Pazartesi, Ağustos 06, 2018

“DUYMADIK, BİLMİYORDUK, GÖRMEDİK” hafifliği


Amersfort Toplama Kampını geziyoruz, yaşananları duydukça, okudukça ve izlerine baktıkça karmakarışık duygulara kapılıyoruz, aklımız bulanıyor, dehşete kapılıyoruz, daha önce bildiklerimizin üstüne. İnsanlar nasıl bu kadar vahşi oluyor ve daha önemlisi bu vahşete gözlerini, kulaklarını ve dillerini kapatıyorlar, inanılır gibi değil. Neymiş; haksızlığa sessiz kalan kör şeytandır, sevsinler sizi. Hani insan yaradandan ötürü sevilirdi, bu torpaklar bunu görmemiş ya da yanlış anlamış sevgi yerini nefret almış, nefreti de büyük yok edişler takip etmiş. Eeeee, çocuklarınızı nefret ve kinlerini unutmamak üzerine yetiştirirseniz, sonuç bu olur kaçınılmaz olarak.

Amersfort toplama kampı, Hollanda'nın Utrecht yakınlarındaki Amersfort kasabasında, hemen şehir dışında orman içerisinde nispeten gözlerden uzak, insanları yoketme merkezlerine sevk için kullanılan bir nazi toplama kampıdır. Kamp toplama-sevk istasyonu olduğundan ötürü, toplu katliamların olduğu kaydı bulunmamakla birlikte kamp sakinlerine direnmeleri halinde neler olacağı kabilinden öldürmeler yapılmıştır, ders olsun kabilinden. Hatta kampta savaş halinde bulundukları Sovyetler Birliği askerlerinden esir alınanların bir kısmı buraya getirilip, önce kentin sakinlerine bilahare de kampın sakinlerine gösterilerek, katledilmişler.

Almanya'nın Nürnerg kentinde savaş sonrası, hepsi olmasa bile, saf değiştirmeyen savaş suçlularının yargılanması sürecinde, yaşanan vahşetin, katliamların, soykırımın, alçaklığın farkında değilmiş gibi davranmaları, bilmiyorduk, görmedik, duymadık, haberimiz olmadı gibi yaklaşım göstermeleri, başta bizim 12 Eylülcü faşistlerimize olmak üzere tüm diktatöryal yapılara örnek teşkil etmektedir. Tanıklıklarına başvurulan Almanya vatandaşlarının ifadelerinde, “tercih edilmiş, suskunluğu” görmek mümkün olmaktadır. Genellikle; “görmediniz mi, duymadınız mı” gibisinden sorulara verilen cevaplar bunun teyidini oluşturmaktadır açıkçası.

Suskunluk yaşanan her rezaletin itirafıdır adeta. Milyonlarca ikomünist, sosyalist, yahudi, çingene, sinti ve de hülasa muhalif yakıldı, işkence edilerek öldürüldü, aç bilaç bırakılarak ölüme mahkum edildi, tüm muhalifler ortadan kaybedildi, sen yahdaş medyanın abartılı adeta açıktan yalan bilgilerinin takipçisi olup görmedim duymadım bilmiyordum diyeceksin, biz de buna inanacağız, bu tam tamına “herkesi kör alemi sersem” varsayma yaklaşımıdır. Alman Diktatörlüğünün; “devletin bekası, varlığı, birliği ve dirliği” safsatası ile milyonlarca Alman vatandaşının rızalarına binaen, autobahnlar yapıldı, kömürler verildi eda ve mamasıyla hipnotize edilmesi neticesinde hemen herkesin açıktan bildiği ama gerek “ekmek parası” gerekse de “korku” yaklaşımı ile bilmezden gelmesinin tercih edilmesi noktasına gelinmiştir. Sağın solun savaş, hem de içerde ve dışarıda dehşetli bir vaziyette ise, insanlar ölüyorsa, bombalar patlıyorsa, kurşunlar gencecik delikanlıların canını sonlandırıyorsa, her Alman bilmeli idi ki, tüm bunlar kendilerinin; her silah, her uçak, her tank, her denizaltı fabrikasının açılışında alkışladıkları ile doğru orantılıdır. Ama nerde o Alman da o yürek, o akıl ve izan... Görmezden gelmek ya da görmezden gelmeyi tercih etmek kendisininde suçlu sayılabileceği bir ruh halinin terk edilmesidir. Netekim öyle de yapmış ve diğer dünya halklarına örnek teşkil etmişlerdir.

Bugün Avrupa'nın birçok kentinde olduğu üzere, Amersfort kentinde de dolaşırken, bazı evlerin önünde siyah küçük siyah granitler üstüne o mezkur evden kimlerin götürüldüğüne dair bilgilerin yazıldığına tanıklık edilmektedir. Meslek, yaş, cinsiyet ya da ırk bilgileri bulunan bu granitler yaşanan vahşetin birer şahididirler ama dünya bu yaşanmışlıklardan yeterince ders almışmıdır. Zannetmiyorum, etrafıma bakınca bu yaşananlar hiç ders alınmış bir hava vermiyor. Ama hala benzer şeyleri yaşatanlara da, yaşayıp ta susanlara da Allah selamet versin.

Sıkı Nazi destekçisi olan ancak sonradan yolları görünürde başka, gerçekte başka gerekçelerle ayrılan ünlü papaz Martin Niemöller bilindiği üzere önce asker sonradan olma din adamı olup, bilahare otorite ile terse düşer ve açıktan muhalefete başlar. Faşizm altında inim inim inleyen Almanya'da Nazilerin önce kendilerinden olmayanları sonra da kendilerini desteklemeyenleri ve bilahare de kendilerine biat etmeyenleri derdest etme çalışmaları uyarınca toplama kamplarına yolu düşer. Çok geç olmasına rağmen, “susma sustukça sıra sana gelecek” sloganının prototipi sayılacak; “naziler önce komünistler için geldiler, bir şey demedim çünkü komünist değildim. sonra yahudiler için geldiler ve bir şey demedim çünkü yahudi değildim. sonra sendikacılar için geldiler ve bir şey demedim çünkü sendikacı değildim. sonra katolikler için geldiler ve bir şey demedim çünkü katolik değildim. ve sonra benim için geldiklerinde ise çevremde benim için bir şeyler diyecek kimse kalmamıştı” sözünü sarf etmiştir. Peki bugün bu yaklaşım dünyaya örnek teşkil etmektemidir, zinhar hayır... Ders alınmadıkça tarih tekerrürden ibaretmiş ya, işte öyle... Benim oğlum bina okur döner döner yine okur misali...

Yine de tuhaf olan, yaklaşık 1.000.000 Roman, Sinti, Laleri yok edilerek soykırıma uğrar ama onların sinemacısı, romancısı, gazetecisi vs vs olmadığı için dünyanın her köşesinde kendilerini anmaya yönelik anıtlar dikilememiştir, filmler çevrilememiştir, romanlar yazılamamıştır, diğerleri kadar... Kişisel görüşüm o ki; bu sayılsal bir mesele olmaktan ziyade enternasyonel sermayenin ehemmiyeti meselesidir. Sosyalistlerin, komünistlerin katledilmelerini ise kendi yandaşlarından başkaları anımsamak bile istememektedir anlaşılan. Ne de olsa onlar komünist, onlar sosyalist. Onlar zaten aritmetik bir figür bile oluşturmaktan ziyade bir durumdadır, batılı sinemacıların ve romancıların gözünde

Eyyyy Almanlar; hadi yakılan, canlı canlı kesilen insanları duymadınız görmediniz, Avusturya'nın, Çek Cumhuriyetinin, Polonya'nın işgal edilmesini de mi duymadınız... Savaş esirlerinin ibret kabilinden sizlere stadyumlarda, sokaklarda perişan, aç bilaç ölüme hazırlanışını da mı görmediz?

Hadi ulan oradan, “hepiniz; duymuştunuz, biliyordunuz, görmüştünüz”... Bırakın bu vicdanınızı rahatlatma, içinizi bastırma, alemi kandırma numaralarını, biz yemiyoruz, yiyenlere de afiyet-i gülbahar...


Hiç yorum yok: