Cumartesi, Nisan 09, 2022

BATI DENEN SAMİMİYETSİZLİK BİRLİĞİ

Doğu’yu hukuksuzluk ve adaletsizlik ile sürekli tenkit ve tahkir eden Kapitalist Dünya, hepimizin yakından tanıdığı, tepeden bakan ikiyüzlü ve riyakâr tavrını sürdürmeye devam ediyor. Ve bu tavrın asla bitmesi söz konusu dahi olamaz ve olmayacaktır da korkarım. Kendilerini “batı” diye tanımlayan bu samimiyetsizler birliği kesinlikle ve tartışmasız empati yoksunu bir organizasyondur. Onlar için varsa yoksa kendileridir hatta o kadar ki kendi içlerinde bile sadece kendi muktedirleri önemlidir, gerisi ayaktakımıdır. Hukuk ve demokrasi diye diye dillendirmekten bıkmadıkları usanmadıkları ne kadar mefhum varsa sadece kendileri içindir. Basın özgürlüğü sadece kendi seslerini yansıtan basın içindir. Bakılmasın öyle farklı fikirlere ve muhalif görüşlere hoşgörülü olduklarına, kesinlikle böyle bir şey yoktur. Kendilerinden olmayan ülkelerden tek ve önemli farkları sadece tahammül sınırları biraz daha geniştir ama yeri ve zamanı gelince her türlü hukuki mefhum unutulur, göz ardı edilir. Batı denen bu elit ve aynı zamanda dünyanın reisi görünen bu ülke ve ülkeleri yöneten zevat yeri gelince gözlerini kırpmadan dünyayı ateşe verebilirler ve maalesef de kendi kamuoyları büyük bir ekseriyetle de dünyanın yakılması olayına önce sessiz kalarak göz yumar sonra da zımnen onay ve destek verirler… Sonra da bütün aymazlıkları ve utanmazlıkları ile tüm dünyaya fetva verirler. Oysa, önce üçüncü dünya dedikleri ülkelerin insanlarının her türlü yoksulluklarına ve yoksunluklarına sebep olmuşlukları bir yana yok oluşlarına bile kılları kıpırdamaz…Haydi bunu bir nebze anlaşılır bulalım… Peki bununla yetinir mi bu emperyalist dünya, nerdee… Ahlaksızlıkları ve alçaklıkları o seviyedir ki, sömürgeleştirdikleri yetmezmiş gibi mezkûr ülkelerde bu katıksız ve ahlaksız sömürüye karşı çıkan her kim varsa tenkil ve tedibi için her türlü melanet, hıyanet ve şekavet örgütleri ile sökün eder mezkûr coğrafyayı yer ile yeksan ederler… Bu ahlaksız ve orantısız savaşlarına da kurmuş oldukları sözde barış ve demokrasinin yılmaz savunucusu görünümündeki ve yine kendilerince oluşturulmuş askeri, finansal ve siyasi organizasyonlarını da sanki her şey hukuki ve ahlaki imiş görüntüsü verecek şekilde muhalif ve itiraz noktalarını yok ederler… Dünya halklarına sözüm ona “demokrasi” ve “insanlığın ihtiyacı” gibi gösterdikleri emperyalist kuruluşlar BM, NATO, IMF ve Dünya Bankası mezkûr yapılanmalarının en önde bilinenlerindendir. Aaaa, birileri de “yahu tamam da nerdeyse tüm ülkeler bu kuruluşlara üye değil mi” der ise itiraz etmem lakin bunların yönetilişine, finansmanına ve hedeflerine bakarak işin sosyal, finansal ve politik sağlamasını yapmak kabildir. İşte bu bakış ile muradımın ve meramımın ne olduğu çok daha iyi anlaşılacaktır. Yoksa gerisi laf-ı güzaf…   

Saddam’ı İran’a karşı kullanır sonra da “sen de dünyayı yok edecek nükleer silahlar var” numarası ile alaşağı eder, hem de ne alaşağı etmek ülkeyi yer ile yeksan ederler…  İran’a bir darbe ile getirdikleri Şahı bir başka darbeyi destekleyerek uzaklaştırırlar, sonra oraya yeni atanan yeni şaha karşı da savaş açarlar… Pakistan’da Ziya Ül Hak gibi birini darbe ile iktidara getirir işi bitince de sözde bir uçak kazası ile mevta eylerler… Nikaragua’da Somozo’nın kanlı bir diktatör olması için ellerinden avuçlarından gelen her yardımı yaparlar işi bitince sırtlarını dönerler… Panama diktatörü Noriega’yı iktidara getirip sonra ülkesini bile işgal ederek, diktatörünü ABD’ye kaçırır yargılar vs vs… Hitler’i el altından, el üstünden nihai düşman sosyalizmi yıkmak için desteklerler sonra da mutlak hâkim ve tek güç olmak adına onu da yok ederler… Bu liste say say bitmez, dünyanın karışmadıkları, karıştırmadıkları ülkesi yoktur, anlayacağınız, merak edenler açısından komşumuz Yunanistan başta olmak üzere yine Pakistan, Mısır, İspanya, İtalya diye uzayıp giden listedeki ülkelerin durumuna bir bakılsa, her şey, deyim yerinde ise kabak gibi ortadadır…

Şimdi bakıyorum, ellerini yıkayıp yuğmak için, Rusya’nın Ukrayna işgalini bir başka boyuta taşımak adına “oligark” olarak bilinen Rus milyarderlerinin batıya “iltica etmiş” servetlerinin blokajı, el konulması gibi gayri hukuki ama gayet siyasi operasyonlara girişiliyor. Doğru mudur, yanlış mıdır, çok konuşulur bir mevzudur bu… Çok konuşulsa da, az konuşulsa da, sadece sonucunu konuşmak ile konu anlaşılır değildir ki… Şimdi adama sorarlar, ben bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, mesela, ABD’de, Hollanda’da bir bankada hesap açabiliyor muyum? Cevap tek kelimelik, hayır, açamıyorum… Ne diyorlar, ikametin yok… İkamet talebinde bulunuyorsun, yedi sülaleni araştırıyorlar vesaire vesaire… Yahu iyi de kardeşim, bugün günah keçisi ilan ettiğin “oligarkların” servet transferleri başından sonuna gözünün önünde gerçekleşiyor, kılın kıpırdamıyor deyim yerinde ise… Peki, hani sizin dünyanın herhangi bir yerinde sizi hedef alan en küçük bir muhalif hareketi yerel ortaklarınızla birlikte boğduğunuz istihbarat örgütleriniz nerede… Siz bu oligarklar sizin ülkelerinize gelirken getirdikleri sermayelerin temin edilişlerindeki yöntemleri bilmiyor muydunuz? Yıkılan SSCB’nin kamu kaynaklarını “mal bulmuş magribi” gibi ceplerine indirdiklerini ben bile biliyor iken, siz neden bilmiyordunuz? Bilmiyorduk demeyin sakın, kesinlikle yalan söylüyorsunuz derler maazallah…

Hani bu batılılar bizden daha bilgili, görgülü ve kültürlü diye geçinirler ya, hani bizim de içimizde onların bu durumunu fazlaca öykünüp abartarak gören ve anlatan bir kesim var ya… Kahroluyorum bunları gördükçe… Sadece işlerine ve sistemlerinin işlerine ne geliyorsa öyle yapıyorlar ve buna da “rasyonalizm” diyorlar. Biz de bunu yedikçe daha da şiddetli geliniyor üstümüze…

Nazım Hikmet’in İtalya sömürgesi Habeşistan’dan bir öğrencinin Roma’da tuttuğu notlar üstünden şiirleri vardır, malumunuz, 13 mektupluk bir şiir manzumesi…Taranta Babu’ya mektuplar… 10. mektubun şiirleştirilmesi, İtalya Gazetelerinden yayınlanmış bir telgraf haberi ile başlar ve haber “.....İtalyan kuvvetlerinin Habeşistan'da harekete geçmeleri için yağmur mevsiminin bitmesi ve baharın gelmesi bekleniyor...” şeklindedir ya…

Ne tuhaf şey Taranta - Babu;

Bizi kendi topraklarımızda öldürmek için

Kendi topraklarımızın

                      Baharını bekliyorlar.

Bu iş artık çok gelişmiştir, artık dünyayı yönetenler, 1935’lere takılıp kalmamıştır, sömürü de, sermaye dolaşımı ve kullanımı da çok değişmiştir… Şimdi artık sadece kendi topraklarının baharı beklenmiyor, kendi topraklarının delikanlıları da yetiştiriliyor… Yani ve özetle, “derenin taşı ile derenin kuşu vuruluyor” …

Şimdi bakıyorum, “eyyy batı” ve “eyyy Avrupa” hani suç kişiseldi, hani sizin asri hukukunuz böyle idi… Bıraktım sermayenin hür dolaşım hakkı palavranızı, hani bıraktım nasıl kazanıldığı ayan beyan olan sermeyenin ülkenize davet edilerek kabulünü, bir de sizden kaçıp bir başka ülkeye sığınan bu sermayenin bir bölümü için bile yaptırım planlıyorsunuz mezkûr ülkelere…. Yetiyor mu, hayır, bir de yerli ortaklarınız vasıtası ile de “bu bizlerin başına bela olur sonra” teranesi ile de, yarın öbürgün olası lazım gelir kaydı ile başka ülkelere de parmak sallamaya devam ediyorsunuz… Ama emin olun, bu sizin ananızın ak sütü gibi helaliniz, her ülkede bu kadar sizi sizden fazla savunan, müstevlisine bu denli hayran olmuş ve biat etmiş muktedirler var iken, ne yapsanız hakkınızdır. 


Hiç yorum yok: