsuzlukları araştıracağım derken, yolsuzluk kuyusuna düşerek kafasını gözünü kırmış, bilahare de ahd-e vefa kabilinden Ukrayna Odesa şehrine vali yapılmış, nihayetinde de sırlar dökülünce, Hem Gürcistan, hem de Ukrayna vatandaşlığından atılarak "haymatlos" durumuna düşmüştür... Eeeee, etme bulma dünyası diyelim ve geçelim bu yabancı için...

Hain tanımlamalarının gırla gittiği dünyamızda, "vatan haini" şiiri ile büyük Şair Nazım Hikmet'i bir kez daha yad edelim.

Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

Hiç yorum yok: