Salı, Temmuz 29, 2008

BİR ŞEHİR ANCAK BU KADAR KÖTÜ YÖNETİLEBİLİR

Türkiye’nin en liyakatsız, en basiretsiz ve maalesef tüm en olumsuz sıfatlarını hakeden kadrolarını işbaşına getiren iktidar olarak tarihteki yerini çoktan almıştır AKP...
İşte bu kadroların en önde gelenlerinden birisidir: İ. Melih Gökçek ve bu öncenin bozkurtu şimdinin akkurtu “mangalda kül bırakmayan”* yalancı somun pehlivanı zat için söylenebilecek o kadar çok şey vardır ki; gündemin dayatması ve konunun önemine binaen oluşturulan özet aşağıdadır. Eksik kalanlar içinde bu yalancı somun pehlivanından da özür dilerim...

Üniversiteye saldırıların arttığı ve YÖK Başkanı olarak da malum zatın YÖK’ün başına otumasını takiben; başlatılan topyekün Üniversite saldırısı kapsamından bir cüz sayılmak üzere ODTÜ’nün imar durumu bahanesiyle; ceza ve yıkım uygulaması ile korkutarak ne koparırsam tarzı alışkanlığından gelen bir uygulama başlatmak istedi ancak bu sefer “baltayı taşa mı vurdu” dersiniz, yoksa “caminin duvarına mı siğdi” dersiniz; her sıkıştığında yaptığı üzere thames-trader kamyon şöförlüğünü (bu marka kamyonlar direksiyon büyüklükleri ile ünlüdür) yeniden göstererek değme dansözlere taş çıkartırcasına kıvırarak çark etmiştir. ODTÜ arazisinden koparacağı araziler üzerine yapılacak konut-alışveriş merkezleri gibi büyük projelerin ve buradan kendisine ve biat ettiği vakfa gelecek büyük nemaların hayali ile yanıp tutuşurken bir anda inanılmaz bir direnç ve tepki görünce de muhtemelen korkarak taktik değiştirmiş ve yıkmayacağız demeye başlamıştır. Sonuç olarak ODTÜ’ yü yıkma konusunda “biz ODTÜ’yü yıkmayacağız” açıklaması yapan İ. M. Gökçek efendinin; Güven’i, Özveri’si, Tecrübe’si yememiştir bu saldırıyı devam ettirmeye ve ricat etmiştir. Ben şimdi kendisine sesleniyorum “hadi yiğitsen yık da görelim” hodri meydan Melih efendi hodri meydan..
Başkentin su sorunu;
Geçen yıl ASKİ’de çalışan liyakatlı AKP kadrolarından yalancı somun pehlivanları; yaptıkları su rezervi öngörüleri ve hesaplarını yanlış yaptıkları için yanlış su vermeler yada su kesmeler yapılarak; inanılmaz şekilde şebeke hasarlarına ve sel baskınlarına neden olunmuştur. Ve bu somun pehlivanları İ. Melih Gökçek’in arkalarında olduklarını düşünerek her türlü sallamaya devam ettiler ama maalesef mezkur zatın arkalarında olmadığını, tüm suçun kendilerinde olduğu beyanı ile, işlerinden atıldıklarında anladılar.
Kızılırmak suyu maalesef her türlü ağır metal ile Ankaralıların kullanımında; gerçi bu konular İ. Melih Gökçek için sıradan konulardır, dün gibi hatırlanacağı üzere aynı siyasi geleneğin temsilcisi bir bakan’da daha önce “bak içiyorum birşey olmuyor” diye TV lerde bardak bardak çay içerek Çernobil nÜkleer santralı etkilerini küçük göstermeğe çalışmıştır, ama ne yazık ki; özellikle Karadeniz Bölgesinde bu palavraların bedeli çok ağır ödenmektedir Karadenizliler tarafından.
"Bu 2-3 ay içinde vatandaşlarımız diğer şehirlere giderek anne ve babalarını ziyaret etseler iyi olur. Ankara boşalır. Böylece su tasarrufu yapılır" gibi bir takım lafa benzer şeyler ederek; “mektepler olmasa maarifi ne güzel yönetirim” diyerek tarihe de altın harflerle geçen paşanın hemen dizinin dibinde yer almayı becermiştir.
İ. Melih Gökçek su tasarrufu konusunda bir leğen içerisinde banyo yapılarak su tasarrufu nasıl yapılırı da Ankara’lılara tüm ısrarlara rağmen uygulamalı göstermemiş olsa da; Çağdaş ve Avrupa başkenti Belediye Başkanı nasıl olunur, dosta düşmana göstermiş oldu.
İ. Melih Gökçek baktı ki insanlar şehir dışındaki aile büyüklerini ziyarete gitmiyorlar yeni bir yöntem ihdas ederek ve de ağırlıklı muhaliflerinin ikamet ettiği özel olarak su satılmayacak apartmanlar ve siteler tespit ederek Ankara’nın su sorununa çözüm aramış ve sonuçta da bu ilginç yöntemle tarihteki yerini garantilemiştir.
500 milyon usd karşılığında, AKP Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığını aldığı yolunda iddialar olmasına rağmen konu ile ilgili tüm ısrarlara rağmen ne İ. Melih Gökçek ne de AKP yöneticileri açıklama yapmamıştır.
Ekibindeki Şehir ve Bölge plancılarının diplomalarını tüm iddialara rağmen kasaptan aldıkları kesinleşmemiş olsa bile, en azından bir kez yaşamları boyunca bilgisayar oyunu olan simcity’i hiç oynamamış oldukları açık ve kesindir, çünkü bu oyunda bile yol yaptıkça artan cazibeye bağlı olarak trafik sıkışıklığının daha da artacağını görmüş olurlar ve tedbirli davranırlar idi; bunu bir kenara bırakın çağdaş şehircilik ancak insan ağırlıklı tercihlerin yapılmasına dayalıdır anlayışını bile düşünemeyecek kadar hırsları akılları önüne geçmiş ve toplu taşıma yerine Ankara’nın içini tam bir otoyola çevirecek yollar yapılmıştır.
İ.Melih Gokcek'in süper çalışmalarından birisi de "pembe andezit (Ankara taşı) ile kaldırım döşetiyorum" diye böbürlenip; bu taşları kısmen İspanya'dan ithal ettirmesi konusundaki dedikoduların önüne bir türlü geçilememektedir. Bu taşlar Ankara'nın otuz kilometre ötesinde, Gölbaşı’nda ki ocaklarda bol miktarda üretilmekte iken, İspanya'dan getirtilmesi iddialarının doğru olmadığı konusunda maalesef bugüne kadar herhangi bir açıklama olmamış ve hiç kimse buna akıl sır erdirememiştir.
Ağaçlandırma çalışmalarında İtalya artık Türkiye’de İ. Melih Gökçek sayesinde bir marka bir bayrak oldu, aslında memleketin her yerinden her çeşit ağaç bulunma ihtimali varken, ağaç tihal edilmesi de, hırsın ne büyük olduğunun göstergesidir, ayrıca bu ağaçlar Ankara iklimine uymadığı ve bol miktarda kuruduğu için, tekrar yurt içi kaynaklara dönüldüğünü beyan etmesi ise; tam anlamı ile bir İ. Melih Gökçek uygulaması/fiyaskosu olarak anılacaktır.
Ankara’nın havası; uzun yıllarca verilen mücadele sonucunda tam düzeldi herşey yoluna girdi denildiği bir anda; kaçak kömüre göz yumulması yada yakalanan kaçak kömürün Anakara’lılara dağıtılarak yeniden havanın kötüleşmesi ise tamamen konuşulmaz bir konu haline gelmiştir maalesef... Nerede ise tüm basının kendisine muhalif olduğunu ilan eden İ. Melih Gökçek ise basının bu konuda herhangi birşey yazmamasını bir türlü izah edememektedir.
Çayyolu metrosu için müthiş bir para harcanmasına ve 2004 ten itibaren en az 5 defa açılış tarihi vermesine rağmen çalışmaların nerede ise tamamen durması konusunda; yetimin hakkını kimseye yedirmeyeceği iddiasında bulunanların, nedense İ. Melih Gökçek’e madem elektro-mekanik aksamı satın almayarak Metroyu çalışır hale getirmeyecektin neden bu büyüklükte bir meblağ parayı kredi olarak kullandın ve kıt kaynakları israf ederek bu ülkenin parasını faiz ödemeye harcıyorsun diye sormamsı da ayrıca öenmli bir tuhaflıktır. Ama yer yer kaçamak savunmalarında sürekli kendisine açılan davalardan şikayetçi olan bu yalancı somun pehlivanına ise kimse “yahu gerçekten neden herkes seninle mahkemelik oluyor acaba” diye sormaz bilinmemektedir. Oysa sorunun cevabı son derece basit ve kısadır; “çünkü AKP ve İ. Melih Gökçek sürekli yasal yollar dışına tevessül etmiştir yada yaptıkları herşeyin yasal sayılması beklemişlerdir”.
Eskişehir yolunda 4 yılda 5 kez istinat duvarı ve kaldırım sökülerek yeniden yapıldı; ve ne yazık ki kimse ne sivil toplum kuruluşları nede ilgili anayasal ve yasal kuruluşlardan “Ankara’lının parasını neden plansız ve programsız çalışarak çarçur ediyorsun” itirazı yada soruşturması gelmemesi de merak konusu olup olup ayrıca manidardır da haklarında iyi düşünülebilmesi açısından. Hani bu işlerin parasını İ. Melih Gökçek kendi cebinden ödüyor ise sorun oluşturmaz tabii ki...
Eskişehir yolunda; yanlış projelendirmeden daha doğrusu projesiz çalışmaktan ötürü defaatle çökmeler oldu ,ama kimse bu kadrolar nasıl liyakatlı ve ehliyetli kadrolardır diyen olmadı....
EGO için otobüs alımlarında; MAN ve Mercedes firmaları arasındaki tercihte; gerek firmalardan gerekse de vatandaşlardan ve diğer politikacılardan önemli iddialar gündeme geldi ise de kimse layıkı ile konunun üstüne gitmemiştir, hani yetimin hakkını yedirmediğini iddia eden merkezi iktidar sahipleri ve necip Türk milletinin bağımsız basınının temsilcileri neredesiniz, yoksa erketedemisiniz.
Ankaraspor’a kamunun parasını aktaran ve bu konuda da hiç bir eleştiriye uğramayan İ.Melih Gökçek ve ona bu konuda herhangi bir eleştiride bulunmayan necip Türk basınının ahfadları için artık laf söyleyip te lafı da zay etmemek gerekmektedir herhalde... “Efendim bu güne kadar hiç değerlendirilmemiş bir takım uygulamaları yarattık ve oradan kulube para aktarıyoruz” diye savunmalarına alkış tutan avanaklara da ayrıca sözümüz kalmamıştır. Yahu bu ne aymazlıktır diyen de yok maalesef...
İ. Melih Gökçek ve liyakatlı kadroları başta Mithatpaşa ve Meşrutiyet caddelerini boydan boya gereksiz ve zevksiz şehir estetiğinden yoksun; bir sürü yaya üst geçidi ile donatarak paraları inanılmaz şekilde çarçur etmiş olmanın yanında, kullanmanın pratik olmadığı, yada niyetlenip de bu geçiti kullanmak isterseniz de, sizin bu zorlu tırmanışınızı "aa adama bak, köprüyü kullanıyor, bakalım karşıya geçebilecek mi?" sözleri ile geçitin etrafında meraklı bir kalabalık birikecektir buna inanın. önce boş bulduğu her yere çeşmeler ve havuzlar ve fıskiyelerle donattı, sonra yol kenarlarına, refüj etraflarına siyah babalar dikilerek aralarına demirden prangalar çekilmiş ve şehrin dekoru tamamlanmış ve belli ki yurdum insanının her türlü engeli canı pahasına aşma azmi gözardı edilmiş. Neyse uzatmayalım darısı; 30-40 metre arayla sıra sıra köprülerin başına diyelim... Vallahi danışmanı yada gaz vericisi de Erman Toroğlu gibi hıyardan anlayanlarda olursa deyme keyfine Başkanın artık...
Kızılayda; Kızılay’ı tamamen taşıtlara tahsis etmek için yaya üst geçitlerini kapatıp, konu ile ilgili uyduruk oylama yaptırıp; oylamaya zorla, tehditle; esnaf ve şöförler seferber edilerek; bu deli saçması İ. Melih Gökçek oyununa alet olmuşlardır, hatta hatta 7 yaşında oy nedir bilmeyen çocuklar, Kızılayı ilk defa gören teyzeler, oylamayı Belediye Başkanlığı seçimi sanan dedelerin oylamaya otobüslerle bedava taşınarak getirilmesindeki ve hangi sandıkta hangi esnafın, hangi şöförlerin oy kullanacağının belirlenerek katılım ve başarının ölçümü konusundaki uygulama ayrıca taktire şayan bulunmuştur. İnşallah İ. Melih Gökçek seçilmeye devam eder de benzer uygulamaları ulus ve diğer meydanlarda da görürüz.
İstimlakler doğru düzgün ve plan ve proğram çerçevesinde yapılmadığı için trilyonlar harcanarak 4 yada 5 şeritli yollar bu yüzden yer yer 2 şeride düşüyor,ama ne gam ne keder İ. Melih Gökçek böbürlenmeye devam ediyor.
Havaalanı yolu neresinden tutarsan tut tam bir uyduruk iş ve fiyasko ama ne gam ne tasa; gelsin pirinç gelsin kömür her şey yolunda olsun necip Türk milleti için memleket elden gidyormuş kimim umrunda...
İ. Melih Gökçek alt geçit rezaletleri sayesinde şehir diye birşey bırakmadı, şehri otobanlar ile donatarak Ankara’nın yerleşim karakterini öldürmüş ve haklı olarak da yakınları tarafından Köprülü İ. Melih Gökçek ünvanına layık görülmüş ve bir yıl içinde en çok köprülü kavşak yaparak ta; mezkur konuda “Guinness rekorlar kitabı”na girmeyi hak ettiğini de beyan etmiştir bir TV proğramında.
Şimdi Avrupa başkenti diye övünen İ. Melih Gökçek; maalesef Ankara’yı tankercilerin başkenti yapmış durumdadır. Nerede ise tankerlerin tamamının 63 (Urfa)– 02 (Adıyaman)- 03(Afyon) plakalı olması tesadüf mü acaba? Yoksa derin yada sığ tarikat ilişkilerinin sonucumudur bütün bu istihdamlar? Üstüne üstlük bu ihaleden nemalanma konusunda da ciddi ciddi dedikodular kulaktan kulağa yayılmaktadır.
Gerek Büyükşehir Belediyesi gerekse de Büyükşehir Belediyesine bağlı tüm BİT’ler (Belediye İktisadi Teşebbüsleri) tarafından ihalesi yapılan bütün işler için Malum Vakfa uğranılması maalesef bir zorunluluk haline gelmiştir, mezkur vakıftan vize almaksızın ihalenin uhdenizde kalması bir yana ihaleye katılmak için bile girişimde bulunamazsınız, ama daha da tuhaf olan bu konuda herkesin bilgi sahibi olmasına rağmen sessiz kalmayı tercih etmesidir.
AKP’nin liyakatlı kadrolarından BELPA genel müdürü Yalçın Beyaz konusunda ortaya çıkan Ankara’nın İSKİ’si diye söz edilen, zimmet ve yolsuzluklardan sonra; özellikle de Mekke’de aldığı yüzbinlerce dolarlık devre mülkten sonra, yine bu mangalda kül bırakmayan yalancı somun pehlivanı İ. Melih Gökçek, kendisine erketelik yapan basının da yardımı ile “o zaten babadan zengindir” diye abuk subuk açıklamalar yaparak konuyu kapatmıştır. Oysa sonradan ortaya çıktığı üzere bu muhteremin, gece bekçisi olarak THA da çalıştığıda ortaya çıkınca iş işten geçmiş maalesef herkes konuyu unutmuş basın da erketeliğe devam ederek konuyu bir daha kesinlikle yazmamıştır. İşte İ. Melih Gökçek böyle bir adama sahip çıkmıştır ve kimse de çıkıp yahu bir üçkağıtçıya “o zaten babadan zengindir” diyerek neden sahip çıktın dememiştir.
SHÇEK’daki çalışmaları sırasındaki polis raporlarına bağlanmış olan herkes için yüzkızartıcı suç sayılan dedikodularıda şimdilik yazmak istemiyorum.
Bir tarihlerde İ. Melih Gökçek’in pavyon işletmecisi olduğu yönünde çok ciddi dedikodular olduğunuda tarihe not olarak düşmeliyiz.
Vakti zamanında tükürüğüyle meşhur olan heykel eleştirmenide (katliamcısı) olan İ. Melih Gökçek; kendi sanatını icra ederek Ankarayı lacivert-turuncu-yeşil renk kombinasyonuyla donatırken, kendi inanışına göre heykeller günah olduğundan her tarafa havuz yapalım diyerek; hatta köprülerin altına bile yaptırmayı ihmal etmedi. Ankaralılar artık içine tükürülen heykellerin değil, havuzlarında çırılçıplak insanların olduğu bir şehir göreceklerdir. İ. Melih Gökçek havuz, fıskiye ve jakuzi fantazisi sayesinde Ankaralıların hayal gücünü Amerikan playboylarından bir adım daha öteye taşımayı beceren birisi olarakta tarihte yerini şimdiden almıştır.
İ.Melih Gökçek politikaya MHP’ de başlayan, ANAP’ta devam eden, sonra tekrar MHP’ye dönen, REFAH ve FAZİLET’le yükselen ve kendi kurmaya çalıştığı (doğrusu ele geçirmeye çalıştığı) DP deneyinden sonra da AKP’de politik yaşamını taçlandırılması olan tüy dikme ritüelinin ise sonuçlanması/nihayetlenmesi ise (not: parti değiştirme ile ilgili yarışmada meşhur Fırıldak Kubi 2. olabilmiştir) Ankara’nın kurtuluş günü olarak ilan edilecektir. Aksi taktirde bir daha seçilirse Ankara diye bir sehrinin kalmayacağı aşikardır.
Ankara'nın göbeğine, Sıhhıye'ye dünyanın en abuk köprüsünü yaptırarak köprücülük tarihine "u köprü" olarak geçmesine neden olarak özelde Ankara Belediyecilik genelde de Dünya Belediyecilik tarihi literatüründe haklı olarak anılması ve yer almayı haketmiş olan İ. Melih Gökçek, bu müstesna yapıyı görmemiş olanlar için de mutlaka geziler düzenlenmeli ve gezenlerin izlenimlerinden oluşan kitaplar yazdırmalı ve gezilerden mahrum kalanlara zorla okutulmalıdır ki yurdum insanının köprü kültürü gelişsin ve bir yapı bu kadar mı çirkin bu kadar mı fonksiyonluktan uzak olur diye düşünenlere de ciddi bir ders vermiş olsun. Ayrıca köprünün yapılması sırasında köprünün testlerini yapmak için müşavirlik sözleşmesi imzalayan firmanın test neticelerini olumlu bulmamasından ve imalatların yenilenmesi talebinden ötürü de sözleşmesinin feshedlmesini müteakip müşavir firma yetkililerinin hala köprünün, bu test sonuçları nedeni ile; altından ve üstünden ne yaya ne de araçla geçmediklerini de tarihe ben not olarak düşmüş olayım ki anlayın siz ne önemli bir eser kazanmış Başkent...
Öksuz çocuklara yardım için gittiği bir açık arttırmada (müzayedede) bir yağlıboya tablo alan, ancak en yüksek fiyatı veridkten sonra bir türlü teklif ettiği bedeli ödemeyen (parayi vermeyen) ve tabloyu alırken alkış yağmuruna tutulan gösterişsever, bir somun pehlivanı olarak ta ayrıca anılmayı haketmiştir İ. Melih Gökçek...

Vallahi daha yazılacak çok şey var ama yayınlayacak yer bulmak çok zor olduğundan diğer başarı, beceri ve ehliyetleri başka yazıların konusu yapmak üzere şimdilik sonuçlandırıyoru ve;
Kendisinden bir daha seçilmesi halinde ise de;
1. Ankara’lıların evlerinden sokağa çıkışlarını ücretlendirebilmek için apartman, ev ve işyerlerinin kapılarına turnike koymasını beklemekteyiz ve yanlız tarifelerde özellikle de kendisine oy verenleri gözetmesi hassasiyetinide göstereceğinden emin olmalıyız.. Hatta günün farklı saatlerine uygun olmak üzere de tarife düzenlemesi de baklentimizdir. Belki de ev numaraları çift sayıyla bitenler sokağa ayın çift günlerinde tek sayıyla bitenler de ayın tek günlerinde çıkabilirler sokağa. böylelikle de otoyollarda arabaların hareketlerini engellememiş olurlar ve kentte yaşamanın araçların da hakkı.olduğu anlaşılır böylece...
2. Artık ekmeklerin eczanelerde satılmasını da kendisinden bekler iken nöbetçi eczane düzenlemesinde oluşacak hassasiyetleride gözönüne almasını salık veririz, İ. Melih Gökçek’e...

İşte “bu mangalda kül bırakmayan”* bu polemikçibaşına (tartışma tarzı, kenar mahalle karısı modeli ve düzeyi olan) belli ki ancak kendisi düzeyinde olan polemikçiler ile karşı çıkılabilir.


* Çok ünlü bir Osmanlı sözü ve yeniçerilerin askerliğe elverişli olup olmadığının tespiti için kullanılmış bir uygulamadır.

Hiç yorum yok: