Amersfort
Toplama Kampını geziyoruz, yaşananları duydukça, okudukça ve
izlerine baktıkça karmakarışık duygulara kapılıyoruz, aklımız
bulanıyor, dehşete kapılıyoruz, daha önce bildiklerimizin
üstüne. İnsanlar nasıl bu kadar vahşi oluyor ve daha önemlisi
bu vahşete gözlerini, kulaklarını ve dillerini kapatıyorlar,
inanılır gibi değil. Neymiş; haksızlığa sessiz kalan kör
şeytandır, sevsinler sizi. Hani insan yaradandan ötürü
sevilirdi, bu torpaklar bunu görmemiş ya da yanlış anlamış
sevgi yerini nefret almış, nefreti de büyük yok edişler takip
etmiş. Eeeee, çocuklarınızı nefret ve kinlerini unutmamak
üzerine yetiştirirseniz, sonuç bu olur kaçınılmaz olarak.
Amersfort
toplama kampı, Hollanda'nın Utrecht yakınlarındaki Amersfort
kasabasında, hemen şehir dışında orman içerisinde nispeten
gözlerden uzak, insanları yoketme merkezlerine sevk için
kullanılan bir nazi toplama kampıdır. Kamp toplama-sevk
istasyonu olduğundan ötürü, toplu katliamların olduğu kaydı
bulunmamakla birlikte kamp sakinlerine direnmeleri halinde neler
olacağı kabilinden öldürmeler yapılmıştır, ders olsun
kabilinden. Hatta kampta savaş halinde bulundukları Sovyetler
Birliği askerlerinden esir alınanların bir kısmı buraya
getirilip, önce kentin sakinlerine bilahare de kampın sakinlerine
gösterilerek, katledilmişler.
Almanya'nın
Nürnerg kentinde savaş sonrası, hepsi olmasa bile, saf
değiştirmeyen savaş suçlularının yargılanması sürecinde,
yaşanan vahşetin, katliamların, soykırımın, alçaklığın
farkında değilmiş gibi davranmaları, bilmiyorduk, görmedik,
duymadık, haberimiz olmadı gibi yaklaşım göstermeleri, başta
bizim 12 Eylülcü faşistlerimize olmak üzere tüm diktatöryal
yapılara örnek teşkil etmektedir. Tanıklıklarına başvurulan
Almanya vatandaşlarının ifadelerinde, “tercih edilmiş,
suskunluğu” görmek mümkün olmaktadır. Genellikle;
“görmediniz mi, duymadınız mı” gibisinden sorulara verilen
cevaplar bunun teyidini oluşturmaktadır açıkçası.
Suskunluk
yaşanan her rezaletin itirafıdır adeta. Milyonlarca ikomünist,
sosyalist, yahudi, çingene, sinti ve de hülasa muhalif yakıldı,
işkence edilerek öldürüldü, aç bilaç bırakılarak ölüme
mahkum edildi, tüm muhalifler ortadan kaybedildi, sen yahdaş
medyanın abartılı adeta açıktan yalan bilgilerinin takipçisi
olup görmedim duymadım bilmiyordum diyeceksin, biz de buna
inanacağız, bu tam tamına “herkesi
kör alemi sersem”
varsayma yaklaşımıdır. Alman Diktatörlüğünün; “devletin
bekası, varlığı, birliği ve dirliği” safsatası ile
milyonlarca Alman vatandaşının rızalarına binaen, autobahnlar
yapıldı, kömürler verildi eda ve mamasıyla hipnotize edilmesi
neticesinde hemen herkesin açıktan bildiği ama gerek “ekmek
parası” gerekse de “korku” yaklaşımı ile bilmezden
gelmesinin tercih edilmesi noktasına gelinmiştir. Sağın solun
savaş, hem de içerde ve dışarıda dehşetli bir vaziyette ise,
insanlar ölüyorsa, bombalar patlıyorsa, kurşunlar gencecik
delikanlıların canını sonlandırıyorsa, her Alman bilmeli idi
ki, tüm bunlar kendilerinin; her silah, her uçak, her tank, her
denizaltı fabrikasının açılışında alkışladıkları ile
doğru orantılıdır. Ama nerde o Alman da o yürek, o akıl ve
izan... Görmezden gelmek ya da görmezden gelmeyi tercih etmek
kendisininde suçlu sayılabileceği bir ruh halinin terk
edilmesidir. Netekim öyle de yapmış ve diğer dünya halklarına
örnek teşkil etmişlerdir.
Bugün
Avrupa'nın birçok kentinde olduğu üzere, Amersfort kentinde de
dolaşırken, bazı evlerin önünde siyah küçük siyah granitler
üstüne o mezkur evden kimlerin götürüldüğüne dair bilgilerin
yazıldığına tanıklık edilmektedir. Meslek, yaş, cinsiyet ya da
ırk bilgileri bulunan bu granitler yaşanan vahşetin birer
şahididirler ama dünya bu yaşanmışlıklardan yeterince ders
almışmıdır. Zannetmiyorum, etrafıma bakınca bu yaşananlar hiç
ders alınmış bir hava vermiyor. Ama hala benzer şeyleri
yaşatanlara da, yaşayıp ta susanlara da Allah selamet versin.
Sıkı
Nazi destekçisi olan ancak sonradan yolları görünürde başka,
gerçekte başka gerekçelerle ayrılan ünlü papaz Martin
Niemöller
bilindiği üzere önce asker sonradan olma din adamı olup, bilahare
otorite ile terse düşer ve açıktan muhalefete başlar. Faşizm
altında inim inim inleyen Almanya'da Nazilerin önce kendilerinden
olmayanları sonra da kendilerini desteklemeyenleri ve bilahare de
kendilerine biat etmeyenleri derdest etme çalışmaları uyarınca
toplama kamplarına yolu düşer. Çok geç olmasına rağmen, “susma
sustukça sıra sana gelecek”
sloganının prototipi sayılacak; “naziler
önce komünistler için geldiler, bir şey demedim çünkü komünist
değildim. sonra yahudiler için geldiler ve bir şey demedim çünkü
yahudi değildim. sonra sendikacılar için geldiler ve bir şey
demedim çünkü sendikacı değildim. sonra katolikler için
geldiler ve bir şey demedim çünkü katolik değildim. ve sonra
benim için geldiklerinde ise çevremde benim için bir şeyler
diyecek kimse kalmamıştı”
sözünü sarf etmiştir. Peki bugün bu yaklaşım dünyaya örnek
teşkil etmektemidir, zinhar hayır... Ders alınmadıkça tarih
tekerrürden ibaretmiş ya, işte öyle... Benim oğlum bina okur
döner döner yine okur misali...
Yine
de tuhaf olan, yaklaşık 1.000.000 Roman, Sinti, Laleri yok edilerek
soykırıma uğrar ama onların sinemacısı, romancısı, gazetecisi
vs vs olmadığı için dünyanın her köşesinde kendilerini anmaya
yönelik anıtlar dikilememiştir, filmler çevrilememiştir,
romanlar yazılamamıştır, diğerleri kadar... Kişisel görüşüm
o ki; bu sayılsal bir mesele olmaktan ziyade enternasyonel
sermayenin ehemmiyeti meselesidir. Sosyalistlerin, komünistlerin
katledilmelerini ise kendi yandaşlarından başkaları anımsamak
bile istememektedir anlaşılan. Ne de olsa onlar komünist, onlar
sosyalist. Onlar zaten aritmetik bir figür bile oluşturmaktan
ziyade bir durumdadır, batılı sinemacıların ve romancıların
gözünde
Eyyyy
Almanlar; hadi yakılan, canlı canlı kesilen insanları duymadınız
görmediniz, Avusturya'nın, Çek Cumhuriyetinin, Polonya'nın işgal
edilmesini de mi duymadınız... Savaş esirlerinin ibret kabilinden
sizlere stadyumlarda, sokaklarda perişan, aç bilaç ölüme
hazırlanışını da mı görmediz?
Hadi
ulan oradan, “hepiniz; duymuştunuz, biliyordunuz, görmüştünüz”...
Bırakın bu vicdanınızı rahatlatma, içinizi bastırma, alemi
kandırma numaralarını, biz yemiyoruz, yiyenlere de afiyet-i
gülbahar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder