
Almanya
bugünlerde yeniden bir seçime hazırlanıyor, politik iddialar ve vaatler gırla… Anketlere
bakıyorum “Yeşiller Partisi” 4. Parti gibi görünüyor, 3. Parti ise SPD (Sosyal
Demokrat Parti)… İktidarı paylaşan 2 parti el ele iktidarı sağa teslim ediyor,
ne kadar öğünseler az vallahi… Anketlere göre AfD 2. durumda, kimdir bu
partidekiler ve neyi hedefliyorlar diye bakıldığında, tam bir “Allah muhafaza”
dedirtecek durumdalar… Genel olarak demokrasiden yana şikâyetleri yokmuş gibi
propaganda yapıyorlar lakin örtülü bir nazi artığı pozisyonunda olduklarını da
fazlaca gizleyemiyorlar… Evet, işte başta “Yeşiller” olmak üzere “Sosyal
Demokratların” tutarsız, umarsız, sorumsuz ve söylediklerinin tam tersini
gerçekleştiren kötü politikaları neticesinde Almanya’nın başta gençleri olmak
üzere orta sınıf denilen yoğun kesimlerini bu ne idüğü iyi bilinen nazi
mahfillerine yönelmektedirler… Başta bizim Almancıların söylediği kelamlara zinhar
bakılmasın Almanya’da toplum hiç de öyle zannedildiği gibi dünyaya duyarlı bir
tavır sergilemez, “üç maymun” teorisinin en flaş örneğidirler esasen. Bu hem de
yeni ortaya çıkmış “yeni sağ” akımının rüzgârı ile oluşmamıştır, her daim
böyledir ve maalesef de gelişmelere bakılınca böyle de kalacak gibi görünmektedir.
Şimdi
şu meşhur “Yeşiller Hareketine” kısaca bir göz atalım bakalım. Büyük ölçüde
sol, sosyal demokrat görüşlü kitlelerin oluşturduğu bir tabandan oluşan
Yeşiller ve onların destekçisi kitleler, çevrebilim, çevre koruma, çevrecilik, anti
militarist, savaş karşıtı, barış yanlısı olunması, cinsel ve dinsel ayrımcılığa
karşı duruş sergilediğini beyan etmesi gerekçesiyle oy verirler, sivil haklar,
sosyal adalet, sosyal ilerleme ve pasif direniş tercihlerini desteklerler.
Bunların tamamen koca bir palavra olduğunu, seçim öncesi söylediklerini iktidar
ortağı olduklarında külliyen ret etmiş olmalarından herkes kolayca anlayabilir.
Peki, anlıyorlar mı, görünen o ki anlamıyorlar… Bunları da adeta tüm toplumun
gözünün içine sokarak yaparken hep hoşgörü talep etmişlerdir. Peki, toplum da
bu hoşgörüyü göstermekte midir, ne yazık evet… Sonuç ne oluyor o zaman tek
ihtimalli misali, sürekli mağlubiyet…
Almanya’daki
koalisyon hükümetinin Dış İşleri Bakanlığını Yeşiller Partisi lideri Annalena Charlotte Alma Baerbock üstlenir.
Şiddetten kaçınan, çevreciliğinin vites yükselteceğini uman, antimilitarist
tutumların öne geçeceğini bekleyen, savaş karşıtlığının artık önemli bir tutum
olacağını hedefleyen kitleler sonuçtan büyük bir hayal kırıklığı
yaşamaktadırlar bana göre… Yaşamıyorlarsa da bu ayıp onlara yeter…
Düşünsenize,
sizi temsil eden ve esasen de mesaj olarak gayet düzgün mesaj veren
politikacıların standart tavırları yok, duruma göre şarta göre vs vs farklı
yorumları olsun, ne yaparsınız… Ukrayna Rusya savaşı gündeme geldiğinde, barış
önceleyen politikacıdan ne beklenir, behemehâl taraflara uhuvvet ve suhulet
tavsiyesi yapsın, tarafsız tutum takınılarak problemlerin tespit ve çözümüne
yönelik hakkaniyetli davransın, değil mi? Peki şimdi bu muhteremin serencamına
bakalım bu dönemde dünyayı büyük savaş ihtimaline sürükleyen 2 olay
karşısındaki tutumunu kıyaslayalım…
Baerbock; Rusya
Ukrayna savaşı başlayınca ne oluyor, hanımefendi hemen uçağa atlayıp Kiev’e
gidiyor… Biz de zannediyoruz ki, aman etmeyin eylemeyin, hele bir durun, biraz
daha konuşalım, bakın şimdi buradan derhal Moskova’ya gideceğim onlara da
itidal önereceğim, felan gibi laflar edecek… Nerde, tam tersi, hanımefendi,
hemen miğfer ve çelik yelek kuşanıp Kiev caddelerinde boy gösteriyor… Ziyaretiniz
Kiev yönetimine destek için de olabilir, hani ben doğru bulmasam da, siz
bulabilirsiniz nezaketi içinde sesimiz çıkmaz, lakin savaşın en önemli
sembollerinden miğfer ve çelik yelek giyilince maskeler düşüyor… Hani, kendilerinden
önceki şansölye Merkel’in dediği hemen akla geliyor, “biz Rusya’yı oyalamak,
Ukrayna’ya zaman kazandırmak için Minsk antlaşmalarını kullandık” diyor ya…
Hani Merkel savaş yanlısı siz de savaş karşıtı görünüyorsunuz ya… Oysa biz
biliyoruz tabii ki, siz birbirinizin devamı, siz birbirinizin kaskat ve mütemmim
cüzüsünüz… Hanımefendi sonuç olarak Rusya tarafı ile hiç görüşme lüzumu bile
duymadığını ifade etti. Dünyanın o güne kadar görmediği kadar hacimli ve sıkı
yaptırımların en ateşli planlayıcısı ve savunucusu olmaktan da geri durmadılar…
İfrat ve tefrit o boyuta geldi ki tam bir ikiyüzlü Avrupalı tutumu, Dünya
Edebiyatının en önemli kişilerinden ve savaştan çok uzun yıllar önce yaşamış
Rus yazarlar Dostoyevski ve Gogol gibilerin kitaplarını bile kütüphanelerden kaldırdılar…
İşte bunlar demokrat ve savaş karşıtı cepheyi temsil ederlerse, Trumph gibiler
hiç utanmadan ve çekinmeden Grönland, Kanada ve Panama bizim olmalıdır, Gazze
de bizim olacaktır deme hakkını kendine bulup tüm dünyanın gözünün içine baka
baka tekrar tekrar söyleme cesareti bulabilmektedir. Sonra birileri de durumu
normalleştirmek adına “yahu bunlar delidir” diyerek durumu geçiştirmeye
çalışmaktadırlar… Hani biz aynı filmi Hitler’e de deli diyenlerde seyretmiş
idik…
Gelelim
bu yeşil hanımefendinin İsrail ve Filistin konusundaki tutumuna, hem de aynı
kelimelerden müteşekkil cümlelerden hareketle kıyaslamaya beyanatlarını… Ne
diyordu, Kiev sokaklarını arşınlarken, “Rusya, korkunç bir terör uygulayarak,
Ukraynalı sivillerin ve sivil kurumların yok olmasına yol açmaktadır”… Gazze’de
yaşanan tam bir rezalet durum karşısındaki, hem de Rusya için iddia ettiklerinin
yüzlerce katı yaşanırken, tavrına bakıyoruz hanımefendinin, suspus vaziyette
hatta yer yer İsrail zulümünü destekler vaziyette… Yahu taraf tutulur da, bu
kadarı olmaz dedirten bu tavır tam bir rezalet lakin anlayana…
Ama
gelişmeler ve sonuçları her ne olursa olsun, sağlıklı ve demokratik bir toplum
için vatandaşların bireysel olarak güçlenmiş ve her türlü ırksal, etnik,
cinsiyetçi, dini baskıdan azade ve sosyal ayrımcılıktan kendilerini soyutlamış
olmaları gerektiği iddiasındaki “Yeşillerin”, takip ettikleri güncel pratik
politikanın mezkûr iddiaları ile çelişkilerinin behemehâl terk edilmesi
gerektiği talebini ısrarla tekrarlamalı taraftarları… Belki de bu açıdan yeşil siyasetin
sorunlara ve çözümlerine yönelik önerilerinin samimi bir şiddet karşıtı duruş
olduğu konusunda hedef kitlesinin ikna edilmesi mümkün olabilir, aksi takdirde
yandı gülüm keten helva…
Bu
yazı Almanya seçimlerinden hemen önce yazıldı… Seçim sonuçları gelince gördük
ki, “Yeşiller” mosmor… Şüphesiz bu sevinilecek bir vaziyet değildir… Şüphesiz
başta Yeşillerin yönetiminde bulunanlar aşağıdan söylemlerine mütenasip tavır almaya
zorlanmalı sonra da diğerleri… Aşağıdakiler zaten son seçimlerde bu abuklukları
desteklemeyeceklerini yaklaşık %50 oy kaybıyla gösterdiler…