Cumartesi, Nisan 02, 2022

KAHROLSUN SAVAŞ

Savaş kötü değil, çok kötüdür, savaş her ne nedenle olursa olsun milletler nezdinde bir katliamdır, bir yok oluştur. Ne olursa olsun, savaşa “hayır” demek bir insanlık vazifesidir. Savaş, konuşmayı, anlaşmayı nihayetinde de uzlaşmayı bilmeyenlerin, beceremeyenlerin sıklıkla başvurduğu çılgınlıktır. Çılgınlık diyorum çünkü bir avuç kapitalist krizlerini çözecek, servetlerine servet katacak, bir avuç siyaset erbabı politik güç edinecek ya da güçlerini pekiştirecek, bir avuç savaş sanatı erbabı rütbelerine rütbe katacak diye kocaman kocaman fakir fukara yığınlarının hayatları yitiyor, sahip oldukları yerle yeksan oluyor. Savaş maalesef bu cümle ile özetlenebilecek bir çılgınlık halidir. Nedir kardeşim bu siyaset erbabından çektiği bu insanların, burası bizim, burası sizin, burası bizim hükümranlığımız, burası sizin hükümranlığınız, burası bizim üstün ırkımızın, burası sizin üstün olmayan ırkınızın tefriki ve tasnifi nobranlığı hatta küstahlığı… Bu propaganda bombardımanı içinde ikna edilen yığınlar ve hareketlendirilen mezkûr yığınların asker fertleri, göz gözü görmüyor ne yazık ki… Varsa yoksa muktedirlerin fikri, hissi, fakir fukaraya soran yok…

Lakin; sorunları ve yaşananları, “neden-sonuç” bağlamında, “giriş-gelişme-sonuç” faslından ele almaz isek, “benim oğlum okur, döner yine okur” replikası kaçınılmazdır bence… Bu nedenle kısaca bu noktaya nasıl gelindi diye bir bakmakta fayda var… Maalesef çağımızın hastalıklı durumu milliyetler ve din üzerinden politikalar oluşturulması, sınırlar ihdas edilmesi, dünyanın her yerinde olduğu üzere burada da kimsenin onaylamayacağı lakin sürekli aynı hatayı yaparak politik tercih oluşturulduğu gerçeğini karşımıza çıkarıyor.  ABD emperyalizmi ve ortağı AB emperyalizminin “nihai düşman Rusya’nın” kuşatılması ve mümkünse yok edilmesi amacına matuf, tam ve bitimsiz desteğini alan Ukrayna despotizmi, esasen aktör, çaresizlikten fahri politikacı Zelensky’nin şirin ve sanatçı yüzünün arkasına saklanarak, ABD devlet başkanı Biden’ın da fiili desteğini esirgemeden verdiği, sağ sektör, C14, Azov taburları gibi nazi ve faşist gruplar uzunca bir süredir etnik temizlik sayılabilecek hamleler yapmakta idiler. Ancak Dombass Bölgesindeki ayrılıkçı ve ağırlıklı Rus ahali daha önce Ukrayna ve AGİT’in de dahil olduğu anlaşmaya istinaden bir denge içinde mezkûr saldırılar karşısında direnebiliyorlar iken ABD’de deki yönetim değişikliğinin de etkisiyle birden tıpkı Nazi Almanya’sındaki benzeri SA birlikleri gibi teçhiz edilmiş ve 2. Dünya savaşında Nazilerle birlikte SSCB’ye karşı savaşmış Banderas önderliğindeki faşist grupların artıkları “Azov Taburları” adı ile maruf faşist yapılanma ani bir kararla Ukrayna resmi ordu bünyesine katılmış ve esas görev bölgesi de Dombass olarak belirlenmiştir. Çılgınlığın çok parametreli olduğu gerçeği bir yana olayları tetikleyen en önemli hamle olarak görülmekte olan bu tahkimat ve tatbikat; Dombass Bölgesinde yaklaşık 15.000 Rus asıllı Ukraynalının ölümü ve yaklaşık Rusya’daki mülteci kamplarına yerleştirilen 100.000’den (savaştan önce) fazla Ukrayna vatandaşı Rus’un yaşadıkları felaket ile nihayetlenmiş idi. Üstüne de Kapitalizmin 1930’lardaki büyük bunalımından sonraki en büyük bunalım ve de bu bunalıma vites arttıran covit-19 pandemisi gelince, kapitalizmin çarklarının hızlı bir şekilde dönmeye başlamasını temin edecek en tehlikeli ve çok hızlı geri dönüş veren savaş enstrümanı devreye sokulmuştur. “Bir taş ile çok kuş” ve “derenin taşı ile kuş” vurma taktikleri gereği en kritik ve hassas bölge Ukrayna seçilmiştir, hani uzun bir vadedir de bu amaca matuf yatırım ve planlarda yapılmakta idi. En büyük düşman tayin edilen Rusya bölgesel savaşın içine çekilerek yıpratılacak, Suriye’den sonra askeri teçhizat, mühimmat satışı için yeni alan açılacak, Rusya’dan Suriye’deki galibiyetin rövanşı alınacak, NATO konsolide edilecek, yükseltilen enerji fiyatlarının izahına çare olamayan pandemiye ilave çare üretilecek ama en önemlisi de üretim azaltılarak kâr marjı arttırılarak kapitalizmin bunalımına çare bulunacak. Kapitalizm artık “sürümden kazanma” yerine “hap yap para kap” taktiğine geçip, az hammadde, az enerji, az nakliye, az işçilik ile eskisinden daha çok kazanmanın yolunu bulmuştur. Esasen ve aslında işin özü bu… Savaşlar da bu cinliklerin tezahürüdür, bana göre… Ama mutlaka bu cinlikler milliyet ve din gibi kutsiyetler ile türbanlanmalıdır nitekim öyle de yapılıyor.

Konu ile ilgili ilk bilgi sahibi olmamın tarihi de yanılmıyorsam 2016 yılıdır, Yunanistan’ın Sakız Adasına yaptığım bir seyahat sırasında KKE’nin (Yunanistan Komünist Partisinin) “ABD elini Dombass’tan çek” şeklinde yaptığı bir duvar yazılama çalışmasından görerek, merak edip araştırınca ve ilaveten yaptığım Ukrayna Odesa seyahatlerinden edindiğim yerel kaynaklı bilgilerin ittihadı neticesinde edinilmiş olup günümüze kadar da güncelleyerek gelmiştir. Yani Rusya askeri operasyonu neticesinde başlayan tarihte edinilmemiştir.

Sonuçta; Ukrayna’nın politikayı ve kaygan zemini bilmeyen lakin politik tercihinin kendisini sinsice gaza getirenlere biata varan hali pür melali bu kadar sarih iken fazla lafa gerek var mıdır bilemiyorum. Emperyalizmin jandarması ve komisyoncusu ve de soğuk savaşın mağruru, şımarık ve saygısız ABD ve askeri teşkilatı NATO ve kuyruğu AB; Rusya’nın kabiliyetini Suriye’den sonra bir de Ukrayna’da görelim yaklaşımı ile nerede olursa olsun amansız bir düşmanlık stratejisi ile Rusya’nın prestij ve güç kaybetmesi üzerine oynayan ABD yukarıda tanımı ve zaafları verilen Ukrayna yönetimini gaza getirerek, “sahte kabadayı” rolü ile sonu nerelere varacağı çok belirlenemeyecek bir macera içine itilmiştir her iki tarafta.  ABD ve adına hareket ettiği kapitalizmin umurunda mı, onlar silah ve askeri mühimmat ve teçhizat satmak, ilaç satmak, tarım ürünleri satmak, petrol ve ürünlerini satmak, savunma ve askeri yazılım satmak, neticesinde son yıllarda hiç görülmediği üzere ABD’nin yüzleştiği enflasyonun üretim ve tüketim üzerindeki etkileri aşikâr iken, hele bir de muhtemelen kendilerinin de açıktan dahli olan son 2 yılın baş belası “covit-19” pandemisinin ataleti tüm vahameti ile ekonomiye çökmüş iken çıkış yakalamak… Durum budur, gerisi laf-ı güzaf…Yoksa NATO üyeliği açıklamaları, izahları tam tamına “osuruklu popoya çavdar bahane” tarzındadır, bana göre. Siz alemi ne zannediyorsunuz derler adama, Putin liderliğindeki Rusya daha önce NATO başvurusunda bulunmadı mı? Peki; Ukrayna NATO’ya girerse Rusya sınırlarında tehdit oluşacaktır iddiasına neden inanmamızı bekliyorsunuz? Litvanya, Estonya, Letonya NATO üyesi değiller mi? Onların NATO üyeliği neden Rusya için kırmızı çizgi olmuyor da, Ukrayna oluyor. Dünyanın geldiği nokta itibari ile, ABD önünde “biat et rahat et” davranışı, tüm AB’yi mum etmiş, görünen o ki artık kendi kurum ve kuralları ile düşünemez, davranamaz noktaya gelmişler.

Daha yazacak çok şey var ama yer sınırlı, mesela dünyada herkesi “nükleer silah” depoladı ya da kullanacak diye suçlayıp dünyada tek nükleer silah kullanmış sicilini türbanlamaya çalışan ABD, dünya çapında yüzlerce “biyolojik silah” laboratuvarlarını yazamadım. Umarım ki; mezkûr savaş nedeni olan milliyetçiliğin ve dinciliğin önü alınır da; birdenbire ve mesela Polonya’nın “aslında Ukrayna diye bir ülke yoktur, esasen buralar mirasçısı olduğumuz Lehistan İmparatorluğunundur” deyip Ukrayna’nın bir bölgesine talip olmaz, mesela Japonya Kuril Adaları sorunun tam çözüme ulaşmadığı iddiası Rusya Federasyonu’na batıdaki fazlaca meşguliyetlerine binaen yan gözle bakmaya başlamaz, Ermenistan Karabağ konusunda ilgili ve ilgisiz devletlerin ziyadesiyle farklı konular üstüne yoğunlaşmasından istifade ile yeni bir maceraya atılmaz, vs vs. aksi taktirde kıyı kıyı bir dünya savaşının eşiğine çaktırmadan gelinir ve gayri fren mren de tutmaz… Görünen o ki, direk ilgili ya da endirek ilgili neredeyse  tüm ülkelerin yönetimleri maalesef ki konuya matuf organları yerine hiç ilgisi olmayan organlarını kullanıyorlar… İşte o zaman haltı yeriz…

 

Hiç yorum yok: