Kalp
muhteremin biri ne diyor; “Che 39 yaşında öldürülen, bizzat kendisinin infazlar
yaptığı bir katil kişilik. Bir gerilla. Bolivya’da, Küba’da, Güney Amerika’da
faaliyette bulunan bir eşkiya benim liseli gencimin yakasında, göğsünde olamaz.
Olmamalı. Bağı yok benimle. Köküm bir değil. Tarihim bir değil. Benim kendi
tarihim ve insanlarım var. Onlarla övüneceğim. Garip. Fatih’i Dünya tanıyacak
ama Türkiye tanımayacak”
Bu
gaflet, dalâlet ve hıyanete cevap vermeden olmaz ki; burada olsa olsa Küba
diktatörü ile bir ruhi hemhal vaziyetinin defansif ve de depresif ifrazatıdır
tüm bu söylenenler olsa olsa, bütün sorun bu gerisi laf-ı güzaf… Ne diyelim
yalanın bu kadar kuyruklusu da bu muhterem sayesinde erişilemez kadar büyüdü
büyüdü, “Fatih” tanınmıyorsa, kim tanınıyor acaba… Sayenizde, çok şükür bir tek
cep telefonu icadı ihalesi Fatih’e kalmadı… Yahu neler yapmadınız ki, 2. Köprüye
adını verdiniz, öğrencilere bilgisayar dağıtımı projesine adını verdiniz, Canım
Yurdumda erkek isimleri sıralamasında 11. sırada bulunuyor olması bile kara
propaganda yapmanıza engel değil… Yahu artık bir de doğruları söylemeyi
deneseniz… Gerçi bu söylediklerinin doğruluğuna siz de inanmıyorsunuzdur büyük ihtimalle
ama siyasi emel-i vehmi ve hedeflerinizin tahakkuku cahilin ferasetine müstenit
olması münasebeti ile milletin akli kündesi kaçınılmazdır… Aaaa inanıyorsanız
da durum daha vahimdir vallahi, Allahım sen aklımı koru yarabbim noktası, Allah
selamet versin…
Bu
muhteremlerin tekmili birden Che’yi anlama kurslarına yazılmalıdır bence,
yazılmalıdır ki, biat kültüründen gelmek ve doğmatizm ile hayatı idame ettirmek
ile ferasetin, aklın ve izanın oluşmadığı anlaşıla, aksi takdirde, haydi
çocuklar doktora, derler adama maazallah… Geçen yüzyılda dünya ölçeğinde,
emperyalizme canı pahasına karşı çıkan bir sözcü, bir lider, bir önder aranacaksa
eğer, And Dağlarında yoksul bir yerli köyünde, yoksulluğun yeryüzünden
silinmesi mücadelesinde bayrak olmuş, bu uğurda tüm bağımsızlıkçıları hedef
almış ABD’nin en ünlü insan avcılarını ve kasaplarını bir araya getiren
ordularca, malum organlarının yusufundan ötürü, yaralı yakalanmasına rağmen
katledilen, bununla da yetinilmeyip, ola ki dirilir kâbusuyla elleri bile
kesilen Che’den başkasını, ne kadar ıkınırsanız ıkının aklınıza getiremezsiniz.
İsyan, karşı çıkış, direniş, kurtuluş, bağımsızlık, adalet, hak, hukuk,
eşitlik, namus, onur, gurur, özgürlük gibi daha pek çok olumlu sıfatın, Che
akla gelince hatırlandığını, dünyada pek çok yerde bu sıfatlar ile yola
çıkanların kendisini bayrak edindiğini bilmiyor olmanıza imkân yok… Bolivya
Devlet Başkanı Evo Morales’in Che’yi “özgürlüğün,
egemenliğin, haysiyetin ve hepsinin üzerinde adalet ve eşitliğin simgesi”
olarak selamladığını da ilaveten bir kenara not ederken 1967’deki devlet
başkanını artık kimselerin hayırlarla yâd etmediğini de gayet iyi biliyoruz, tıpkı
yüzde yüz yerli ve milli olan evren gibi, ilaveten ABD ile siyasi hemhal
olmuşluğuna rağmen bir helikopter kazasına kurban gitmesine engel olamamıştır,
yani anlayacağınız yalakalığın ve satışın kendisini kurtaramaması hali... O
sizin katil dediğiniz, bir ülkenin “bakanı” olmuş, saygın bir şahsiyet olma genel
kabulü, sizin nezdinizde bir mana ifade etmiyor farkındayım, bilgisizliğin,
hadsizliğin ve terbiyesizliğin yarattığı müthiş cahil cesareti ve organ
karışıklığı nedeniyle ağzınızdan kaçırıyorsunuz ama sizin gemilerini kıble
tayini ile namaz kıldığınız ülkenin, hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak,
ülkesinin kerhane ve kumarhane ihtiyacı karşılamak üzere sınırsız desteklediği,
bir manada fikri hemhâlınız Diktatör Batista’nın karşısına çıkmış olmasını
içinize sindiremiyorsunuz gibi duruyor konu… Mustafa Sabri Efendilerden el
almış gafillerin, ABD’nin 6. Filosunu Canım Yurdumun bağımsızlığını tehdit
ediyor olması gerekçesi ile protesto edenlere, silahlarla, bıçaklarla,
baltalarla saldırıp insanları öldürüp, yaralayan güruhun liderliğini
yapanların, zaten Che Guevera için “iyi adamdı” ve “Bağımsızlık benim
karakterimdir” ya da “kendisini minnet ile anıyoruz” demesi abes olurdu ve de ben
de şahsen alınırdım. Beni utandırmasınlar diye bu kelamları bu biçimi ile
söyleyenlere teşekkürlerimi arz ediyorum.
Tabii
ki ABD’nin gemilerini adeta “kıble tayini ile” hedefleyerek teşekkür namazı
kılanların anlaması mümkün değil ayrıca anlamalarını da aklıselim kimsenin
beklemediğini biliyoruz. CIA beslemelerinin, CIA ve devleti ABD’ye karşı bağımsızlık
savaşı verenleri sevmediler, daha da ötesi bu karşı duruşu hiç unutmadılar ve
kinlerini her fırsatta kusmaya devam ettiler ve ediyorlar. Zaten tek kitapla
hem de onu da ciddi bir biçimde okumadan kulaktan dolma bilgilerle okumuş
sayılanların bu kadar okumuş, okuma ve öğrenme sevdalısı insanları seviyor
olması da beklenmez. Mesela sizin fotoğrafınızı tşirtüne basan biri var mı
dünya da, çocuklarınız bile basmamışlardır, bunu böyle bilesiniz… Bop diyerek
hop ettirenlerin haddine mi kalmış, dürüstlük, asalet, ahlak, etik, namus
abidesi Che için laf etmek, ağızlarını 1 milyon kez çalkalamaları gerekir diye
düşünüyorum.
Eeeee
tabii ki, Mustafa Sabri Efendi, Dürrizâde Abdullah Efendi, Damat Ferit Paşa,
Ahmet Aznavur yüzde yüz milli ve yerli ama elin gâvuru Che eşkıya, katil… Kalp
kahramanlık böyle bir şey işte… Bunların derin hoca diye yere göğe
sığdıramadıkları mısır püsküllü hoca ne diyor; “Beni tefe koyarlar ama keşke
Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı. Ne medreseler
lağvedilirdi. Ne hocalar asılırdı. Hiç biri olmazdı”. Nokta hatta üç nokta…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder